Oğluma bir borcum var

Oğluma bir borcum var

12 YIL ÖNCE OĞLUNU CİNAYETE KURBAN VEREN NAZİRE DEDEMAN, DAVAYI AİHM'E GÖTÜRDÜ

Oğluma bir borcum var
16px
24px
06.09.2005 00:00
ABONE OLgoogle

Oğlu Umut 12 yıl önce cinayete kurban giden Nazire Dedeman davayı neden İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürdüğünü anlatıyor: "Aslında utanıyorum... Çünkü oraya gitmek Türkiye'yi şikâyet etmek demek... Böyle biri değilim ama oğluma bir borcum var..."

"Kusura bakma oğul, yapamadım"

Nazire Dedeman, oğlunu öldüren kişinin para cezasıyla kurtulduğu mahkeme anını unutamıyor: "Oğlumdan özür diledim. 'Burası Türkiye' dedim".

Yıl 1993, gün 28 Eylül. Bir silah patladı Ankara'da. Gencecik bir çocuk öldü o kurşunla. İsmi Umut'tu. Silahı ateşleyen yakın arkadaşıydı. "Kazara oldu" dedi. Bir tek Umut'un annesi isyan etti. Bir tek o "Hayır, kaza değildi. Benim oğlum cinayete kurban gitti" diye bağırdı. İlk değildi kaybı. İki oğlunu daha yitirmişti genç kadın. Bir küçük oğlunu hastane ihmaline kurban verirken yakınları "Dava açma" diye telkinde bulunmuşlardı. "Uğraşamazsın, bir şey elde edemezsin." Büyük sözü dinledi. Ama hep pişman oldu, "Niye adalete sığınmadım" diye. Bugün karşımda oturan beyaz saçlı bu kadın acı acı gülümsüyor. "Düşünsenize" diyor. "Bir daha adalete sığınmak isteyecekmişim. Yine oğlum için. Ne garip değil mi?" Nazire Dedeman, Umut'u kaybettiği günden beri yılmadı. Mahkeme kapılarında geçti hayatı. Bir o avukat bir bu avukat dolandı durdu. Defalarca boş bir silahı aynı şekilde karşısındakine çevirdi. Anlamak istiyordu. Oğlunu vuran kurşunun kazara çıkıp çıkmadığını bilmek istiyordu. İmdadına adli tıp raporu yetişti. Nazire Dedeman derin bir soluk aldı. Yanılmamıştı. Umut kazara ölmemişti. Nazire Dedeman umutlandı umutlanmasına ama dava istediği gibi sonuçlanmadı. Mahkeme, Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgut'un oğlu Melih Turgut'un arkadaşı Umut'u kazara vurduğuna karar verdi. O zamanlarda bu işin arkasında "Bir kız meselesi var" diye bağıran anne, bir türlü sesini duyuramadı. Bugün Nazire Dedeman, yaşadıklarını ve davanın geldiği noktayı anlatıyor. 1995 yılında "Bireysel silahsızlanma" sloganıyla kurduğu Umut Vakfı'nın başkanı yok karşımda artık. Karşımda hâlâ acısına alışamayan bir anne var.

HÂLÂ DEVAM EDEN İSYAN

* Sizin oğlunuz silahla öldürüldü. Maganda kurşunu haberlerini okurken ne hissediyorsunuz? Yani size pes dedirten olaylarla karşılaşıyor musunuz? -Hepsi "pes" dedirtiyor. Cinayet de olsa, intihar da olsa, kaza da olsa hepsi beni aynı derecede etkiliyor. Geçenlerde bir genç kız öldü. Onun ne yaralar bıraktığını benden daha iyi kimse anlayamaz. Annesinin ne hissettiğini biliyorum. Nasıl içinin acıdığını. O acının hiçbir zaman geçmeyeceğini de biliyorum.

* Zor bir hayat değil mi bu sizinkisi? Her ölümle tekrar acı çekiyorsunuz. -Doğru ama bir taraftan da sadece bir kişiye silahın yanlış olduğunu öğretebildiysem, bu bana müthiş bir huzur veriyor.

* Oğlunuz öldürüldüğünde, dava sürerken isyanınızı her fırsatta dile getiriyordunuz. -Bu davayla ilgili isyandaydım o zamanlar. Aslında isyanım hâlâ devam ediyor. Umut Vakfı ile ben davayı hep ayrı tuttum. İstemedim kendi özel meselemi ön plana çıkarmayı.

'OĞLUMA BİR BORCUM VAR'

* Peki dava ne oldu? -Dava bitti. Cinayet olmasına rağmen... Benim oğlum öldürülmüş olmasına rağmen 2 yıl ceza verildi ve o ceza da paraya çevrildi. Oğlum öldü ve 18 bin 500 YTL ceza ödeyerek bu işten kurtuldular. Şu anda dava İnsan Hakları Mahkemesi'nde. Utanıyorum aslında oraya gittiğim için çünkü oraya gitmek demek Türkiye'yi şikâyet etmek demek. Böyle biri değilim ama oğluma bir borcum var benim.

benzer haberler
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde