Zorlu'dan sonra Yapı Kredi’den de siyaset yasağı

Zorlu'dan sonra Yapı Kredi’den de siyaset yasağı

Vestel’in ardından Yapı Kredi Bankası da ‘etik ilkeler’ adı altında çalışanlara siyaset yasağı getirmeye çalışıyor. İş hukuku uzmanı, avukat Deniz Aktaş girişimlerin hiçbir hukuki geçerliliği olmadığını söyledi.

Zorlu'dan sonra Yapı Kredi’den de siyaset yasağı
16px
24px
26.04.2018 04:38
ABONE OLgoogle

Önceki hafta Zorlu grubu bünyesindeki Vestel’de “etik ilkeler” başlıklı bir metinle işçilerin siyasi parti üyeliğine, siyasi faaliyetlere yasaklama getirmeye çalışan bir dayatma gündeme geldi.

Geçen hafta benzer bir girişimde Yapı Kredi Bankası’nın da bulunduğu bilgisi soL Haber’e ulaştı. Başka şirketlerde de benzer bildirimler söz konusu. Bu tür bildirimlerin, aynı zamanda emekçilerin imzası alınarak bağlayıcı hale getirilmeye çalışıldığı da ifade ediliyor.  28 Milyarlık 'Süper teşvik' alan Zorlu'dan çalışanlara ilginç yasak

VESTEL’DEN SİYASET YASAĞI

Çalışanlara yapılan bildirimlerin merkezine “şirketi temsilen” vurgusu konsa da metinlerdeki tanımlamalar emekçilerin, o işyerinde çalışan olarak siyasi faaliyette bulunmalarını da kapsayan genişlikte ifadeler. Vestel’de dağıtılan metinde “Zorlu grubuna ait işyerlerinde politik konularda propaganda yapmak gibi siyasi düşüncelerini yayma amaçlı faaliyeteler izin veremeyiz. Şirket adına iş ve özel yaşamımızda özellikle de sosyal medya hesapları vasıtasıyla herhangi bir siyasi parti ve/veya politik amaçlı sivil toplum kuruluşuna yönelik açıklamalarda bulunmayız” deniliyordu.

Bu ifadeler “şirket adına” konuşmak, bağışta bulunmak gibi çıkış noktası olarak görünen konuları çok aşan, herhangi bir emekçinin sosyal medya profilinde çalıştığı yeri belirtmesi durumunda bile geçerli olabilecek ifadeler olarak değerlendiriliyor. Ayrıca “siyaset konuşma”, “siyasi faaliyet yürütme”, “siyasi partilere yönelik açıklamalar” gibi ifadelere ek olarak “politik amaçlı sivil toplum kuruluşları” denilerek sendikal faaliyetler de  “yasak” kapsamına dahil ediliyor. İfadelerin kapsamlı bir “siyaset yasağı”na denk düştüğü görülüyor.

‘YAPI KREDİ’NİN TEMSİLCİSİ’ SIFATI BELİRSİZ VE DAYANAKSIZ

Yapı Kredi Bankası’nın metninde de “Yapı Kredi’nin temsilcisi sıfatıyla hiçbir çalışanımız, herhangi bir siyasi parti ve siyasi amaçlı dernekte görev alamaz, yönetim görevi üstlenemez ve bu tür politik organizasyonlarla bağlantı kuramaz” ifadelerine yer verildi. “Yapı Kredi’nin temsilcisi” sıfatının muğlak ve çok geniş yorumlamaya açık bir ifade olduğu dikkat çekiyor. “Temsilci” ifadesinin binlerce çalışanı olan bankada günlük işlem yetkisiyle çalışan birinin siyasi açıklamaları ya da faaliyetleri için de kullanılabileceği yorumları yapılıyor. Yine benzer şekilde işyerinde siyasi görüşünü açıklama, siyasi propaganda bulunmanın “bilgisayar, e-posta gibi işyeri araçlarını kullanarak” yasak olduğu belirtiliyor. 

Zorlu, Yapı Kredi Bankası gibi kuruluşların TÜSİAD, Türkiye Bankalar Birliği gibi aynı zamanda siyasi rolü çok belirgin sermaye kuruluşlarına üye olduğu, bu kurumlarda üst yönetim tarafından temsil edildiği, yeri geldiğinde iktidar partisi ve ana muhalefet partileriyle görüştükleri, siyasilere sunumlar yaptıkları, çeşitli taleplerini ilettikleri, ya da iletilen talepleri yerine getirdikleri biliniyor. Türkiye’de şirketlerin siyasi partilerin, düzen partilerinin seçim kampanyalarına doğrudan maddi destek sağlaması yaygın bir uygulama değil. Söz konusu mekanizmalar daha farklı kurulmuş durumda. Bu nedenle “etik ilkeler” düzenlemesinin esas bu ekseni hedeflediğini düşünmek tartışmalı görünüyor. Nitekim tüm çalışanlara bildirim yapılması, üstelik imza almaya çalışarak bağlayıcı hale getirme çabası esas amacın emekçilere yönelik “siyaset yasağı”nı kurumsallaştırma girişimi olduğunu düşündürüyor.

BİLDİRİMLERİN HİÇBİR HUKUKİ GEÇERLİLİĞİ YOK

soL Haber, söz konusu bildirimlerin hukuki bir anlamı olup olmadığını iş hukukuk uzmanı, avukat Deniz Aktaş’la konuştu:

Bir işyerinde ücreti olarak çalışan emekçilerin siyasi partilere üye olması, siyasi çalışmalara katılmasını engelleyen bir yasal düzenleme var mı? Bu metinlerin yasal bağlayıcılığı bulunuyor mu?
Gerek Zorlu, gerekse de Yapı Kredi Bankası çalşanlarının siyasi parti üyeliklerini yasaklayan, siyasi faaliyet yapmalarını engelleyen bu bildirimlerinin hukuken bir geçerliliği bulunmuyor. 

Anayasanın hem “Düşünce ve kanaat özgürlüğü” başlıklı 25. Maddesi, hem de “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. Maddesi herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğunu ve konusu suç teşkil etmeyen, şiddete yönlendirmeyen düşünce ve kanaatlerini özgürce açıklayıp yayabileceklerini ve bu nedenle de kınanamayacaklarını belirtir.

Ayrıca Anayasa’nın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlıklı 68. Maddesi ile siyasi partilere üye olmak hakkı da anayasal güvenceye alınmış durumda. Yine Siyasi Partiler Kanunu'nun 11. Maddesi ile siyasi parti üyeliği düzenlenmiş olup, bu madde içeriğinde siyasi partilere üye olamayacak kişiler (siyasi partilere üye olma özgürlüğünün istisnaları) sayılıyor. Bunlar, devlet memurları, profesyonel askerler ve askeri öğrenciler, yüksek öğrenim öncesi örgün öğretime devam eden öğrenciler, kamu hizmetinden yasaklılar.

Gerek Anayasa’da, gerekse de Siyasi Partiler Kanunu içeriğinde özel bir şirketin çalışanlarının siyasi parti üyelikleri ile ilgili bir kısıtlama getirilmiş değil.

Hatta İş Kanunu'nun 5. Maddesi'nin ilk fıkrasıyla işverene eşit davranma borcu yüklenmiş olup, çalışanların siyasi düşüncelerinin işveren açısından işçileri arasında farklı muamelede bulunmaya gerekçe olamayacağı hükmü de konulmuş durumda.

Vestel örneğinde söz konusu metin için işçilerden imza alınıyor. Bazı şirketler de sözleşmeye bu tür maddeler koyuyor. Bu tür metinleri imzalamanın bağlayıcılığı var mı?
İş sözleşmesi ya da haricen dayatılan bir metin ile olsun, işçinin siyasi parti üyeliğini yasaklayan yahut kanaatimce eş anlamlı olmak üzere, işçinin siyasi faaliyet yürütmesini yasaklayan bir sözleşme kaydının da herhangi bir geçerliliği olamaz.

Bu tür dayatma ve buna dayanarak uygulanmaya çalışılan yaptırımlarla ilgili emekçilere önerileriniz neler olur?
Böylesi dayatma ve yaptırımlarla karşılaşan, bu nedenle işyerinde ayrımcılığa tabi tutulan personel, İş Kanunu 5. Madde de düzenlenen “Ayrımcılık yasağı, eşit davranma ilkesi” kapsamında işverenden 4 aylık ücreti tutarında tazminat talep edebilir. Bu gibi bir nedenle iş akdi fesh edilen çalışan ise İş Kanunu Madde 20-21 kapsamında işe iade davası açabilir. 

Bu düzenlemeler kapsamında sosyal medya yasaklamaları da yer alıyor. Kişisel hesaplardan yapılan paylaşımlara yönelik tasarruflar konusunda ne dersiniz?

Yukarıda da belirttiğim gibi, Anayasa’nın 24 ve 25. Maddeleri düşünce ve ifade özgürlüğünü garanti altına almış olup, kimse konusu suç teşkil etmeyen bir görüş düşünce ve kanaatini açıkladığı için kınanamaz, ayrımcılığa tabi tutulamaz.

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde