Sabah’tan Funda Karayel bu haftaki yazısında “Turizmde gıda israfı ne olacak” başlıklı yazı kaleme aldı.
İşte Karayel’in yazısının tamamı:
Dubai'de Ortadoğu'nun en büyük turizm fuarı Arabian Travel Market'te (ATM) "What a Waste!" oturumunda: Turizmde gıda israfı konuşuldu. UNEP'in 2024 raporuna göre, küresel gıda israfının yüzde 28'i yeme-içme hizmetlerinden kaynaklanıyor. Yani tabağımıza gelen her şeyin neredeyse üçte biri, daha yenmeden çöpe gidiyor.
Bu yaza nereye tatile gitsek?" sorusu artık sadece bir destinasyon seçme meselesi olmaktan çıkıp, israf zirvesine doğru yol almakla, tatilin zihinsel dinginliğe mi yoksa sosyal prestije mi hizmet edeceği ikilemiyle çatallanıyor. Sahi nereye gideceğiz, hangi otelde tabağımıza üç dilim karpuz, beş parça peynir, iki haşlanmış yumurta ve üç çeşit çörek alıp, sadece kahveyi içip kalkacağız...Dürüst olalım: Otellerimiz misafire hizmette sınır tanımıyor. Ama artık sınır tanımamanın da bir sınırı olmalı. Her şey dahil konseptiyle "ne bulursan ye" algısı arasında ince bir çizgi var.
Oysa dünya değişiyor. Bangkok'ta oteller, büfenin başına "Yalnızca yiyebileceğinizi alın" yazısını koymuş. Şaşırtıcı ama işe yarıyor. Bali'de bir otel ise: Tabakta bırakılan yemeğe para yazmaya başlamış.
Peki bizim oteller? Misafiri üzmemek adına, doğayı ağlatıyoruz. Her şey dahil ama sorumluluk hariç. Bir de üstüne "sürdürülebilirlik" afişleriyle vicdan rahatlatıyoruz. Artık lütfen şu klasik "Misafir isterse yapacak bir şey yok" cümlesini rafa kaldıralım. Misafir de insan, hatırlatılırsa düşünür. "
Oturumda Enas Sobhy Ali'nin sözleri aklımda kaldı: "Müşteri memnuniyetine odaklanırken etkileri unutuyoruz." Aslında lüks dediğimiz şeyin içindeki israf, belki de en lüksümüz.
Artan karbon ayak izi, kaybolan kaynaklar, tüketemediğimiz bir bolluk. Konuşmacılar, otel mutfaklarında başlayacak küçük değişimlerin büyük sistem dönüşümlerine yol açabilecek. Atık denetimleri, geri dönüşüm kutularının etkinleştirilmesi ve en önemlisi de bu atıklardan enerji üretme sistemlerinin entegrasyonu…HER ŞEYİ VERMEYİ BIRAKIN
Yani çöp artık çöp değil; yeni nesil oteller için sürdürülebilirlik yakıtı. ATM 2025'teki en büyük ders şuydu: Turizm artık sadece "gitmek" değil, aynı zamanda "geri kazandırmak"la ilgili. Lüks artık israfı gizlemek değil, onu dönüştürmekle ölçülüyor.
Geleceğin tatil köyleri, sadece sahil manzarasıyla değil, karbon nötr mutfaklarıyla da övülecek. Döngüsel ekonomi, sadece sürdürülebilirliğin değil, geleceğin de anahtarı. Ve bu döngü, otel mutfağında başlıyor. Otellerden ricamız: Her şeyi vermeyi bırakın.
Biraz da farkındalık verin. Doğaya borçlu olduğumuz bir sezon başlıyor. Ve evet, otelcilik hizmettir; ama bu hizmetin doğaya saygılı, bilinçli bir hali de mümkün. İsrafı değil, çözümü sunun. Misafir memnuniyeti uğruna tüm dünya memnuniyetsiz kalmasın.
patronlardunyasi.com