Gündem


Burak ARTUNER

2.Abdülhamid'in inanılmaz servetinin büyümesinde güvendiği 3 Ermeni Paşa'nın büyük rolü vardır. Bunlardan ilki 1833'te İstanbul'da dünyaya gelen Agop Kazazyan'dı. Agop Kazazyan, fakir bir Ermeni ailesinin tek erkek çocuğuydu. Zekâsı ve hesap işlerine yatkınlığı sayesinde dikkatleri çekmeyi başarmış, gençlik yıllarında Galata Ermeni Kilisesi'nin muhasebeciliği ile geçinirken sonrasında Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başlamış, kendini geliştirerek Fransızca ve İtalyanca öğrenmişti.

OSMANLI BANKASINDA SİVRİLDİ

Ufak bir memur olarak girdiği Osmanlı Bankası'nda çalışkanlığı ve azmi her zaman takdir edilmiş, bundan başka birçok suiistimalin önüne geçmeyi başarması ile dikkatleri çekerek kısa sürede terfi ettirilmişti. En son bankanın Türkçe Muhaberat Kalemi Müdürlüğü'ne atanan Agop Kazazyan, Mister Foster'in önerisi üzerine 1877'de Hazine-i Hassa Nazırlığı'na tayin edildi. İşe ilk olarak Hazine-i Hassa'ya ait mülklerin bir envanterini çıkarmakla başlayan Kazazyan, bu sayede metruk haldeki ev, dükkân ve arazileri tespit ederek buraları imar ettirip tekrar gelir getirir hale dönüştürmüş ve arttırdığı padişah gelirleriyle o an için en verimli olduğunu düşündüğü yatırımlara yönelterek Sultan Abdülhamid'in gelirlerini ciddi anlamda yükseltmişti.

PADİŞAHIN GELİRLERİNİ ARTIRMIŞTI

Hazine-i Hassa'nın günden güne büyümesi üzerine Sultan Abdülhamid, öncelikle Hazine'yi Mabeyn idaresinden ayırarak müstakil bir müdürlüğe dönüştürdü. 18 Nisan 1880'de ise tekrar nezarete çevirerek Hazine-i Hassa Nezareti eskiden olduğu gibi bağımsız bir yapı haline geldi ve nazırlığa "Bala" rütbesi ile tekrar Agop Kazazyan atandı, Hazine-i Hassa'nın devletin en büyük

ve en teşkilatlı bakanlıklarından biri oldu.

TAPUSUZ ARAZİLER VE METRUK YAPILARI PADİŞAHIN MÜLKÜ YAPTI

Agop Kazazyan düzenlediği bir kanunname ile birlikte tapuları olmayan arazi ve metruk haldeki yapıların Hazine-i Hassa'nın mülkiyetine geçmesini sağlanmış ve bu sayede birçok yer yasal olarak Hazine-i Hassa'nın idaresine geçerek padişahın şahsi mülkü olarak işletilmiş ve günden güne zenginleşmişti.

Sultan Abdülhamid, Agop Paşa'nın kendi hediye ettiği attan düşüp vefat etmesinin servetini bu sefer Agop Paşa gibi alaylı değil, mektepli bir isme, Mikail Portakal'a emanet etti. Mikail Portakal, darphane kuyumcularından Osep Portakal isimli bir Katolik Ermeni'nin oğluydu. Agop Paşa'nın 1891'deki vefatının ardından rütbesi "Paşa"lığa yükseltilerek Hazine-i Hassa Nazırlığı'na tayin edilen Mikail Portakal Papa da maden ve petrol işletme imtiyazlarının Hazine-i Hassa'ya bağlanmasını sağlayarak gelirlerin artmasına büyük katkı sağladı. Bundan başka Dicle ve Fırat Nehirleri üzerinde birer vapur sirketi kurulmasına önayak olarak Hazine-i Hassa'ya bir gelir kapısı daha açtığı için, bölgenin kalkınmasını da sağlamıştı. Sultan

Abdülhamid, paşanın icraatını takdir ederek 1893 Ekim'inde rütbesini "vezir"liğe çıkartıp, Mart 1894'te Altın Liyakat Nişanı ile onurlandırdı. 19 Ekim 1897'deki vefatına kadar toplam altı yıl boyunca Hazine-i Hassa Nazırlığı'nı sürdüren Mikail Paşa'dan bugün paşanın konağının bulunduğu ve hâlâ onun ismiyle anılan Ortaköy'deki Portakal Yokuşu kaldı.

Sultan Abdülhamid, Mikail Paşa'nın vefatının ardından servetini tekrar mektepli bir isme, Sakız Ohannes'e emanet etti. Sakız Adalı Artin isimli bir tüccarın oğlu olan Sakız Ohannes de Paris'te iktisat eğitimi almış, 1856'da Istanbul'a döndüğünde Babıâli Tercüme Kaleminde memuriyete başlamıştı. 1868'de Şura-yı Devlet'e yani Danıştay'a Aza, 1871'de Ticaret Nezareti'ne müşavir, 1872'de ise Altinci Daire'ye yani Beyoğlu Belediyesi'ne reis tayin edildi. 1877'de ise Ticaret Nezareti'ne müfettiş tayin edilen Sakız Ohannes, aynı sene Mülkiye'de ders vermeye başlayarak "Mebad-i Ilm-i Servet-i Milel" isimli bir ders kitabı hazırlamış ve Mikail Paga gibi Mülkiye'nin nambi hocaları arasında yer almıştı.

TÜM ARAZİLERİ, MÜLKLERİ 1909'DA MALİYE'YE DEVREDİLDİ

Sakız Ohannes Paşa'nın Ekim 1908'deki istifasının ardından Hazine-i Hassa Nazırlığı'na Nuri Bey tayin edildi. Altı ay kadar sonra 27 Nisan 1909'da Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ile birlikte Hazine-i Hassa Nezareti de tarihe karışarak eskiden olduğu gibi müdürlüğe çevrildi. Bunun yanı sıra Sultan Abdülhamid'in tahta geçtiği 1876 yılından itibaren Hazine-i Hassa mülklerine dâhil edilen tüm araziler, evler, dükkânlar, yani bütün taşınmazlar Maliye Nezareti'nin idaresine terk edildi. Sultan Abdülhamid döneminde Agop ve Mikail Paşaların uğraşlarıyla içlerinde petrol kuyularının ve maden yataklarının da bulunduğu ve "tahtın malı" haline getirilen tüm mülkler, "devletin malı" oldu. Ancak Vahideddin 8 Mart 1920’de çıkardığı bir kararnameyle bu malları tekrar Hazine-i Hassa’ya iade etti. Böylece II. Abdülhamid’in ailesine miras hakkı doğdu. Ancak işgal güçleri, Sevr Antlaşması’nın 240'ıncı maddesine dayanarak tüm bu mallara yeniden el koydu. 3 Mart 1924’te Osmanlı hanedanı yurtdışına çıkarılınca padişahların tapuya kayıtlı tüm mal varlığına el konuldu. II. Abdülhamid’in várislerinin çeşitli girişimleri hiçbir zaman sonuç vermedi. Hanedan mensuplarının yurda girişleri sonrası ve değişen yasalara bağlı olarak bazı davalar açılsa da hiçbir sonuç çıkmadı.

patronlardunyasi.com

İLGİLİ HABER

2’nci Abdülhamid’in miras davasında mahkeme 71 varisi kabul etti, ancak 1924 yasası taşınmazlara engel oldu

2’nci Abdülhamid’in miras davasında mahkeme 71 varisi kabul etti, ancak 1924 yasası taşınmazlara engel oldu