Eski Merkez Bankası Başekonomisti: Yıl sonu enflasyon tahminleri için lirada değerlenme gerekiyor

Eski Merkez Bankası Başekonomisti: Yıl sonu enflasyon tahminleri için lirada değerlenme gerekiyor

Hakan Kara, “Aslında yıllardır enflasyonla ciddi mücadele etmiyoruz. Enflasyonu düşürmek için önce istemek gerekiyor. Ne zaman tek hanelere doğru insek bir rehavet oluşuyor. Enflasyonu kalıcı olarak düşürebilsek gerçek yatırım ve istihdam artışı o zaman gelecek ama bu sabrı gösteremiyoruz”

Eski Merkez Bankası Başekonomisti: Yıl sonu enflasyon tahminleri için lirada değerlenme gerekiyor
16px
24px
04.03.2021 21:36
ABONE OLgoogle

Merkez Bankası kararlarını ve TÜİK’in açıkladığı enflasyonu RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendiren eski Merkez Bankası başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, enflasyon ve cari açıkla mücadelede en önemli çözümün sabır ve istek olduğunu belirtti. 

Prof. Dr. Kara, enflasyonun yıl içinde emtia fiyatları ile göstereceği ilişkiyi ve derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye bakış açısını da aktardı.

‘Enflasyonun yılın ikinci yarısında yüzde 11’lere ineceği var sayılıyor ama bu kolay olmayacak’

Prof. Dr. Kara, enflasyonda mevcut durum ve yıl içerisinde göstereceği eğilimler konusunda “15.6 yüksek bir enflasyondur, çekirdek enflasyon rakamlarına baktığımızda 16’nın da üzerinde. Üretici fiyatları tarafında da yüzde 27.1 yani çok iyi değil. Şu anda beklentilere baktığımız zaman yılsonu için 11 civarı bir rakam var. 16-17’lere ulaştıktan sonra yılın ikinci yarısında hızlı bir düşüşle 11’lere inileceği var sayılıyor ama birkaç sebepten dolayı o kadar kolay olmayacak. Uluslararası emtia fiyatları yükseliyor. Tarımsal ürünler, metal fiyatları ve en önemlisi enerji ve petrol fiyatlarında son 4-5 aydır neredeyse yüzde 40 civarında bir artış oldu. Bu nedenle Kasımdan bu yana TL de görülen değer kazancı fiyatlara düşüş yönünde yansımadı çünkü ithal fiyatların dolar cinsinden değeri yükseliyor. 

‘Yıl sonu enflasyon tahminleri için lirada değerlenme ya da emtia fiyatlarında çöküş gerekiyor’

Merkez Bankası’nın tahminlerine baktığınız zaman 2021 yılında yüzde 5 civarında bir ithalat fiyat artışı varsaymış. Ben bunun en az yüzde 10’un üzerinde olacağını var sayıyorum. Enflasyonda resmi tahmin olan 9.4 çok zor görünüyor. Piyasa tahmini olan 11 de hiç kolay değil. Bunların gerçekleşmesi için TL’de çok büyük bir değerlenme olması lazım ya da petrol ve diğer emtia fiyatlarında bir çöküş olması gerekiyor” dedi.

‘Enflasyonu kalıcı olarak düşürebilsek gerçek yatırım ve istihdam artışı o zaman gelecek’

Prof. Dr. Kara, enflasyonla mücadelede başarının istemek ve sabırdan geçtiğini anlattı:

“Aslında yıllardır enflasyonla ciddi mücadele etmiyoruz. Enflasyonu düşürmek için önce istemek gerekiyor. Ne zaman tek hanelere doğru insek bir rehavet oluşuyor. ‘Tek hane bize yeter, dokuz on civarında idare ederiz’ deniyor ama öyle olmuyor. 9-10 civarında bir enflasyonla kur oynaklığını ortadan kaldıramıyorsunuz. Gelen her şok enflasyona çok hızlı geçmeye başlıyor. Merkez Bankası’nı tabi rahat bırakmıyoruz. Yıllarca bu döngüyü yaşadık. Ne zaman sıkılaşsa bir süreçte enflasyonu kontrol altına alıyoruz. Enflasyon başını çevirdiği zaman hemen büyüme ve istihdam lazım diye gaza basmaya başlıyoruz. Biraz sabredebilsek, enflasyonu kalıcı olarak düşürebilsek gerçek yatırım ve istihdam artışı o zaman gelecek ama bir türlü bu sabrı gösteremiyoruz.”

‘Enflasyonu önce tek hanelere ardından yüzde 5’e düşürmemiz lazım’

Merkez Bankası’nın doğru işler yapmaya başladığına ve raporlarda gerçekçi yaklaşımlar sergilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Kara, zorunlu karşılığın arttırılması konusunda “Merkez Bankası doğru işler yapmaya başladı. Merkez Bankacılığında işin yüzde 90’ı itibardır. Merkez Bankası’nın yayınladığı son dönemdeki raporların gerçekçi ve ayağını yere basan bir şekilde gittiğini söyleyebiliriz. Son dönemde sadece bir soru işareti oluştu. Enflasyon dinamiklerine baktığımız zaman şuan itibariyle hala yılsonu 9.4 söylenen bu hedeflerin tutması için daha sıkı para politikası gerekiyor. Burada bir tutarlılık lazım, kredibilite öyle kazanılır. Yüzde 17 civarında bir faiz yüzde 15.6 enflasyonla çok ciddi bir sıkılığa işaret etmiyor. Reel faiz anlamında baktığınızda yüzde 1-2 civarındayız. Bu enflasyonu önce tek hanelere ardından yüzde 5’e düşürmemiz lazım. 

