Gündem


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin gerçeklerle, milletle, dünyayla barışık bir muhalefete ihtiyacı olduğunu belirterek, "Gerçeklerle, milletle, dünyayla barışık bir muhalefete ihtiyacı var Türkiye'nin. Böyle bir muhalefetle Türkiye'nin gerçek meselelerini konuşma, çözüm arama ihtiyacını biz hissediyoruz" dedi.

Hiçbir zaman çoğunluğu temsil etmediklerini, 'istediğimizi yaparız' anlayışını savunmadıklarını, bunu dile de getirmediklerini belirten Erdoğan, "Sadece bize oy verenlerin değil, 70 milyon vatandaşın iktidarı olduğumuzu söyledik" diye konuştu.

"Çoğunluğun iradesini yadsıyan, değersizleştiren, belli zümrelerin iradesini çoğunluğa dikte ettiren anlayışı da kusura bakmasınlar kimse bize kabul ettiremez. Çoğunluğu küçümsemek esasen milletin ergin, mümeyyiz, rasyonel olmadığını zımni biçimde ifade etmekten başka anlam taşımamaktadır" diyen Erdoğan, bundan sonra da demokratikleşme mücadelesinden asla geri adım atmayacaklarını ifade etti.

Erdoğan, AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın AK Parti hakkında açılan kapatma davasının, Türkiye ziyareti sırasında ABD Başkan Yardımcısı Cheney'e şikayet ettiği yönündeki iddialarını yalanladı.

Erdoğan, bu iddianın ABD Ankara Büyükelçiği ve Başbakanlık tarafından yalanlandığını belirterek, Baykal'ı "tezviratı bırakmaya" çağırdı. "Onun derdi kafa karıştırmak, suyu bulandırmak, temiz suya zehir atmak" diyen Erdoğan, "Şimdi ne diyor, bizzat başbakan yalanlasın. Evet ben yalanlıyorum inanacak mısın" diye sordu. Cheney ile 2 tane resmi tercüman ile birlikte görüştüğünü söyleyen Erdoğan, "Ya bu resmi tercümanlar herhalde zatı şahanelerine ilettiler. Ya da cheney zatı şahanelerini aradı başbakan sizi şikayet etti dedi. Olay bu. Biz yazılı olarak en başından yalanlamışız zaten. Başka işimiz yok. Dönüp dönüp seni mi yalanlayacağız sayın Baykal. İddia sahibi sensin. Çıkıp iddianı ispatla. Yapamaz ki, akşam başka konuşur, sabah başka konuşur. Yapısı bu" diye konuştu.

"Bu doymak bilmeyen yalanlama arzusundan vazgeç artık bizim seni utandırmak gibi özel bir gayretimiz yok" diyen Erdoğan, " Ama bakıyorum sende de hiç sıkılma yok. Burada oyun oynamıyoruz sayın Baykal, müsamere de yapmıyoruz. Ne istediğini bilmeyen çocuklar gibi sızlanmayı bırak artık. İşini bil, ciddi ol, tevziratı bırak, ülkene faydan olsun" şeklinde konuştu.

"MUHALEFET GERÇEK ÜSTÜ FANTASTİK ZİHİN DÜNYASINA SIĞINIYOR"

Erdoğan, gerçek üstü fantastik bir zihin dünyasına bu kadar sığınmanın ana muhalefet partisine yakışmadığına işaret ederek, şöyle dedi:

"AKPM'e Türkiye'yi şikayet ettiğ iddia edildi. Meclis başkanı, bildiriye imza koyanlar, ilgili arkadaşlarımız yalanlıyor. Ortada doğrulayan sadece kendi grubu veya muhalefetin bir başka kanadı var.

Ana muhalefet bildiğini okuyor. Aynı iddia üzerinden konuşmaya devam ediyor. Neresinden bakarsanız bakın akla ziyan bir tartışma. Bunun altına imza atan, senin de üyesi olduğun Sosyalist Enternasyonalın temsilcileri. Onlar niye buna imzayı koydu? Senin dediğin gibi düşünüp koymasaydılar. Artık dünya gerçekler dünyası, gerçek üstü senin gibi düşünenlerin dünyası değil. Böyle bir iddia her şeyden önce akıl süzgecinden geçmez. Birileri şikayet etmese sizin tabirinizle, dünyada hiç kimsenin AK Partiye açılan kapatma davasından haberi olmayacak mı, kimse bunu anlamayacak mı? Dünyayla ilişkilerimizde bunun hiç yansıması olmayacak mı? Siz hangi dünyada, hangi çağda yaşıyorsunuz."

Avrupa Parlamentosu'ndaki Türk Parlamenter Grup Başkanı Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'nun geniş ve detaylı bir açıklama yapacağını söyleyen Erdoğan, "Bizim AK Parti olarak Türkiye'nin itibarını, demokrasinin saygınlığını arttırmak için ne yaptığımız ortadadır. Sizin ne yaptığınız da ortadadır" dedi. Erdoğan, dünyanın, Türkiye'yi değil CHP'yi ayıpladığını söyledi.

MUHALEFETİN 301 TAVRINI ELEŞTİRDİ

Erdoğan, Adalet Komisyonu'nda kabul edilen TCK'nın 301'inci maddesiyle ilgili değerlendirmede de bulundu. Erdoğan, "Herkesin bu yersiz vehimleri aşması, bu ülkenin birlik, beraberliğine, demokratik olgunluğuna inanması, güvenmesi gerekiyor. 301 içinde 'Türk milleti' ifadesi var. Nasıl olup da çıkıp meydanlarda bunlar Türk milletini parçalıyor ifadesini bu burada varken kullanabilirsiniz. Bu dürüstlük müdür? Türkiye Cumhuriyeti devleti yazıyor. Ne kaçırılmış, ne kaybedilmiş, nerde geri adım atılmış. Vakıa ortada. Ceza ceza olmaktan çıkarılmıyor, yine ceza. Ama eleştiri suç olmaktan çıkarılıyor. Olay bu. Atılan adım, özgürlükler dünyasına yönelik olarak olumlu bir adım ve genel talep de bunu ortaya koyuyor. Ama bunu istismar etmek suretiyle kötüye kullanma gayretleri, muğlak yoruma açık ifadeler, kafaları bulandırmak mantığıyla biz acaba buradan oy alabilir miyiz zihniyeti" dedi.

"GERÇEKLERLE, MİLLETLE, DÜNYAYLA BARIŞIK MUHALEFETE İHTİYAÇ VAR"

Erdoğan, Türkiye'nin gerçeklerle, milletle, dünyayla barışık bir muhalefete ihtiyacı olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: "Türk milletine hakaretin serbest bırakılacağını söyleyenler ya okuma yazma bilmiyor, ya da gerçekleri görmüyor. Gerçeklerle, milletle, dünyayla barışık bir muhalefete ihtiyacı var Türkiye'nin. Böyle bir muhalefetle Türkiye'nin gerçek meselelirini konuşma, çözüm arama ihtiyacını biz hissediyoruz.

Biz hiçbir zaman çoğunluğu temsil ediyoruz, istediğimizi yaparız anlayışı savunmadık. Bunu dile de getirmedik. Sadece bize oy verenlerin değil 70 milyon vatandaşın iktidarı olduğumuzu söyledik.

Çoğunluğun iradesini yadsıyan, değersizleştiren, belli zümrelerin iradesini çoğunluğa dikte ettiren anlayışı da kusura bakmasınlar kimse bize kabul ettiremez. Çoğunluğu küçümsemek esasen milletin ergin, mümeyyiz, rasyonel olmadığını zımni biçimde ifade etmekten başka anlam taşımamaktadır. Bundan sonra da demokratikleşme mücadelesinden asla geri adım atmayacağız."

"TÜRKİYE TATİLLER ÜLKESİ"

1 Mayıs'ın Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanacağını söyleyen Erdoğan, "Bizden bugünü resmi tatil günü olarak bekleyenler var. Türkiye bir tatiller ülkesi. Bir hesap yapacak olursak, bir günün maliyeti Türk ekonomisine yaklaşık 2 katrilyondur. Fazlası var, azı yok. Bir taraftan biz emeğin karşılığının daha fazla olmasını arayacağız, bir taraftan da gönül beylikte deyip hala tatiller kalksın diyeceğiz. Dünyada da 1 Mayıs her yerde resmi tatil olarak kutlanmıyor. Biz şuanda böyle bir nokta, konumda değiliz. Biz emeğin, dayanışmanın, çok çok önemsendiği bir dönemde diyoruz ki emek ve dayanışma günü olarak 1 Mayısı ilan edelim. Bunu ilan etmek de bize nasip oldu" dedi.

Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs kutlamalarının valiliklerin gösterdiği yerde yasalar çerçevesinde yapılmasının önemine işaret etti. Erdoğan, şunları ifade etti:

"Ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar. Biz sevgi, barış, kardeşliğin egemen olduğu bir ülkenin tesisi için çalışıyoruz. Bunun için her ilde valilik, mülki idare toplantı ve gösterilerin yapılacağı meydanlar, yürüyüşlerin yapılacağı caddeler hazırladı. Onlar bunun müsadesini verir. Bizler de sivil toplum kuruluşları buna hep uyarız. İstanbulla ilgili de şu anda bir siyasi parti olarak kurulduğumuzdan bu yana bütün mitinglerimizi Kazlıçeşmede, Ankara'da Tandoğan, Sıhhiye de yaptık. Bize illa Kızılaya verin demedik. İstanbul'da da illa bize Taksimi, Sultanahmeti vereceksiniz demedik. Böyle bir baskı içinde olmadık.

Gelin ilan edilen yerlerde yapın bunu. Hayır Taksimde yapacağız. Bu şık bir yaklaşım değil. Sizin kutlamanıza, eğlenmenize, her şeyinize biz varız ama gelin ilan edilen alanlarda yapın. İlla Taksimde yapacağız derseniz buna mülki idare istediğimiz yerde yaparız anlayışyına olumlu bakmaz. Bugün böyle olursa, yarın bunun arkası farklı şekilde gelir. Dürüst, samimi davranıyorsak, bu ülkede hukukun üstünlüğü varsa herkesin buna uyması gerekir. Ben iktidar partisi olarak buna uyuyorsam, muhalefet partileri uyuyorsa, siz de sivil toplum olarak uyun. Yoksa, illa burada yaparız, Kapanın elinde kalır mantığıyla giderse, bu ülkede keşmekeşliklerin ardı arkası kesilmez. Hala bu şekilde direnirlerse, bu hoş olmaz. Biz de hoş olmayan bir zemin istemiyoruz. Her şeyin karşılıklı anlayışla yürümesini istiyoruz.

1 Mayıslar artık gerilim ve çatışma günü olmaktan çıksın istiyoruz. Marjinal grupların şiddet gösterisi ve provakasyonlarına artık fırsat vermeyelim istiyoruz. Sendika yöneticilerini sorumluluk almaya, kanunlara uymaya çağırıyorum. İnat halini almamalı bu iş. Maksat belliyse, yeri bellidir."