Gündem


Burak ARTUNER

Amerika genç bir cumhuriyetken, Akdeniz'de Osmanlı Devleti'ne bağlı Garp Ocakları'ndan çok çekmişti. Türk denizciler karşısında çaresiz kalan ABD, güçlü bir donanma kurmak zorunda kalmıştı.

Amerika'nın kurulduğu günden itibaren en büyük gelir kaynaklarından birisi Akdeniz ülkeleri ile yaptığı ticaretti. Ülkenin ihraç ettiği buğdayın ve unun altıda birini ve tuzlanmış balığın dörtte biri Akdeniz ülkelerinden geliyordu. Amerika'nın 80-100 gemisi Akdeniz limanlarına girip çıkıyordu.

ZORDA KALINCA ANLAŞMA İMZALADILAR

Thomas Jefferson

Osmanlı Devleti'ne bağlı Garp Ocakları işte bugünlerde Amerikalılara rahat vermiyordu. Amerikan Kongresi ticaretini emniyet altına alabilmek için "Korsan Devletler" adını verdiği Garp Ocakları ile dostluk anlaşmaları imzalamaya karar verdi. Bu iş için de Amerika'nın Paris elçisi Thomas Jefferson (1789'da Dışişleri Bakanı, 1801'de de ABD Cumhurbaşkanı olmuştu), Londra elçisi John Adams (1796'da Cumhurbaşkanı olmuştu) ve eski Paris elçisi Dr. Benjamin Franklin görevlendirildi. Bu üçlü barış imzalamaları için 11 Mart 1785'de tam yetkili kılındı. Bu yolda harcamaları için emirlerine 80 bin dolar para da verildi.

BARBAROS'UN TORUNLARI ESİR ALDI

Amerikalılar tam harekete geçeceği sırada iki Amerikan ticaret gemisi, Barbaros'un torunları olan Cezayirli denizciler tarafından esir edildi. Büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Cezayirli denizciler, hakimiyetlerini sadece Akdeniz'de hissettirmiyordu. İki yıl önce (1783) İspanyolları ağır bir yenilgiye uğratmışlar, kapalı tutulan Cebelitarık Boğazı'nı açmışlar ve Atlas Okyanusu'nda bayrak gösterir olmuşlardı.

ABD Deniz Kuvvetleri dergisinde yer alan Türk denizcilerle ABD'li denizcilerin mücadelesini gösteren Türk bayraklı bir tablo.

AMELELİK YAPIYORLARDI

İşte bu günlerde 1785'in 25 Temmuz'unda İspanya'nın Cadiz limanına gitmekte olan kaptan İsaac Stevensen idaresindeki Maria adlı Amerikan gemisi Cezayirli denizciler tarafından zaptedildi. Bundan 5 gün sonra da kaptan Richard O'Brien komutasındaki Dolphin adlı gemi Cezayirlilerin eline geçti. Her iki gemide toplam 21 kişi vardı. Cezayir'e götürülen esir Amerikalılar, mesleklerine ve uğraşlarına göre çalıştırılmaya başlandı. Sabah 09.00'dan akşam 16.00'ya kadar Amerikalılar, demirci, marangoz veya inşaatlarda amele gibi çalıştırıldılar.

ESİR AMERİKALILARA İKİ SOMON EKMEK

Kendilerine iki somon ekmek veriliyor ve tüm günü bununla geçiriyorlardı. Bazı genç delikanlılar da Dayı'nın hizmetine verilmişti. Özgürlüklerine pek düşkün Amerikalılara esaret oldukça zor geliyordu. Esirler, mektupla durumlarını Cadiz'deki Amerikan büyükelçiliğine bildirerek, kurtarılmalarını talep ediyorlardı.

Amerika bu tarihlerde çok zengin bir ülke değildi. Jefferson'un da bulunduğu heyet, esirleri kurtarmak için harekete geçti. Cezayir'e John Lamb adında bir temsilci gönderdiler. Bu Lamb, Cezayir Dayısı Mehmed Paşa'ya her esir için 200 dolar ödemeyi teklif etti. Ancak dayı, kaptanlar için 6 bin, her gemici için de 400 dolar fidye vermeyi önerdi. Tabii Amerika bunu karşılamayı kabul etmedi. Temsilci Lamb, İspanya'ya elleri boş olarak döndü. Amerikalılar uzun süre esirlerini almak için girişimde bulunmadı. Bu sırada Amerikalı kaptan O'Brien Paris büyükelçisi Jefferson'a gönderdiği mektubunda, korsan devletlere vergi verilerek barış anlaşması yapılmasında ısrar ediyor, yoksa ticaretin durma noktasına gelebileceğini ifade ediyordu.                                   

DONANMA FİKRİ DOĞDU

İşte bu günlerde Jefferson'da kuvvetli bir donanma meydana getirme fikri filizlenmeye başladı. Londra elçisi Adams'a gönderdiği bir mektupta, "Mesele silah kuvvetiyle halledilebilir. Amerika tarafından hazırlanacak 150 topa sahip bir donanmaya Napoli ve Portekiz devletleri de katılırsa, Ocaklar yola getirilebilir" diyordu. Ancak bu fikrinin zaman alacağını söylüyor, şimdilik Ocakların hediye ve parayla oyalanmasını öneriyordu. Adams da donanma oluşturmanın çok zaman alacağını para ve hediyelerle korsanlarla uzlaşılmasının daha doğru olacağını ifade ediyordu. Bu günlerde, Abdurrahman adlı Trablus paşası Londra'daydı. Hemen bu elçiyle bir buluşma ayarlandı. 1786'nın ilkbaharıydı. Adams, Abdurrahman'a her hangi bir tecavüz ve incinme olmadığı halde iki devletin arasındaki düşmanlığın nedenini sordu. Abdurrahman ise Akdeniz'in hakimlerinin Osmanlı Devleti ile Garp Ocakları olduğunu ve bu devletlerin izni olmadan Akdeniz'de hiçbir yabancı devlet gemisinin serbestçe seyredemeyeceğini anlattı. Elçi, Akdeniz'in hakiminin Türkler olduğunu vurguluyor ve ticaret yapabilmek için Türklere ücret ödenmesi gerektiğini ifade ediyordu. Bunun için de 90 bin sterlin istiyordu.

Artık Cezayir'in barışa yanaşması daha güç bir ihtimaldi. Barışa karar verseler bile daha çok para isteyecekleri kesindi. Amerikalıların korktuğu olay bir süre sonra gerçekleşti. Tüm alarm durumuna karşın Cezayirli Türk denizciler, tam 11 Amerikan ticaret gemisini ele geçirmeyi başardılar. Bu gemilerde 105 denizci vardı. Ülkenin ticaretini durma noktasına getiren olay, büyük yankı buldu. Amerikan kamuoyu, her ne olursa olsun bu sorunun çözülmesini istiyordu.
                
ABD'NİN İLK FİLOSU

İlk olarak, Amerikan ticaretinin korunması için bir filo meydana getirilmesine karar verildi. Kongre, 27 Mart 1794'te altı gemiden oluşan bir filo oluşturmak için Başkan'a selahiyet verildiğini bildiren bir karar aldı. Bir yıl sonra altı gemiden mürekkep olan Amerikan filosu harekete geçmeye hazır bekliyordu.

Ancak genç Amerikan filosunun kendine güveni olmasa gerek, Cezayir'le barış anlaşmasının yolları da aranıyordu. Cezayir dayısı ile yapılan temaslar sonucunda dayı iki milyon 435 bin dolara barış antlaşması imzalayabileceğini bildirdi. Biraz pazarlık yapıldı.                                        

"TÜRKÇE" ANLAŞMAYA FİDYE ÖDEDİLER

Amerikalılar Cezayir'e gerek barış ve gerek tutsakların fidyesi olmak üzere iki milyon 274 bin Meksika doları ödemeğe razı oldu. Bunun dışında her yıl bu ocağa 12 bin Cezayir altını ve bunun değerinde mühimmat ve malzeme vermeyi de kabul etti. Bu antlaşmanın orijinal metni Türkçe'dir. Bu antlaşma 1812'ye kadar devam etti.       

İstanbul'a padişaha hediyeler götüren George Washington gemisi ve gemi komutanı William Bainbridge.                  

PADİŞAHA JEST İÇİN İSTANBUL'A GEMİ

1800 yılı Eylül ayında Amerikan hükümetine ait George Washington gemisi Cezayir'e geldi. Gemi Cezayir'e vergi getirmişti. Dayı, bağlı olduğu Osmanlı padişahına bir jest yapmak istedi. Gemi kaptanı William Bainbridge idi. Dayı geminin, kendi elçilik heyetini İstanbul'a götürmesini istedi. Kaptan ve konsolos buna yetkileri olmadığını anlatmak istedilerse de başaramadılar. Dayı ısrarcıydı. Hatta Amerikalılara kendi sözünü yerine getirene kadar gemideki bayrağı indirmelerini ve kendi bayrağını çekmesini emretti. Amerikalılar çaresiz kaldılar, hükümetlerine "İstanbul'a gitmeye mecbur kaldık" dediler. 17 Ekim'de yola çıkan Amerikan gemisi, 11 Kasım'da İstanbul limanına girdi. Gemiyle Cezayir elçilik heyeti padişaha şu armağanları getirmişti: "100 zenci köle, 60 cariye, 4 at, 150 koyun, 25 sığır, 4 arslan, 4 kaplan, 4 antilop, 12 papağan, ayrıca elmaslar ve para" Amerikalılar bu armağanların bir milyon değerinde olduğunu hesaplamışlardı. Bu tarihlerde bütün Cezayir Ocağı'ndaki öz Türklerin sayısı 14 bindi. Kuloğulları (Türk babadan ve yerli anadan olanlar) topluluğundan ise herhangi bir savaş halinde atlı ve yaya olmak üzere 60 bin kişi çıkıyordu.        

         

Daha önce başka bir gemiyle İstanbul'a giden William Bainbridge, 1803'te gemisi Philadelphia Trablus'ta karaya oturunca, gemiyi Türk denizcilere teslim etmemek için ateşe vermiş, denize atlayarak canını kurtarmıştı.                                    

YUSUF PAŞA KÖK SÖKTÜRDÜ

Bir müddet sonra Amerikalıların başı bu sefer Trablusgarp hakimi Karamanlı Yusuf Paşa'yla derde girdi. Yusuf Paşa, Amerikalıların verdiği vergiden kendi payına daha fazla para istiyordu ve bu yüzden 1801 yılının mayıs ayında Amerika'ya savaş ilan etti. Çiçeği burnundaki Başkan Jefferson, küçük Amerikan donanmasına Akdeniz'e gitme emri verdi. Savaş dört yıl sürdü. 1803'ün yazında daha önce İstanbul'a giden kaptan olan William Bainbridge komutasındaki Philedelfia kuşatmayı yarmaya çalışırken Trablus limanında karaya oturdu. Kaptan ve denizciler teslime mecbur kaldılar. Trabluslular bu gemiyi donattılar. 1804'ün şubatında Stephan Decature komutasındaki bir Amerikan gemisi gece karanlığından yararlanarak gemiye baskın yaptı ve gemideki Trablusluları kılıçtan geçirdiler. Bundan başka Tunus'taki Amerikan Konsolosu William Eaton, Derne'ye bir baskın planı hazırladı. Savaş halinde oldukları Trablus dayısının paşalıktan mahrum ettiği büyük kardeşi Hamid'in de ittifakını sağladılar. Sekiz Amerikan deniz piyadesini ve dokuz yüz Arabı alarak Derne'ye saldırmak üzere çölden hareket ettiler. Bunlar Derne'yi zaptedip kaleye Amerikan bayrağı çektiler. Bu küçük zafer, Amerika'da büyük yankı yaptı. Zaferin anısını ebedileştirmek için Boston şehrinde bir sokağa Derne ismi verildi. Ancak zaferden bir yıl sonra 1805'te Trablus dayısına 60 bin dolar fidye verdiğini de unutmadan hatırlatalım.

patronlardunyasi.com