‘Merkez Bankası faizleri artırma konusunda kısıt yaşıyor da diğer araçlara mı yöneliyor?’

Son bir iki aydır merkez bankasının tereddütünü görüyoruz. Merkez Bankası faizi artırmasının önünde yeni bir kısıt mı oluştu yoksa inanarak mı yapıyor? En son zorunlu karşılık artırıldı. Onun etkisi o kadar düşük ki, bankacılık sektörü üzerindeki maliyet etkisi ya da kredileri sınırlama etkisi çok düşük. Zorunlu karşılığın artırılması bende şöyle bir izlenim bıraktı: Acaba Merkez Bankası faizleri artırma konusunda kısıt yaşıyor da diğer araçlara mı yöneliyor? Bu geçmiş deneyimlerden kaynaklanan bir şey dolayısıyla şu anki ekonomi yönetimi hala tam olarak kontrolü eline alabilmiş değil ve birtakım kısıtlar da yaşıyor olabilir” dedi.

‘Cari açığın kesin çözümü üretkenlik ve verimlilik artışı’

Cari açıkla mücadele edebilmek için sıfırlamanın hedeflenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Kara, kesin çözümün üretkenlik ve verimlilik olduğunu “Döviz kuruna değer kaybettirerek cari açık problemini çözmeye çalıştık. O şekilde olamayacağını anlayınca oyuncular değişti. Yeni bir yönetim geldi. Cari açığın kesin çözümü nerededir diye baktığımızda, üretkenlik ve verimlilik artışından geliyor. Kuru artırarak, krediyi baskılayarak cari açık problemimizi çözmemiz çok zor. Cari açığı biraz daha düşürünce hemen bir büyüme isteği geliyor, aynı enflasyon gibi. Diyelim yüzde 5 şu anda, milli gelire göre yüzde 2’lere düşünce hemen ‘riskler azaldı, cari açığı finanse edebiliriz’ diyerek gaza basma isteği oluşuyor. 

‘Merkez Bankası’nın mevcut rezervleri ile cari açığı sıfırlamamız hatta pozitife çekmemiz lazım ki doğru düzgün rezerv biriktirebilelim’

Bence Merkez Bankası’nın mevcut rezervleri ile cari açığı sıfırlamamız hatta pozitife çekmemiz lazım ki doğru düzgün rezerv biriktirebilelim. Çünkü el parasıyla rezerv biriktirmek iyi bir fikir değil. Faizi artırıyoruz kısa vadeli sermaye giriyor, Satın alalım merkez bankası rezervi biriktirelim diyoruz o zaman dayanıklılığınız artmıyor. Rezerv artıyor ama kısa vadeli borcunuz da artıyor” sözleriyle ifade etti.  

‘6 ay-1 yıla yakın bir süre bankaların kredilerini sıkı tutmak gerekiyor’

Prof. Dr. Kaya, Merkez Bankası’nda rezerv biriktirmek için uygulanması gereken politikaları “Rezerv biriktirmenin yolu cari açığı pozitife geçirmekten kaynaklanıyor ama bunun için sabır ve biraz dişini sıkmak lazım. Mesela banka kredileri açılmayacak. 6 ay-1 yıla yakın bir süre bankaların kredilerini sıkı tutmak gerekiyor. Hele petrol fiyatlarındaki ve emtia fiyatlarındaki artışlara baktığınız zaman bu artışları göz önüne aldığınızda cari açığı makul düzeylere indirmek için en az 1 sene sıkmak gerekiyor. Bu da mevcut durumda ne kadar sabredilebilir emin değilim. Tam olarak iyileşmeden çıkıp koşmak istiyoruz” diye aktardı.

Derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye nasıl bakıyor?

Prof. Dr. Kara, derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye olan bakış açısını dış borç ödeme ve kurumların iktisadi şoklara tepki verme kapasiteleri üzerinden inceledi:

“İki konuda da çok iyi görünmüyoruz. Özellikle kurumsal kapasite konusunda Merkez Bankası’nın hareket alanının daraltılması bize çok zarar verdi. Düşük faiz ısrarı, rezervleri hızlıca harcama durumu dışarıdan verdiği intiba çok zayıf diyebilirim. Merkez Bankası’nda çalışırken de yaşamaya başlamıştım. Yurtdışı konferanslara ve panellere katıldığımızda bize karşı değişen tavrı, söylediklerimizin çok dikkate alınmadığını gözlemiştim. Dış borç ödeme konusunda da akran ülkelerimiz arasında ve G20 ülkeleri arasında en zayıf durumdayız. Rezervlerin durumu ve kısa vadeli dış borca baktığınız zaman ülkeler arasında ciddi anlamda ayrışıyoruz. Tek güçlü yanımız maliye politikasıydı. Bütçe dengesi, borcun milli gelire oranı anlamında Türkiye kendi akran grubuna göre iyi görünüyordu ancak son yıllarda bunu da kaybediyoruz. Yabancı para cinsli borçlanmasının artıyor olması, yapısal bütçe dengesinin bozuluyor olması artık oradaki avantajlarımızı da geri alıyor. Dolayısıyla bütün olarak bakıldığında derecelendirme kuruluşlarının bizim notumuzu olumluya çevirmeleri açısından, pek olumlu bir görünüm olduğunu söylemek zor.”

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde