2019 Bütçesinin ayrıntıları belli oldu: Hazine en az 100 Milyar TL daha fazla borçlanacak

2019 Bütçesinin ayrıntıları belli oldu: Hazine en az 100 Milyar TL daha fazla borçlanacak

2019 Bütçesi’nin detayları netleşirken Hazine’nin iç ve dış borçlanma limitlerinin artacağı, yaratılacak ek kaynağın da sermayeye aktarılacağı belirginlik kazandı.

2019 Bütçesinin ayrıntıları belli oldu: Hazine en az 100 Milyar TL daha fazla borçlanacak
16px
24px
25.10.2018 12:23
ABONE OLgoogle

 ‘İkrazen borçlanma limiti’ artışı gibi ek düzenlemelerle kamunun tüm borçlanma olanakları sermaye için seferber ediliyor.

Hazine’nin borçlanma limitlerine ilişkin tartışmalar Maliye ve Hazine Bakanlığı'nca hazırlanan 2019 bütçe tasarısının TBMM'ne sunulmasıyla hızlandı. “İkrazen borçlanma” limitinin 28,5 milyar liraya çıkarılarak üç kat artırılması özellikle dikkat çeken gelişme olmakla birlikte, bütçede faiz ödemelerinde görülen artış da kamunun hem iç hem de dış borcunun artacağına işaret ediyor.

Aynı zamanda Bütçe’de sermayeye “reel sektör desteği” adı altında aktarılması öngörülen 33 milyar lira, dün basında yer alan “reel sektörü desteklemek” üzere bankalara kaynak sağlanacağı haberleri de kamu borcunun “sermayeyi desteklemek” üzere artacağına işaret ediyor.

Hazine’nin doğrudan iç ya da dış piyasalarda tahvil ihracının yanı sıra Türkiye Kalkınma Bankası’nın yeniden yapılandırılması örneğinde olduğu gibi diğer kamu kurum ve kuruluşlarının borçlanma kapasitelerinin artırılması ya da varlıklarının teminat olarak kullanılmasının hedeflendiği anlaşılıyor. Şu anda hem bankacılık sistemi hem de büyük sermaye grupları açısından büyük risk oluşturan özel sektör dış borç stokuna “devlet eliyle” çözüm aranırken borcun kamuya aktarılmasının da önü açılıyor. 

HAZİNE NEDEN, KİMDEN, NASIL BORÇLANIR?

Hazine neden, kimden ve nasıl borçlanır? Borçlanma gelir ve giderlerin arasındaki açığın finansmanı için yapılır. En basit haliyle devletin vergi, özelleştirme gibi gelirleri ile maaş ödemeleri, yatırımlar ve faiz ödemeleri ana kalemlerinden oluşan harcamaları arasındaki kalan açık borçlanma ile finanse ediliyor. Bu borçlanma yurtiçinde tahvil satışı (Devlet İç Borçlanma Senetleri -DİBS) ya da dış piyasa ve kurumlara tahvil (Eurobond) satışı ya da kredi sağlanması yoluyla gerçekleştiriliyor. 

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın son verilerine göre Eylül ayında Türkiye'nin iç borcu stoku 576 milyar TL. Hazine'nin aylık borçlanma programı çerçevesinde ihaleler ile sattığı DİBS'lerle bu borçlanma gerçekleştiriliyor. Peki bu borcu verenler kimler? DİBS'lerin alıcısı ağırlıklı olarak Türkiye'deki özel ya da kamu bankaları. Toplam DİBS stokunun yüzde 54'ünü bankalar taşırken, banka dışı kesim yüzde 24'lük paya sahip. Menkul Kıymet yatırım fonları ve Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fonlarının DİBS alıcıları arasındaki payı yüzde 5,5. Bireysel yatırımcılar ise Hazine tahvillerine, mevduat faizlerine göre cazibesini kaybetmesi nedeni ile geçmişte olduğundan çok daha az ilgi gösteriyor. Bankaların son yıllarda artan bireysel ve ticari kredi hacimlerine karşılık daha fazla mevduata ihtiyaç duyması mevduat faizlerini yukarı itiyor. 

DİBS’lerin bir kısmı ise yabancı yatırımcı alıyor. Türkiye'ye portföy yatırımı (“sıcak para”) şeklinde gelen yabancı sermaye yüksek faizlerden faydalanmak amacı ile DİBS'lere ilgi gösteriyor. Eylül ayı verilerine göre DİBS stoku içerisinde yabancı yatırımcı payı yüzde 13,7. Bu oran 2013 yılının Nisan-Mayıs aylarında, TL’nin ilk hızlı değer kaybı yaşanmadan önce, yüzde 25'lere kadar çıkmıştı. Ancak hem “gelişen piyasalara” yönelik portföy yatırımlarının yavaşlaması hem de Türkiye özelinde ekonomik ve siyasi alandaki sorunlar bu yatırımların yavaşlamasına neden oldu. 

Geçtiğimiz yıl 10,5 milyar dolar “sıcak para” Türkiye'ye gelirken bu yıl 12 Ekim itibariyle nette 2,2 milyar dolar çıkış yaşandı. Tahviller ihale yöntemi ile fiyatlandığından yabancı yatırımcının ilgisinin arttığı dönemlerde faiz aşağı hareket ederken ilginin azalması faizlerin yukarı gitmesine dolayısı ile Hazine’nin bütçeden faiz ödemelerine ayırdığı yükün artması anlamına geliyor.

Hazine borçlanmasının bir kısmı da dış borç şeklinde yapılıyor. Yine Eylül ayı verilerine göre merkezi yönetimin dış borç stoku 89 milyar dolar. Eylül sonundaki kur ile yaklaşık 534 milyar TL. Tabii bu sadece merkezi yönetimin borcu. Yani belediyeler, özel idareler ve özel sektör hariç. Hazine bu borcu kimlerden alıyor diye baktığımızda, 67 milyar doları uluslararası piyasalarda satılan tahviller, 23 milyar dolar ise Avrupa Yatırım Bankası (EIB), Dünya Bankası’nın ticari kolu Uluslararası Finans Kurumu (IFC), İslam Kalkınma Bankası ve yabancı hükümet kuruluşları gibi uluslararası finans kuruluşlardan alınan kredilerden oluşuyor. 

BORÇ STOKU YER DEĞİŞTİRDİ VE BÜYÜDÜ

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasi iktidarın temsilcileri zaman zaman açıklamalarında kamu borcunun nasıl azaltıldığını bir başarı hikayesi olarak anlatıyor. Gerçekten de Türkiye’nin kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranı yüzde 30 gibi OECD ülkeleri içerisinde de düşük sayılabilecek bir orana geriledi. Ancak aslında borç sadece yer değiştirdi! Tabii yer değiştirirken muazzam bir şekilde arttı. Yani eskiden devlet çok borçlu iken şimdi hanehalkı bankalara, bankalar ve özel şirketler yabancılara borçlu. Özel sektörün dış borcu TCMB verilerine göre Ağustos ayında 237 milyar dolar. Bunun 122 milyar doları banka ve diğer finansal kurumlarda. Finans dışı özel sektör şirketlerinin borcu ise yaklaşık 115 milyar dolar. 

ÖZEL SEKTÖR KİME BORÇLU?

Bu borcun nerelerden sağlandığına da bakmak gerekiyor. Yabancı banka ve özel kurumlardan sağlanan kredi 168 milyar dolar. Tahvil ihracı yolu ile sağlanan borçlanma 41 milyar dolar, uluslararası finans kuruluşlarından sağlanan krediler ise 28 milyar dolar düzeyinde. Kalan tutar, hem iç hem de dış borç "piyasalardan" elde ediliyor. Yatırım fonları, emeklilik fonları, yatırım bankaları, ticari bankalar ve hatta büyük bireysel yatırımcılar… Borçlanan özel sektör olsun kamu olsun bu dış borç, yerine yeni borç bulunamadığında sürekli cari açık veren ekonomide kur patlaması olarak topluma maliyet oluşturuyor. Dolayısıyla ekonomi yönetimi "piyasaların" her zaman iştahını yüksek tutmak, iyi geçinmek zorunda. Dış finansman sağlamakta yaşanan aksamaların kısmen bu yıl ve geçmişte yaşanan krizlerde ortaya çıkardığı sonuçlar ortada. Kur ve faizde yaşanan artışlar eninde sonunda halkın geniş kesimlerine yoksullaşma olarak fatura edilirken hala borç vermeye istekli sermaye, fon sahiplerine de yüksek getiri imkanı yaratıyor. 

2019’DA HAZİNE EN AZ 100 MİLYAR LİRA DAHA FAZLA BORÇLANACAK

Gelelim son günlerin konusu olan borçlanma limitlerine. Bütçe kanunu yapılırken Hazine'nin o yıl için borçlanma ihtiyacı da belirleniyor.

Bu ihtiyaç öngörülen gelir ve gider dengesi arasındaki fark. Bu oran en fazla yüzde 5'e kadar aşılabiliyor.

Yasaya göre Cumhurbaşkanı Kararı (2018 öncesi Bakanlar Kurulu Kararı) ile ilave yüzde 5'lik daha borçlanma limitinin artırılması imkanı vardı. 

Hazine bu limitin üzerine çıkmak istiyorsa TBMM'den yasa ile izin alması gerekiyor.

Kamu kurumlarına ikrazen yani nakit karşılığı olmayan, kamu kurumunun alacağına karşılık çıkarılacak tahviller bu limite dahil değil.

Bunlar için limit ilgili yılın bütçe kanunu hazırlanırken belirleniyor. 2019 için bütçe gelirleri 880 milyar TL, bütçe giderleri 961 milyar TL ve Bütçe açığı 80,6 milyar TL olarak öngörülmüş.

Buna göre borçlanma limiti 80,6 milyar 2019 yılı için. İkrazen borçlanma tutarı ise geçen yılın üç katı olarak 28,5 milyar TL olarak belirlenmiş. Bu tutarın nerede hangi kurumlar için kullanılacağını önümüzdeki yıl göreceğiz.

Borçlanma limitinin nasıl “önemsiz” bir ayrıntı olduğu ise geçen yıl örneğine bakılarak anlaşılabilir. 2018 yılının ilk 8 ayında Bakanlar kurulu kararı bile olmadan limitler yüzde 10'un üzerinde aşıldı. Kanun teklifi ise borçlanma gerçekleştikten çok sonra Kasım ayında meclise geldi. 

Borçlanma ve kaynak aktarımı bir kez başladıktan sonra bunun geri dönüşü de zor ve sancılı oluyor. 2001 krizinde “Derviş Programı” olarak adlandırılan ve AKP iktidarında da devam eden politikaların temelinde bütçe gelirlerinin faiz dışı bütçe giderlerinin üzerinde olması anlamına gelen faiz dışı fazla hedefinin tutturulması vardı. 

Vergi gelirleri ağırlıklı olarak dolaylı vergilerden en eşitsiz biçimde sağlanırken, ücretlinin vergi yükü artarken, birçok kez vergi affı ile büyük vergi borçluları affedildi.

Vergi gelirlerinin nasıl adaletsiz olduğu her yıl olduğu gibi 2019 yılı bütçesinde görülüyor. Öngörülen 750 milyar TL vergi gelirinin içerisinde Kurumlar vergisinin payı sadece yüzde 10. Büyük kısmı ücretlilerin maaşlarından kesilen gelir vergisi payı yüzde 23. Geri kalanı ise iğneden ipliğe tüketilen mal ve hizmetler üzerinden alınan dolaylı vergiler. B

orçlarını azaltmak isteyen bir hükümet ya gelirleri artıracak ya da giderlerini kısacak. Gider tarafında ise emeklilik yaşı uzatılarak, emekli ve çalışan maaşları reel olarak azaltılarak, yatırımlar kısılarak tasarruf edildi. 

Özel sektörün yüksek borcu bugün Türkiye’de enflasyon, kur şokları, kapanan işletmeler nedeniyle işsizlik olarak emekçilere fatura ediliyor. Borç krizlerinden kurtulma reçetelerinin ilk maddesi verimlilik sağlama gerekçesiyle işten çıkarmalar, ücret indirimleri, fazla mesailer oluyor. Hazine’nin daha fazla borçlanması yoluyla borcu kamunun üstlenmesi, borç krizinin sonuçlarının tüm emekçiler, topluma aktarılmasını kolaylaştırmaya hizmet ediyor. 

Esen Sezgin/Haber.sol

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde