Avrupa Komisyonu Türkiye Raporu: Ekonomi dahil her şey geriye gidiyor

Avrupa Komisyonu Türkiye Raporu: Ekonomi dahil her şey geriye gidiyor

Raporda önceki senelerde olduğu gibi Türkiye’de insan hakları ve demokrasi konularında ciddi bir gerileme olduğu belirtilirken ilk defa ekonomi ve serbest piyasa konusunda endişeler öne çıkarıldı.

Avrupa Komisyonu Türkiye Raporu: Ekonomi dahil her şey geriye gidiyor
16px
24px
30.05.2019 05:08
ABONE OLgoogle

Avrupa Birliği Türkiye ile ilgili raporunu açıkladı. Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, Türkiye ile yürütülen müzakere sürecinde hiçbir faslın açılmasının öngörülmediğini söyledi.

Hahn, Avrupa Parlamentosu Dış İşleri Komitesi’nde Türkiye’yi de yakından ilgilendiren ve 7 ülkeyi kapsayan genişleme paketini sundu.

Raporda önceki senelerde olduğu gibi Türkiye’de insan hakları ve demokrasi konularında ciddi bir gerileme olduğu belirtilirken ilk defa ekonomi ve serbest piyasa konusunda endişeler öne çıkarıldı. AB'den Türkiye kararı: Yeni fasıl açılmayacak

Türkiye’de insan hakları ihlallerinin derinleştiğini ve ekonomi dahil birçok alanda ‘geriye gidildiğini’ söyleyen Hahn, ‘Türkiye AB’den uzaklaşmaya devam ediyor” dedi.

Ankara ile yapılan mülteci anlaşmasından memnun olduklarını belirten Hahn, “Ortak çıkarlarımız doğrultusunda işbirliğimiz devam ediyor” diye konuştu.

“Hapishanelerde kötü muameleye sessiz kalamayız”

Sunumun hemen ardından Türkiye Raportörü Avrupa Parlamenteri Kata Piri ve Portekizli vekil Ana Gomes’in de aralarında bulunduğu toplam 3 Parlamenter, “Türkiye’deki hapishanelerde hücrede tutulan kadın hakimlere ve Ankara’da kötü muameleye maruz kalan diplomatlar konusunda susmamalıyız” diyerek Avrupa’nın insan hakları değerlerinin bunu gerektirdiğini söyledi.

Avrupa Parlamentosu’nda onaylanan yıllık Türkiye raporunda insan hakları ihlallerinden dolayı üyelik müzakerelerinin resmen askıya alınması talep ediliyor. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği Konseyi’ne en kısa zamanda bu yönde adım atması çağrısı yapılıyor.

“Avrupa Birliği Konseyi Türkiye’ye yönelik strateji belirlemeli”

Hollandalı Avrupa Parlamenteri Kati Piri üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını talep ederek Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Komisyonu’na harekete geçme konusunda çağrıda bulunduklarını söyledi. Ayrıca insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalan bir çok kişinin yanında olmaya devam edeceklerini, demokrat Türk vatandaşlarını yalnız bırakmayacaklarını söyledi.

Hiç bir şekilde üyelik müzakerelerinin tamamen durdurulmasını istemediğini söyleyen Kati Piri, Avrupa Birliği Konseyi’nin geçmişte Ankara’ya yönelik görevini yeterince yerine getirmediğini de ifade etti. İnsan hakları ihlallerinin giderilmesi halinde Gümrük Birliği’nin yenilenmesine kapıların açık bırakılması gerektiğini belirtti. Kati Piri Türkiye’de insan hakları ihlallerinin daha da ileriye gitmemesi için Avrupa Birliği Konseyi’nin uzun vadede strateji belirlemesi gerektiğini ifade etti.

AP’nin en büyük grubu Türkiye’yi AB’de istemiyor

Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu olan Avrupa Halk Partisi’nden Renate Sommer üyelik müzakerelerinin sadece askıya alınması değil, tamamen durdurulması gerektiğini ifade etti. Sommer “Gerçekçi olmak gerekiyor. Türkiye hiç bir zaman Avrupa Birliği üyesi olmayacak zira yeni anayasa tamamen Avrupa Birliği ve demokrasi karşıtı. Öte yandan Avrupa Birliği’nin genişleme kapasitesi de yok. Bu yüzden farklı bir düzeyde tarafların çıkarları doğrultusunda işbirliği devam ettirilmeli. Gümrük Birliği’ne odaklanılabilir ancak insan hakları ve demokrasi şartlarının yerine getirilmesini istiyoruz.” dedi.

Türkiye’de muhaliflerin “yiyecek ekmeği olmadığını” belirten Renate Sommer, Avrupa Birliği ülkelerine iltica taleplerinin tavan yaptığını hatırlattı.

