Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten: KOBİ’lerin sorunlu kredilerdeki payı yüzde 18-20’ye çıktı
Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, 2025 yılını değerlendirdi, 2026’dan beklentilerini dile getirdi. 2026 yılı sonunda enflasyonun yüzde 25, faizin yüzde 32 olmasını öngördüklerini belirten Akten, KOBİ’ler tarafında bir hareketlenmeye de dikkat çekti. Akten, “KOBİ tarafında ve küçük ticarette, bilançoların biraz kötüleşmesi sebebiyle NPL’de (sorunlu veya batık kredi) bir hareketlenme gözlemliyoruz. Bankamızda toplam NPL girişlerinin yüzde 12-13’ü KOBİ’lerden gelirken, şu anda bu oran yüzde 18-20’ye çıktı” dedi.

Necla DALAN
Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten ile geçen hafta bankanın gençlere istihdama geçişte destek vermeyi amaçlayan “Kariyerime İlk Adım” programı için buluştuk. Programın detaylarını dinledikten sonra Akten’e enflasyondan faizlere, KOBİ’lerden sıkı para politikasına kadar birçok konuda sorularımızı ilettik.
2026 yılı sonunda enflasyonun yüzde 25, faizin ise yüzde 32 olmasını öngördüklerini belirten Mahmut Akten, aralık ayı için yüzde 1.35 civarında enflasyon beklediklerini söyledi. Bu beklentide eğitimle ilgili zamların geride kalması, yeni kıyafet ve sezon açılışlarına bağlı fiyat artışlarının tamamlanması ve kasım ayındaki indirim döneminin etkili olduğunu vuryulayan Akten, “Faiz düşüşüyle ilgili beklentimiz 100 baz puan seviyesinde. 150 baz puan olma ihtimali de bulunuyor; ancak yüzde 80 ihtimalle 100 baz puan gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Şu anda faiz indirimi süreciyle ilgili temel bir sıkıntı görmüyoruz. Faiz indirimlerinin devam edeceğini düşünüyoruz. Tepe noktasından bu yana yaklaşık 600–650 baz puan faiz indirimi olduğunu görüyoruz. Bunun mevduat faizine yansımasının ise sadece 350 baz puan seviyesinde kaldığını izliyoruz” diye konuştu.
“SIKI PARA POLİTİKASININ GÖRÜNDÜĞÜNDEN DAHA SIKI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ”
Merkez Bankası faiz indirirken mevduat faizlerinin aynı hızda gerilememesinin kendileri açısından maliyet baskısı yarattığını kaydeden Akten, şöyle devam etti:
“Mevduat faizleri yeterince düşmeyince kredi faizlerini aynı oranda indiremiyoruz. Bu nedenle faiz indiriminin etkisinin yavaş yavaş yansıdığını görüyoruz. Sıkı para politikasının göründüğünden daha sıkı olduğunu düşünüyoruz. Enflasyonun kısa sürede çözülemeyecek bir konu olduğunu görüyoruz. Kısa vadede memnuniyet yaratmasa da bu sürecin uzun vadede hem biz bankacılar hem müşterilerimiz için olumlu sonuç vereceğine inanıyoruz. Bu sürecin kârımızı etkilese de uzun vadeli faydasının daha yüksek olacağını düşünüyoruz.”

“HEPİMİZİN CANINI YAKSA DA İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ BİR POLİTİKA”
Geçen hafta açıklanan yüzde 3.7 büyümeye de değinen Mahmut Akten, “Bu kötü bir büyüme değil. Son 2-3 ayda yatırımlardaki artışın belirginleştiğini, özellikle inşaat başta olmak üzere yatırımların yüksek seyrettiğini gözlemliyoruz” dedi.
Türkiye ekonomisinin gerçekten çok güçlü bir ekonomi olduğunu özellikle yabancı yatırımcılara sıkça vurguladıklarını söyleyen Akten, şöyle devam etti:
“Faiz aşağı geldiğinde ve risklerin azaldığı bir ortamda daha hızlı yükselebilecek bir ekonomi dinamiğimiz var. Büyümede daha yüksek seviyeler, ekonominin aşırı ısınması anlamına geleceği için dezenflasyon sürecine engel oluşturabilir. Dolayısıyla yüksek faiz politikası hepimizin canını yaksa da ihtiyaç duyduğumuz bir politika olarak kalıyor.
Politika faizi şu anda 39,5 seviyesinde; ancak bankalar olarak bu 39,5’in reel etkisini üç ay sonra hissedeceğimizi biliyoruz. İkinci bir rasyo söz konusu; genellikle ikinci ihtiyaç tedbirleri olarak anılıyor. Bu ikinci rasyo krediyle ilgili; kredi rasyoları olmasa, faizden bağımsız kredi büyümesi çok daha hızlı ilerlerdi. Kredi büyümesi, temelde para arzının artması demek; para basmak enflasyon anlamına gelir. Bu nedenle, bankacılar olarak şu anda 8 haftada bir kredi büyümesi için bir sınır uygulanıyor. Bu sınırın üzerinde büyüme yapamıyoruz; bu da sağlıklı bir uygulama çünkü aşırı büyüme enflasyona yol açar. Hatta mevcut durumda bile kredi büyümesi enflasyonun üzerinde seyrediyor. Yıllık TL kredi büyümesi yüzde 40’a ulaştı. Bu iki tedbir sayesinde, politika faizinin aşağı yönlü hareketi sağlıklı bir şekilde ilerliyor.”
“BANKA KREDİ VERMİYOR DENMESİNİN SEBEBİ LİMİT Mİ BİLANÇO MU?”
Sektörel olarak da değerlendirmelerde bulunan Mahmut Akten, savunma sanayi sektörünün inanılmaz bir performansı olduğunu, turizmin iyi bir sezon geçirdiğini anlattı. KOBİ’lerin finansmana erişemediğine ilişkin bir soru üzerine Akten, şunları söyledi:
“Banka kredi vermiyor denmesinin sebebi limit mi yoksa bilanço mu? Üç ana kalem var; bunlardan biri maliyet. Biz KOBİ’lerimize kredi vermek istiyoruz; ancak ilgili KOBİ’nin sermayesi var mı, verilen krediyi ödeyebilir mi gibi değerlendirmeleri yapıyoruz. Kredi değerlendirmesinin bir boyutu faiz. Yüksek faiz, yüksek taksit demek ve KOBİ bunu ödeyebilecek mi sorusunu gündeme getiriyor.
KOBİ tarafında ve küçük ticarette, bilançoların biraz kötüleşmesi sebebiyle NPL’de (sorunlu veya batık kredi) bir hareketlenme gözlemliyoruz. Toplam NPL girişlerinin sektörel dağılımına bakacak olursak, bizim bankamızda yüzde 12-13’ü KOBİ’lerden gelirken, şu anda bu oran yüzde 18-20’ye çıktı; yani toplam NPL girişleri içerisindeki payı artmış durumda.”
KAPASİTE FAZLALIĞI OLAN SEKTÖRLER ETKİLENİYOR
Mahmut Akten’in diğer değerlendirmelerinden bazı başlıklar da şöyle;
• İki ay önce gümüş ve altına çok ciddi bir talep vardı;
• KKM’nin sonlanması TL mevduat rasyolarımıza katkı sağlamadı; önceki KKM dönüşlerinde yüzde 60-70 TL’ye dönülürken, son kalanlar yüzde 80-90 oranında dolara döndü.
• Global piyasalara açılan sektörler, küresel yavaşlamadan etkileniyor; başta demir-çelik sektörü. ABD’nin uyguladığı vergiler nedeniyle farklı ülkeler ürünlerini alternatif piyasalara yönlendiriyor. Bu da Türkiye’yi etkiliyor.
• Kapasite fazlalığı olan sektörler fazla üretimden dolayı daha çok etkileniyor. Örneğin çimento sektörü… Ancak sektörde yatırım çok büyük maliyet olduğu için gideyim Mısır’a bir fabrika açayım diyemiyorsunuz.
• İşçiliğin fazla, yatırımın az olduğu sektörler yapısal sorunlarla zora girebiliyor; tekstil sektörü örneklerinden biri. Tekstil sektöründeki sıkıntılar kurdan mı yoksa yapısal sorunlardan mı kaynaklanıyor, bunu değerlendirmek gerekiyor. Tekstil sektöründe güçlü bilançolu ve perakendeci müşterilerimiz mevcut; kâr elde edebilen şirketler var.
patronlardunyasi.com















