Mehmet Ali Yalçındağ'ın başkanlığını yaptığı Türkiye Reklam Konseyi, “Alın verin, ekonomiye can verin” kampanyası başlattı. Ancak kampamnyaya ilk tepki Vatan Gazetesi Yazarı Aydın Ayaydın'dan geldi. Ayaydın proje için, "Zor dostum zor" diye yazdı.
İŞTE AYDIN AYAYDIN'IN YAZISI
Kendi alanlarında ün yapan kişilerin yer aldığı reklamların amacı piyasayı canlandırmak. Ünlü bankacı Akın Güngör simit satarak ekonomiye can verirken, Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner oyuncak satarak, Deniz Gökçe bakkal işleterek ve Meliha Okur da gül satarak ekonomiye can vermeye çalışıyor.
Proje güzel, ancak işler mi? Zor dostum zor.
Projeler hazırlanırken kağıt üzerinde hep olumlu yönleri işlenir. Bu proje de kağıt üzerinde ekonomiyi canlandırıyor... Peki gerçekten bu proje ekonomiye can vermeyi sağlar mı?
Sorunun cevabını vermek için dün sabah bir araya geldiğimiz çok şubeli bir bankanın tepe yöneticisinin bana anlattıklarını sizinle paylaşmak istiyorum.
***
Bankacı dostuma sordum: Bankacılık sektörü rahatladı mı? “Takibe intikal eden banka alacakları hızla artıyor” dedi. Sormaya devam ettim. Kanuni takibe intikal eden krediler ticari krediler mi, yoksa bireysel krediler mi? Yanıt, “Bireysel krediler ile KOBİ kredilerinin geriye dönüşünde sorun var” şeklinde oldu.
Bankacı dostumun bu iki cümlesini biraz açayım. Tüketicilerin sıklıkla başvurduğu konut, taşıt ve tüketici kredileri arttı. Ancak artık bu kredilerin geriye dönüşünde sorun yaşanıyor.
Bir diğer sorun da bir ara moda olan KOBİ'lere verilen krediler. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, sermaye sıkıntısı yaşadığı için aldığı KOBİ kredilerini geriye ödemede sıkıntı yaşamaya başladı. Demek ki tüketiciler ve küçük işletme sahipleri borç batağında. Bir türlü borçlarını ödeyemiyorlar ve kullandıkları kredilerden dolayı haklarında bankalar tarafından yasal takip başlatılmış durumda.
Demek ki tüketiciler artık ne kredi kartı ne de diğer tüketici kredilerini kullanacak durumda. Çünkü borçlu. Bankalar bu kesime de sırtını dönmüş vaziyette. Küçük işletme sahipleri derseniz, onların da tüketiciden farklı bir tarafı yok. Zira onlar da borç batağında. Yani tüketiciler ile orta direk nalı dikmiş durumda. Bu kesimin, bırakın yeni harcama yapmayı, mevcut borçlarını ödemeye takati yok.
***
Tüketiciler ve orta direk borç batağından kurtulamıyor ki, Akın Öngör'e uğrayıp simit alsın, oradan Yaman Törüner'e uğrayıp çocuklarına oyuncak alsın. Hatta, bakkal Deniz Gökçe'ye uğrayıp temel ihtiyaçlarını karşılamaları bile mümkün değil. O yüzden gül satan Meliha Okur'a uğrayıp akşam eve giderken eşine gül almayı hiç ama hiç düşünmüyor.
Alın-verin reklamları ile piyasanın canlanmasını isteyenlerin, öncelikle o kişilerin cebine alışveriş yapacak kadar para koymaları gerekiyor. Yoksa boş cüzdan ve limiti dolmuş kredi kartları ile ne simit, ne oyuncak ne ne de gül almaları mümkün.
Bu reklamlar sadece hoş bir sada olarak hatıralarımızda kalmaktan başka bir işe yarayamaz.
REKLAMCILARIN KAMPANYASI: SAKIZ BİLE ALSAN
Türkiye Reklam Konseyi'nin “Alın verin, ekonomiye can verin” kampanyası, projesi için Mehmet Ali Yalçındağ, “Alın verin, ekonomiye can verin” kampanyasının, bir küçük sakız almanın bile ülke ekonomisine nasıl olumlu etki yaptığını anlattığını vurgulamıştı.
Yalçındağ, “Ekonomik Canlılık Kampanyası”nın 15 Eylül'e kadar TV, basın, radyo, outdoor ve internete yayılan kamsamlı mecra üzerinden yürütüleceğini vurguladı. Kampanyanın amacının, Ramazan, bayram ve okula dönüş dönemlerini kapsayacak biçimde topyekün seferberlik başlatmak olduğu dile getirildi. Yalçındağ, DDB&Co'nun tasarladığı kampanyaya tüm tarafların “bilabedel” katıldığına dikkat çekmişti.