“Ağır insan hakları ihlalleri Gezi protestosu ile başladı”

Yeşiller grubundan Alman Avrupa Parlamenteri Rebecca Harms raporda her tür insan hakları ihlalleri, insanların kaçırılması, devletin tek bir insan etrafında yeniden şekillenmesinin sonuçları olarak ortaya çıktığını ifade etti. Gezi protestosundan bu yana şiddet olaylarının giderek arttığını belirten Harms darbe girişimi ile birlikte bu olayların tavan yaptığını söyledi. Rebecca Harms Türkiye’nin yeniden demokratik reformlar yaparak doğru yönde ilerlemesi için Türk hükümetine güçlü bir sinyal göndermek istediklerini ifade etti. Selahattin Demirtaş’ın da “keyfi” bir şekilde tutuklandığını belirten Harms halk tarafından seçilmiş milletvekillerinin hapiste olduğunu kimilerinin ise açlık grevi yaptığını belirterek bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

“AB Türkiye’ye silah ambargosu uygulamalı”

Türkiye dostu olduğunu söyleyen Portekizli Avrupa Parlamenteri Ana Gomes binlerce kişinin işini kaybettiğini veya tutuklandığını, bir çok gazetecinin hapiste olduğunu ifade ederek Avrupa Birliği’nin gelişmeleri dikkate alarak Türkiye’ye silah ambargosu uygulama zamanının geldiğini ifade etmişti. Gomes “İnanılmaz tehlike ve riskler karşısında insan hakları ihlallerine karşı mücadele etmeye devam eden insanları çok cesaretli buluyorum. Üye ülkeler insan haklarını bu şekilde ihlal eden bir ülkeye silah satmaya devam etmesi artık kabul edilemez.” dedi.

Türkiye raporunun detayları şöyle:

Raporda OHAL’in fiili olarak devam ettiği, OHAL prosedürlerinin halen yerel idare ve makamlarca devam ettirildiği yer alıyor. İfade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve mal edinme özgürlüğü konusunda çok ciddi geriye gidişin olduğu ve bundan endişe duyulduğu belirtiliyor.

Terör iddiaları sebebiyle 150 bin kişinin göz altına alınması ve 78 bin kişinin tutuklanmasından çok derin endişe duyulduğu ve bu davaların çoğunda kesin kanıt olmadan işlem yapıldığı belirtiliyor.

Raporda Gülen Hareketi ve muhaliflere baskı uygulamak için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türk istihbarat kurumu tarafından kullanılmasının büyük endişeye sebep olduğu ifade ediliyor. Bu durumun Avrupa ülkelerinin egemenlik haklarını ve sosyal düzenini tehdit ettiği belirtilerek bu konuda Avrupa ve üye ülkelerin güvenlik birimleri göreve davet ediliyor.

Pasaportların tutuklu veya şüpheli yakınlarını da kapsayacak biçimde iptallerinden ciddi endişe duyulduğu ifade ediliyor, bu sürecin idari olarak denetlenmesi ve adli olarak desteklenemeyen iptallerin kaldırılması talebinde bulunuluyor.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri’nin raporuna dayanarak, terörle mücadele yasasının insan hakları ihlallerini meşrulaştırmak için kötüye kullanılması konusunda Türkiye uyarılıyor. Terörle mücadele yasasının uluslararası insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi talep ediliyor.

Türk Hükümetini’nin 3. ülkelerde Türk vatandaşlarını rahatsız etme, kaçırma, gizli takip ve ihbar hatları açma gibi yöntemleri sert bir dille kınanıyor. İllegal kaçırma operasyonlarından ve 18 ülkeden 101 Türk vatandaşının iadesinden derin endişe duyulduğu ifade ediliyor. İnterpol’ün hiçbir şekilde Türk muhaliflerini, insan hakları savunucularını ve gazetecileri hedeflemek için kullanılamayacağı hatırlatılıyor.

OHAL Komisyonu’nun sadece yüzde 7 olumlu sonuç verdiği ve 81 bin dosyanın hala işlem beklediği hatırlatılıyor. İşten atılan kişinin ve ailesinin üzerinde başta ekonomik olmak üzere çok sert sonuçlar doğurduğu ve adeta sosyal ve profesyonel hayatta damgalandıkları belirtiliyor. Türk hükümetinden bu kişilerin uluslararası hukuk standartlarına uygun şekilde maddi ve manevi kayıplarının tazmin edilebileceği şekilde bir mekanizmanın kurulması talep ediliyor.

4 binden fazla hakim ve savcının işten atılmasının hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığına tehdit oluşturduğu belirtiliyor. 570 avukatın da tutuklanmasının savunma ve adil yargılanma hakkına engel olduğu ifade ediliyor.

Sendika üyeliğinin suç delili olarak ele alınmasından derin bir endişe duyuluyor ve bunun ülkede sendikal hakların gelişmesine yönelik ciddi bir engel teşkil ettiği belirtiliyor.

OHAL’in başlatılmasından bu yana Türk vatandaşlarından gelen sığınma başvurularının çarpıcı biçimde arttığı vurgulanıyor. Avrupa Sığınma Destek Ofisi’ne göre, Türkiye’nin vatandaşları Avrupa Birliği ülkelerine sığınma talebinde bulunan beşinci ülke konumuna yükselmesi endişeye neden olduğu belirtiliyor. Eylül 2018 rakamlarına göre 16 binden fazla iltica başvurusunun hala karara bağlanması gerektiği ifade ediliyor.

Türkiye’de yolsuzluğun birçok alanda yaygın olduğu vuugulanıyor ve bir önceki raporda yer alan uyarılar hatırlatılıyor. Yolsuzluk davalarında soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyet sicil kaydının, özellikle üst düzey yolsuzluk davalarıyla ilgili olarak zayıf kalmasından endişe duyulduğu belirtiliyor.

Rapor üye ülkelerin, Türkiye’de risk altında bulunan insan hakları savunucularına desteklerini artırmaları gerektiğini belirtiyor. Türkiye’ye İnsan hakları savunucularına yönelik AB kurallarının tam olarak uygulanması için çağrıda bulunuluyor.

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde