Başmüzakereci evde sınıfta kaldı

Başmüzakereci evde sınıfta kaldı

Başmüzkereci Bağış: Evdeki müzakerelerde son sözü ben söylerim: Hanım sen ne derse o olur!

Başmüzakereci evde sınıfta kaldı
16px
24px
06.02.2010 11:17
ABONE OLgoogle

Salih Zengin'in röportajı

19 yıllık beraberlikleri olan Devlet Bakanı Egemen Bağış ve eşi Beyhan Hanım, mutlu birlikteliklerinin sırrının planlı yaşamak olduğunu belirtiyorlar. 
 
  
"Beyhan benim rahatlığımı dengeliyor, ben de onun detaycılığını..." diyen Egemen Bey, evdeki müzakereler konusunda ise oldukça manidar bir açıklama yapıyor: "Evdeki müzakerelerde son sözü her zaman ben söylerim, ama o 'Hanım sen ne dersen o' olur." Yoğun bir tempo ile süren hayatlarından çaldığımız bir saatlik samimi sohbeti sizlerle paylaşıyoruz.

29 Ekim 1991'de tanıştınız. O zamanlara bakınca en çok özlediğiniz şey ne?

Beyhan Bağış: Egemen, zor soruları genelde bana paslar. O yüzden önce ben cevaplayayım. (Gülüşmeler) O yaşlarda hayat ilerledikçe tasaların ağırlaşacağını hissetmiyorsunuz. Hayatın hafifliğini özlüyorum, meğerse kuşlar kadar özgürmüşüz o dönemler.

Egemen Bağış: Eskiden rahatça çıkıp filme gitmek, sabah bir yerlerde kahve içmek... Eşofmanları ayağıma geçirip sokakta koşmak, yürüyüş yapmak...

O günlere dönme isteğiniz olmuyor mu hiç?

E.B.: Türkiye'de yaşamaktan çok mutluyum, New York'a dönmek çok fazla aklımızdan geçmiyor. Ama bir gün siyasette başkalarına fırsat tanımayı, kendi özel hayatımıza yoğunlaşarak çocuklarımıza zaman ayırmayı düşünüyoruz. Beyhan sık sık 'Bir gün Bakan'sın, ertesi gün bakmayan' der. (Gülüşmeler)

Her gün hatırlatıyor musunuz bu sözü?

B.B.: Kendime daha sık, eşime her gün bir kez hatırlatırım.

Birçok ülke gezdiniz. Yaşamak isteyeceğiniz bir ülke var mı?

E.B.: İstanbul dışında bir yerde yaşamak istemiyorum. Üstüne şehir tanımıyorum.

B.B.: Ben 14, eşim 17 sene yurtdışında kaldı. Hâlâ Türkiye'ye doyamadık.

Bu yoğun tempo içerisinde birlikte olmaktan keyif aldığınız yer neresi?

B.B.: Çok alternatifimiz yok, her fırsatta beraber olmaya çalışıyoruz; bir resepsiyon, bir davet. (Gülüyor) Birbirimizi görmek çok planlı yaşamakla mümkün oluyor. Plansız yaşasak çok mutsuz oluruz.

E.B.: Ama en keyif aldığımız yer İstan-bul'daki evimizde çocuklarımızla birlikte olduğumuz an. Ankara'daki evimiz çocuklarımıza endeksli bir şekilde hazır. Şile'de de küçük bir evimiz var. Çocuklarla şömine yakmak, yürüyüş yapmak acayip keyif veriyor.

B.B.: Kestane toplamak! 99 yılından beri Şileli sayılırız, Türkiye'ye döndüğümüzde bir yerimiz olsun diye kooperatife girerek almıştık. Şimdi orası ilaç gibi geliyor bize. Cep telefonu da az çekiyor, iyi oluyor. (Gülüyor)

Evde dinlenmeye cep telefonu ne kadar müsaade ediyor?

E.B.: Her zaman için açık bir hat olmalı. Acil bir Bakanlar Kurulu kararını imzalayabilmek için bir faks cihazına ulaşılır mesafede olmanız lazım.

Yurtdışında da buluştuğunuz oluyor mu?

E.B.: Yurtdışındaki gezilerime Beyhan'ın katılmasını önemsiyorum.

B.B.: Çok azına katılabiliyorum tabii.

E.B.: Geçenlerde Strasbourg'da idik, New York'tan arkadaşımız Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter, Meclisi Başkanı seçildi. Birlikte o gururu yaşamak büyük bir keyifti.

Egemen Bey, başmüzakereci olduktan sonra kendisini daha çok ekranda mı görüyorsunuz?

E.B.: Beyhan çok televizyon seyretmez ki?

B.B.: Çok televizyon izlemiyorum, bu iyi mi kötü mü bilmiyorum ama Dizimax ve Comedymax bağımlısıyım. Çok televizyon izleseydim bunun cevabı farklı olabilirdi.

Bağımlısı olduğunuz diziler var mı?

E.B.: Dizimax kanalında yabancı diziler izliyoruz, 40 dakikada film kalitesinde bir konuyu içerikli şekilde işliyorlar. House'u izleriz. Kemal Sunal filmlerini de gençliğimden bu yana izlerim, terapi gibi gelir. Eskiden kafa boşaltmak için mutfağa girerdim ama Beyhan arkamdan temizlemekten pek hoşlanmadığı için bıraktım artık. İlk evlendiğimizde mutfakta daha iyiydim ama zaman içerisinde beni çok kötü solladı. (Gülüşmeler)

B.B.: Estağfurullah! Biraz dağıtmayı sever, çünkü yaratıcı bir aşçı yapısı var. Mesela dolapta bir patlıcan görürüm 'Aa bu akşam bir şey yok, Çin yemeği ısmarlayalım' derim. Ama o içine biraz kıyma, soslar katar, baharat atar ve muhteşem bir yemek çıkarır ortaya. Birçok şeyi Egemen'den kaptım.

Peki bu yoğun tempoda girebiliyor musunuz mutfağa?

B.B.: Bizzat yapıyorum desem yalan olur ama misafir ağırlamayı çok severiz. Gerçek hayattan kopmamak adına Egemen bakan olduktan sonra sistematik olarak ev davetleri veriyoruz. Akrabalar, yabancı büyükelçiler, eş-dost... Siirt'in geleneksel yemeklerini hem kendim hem yardımcılarım başarıyla yapar. Aşağı yukarı haftada bir perde pilavı pişer.

Egemen Bey'e yaptığınız ilk yemeği hatırlıyor musunuz?

B.B.: Güzel bir soru bu. Tam tersini sorsanız... (Gülüşmeler)

E.B.: Ben hatırlıyorum. İlk tanıştığımızda New York'ta KKTC'nin kuruluş yıldönümü yemeği vardı. Telefon açıp 'Beraber gidelim' diye davet etmiştim. 'Gelemem, evde türlü yapıyorum' demişti. Türlüye karşı bir rekabet söz konusuydu yani. Çok şükür o yarışı kazandık. (Gülüşmeler)

B.B.: Çok güzel sucuklu yumurta yapardı. Master macerasını benden önce tamamladığı için eve 7'de gelen bir eşim vardı, ben daha geç geldiğim için yemek çoktan yapılmış olurdu.

E.B.: Biz çalışarak okuduk. Sabah 09.00'dan 17.00'ye kadar çalışıyor, akşam da gece 22.00'ye kadar okuyorduk. 22.00'de yemek yapıyor, ders çalışıyorduk. Zorlukları beraber aştık hakikaten.

Egemen Bey'in eve geç gelmesini bile özlediğiniz oluyor mu?

B.B.: Şikâyet olarak algılansın istemem ama en çok o eksikliği oğlum ve kızımla akşam yemeğinde ya da müsamerede iken hissediyorum. Tatlı bir burukluk oluyor. Fakat görevi, oğlumun ve kızımın 15-20 yıl sonra yüksek refah şartlarda ve demokratik ortamda yaşamasını sağlayacak bir özveri. Başbakan'ımız ve hanımefendiden sonra Türkiye'nin ilerlemesi gibi eşim de kariyerinde çok hızlı ilerledi, bu büyük bir fırsat.

Peki Egemen Bey, o burukluk sizi nerede yakalıyor?

E.B.: Farklı bir ülkeden evi telefonla aradığımda çocuklardan birinin ateşinin çıktığını duyduğumda 'Keşke orada olsaydım' diyorum. Sabahları kalktığımda 'Ben neredeyim?' dediğim zamanı çok yaşıyorum. Son bir yılda 17 farklı ülkeye 34 seyahat yapmışız. Yurtiçinde de 32 seyahat yapmışız. Ortalamasını alırsak haftanın 2,5 gününü Ankara'da, 1,5 gününü İstanbul'da, 1,5 gününü yurtdışında, 1 gününü de yollarda geçirmişiz. (Gülüşmeler) Ama Türkiye'nin en önemli projesinin sorumluluğunu üstlenen birinin hakkını vermesi gerekir.

Çocuklarınız Egehan ve Ecehan nasıl karşılıyor bu durumu?

B.B.: Çocuk gözüyle bakarsak kolay bir şey değil. Babalarının görevinin çok önemli olduğunu biliyorlar ama bunun değişken bir görev olduğunu açıklamaya çalışıyoruz.

E.B.: Kapatma davası sürecinde oğlumuzla aynı sitede oynayan bir çocuğun münakaşa sırasında 'Zaten AK Parti kapanacak, sen de gününü göreceksin' dediğini duyup çok üzüldüğünü görmek insanı üzüyor. Herkesin bizimle aynı fikre sahip olmasını beklemiyoruz ama bunun çocuk seviyesine inmesine insanın içi cız ediyor.

B.B.: 11 yaşındaki oğlum Amerika'da bir beyzbol maçına gitmek istemişti. Stadyumda en önde oturmak istiyor, 'Anneciğim bu bazen Türkiye'de mümkün olabiliyor ama burada başarmak mümkün değil' deyince 'Ne demek, benim babam çok önemli bir insan, George Bush'u tanıyor.' diye feryat etti. (Gülüşmeler)

Çocuklarınızın siyasetle uğraşmasını arzu eder misiniz?

E.B.: Ben çocuklarımın mutlu olmasını arzu ederim. Mutlu olacaklarsa siyaset yapmalarını tabii ki desteklerim ama tiyatro sanatçısı olmak isterlerse de destek veririm. Siyaset yapan kişinin sabırlı bir eşinin olması lazım.

B.B.: 99'luk tesbih var bende, 33'lük yetmiyor. (Gülüşmeler) Bir gün o bana, beş yüz gün ben ona destek oluyorum. (Gülüşmeler) Yuvarlanıp gidiyoruz.

'Avrupa Birliği, Türkiye'nin diyetisyenidir' diyorsunuz, sizin diyetisyeniniz kim?

E.B.: Bir dönem Ankara'da Güven Hastanesi'nin diyetisyenlerinden destek aldım. Ama beni kilo verme konusunda ikna eden, aile doktorumuz ve dostumuz dermatolog Uğur Hindioğlu'dur.

Hiçbir konuda uzman olduğumu iddia etmem

Beyhan Hanım sizin bir Vakko mağazanız var ve müşteri kitlesi sosyete genelde. Onlara çelişki gibi geliyor mu durumunuz?

B.B.: Dışarıdan beklenti farklı olabiliyor ama mağazanın içerisinde eşarp çekmecesini düzenlerken aniden irkilen bir müşteri olabiliyor. Ama bu meraklı bir soru ya da eleştiriye dönüşmedi. İnsanlar zamanla bunun doğal olduğunu algıladılar.

Siyasetçi eşlerinden müşterileriniz var mı?

B.B.: Mağazacılıkta benim verdiğim ve aldığım eğitimlerde öğretilen ilk şey müşterinin kim olduğunun açıklanmaması. (Gülüyor) Siyasetçi eşleriyle sosyal anlamda çok güzel iletişimimiz var ama bu, moda üzerinden kurgulanmış bir şey değil. Ama biri sorarsa dürüstçe fikrimi ifade ederim. Hiçbir konuda da uzman olduğumu iddia etmedim.

Birlikte tiyatroda rol aldık!

Kızgınlık olmaz mı hiç aranızda?

E.B.: Çok nadiren...

B.B.: O da hayatın tuzu biberi... (Gülüşmeler) Çok yüzeysel şeyler olabiliyor, ilişkimizi derinden etkileyecek şeyler olsaydı 19 seneyi herhalde deviremezdik.

Evlilik yıldönümlerinde bir arada mı olursunuz mutlaka?

B.B.: Ağustos ayında olduğu için kurtarıyoruz. (Gülüşmeler)

E.B.: Genelde tatilimizi o döneme denk getiriyoruz.

Birbirinizde vazgeçemediğiniz şeyler ne?

B.B.: Uyum ve anlayış.

Birbirinizi tanımlayan en iyi şarkı?

B.B.: Düğünümüzde özenerek seçtiğimiz 'Yine Bir Gülnihal' şarkısıdır.

E.B.: Beraber bir tiyatro eserinde rol aldık, ilk evlendiğimiz yıl. Fehim Paşa Konağı oyununda üç gece peş peşe rol aldık. O oyunda 'Suda gördüm seni' diye bir parça var, onu her duyduğumuzda etkileniriz.

B.B.: Fehim Paşa Egemen'di, ben de hanımefendiydim. (Gülüşmeler)

Birbirinizde sevmediğiniz özellikler nelerdir?

B.B.: Çok iyi ekip kurmasını sağlayan bir özelliği var; rahatlığı. Ama ben mükemmeliyetçi bir insan olarak nadiren de olsa 'Bu kadar da rahat olmayalım' dediğim oluyor. (Gülüşmeler)

E.B.: Beyhan benim rahatlığımı dengeliyor, ben onun detaycılığını... İyi bir ekip oluyoruz böylece.

Yurtdışında en çok açılımı soruyorlar

Dış gezilerine eskiden uzman muhabirler götürülüyordu, köşe yazarları ve yayın yönetmenleri götürme kervanına siz de katıldınız. Neden?

E.B.: Bu medyanın suçu. Muhabirleri götürdüğümüz zaman onların yazdığı haberlere yeteri kadar yer ayırmıyorlar.

İşadamlarımızın yurtdışındaki prestiji nasıl peki?

E.B.: Financal Times gazetesinin yayınladığı listede, dünya çapında işler yapan 50 kişi var, ama içlerinde bir tane Türk yok. Çünkü bizim işadamlarımız son 5 yıldır hükümetle uğraşmaktan dış dünyada kendilerini göstermeyi unuttular.

Bugünlerde size yurtdışında en çok hangi soru soruluyor?

E.B.: Demokratik açılımı soruyorlar. Özel görüşmelerde 'Cesur bir Başbakanınız var, çok doğru şeyler söylüyor' sözünü son zamanlarda çok duyar oldum.

Evde son sözü ben söylerim ama hanımın dediği olur!

Gelelim evdeki müzakerelere... Kimin ikna gücü daha yüksektir acaba?

E.B.: Son sözü her zaman ben söylerim, tabii o 'hanım sen ne dersen o olur', olur. (Kahkahalar)

B.B.: İşin özeti bu.

E.B.: Şaka bir yana hayata bakış açılarımız çok benzer olduğu izin görüş ayrılığımız olmaz.

Baş başa bir haftalık seyahat yapsanız nereyi tercih ederdiniz?

B.B.: Bir hafta? Ooo, çok şey sığdırırız o haftaya. Ben Nemrut Dağı'nı hiç görmedim.

E.B.: Mavi yolculuk yapmak isterdim. Bugüne kadar huzur bulduğumuz yerlerden biri Maldivler oldu, tekrar gitmek isteriz.

Çok genç yaşta hem çok ağır bir göreve soyundunuz hem de çok ağır insanlarla berabersiniz. Hayatınızın neşeli tarafında kimler var?

E.B.: Çok dostumuz var.

B.B.: Neşe bence senin beyninin de içinde. Çünkü müthiş bir fıkra arşivi olan, nüktedanlığı çok seven ve pratik zekâsıyla çok güzel espriler üreten biri olduğun için neşe içinden geliyor senin.

Egemen kötü giyinmişse 'Karanlıkta mı giyindin?' derim

Aslan burcu çok detaycı Beyhan Hanım, üstelik moda ile ilgilisiniz. Eşinizin kıyafetleri konusunda ne kadar söz sahibisiniz?

B.B.: Kendi aleyhimde ifade vermeme özgürlüğümü kullanmak istiyorum. (Gülüyor)

E.B.: Günlük bazda karışmaz ama gözüne hoş gelmeyen kombinasyonları da söyler.

B.B.: 'Karanlıkta mı giyindin?' derim, hiç çekinmeden. (Gülüşmeler)

E.B.: 17 yılı geride bıraktığımız için Beyhan'ın moda gözünün bana da bir yansıması oldu. Hangi takımla hangi gömlek ve kravat daha iyi gider konusunda eskiye nazaran daha iyiyim. Övünmek gibi olmasın 7 dakikada kendi bavulumu yapar ve 7 dakikada da açar yerleştiririm. Seyahate gideceğim sabah bavulu yapar, döner dönmez de bavulumu kendim açarım. Üç seyahatten birinde ancak kullanabilirim ama 'yarım saat de olsa vakit bulabilir yürürsem' diye spor ayakkabımı ve kıyafetimi yanımdan eksik etmem.

B.B.: Hanımların işi daha detaylı ve zor ama yedi yıla nazaran çok pratikleştim. Fakat hiçbir zaman Egemen'in pratikliği bende yok. Bizim detaylı elbiselerimiz var malum, bayanlar olarak birçok ülkenin ekonomisini döndürecek kadar katkıda bulunuyoruz.

Kapitalizm sizin yüzünüzden icat oldu zaten?

E.B.: Kendi perakende dükkanlarımız varken onu fark etmiştim. Kadınlar olmasaydı ekonomi dönmezdi.

Zaman

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde