Korona günlerinde de vergilerden kaçamıyoruz!

Korona günlerinde de vergilerden kaçamıyoruz!

Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl: Korona günlerinde de vergilerden kaçamıyoruz. Kaçamak bir tarafa bugüne kadar vergiden paylarına düşeni alanlar bu dönemde bile gelirden paylarına düşeni yine alamıyor.

Korona günlerinde de vergilerden kaçamıyoruz!
16px
24px
06.04.2020 04:26
ABONE OLgoogle

Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl, koronavirüs salgınından sonra hayat normale döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacağını vurgulayarak, “2019'u ihtiyat akçesini de dahil ettiğimizde 164.4 milyarlık bir bütçe açığıyla kapatmıştık. Şimdi mevcut durum vergi gelirlerinde ciddi düşüşler olacak” dedi.

Şu anda ne denk bütçeyi, ne mali disiplini, ne de enflasyonu düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Bingöl, “Bu durum bireylerin var olma ve hayatta kalma mücadelesidir. Bunun için de ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. Yani bugüne kadar ödedikleri binbir çeşit vergi ile devleti ayakta tutanlara devletin sahip çıkma zamanıdır. Kaynak ne olursa olsun” ifadesini kullandı. Koronavirüs krizine karşı toplanan bağış ve yardımların dağıtımında objektiflik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin önemli olduğuna vurgu yapan Dr. Ozan Bingöl ile koronavirüs ile mücadelede yurttaşların yaşadığı sorunları ve bunun ekonomiye etkilerini ve vergi artışlarına neden olup olmayacağını konuştuk.

MUSLUK AÇILDIĞINDA 3 TÜR VERGİ

- Korona günlerinde evde olan bir kişinin ortalama vergi takvimi nedir, kaç tür vergi ödüyor?

Maalesef dünya olarak zor günlerden geçiyoruz. Böyle bir ortamda evde kal çağrılarına uymaya çalışıyor tüm vatandaşlar ama Benjamin Franklin’in “ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir..." sözünde söylediği gibi vergilerden kaçamıyoruz.

Elektrikte 4 ayrı vergi, doğalgazda ÖTV, KDV temizlik ürünlerinde en yüksek KDV oranından vergileri ödemeye devam ediyoruz. Bugün daha musluğu açtığınızda 3 adet vergi ödüyoruz. Hatta geçenlerde karar vericilerden konu ile ilgili bir talebim olmuştu.

ENDİŞE VERİCİ

- Koronavirüse karşı Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi açıklandı, bazı alanlarda vergiler indirildi, Türkiye'nin bu zaman kadar aldığı tedbirler yeterli mi? Sizce Türkiye'nin kurtuluş reçetesi nedir?

Evet geçenlerde ilk önlem olarak ekonomik istikrar kalkanı paketi açıklandı ve paketin büyüklüğünün yaklaşık 100 milyar lira olduğu belirtildi. Tabi paketin içerisine baktığımızda aslında 100 milyarlık ne var diye aramdan edemedim. Bana sorarsanız paketin içeriği tutar olarak yaklaşık 40 milyar lira civarında çünkü yaklaşık 20 maddenin birçoğu erteleme ve ötelemeden oluşmakta. Şayet 100 milyar dahi olduğunu varsaydığımızda bu paketin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.

Tüm dünya ülkelerine nazaran bizim bugüne kadar açıklanan paketin tutarının milli gelirimize oranı yaklaşık yüzde 2 seviyeleri ile diğer dünya ülkelerine göre çok düşük kalmaktadır. Ayrıca pakette yer alan iç hat uçak biletlerinde KDV’nin indirilmesi, konut kredilerinde kullanılabilir kredi miktarının artırılması, konaklama vergisinin ötelenmesi gibi hususların koronavirüsün ekonomik etkileri ile mücadele anlamında yetersiz olduğu kanaatindeyim. Ki zaten paketin ardından 1.5 hafta sonra neredeyse tüm iç hat uçuşları durduruldu.

Bu da bir tür mali politika öngörüsüzlüğüdür aslında. Yani evden çıkmadan ev almamızın mümkün olmadığını, böylesi bir ortamda herhangi bir tatil organizasyonu yapamayıp doğal olarak zaten konaklama vergisi ödemeyeceğimizi, bu günlerde uçak bileti ile nasıl bir ilişkimiz olacağını kestirememiş olmak demektir, bu düzenlemeler. Ya da pakette madde sayısını artırmak için geçmişteki sektör taleplerinin pakete monte edilmesi anlamına gelir ki, bu da karşı karşıya bulunulan ekonomik ortamın derinliğinin yeterince anlaşılmadığını göstermesi açısından endişe vericidir.

- Son makalenizde koronavirüs ile mücadele paketinin kaynağı enflasyon vergisi mi olacak? diye soruyorsunuz, nedir bu enflasyon vergisi, gerçekten bu paket için Türkiye'nin kaynakları yetecek mi?

Para, parayı basan açısından yükümlülük, elinde tutanlar açısından varlıktır. Enflasyon, paranın satın alma gücünü düşürdüğü için parayı ihraç eden devletin yükümlülüğünü, parayı elde tutanların ise varlığını reel olarak azaltır. Bu anlamı ile enflasyon, gelir elde eden açısından vergi özelliği taşımakta, dolayısıyla vergi gibi satın alma gücünün devlete transferine neden olmaktadır.

Enflasyon vergisi kısaca, devletin bütçe açıklarını para basımı ile finanse etmesinin enflasyona yol açması nedeniyle kişilerin ellerindeki paranın satın alma gücünün tıpkı devlete vergi vermeleri durumundaki gibi azalmasıdır.

Enflasyon vergisi, aynı zamanda, kişilerin enflasyon sebebiyle satın alma güçlerinde meydana gelen erimeyi telafi etmek için tüketimlerini kısmalarından doğan kaynağın kamu kesimi tarafından kullanılmasıyla ortaya çıkan bir dolaylı harcama vergisidir. Halkın, enflasyondan dolayı uğradığı reel gelir kaybı da bir bakıma enflasyon vergisidir. Enflasyon, halkın önemli bir kesimini yoksullaştıran gizli bir vergidir.

BÜTÇEYİ DÜŞÜNME ZAMANI DEĞİL

- Peki enflasyon vergisinin yükü kimin üzerinde kalacaktır?

Enflasyon vergisinin yükü yine vatandaşın üzerinde kalacaktır. Vatandaş bir vergi gibi bunu da sırtlayacak ve ödeyecektir. Bu vergi de Türk Lirasına yatırım yapmış olanın üzerinde kalır. Maaşı, geliri, kazancı TL olanın üzerinde kalır. Yabancı paraya sahip olanlar, döviz tevdiat hesabı sahipleri, altına yatırım yapanlar, gayrimenkule yatırım yapanlar enflasyon vergisi yükünü paylaşmazlar.

Hatta bu ortamdan kazançlı bile çıkabilirler. Ama sonuç ne olursa olsun içerisinde bulunduğumuz durum ne denk bütçeyi, ne mali disiplini, ne de enflasyonu düşüneceğimiz bir durum değildir.

Bu durum bireylerin var olma ve hayatta kalma mücadelesidir. Bunun için de ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. Yani bugüne kadar ödedikleri binbir çeşit vergi ile devleti ayakta tutanlara devletin sahip çıkma zamanıdır. Kaynak ne olursa olsun.

Ancak bu ortamda, kaynakların en verimli, en optimal şekilde kullanılması, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması ve şeffaflığın en yüksek düzeyde sağlanması her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Devletin her kuruşunun önemi daha da artmıştır. Bu artan öneme uygun hassasiyet gerekir.

DEVLET SESSİZ KALMAMALI

- Koronavirüs nedeniyle vatandaşın geliri ciddi anlamda düşüyor, çoğu işçi ücretsiz izne ayrılmak zorunda bıraktırılıyor, buna karşı başta temel gıda ürünleri olmak üzere birçok ürüne de fahiş zamlar geliyor, yurttaş bunlarla nasıl baş edecek?

Bu dönem tüketici talep tercihlerinde önemli değişimler olacaktır. Doğal olarak gıda, temizlik ürünü talebi artacak, buna karşılık giyim, konaklama, seyahat ve benzeri pek çok alanda ciddi talep azalması meydana gelecektir.

Artan taleple birlikte bunu fırsata çevirmek isteyenler elbet olacaktır. Bu konuda Ticaret Bakanlığı başta olmak üzere ilgili birimlerin etkili gözetim, denetim ve cezalandırma mekanizmalarını çalıştırmalarında fayda vardır.

Evet gelirini, işini, aşını kaybeden veya kaybedecek birçok vatandaşımız olacak. Devletin bu duruma sessiz kalmaması gerekiyor. Bir yaptırımı olmalı işten çıkarmaların, ücretsiz izinlerin, fahiş fiyat uygulayan fırsatçıların. Aksi halde bunlar tavsiye kararları ile idare edilebilecek durumlar değil. Halkın en çok ihtiyaç duyduğu ve talep ettiği ürünlerde fırsatçılık yapanların denetlenmesi, cezalandırılması ve afişe edilmesi kadar bu ürünlere ulaşması için alt gelir gruplarına nakit desteği de önem taşımaktadır. Bu dönemde evinde aç uyuyan her çocuktan hepimiz sorumluyuz.

Çünkü belli bir geliriniz varsa pahalı da olsa en azından bir miktar o ürüne ulaşma imkanınız olacaktır ama hiç paranız yoksa hiç alamazsınız. Devletin burada devreye girip gelir kaybına uğrayan ve gerçek ihtiyaç sahiplerine nakdi destek sağlaması zorunlu ve kaçınılmazdır.

VERGİ AFFI GELEBİLİR

- Koronavirüse çare bulunduğunda ve hayat normale döndüğünde, karşımıza olağanüstü vergiler çıkar mı? Veya yeni bir vergi affı beklenir mi?

Salgın krizinin atlatılması sonrasında devletin borçlarında artış olduğunu göreceğiz. Mükelleflerin önemli bir kısmı ertelenmiş vergi ve SGK primleri ile karşı kaşıya kalacak. Bunun anlamı bu salgının sona ermesini müteakiben ciddi bir “vergi/sgk borç yapılandırması”, vatandaşın tabiri ile “vergi affı” düzenlemesi bekliyorum.

Ancak bugün için, sağlık yatırımları hariç diğer pek çok yatırımın bir kenara bırakılması gerekir. Kaynaklar bu salgın belası ile mücadeleye harcanmalı. İnsanımızın, işletmelerimizin ayakta kalması için kullanılmalı. İşsizler ordusunun artırılmaması için çaba harcanmalı.

Bu anlamda, hayat normale döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü zaten bir önceki dönemi ihtiyat akçesini de dahil ettiğimizde 164.4 milyarlık bir bütçe açığı ile kapatmıştık. Şimdi de mevcut durum vergi gelirlerinde ciddi düşüşler olacaktır. Çünkü bizim vergi gelirlerimizin büyük bir kısmı dolaylı vergilere dayalı gelirlerdir.

Bunlarda harcama esnasında ortaya çıkan vergilerdir. Mesela akaryakıtta, cep telefonu satışında, motorlu araç satışında, sigara ve alkolde. Bu nedenle bu ortamda sağlık harcamaları beklenenin ötesinde artarken, asıl vergilerin toplanacağı ürünlerde de tüketim ve talep düşeceğinden ciddi bir vergi kaybı ortaya çıkacaktır. Umarım kriz sonrası, yaşananlardan ders alınır.

Vergi sistemimizin kriz ortamında tam tersi yönde etkide bulunan, dolaylı vergilere dayalı, adaletsiz yapısı düzeltilir. Kamuda tasarruf önlemlerine dikkat edilir. Normal zamanlarda bu kadar yüksek açık verilmez ve böyle krizlere (Bir daha yaşanmamasını dilerim) daha hazırlıklı girilir.

KAMUDA TASARRUF ŞART

- Merkez Bankası ihtiyat akçesi, imar affı, bedelli askerlik gibi gelişmelere rağmen, 2019 rekor bütçe açığıyla kapatıldı. Bu yıl bütçe ile ilgili öngörüleriniz neler, vergi tahakkuk ve tahsilatlarında bu yıl nasıl bir grafik bekliyorsunuz?

Aslında bunun cevabını önceki paragraflarda verdim ancak bu yıl da hem sağlık harcamalarının artışı, hem vergi gelirlerinin düşüşü, hem ihtiyat akçesi-imar affı gibi tek seferlik gelirlerin tükenmiş olması sebebiyle ciddi bir bütçe açığı olacağı kanısındayım. Bunun bir nebze önüne geçmek için mutlaka kamuda tasarruf yapmak zorundayız.

Örneğin birden fazla kamu iştirakinden huzur hakkı, maaş, ücret vb gelir elde eden yönetim ve denetim kurulu üyelerinin önüne geçilmesi, harcamaların azaltılması, ödeneklerin kısıtlanması, acil olmayan bütün yatırım programlarının askıya alınması, KÖİ projeleri kapsamında garanti ödemelerin askıya alınması gibi birçok önlemin acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.

ŞEFAFFLIK ÖNEMLİ

- Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı Milli Dayanışma Kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yardımlaşma bizim kültürümüzde var olan ve hele böylesi zamanlarda daha bir önem kazanan bir argümandır. Bir nevi geliri olandan olmayana gelir transferidir.

Bugünlerde kamu kurumlarının zaten hazineye aktaracakları paraları da bağışlamış olmaları bu da mı olurun vücut bulmuş halidir. İşin latifesi bir yana, elbette bağışları kimin yaptığı, ne kadar yaptığı, nasıl yaptığı, hangi kaynaktan yaptığı önemlidir. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde çok daha önemli hususlar; Toplanan kaynakların dağıtımının hangi kriterlere göre yapılacağının belirlenmesi, yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, yardımların ihtiyaç sahiplerine zamanında, iş işten geçmeden sağlanması, yardımların dağıtımında kimsenin zihninde “Yardımlarda acaba belli bir kesim mi kayırılıyor?” gibi en ufak bir soru kalmayacak şekilde hareket edilmesi çok önemlidir.

Bu kapsamda yardımı alanların gizliliği korunmakla birlikte yardımların dağıtımında objektiflik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin en düzeyde gerçekleşmesi gibi hususları çok daha büyük önem arz etmektedir.

Tabii, yardımların kimlere, nerelere ve nasıl harcandığı konusunda vatandaşların takipçi olması da ayrı bir öneme sahiptir. Birilerinin yanlış yapmasının önüne geçecek en önemli araçtır bu takip.

Bu günler elbette geçer. Bu günlerden geriye iyiliğin, yardımlaşmanın, dürüstlüğün mü; yoksa fırsatçılığın, aç gözlülüğün, öngörüsüzlüğün, duygusuzluğun mu kalacağına bugünkü politika, uygulama ve davranışlar damga vuracak.

Bazen felaketler toplumu birbirine kenetler. Hatalarını görmelerine neden olur. Bazen ise daha da ayrıştırır. Temennimiz birincisinin olması. Çünkü en çok ihtiyacımız olan ulus olarak tek vücut olabilmek. Dertlerimizi, ekmeğimizi paylaşabilmek.

Şehriban Kıraç/Cumhuriyet

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde