Dünya'nın tatlı su rezervlerinin büyük bölümünü barındıran Doğu Antarktika buz tabakasının bazı kıyı bölgelerinde son yıllarda önemli buz kayıpları yaşanıyor.
Bilim dergisi Nature'da yayımlanan yeni bir araştırma, Doğu Antarktika buz tabakasında yaklaşık 9 bin yıl önce, sıcak derin okyanus sularının yüzen buz sahanlıklarının altına girerek sahanlıkların çökmesine yol açtığını ve bu olayın kıta genelinde zincirleme bir etki oluşturarak geniş ölçekli buz kayıplarını tetiklediğini ortaya koydu.
Bilim insanları, Lützow-Holm Körfezi'nde 1980-2023 yıllarındaki araştırma seferlerinde toplanan deniz tortusu çekirdeklerini analiz ederek elde ettikleri bulguları, Maud Toprakları'ndaki jeolojik ve jeomorfolojik çalışmalarla birleştirdi.

Elde edilen veriler, Antarktika'daki buz çekilmesinin yalnızca belirli bir bölgeyle sınırlı kalmadığını, okyanus bağlantıları, sıcak su taşınımı ve yoğunluk farklarına dayalı akıntı sistemleri aracılığıyla diğer bölgelere yayılarak kıtasal ölçekte buz kayıplarını artırabildiğini gösterdi.
Modelleme sonuçları, Antarktika'nın bir bölgesinde başlayan erimenin, büyük ölçekli okyanus sirkülasyon kalıpları yoluyla başka bölgelerdeki buz kayıplarını tetikleyebileceğine veya hızlandırabileceğine işaret etti.
Araştırmacılar, bulguların Antarktika buz tabakasının iklim ısındıkça kendi kendini güçlendiren daha yaygın bir erimeye gidebileceğine dair şimdiye kadarki en açık jeolojik kanıtlardan biri olduğunu belirtiyor. Çalışmada, bu sürecin erken Holosen döneminde gerçekleştiği, bununla birlikte aynı fiziksel mekanizmaların bugün de geçerliliğini koruduğu vurgulandı.
Araştırmayı yapan bilim insanları yerel erimenin bölgesel ölçekte yayılabileceği ve genel buz kaybının hızlanmasına neden olarak deniz seviyelerinin beklenenden daha hızlı yükselmesine yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

"TÜMÜ ERİRSE KÜRESEL DENİZ SEVİYESİ 50 METRE YÜKSELEBİLİR"
İklim değişikliğinin buzul kayıplarına etkisine ilişkin soruları yanıtlayan Doç. Dr. Mahmut Oğuz Selbesoğlu, buzulların büyük bölümünün güney yarım kürede bulunduğunu ve Antarktika'nın dünyanın tatlı su rezervlerinin yüzde 70'inden fazlasını barındırdığını söyledi.
Doğu Antarktika'nın, dünyadaki en büyük buz kütlesine sahip olması nedeniyle küresel iklim sistemi için kritik bir "dev buz rezervuarı" niteliği taşıdığını ifade eden Selbesoğlu, buradaki buz tabakasının tamamının erimesi durumunda küresel deniz seviyesinin yaklaşık 50 metre yükselebileceğini anlattı.
Bunun kısa vadeli değil, çok uzun jeolojik zaman ölçeklerine ait bir senaryo olduğunu belirten Selbesoğlu, Antarktika'daki buzul erimeleri ve kopmalarının atmosfer ve okyanus sistemlerindeki değişimlerin önemli göstergeleri olduğundan bahsetti.
Selbesoğlu, "Burası, Güney Okyanusu'nda yoğunluk farklarına bağlı olarak işleyen ve 'termohalin döngü' dediğimiz küresel okyanus sirkülasyonunun şekillenmesinde kritik rol oynayan bölgelerden biri. Bu tür kopmalar ve çatlaklar, atmosferin ve okyanusun ısınması, rüzgar ve akıntı dinamiklerindeki değişiklikler gibi birden fazla etkenin birleştiğini gösteriyor." dedi.
Doç. Dr. Selbesoğlu, sıcak derin suların okyanus dolaşımı yoluyla farklı buz raflarının altına ulaşarak erimeyi hızlandırdığını kaydetti.
Alt ve üst akıntılardaki sıcaklık farkının temel nedenlerinden birinin tuzluluk olduğuna değinen Selbesoğlu, buz erimesiyle yüzey tabakasına karışan tatlı suyun yoğunluğu azalttığını, bu durumun karışımı yavaşlatarak daha sıcak ve tuzlu derin suların buz raflarının altında daha uzun süre kalmasına neden olduğunu anlattı.
Selbesoğlu, bu sürecin alt erimeyi artırdığına, buzullarda kopma, kırılma ve çatlakların oluşmasına zemin hazırladığını vurguladı.

"ERİME NOKTASAL DEĞİL, AĞ YAPISI ÜZERİNDEN TÜM BÖLGEYE YAYILAN BİR SÜREÇ"
Antarktika'nın birçok noktasında farklı hızlarda erimeler görüldüğü bilgisini veren Selbesoğlu, şöyle devam etti:
"Bu kopmalar yalnızca doğal bir döngüyle açıklanabilecek olaylar değil, hızlanan dinamiklerin işaretleridir. Erime birkaç lokal noktada sınırlı kalmıyor, okyanus ve atmosfer bağlantıları üzerinden çok daha geniş bir ağ yapısıyla tüm kıtaya yayılabiliyor. Okyanus akıntıları sıcak suyu taşıyor, farklı derinliklerde dolaşan bu akıntılar diğer buz raflarının altına da ulaşıyor. Yani erime noktasal değil, bölgesel etkileşimlerle büyüyen bir süreç dolayısıyla bunun etkileri de küresel ölçekte hissediliyor."
İklim krizi nedeniyle buzullarda meydana gelen erimenin devam etmesi halinde gelecek yıllarda küresel iklim ve ekonomi alanında ciddi tehlikelerle karşılaşılabileceği uyarısında bulunan Selbesoğlu, Antarktika'daki erimelerin belirli bir eşik aşıldıktan sonra durdurulamaz bir sürece dönüşebileceğinin de altını çizdi.
ÇÖZÜM, KÜRESEL EMİSYONLARIN AZALTILMASI"
Buzulların erimesiyle özellikle kıyı şehirlerinde sel ve kıyı taşkınlarının artabileceğine, ada ülkelerinin ise ciddi varoluşsal risklerle karşı karşıya kalabileceğine dikkati çeken Selbesoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çözüm, küresel emisyonların azaltılması, enerji politikalarının doğru planlanması ve karbon yutaklarının korunması. Buz-okyanus-atmosfer etkileşiminin doğru şekilde modellenmesi ve izlenmesi gerekiyor. Erime senaryolarının bölgesel ölçekte hesaplanması da kritik önemde. İklim değişikliği sadece topoğrafyayı değil, ekosistemleri ve canlı yaşamını da etkiliyor. Bu nedenle konuya bütüncül bir çerçeveden yaklaşmak şart."
patronlardunyasi.com