Sosyal kriz kapıda: Türkiye'de iş kaybetme korkusu virüsü geçti

Sosyal kriz kapıda: Türkiye'de iş kaybetme korkusu virüsü geçti

İktidarın her sorunu daha fazla kredi vererek atlatmaya çalıştığını ifade eden ekonomist Doç. Dr. Ümit Akçay işten çıkarmaların yasaklanması gerektiğini savundu.

Sosyal kriz kapıda: Türkiye'de iş kaybetme korkusu virüsü geçti
16px
24px
27.03.2020 13:11
ABONE OLgoogle

Dünyayı saran halk sağlığı krizi ve beraberinde getirdiği ekonomik darboğazın ne kadar derinleşeceği belirsiz. İktidarın ‘evde kal' çağrısını her gün yinelediği Türkiye'de araştırmalar iş kaybetme endişesinin virüs korkusunu geçtiğini gösteriyor.

Türkiye'de ilk olarak yapılması gerekenin işten çıkarmaların yasaklanması olduğunu savunan Berlin School of Economics and Law Ekonomi Bölümü'nde ders veren Doç. Dr. Ümit Akçay, her sorunu daha fazla kredi vererek atlatabileceğini düşünen iktidarın ekonomi politikalarını, “İnsanın elinde çekiç olunca her sorunu çivi gibi görürmüş” sözüyle yorumladı…

SERMAYEYİ KORUYOR

– Koronavirüs salgını tüm dünyada hızla yayılmaya devam ederken, ülke ekonomileri de süreçten ciddi şekilde etkileniyor. Krizdeki derinleşmenin seyri ve sonuçları ile ilgili öngörüleriniz nedir?

* Yakın tarihte eşi benzeri olmayan bir krizin içinden geçiyoruz. Öncelikle bunun farkında olmalıyız. Farklı ülkelerin koronavirüs salgını ile mücadele için uygulamaya koydukları önlemleri görünce, yaşanan sorunun ne denli büyük olduğu görüyoruz.

* Örneğin ABD yönetimi 2 trilyon doları aşan bir maliye politikası paketi ile ekonomik krizin etkilerini yumuşatmaya çalışıyor. Almanya, Türkiye'nin milli gelirinden daha büyük bir destek paketi açıklamış durumda. İngiltere ve Danimarka, çalışanların ücretlerinin büyük kısmının bizzat devlet tarafından karşılanmasını da içeren geniş kapsamlı bir paketi uygulamaya koydu.

* İspanya'da hastaneler kamulaştırıldı, İtalya'da hava yolu ulaştırma sektörü devletin denetimine geçti.

* Yapılan tahminler, 2020'nin ikinci çeyreğinde dünya ekonomisinde büyük bir resesyonun yaşanma ihtimalinin çok yükseldiğini gösteriyor. İşin kötüsü, salgın devam ettiği sürece, salgınla mücadele için alınan önlemlerin de sürmesi bir zorunluluk. 

* Bunun anlamı, ikinci çeyrekte başlayacak büyük ekonomik daralmanın ne kadar süreceğinin belirsiz olması. Krizin derinleşmesi, salgının ve salgına karşı uygulanan önlemlerin ne kadar süreceğine ve kısa sürede bir aşının bulunup bulunamamasına bağlı. O nedenle tahmin etmenin mümkün olmadığı bir aşamadayız.

– Açıklanan tedbir paketi ülkenin ekonomik ve sosyal geleceği için ne anlama geliyor?

* Dünyada durum buyken ve Türkiye'de salgın hızla yayılırken, Türkiye ekonomisinin bundan etkilenmemesi mümkün değil. Buna karşın geçen hafta açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı paketine baktığımızda ekonomi yönetiminde bir kafa karışıklığının olduğunu görüyoruz.

* Bu denli büyük ekonomik sorunlara, sıradan bir teşvik paketinde yer alabilecek vergi ertelemeleri ya da indirimleri gibi önlemlerle müdahale etmek gerçekçi değil.

* Bu durumda aklıma iki seçenek geliyor: Ya ekonomi yönetimi, sorunların daha da ağırlaşması durumunda yeni bir paket açıklamak zorunda kalacağını tahmin ettiği için, ilk başta açıklanan önlemleri sınırlı tuttu; ya da yaşanan durumun boyutlarını kavrayabilmiş değil.

Bu denli büyük ekonomik sorunlara, sıradan bir teşvik paketinde yer alabilecek vergi ertelemeleri ya da indirimleri gibi önlemlerle müdahale etmek gerçekçi değil.

– Devlet mevcut duruma müdahale edecek kaynağa sahip mi? Ne şekilde kaynak yaratabilir?

* Şu an bir olağanüstü dönemden geçiyoruz. İnsan hayatı söz konusu. Böyle bir durumda insan hayatını korumak için kaynak kısıtı diye bir şey söz konusu olamaz. Gerektiğinde Hazine'nin doğrudan Merkez Bankası'ndan borçlanması dahil, pek çok yaratıcı yöntem kullanılabilir.

* Bunun örnekleri var, teknik olarak mümkün. Dolayısıyla ekonomi yönetiminin açıkladığı tedbirler paketinin sınırlı olmasının nedeni kaynak olmaması değil, iktidarın sınıfsal tercihleri; çalışanları değil sermaye sınıfını korumaya çabalaması.

* İnsanın elinde çekiç olunca her sorunu çivi gibi görürmüş diye bir söz var, iktidarın ekonomi politikası da böyle: Yaşanan her sorunu daha fazla kredi vererek atlatabileceklerini düşünüyorlar. Burası çıkmaz yoldur.

HANELERE GELİR DESTEĞİ

– Hükümetin acilen alması gereken önlemler neler olmalıydı? İş yaşamında ve çalışma şekillerinde nasıl etki yaratacak?

* İlk yapılması gereken, işten çıkarmaların yasaklanması, bireysel kredi borçlarının taksitlerinin ertelenmesi ve hanelere doğrudan gelir desteğinin başlamasıdır. Ancak bu sayede insanların evlerinde kalması mümkün olur.

* İşten çıkarmalar yasaklanmazsa, büyük bir ihtimalle işsizlikte büyük bir artış yaşanacak. 2018-2019 krizini etkileri halen sürüyor. Resmi işsizlik rakamları rekor düzeyde yüksek. Buna önümüzdeki dönemde yaşanacak yeni bir resesyon dönemini eklediğimizde, bir sosyal krizle karşı karşıya kalabiliriz.

Krizin ardında özelleştirme var

– Ünlü sosyolog Slovaj Zizek, coronanın kapitalizmin sonuna yol açabileceğini ifade etti, ne dersiniz?

* Yaşanan bu kriz, başta eğitim ve sağlık olmak üzere, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin insan hayatını riske atacak düzeyde olduğunu bir kere daha gösterdi. Dahası, serbest piyasa ekonomisinin sarsılmaz kurallarının bir anda tuzla buz olduğunu da gördük.

* Ancak bunlar, geleceğin daha fazla adalet ve özgürlük getirmesi için yeterli değil. Kapitalizmin kendiliğinden, otomatik olarak ortadan kalkması mümkün değil.

* Zizek'in ve daha pek çok düşünürün işaret ettiği yönde bir gelişmenin olması için, bunu talep eden güçlü sosyal ve siyasal hareketlerin, akımların olması ve mevcut siyasi ve ekonomik elitleri taviz vermeye zorlamaları gerekiyor.

* Aksi takdirde, mevcut halk sağlığı krizi ve bununla birlikte gelişen ekonomik kriz, otoriter iktidarların daha da güçlenmesini, yani otoriter konsolidasyon ihtimalini doğurabilir.

Mehtap Özcan/Sözcü

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde