Sen misin o yazıyı yazan?

Kadir Dikbaş'ın yazısından alıntı

Beylikdüzü Milli Eğitim camiasının sözcüsü gibi davranarak, kendisiyle hiçbir alakası olmayan, Fatma Şensoy İlköğretim Okulu’ndaki “comenius skandalı”na hariçten müdahil olup, yardımcısı Süleyman Topsakal’la birlikte, e-posta yoluyla hakaret ederek bir gazeteciyi hedef alan Yakuplu 125. Yıl İlköğretim Okulu Müdürü Hakan Yücel, “özür dilemeye hazır” olduğunu bildirdi, ama...

Bir gazetecilik klasiğidir bu. Yazdığınız bir haber ya da yazıdan rahatsız olan bazı insanlar, bazı çevreler, külliyen haksız dahi olsalar, araya birilerini de sokup, öyle olmasalar bile “biz gazetenizin has okuyucusuyuz, biz sizdeniz bunu nasıl yaparsınız” diyerek üste çıkmaya, sizi susturmaya ve olayın peşini bıraktırmaya çalışır. Hatta daha ileri gidip tehdit edenler de çıkabilir. Böyle bir şey başına gelmemiş meslektaşım olduğunu sanmıyorum.

Çocuğumun, ailesinin kimliğinden dolayı AB’nin uluslararası “comenius projesi” kapsamında yaşadığı bir keyfiliği, hakareti ve ayrımcılığı, en nihayetinde gazetecilik görev ve sorumluluğumu yerine getirerek Zaman’daki yazımda kamuoyu ile paylaşmıştım. (http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1044991) Ama yapmamalıymışım.
 
Hakan Yücel

Neden mi? Bu sorunun cevabını Beylikdüzü ilçesi Yakuplu 125. Yıl İlköğretim Okulu Müdürü Hakan Yücel ile Müdür Yardımcısı Süleyman Topsakal veriyor. “Konuyla ne alakaları var?” diyeceksiniz. Yok ama, olsun önemlimi ki?. “Arkadaşları”, “sendika başkanları” için/onunla beraber müdahale ediyorlar sürece. Yakuplu 125. Yıl İÖO Müdürü, gazetede yüz yüze yaptığı görüşme ve dezenformasyonu yeterli bulmayıp, ilgili ilgisiz yöneticilere, resmi kimliğiyle, yalan, hakaret ve iftira içerikli e-posta gönderiyor.

OKUL MÜDÜRÜ’NDEN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ’NE “TETKİK”

Müdür Hakan Yücel, yazdığı mektupta (buna basın açıklaması demek belki daha doğru olur) 13 yaşındaki bir kız çocuğunun okulda haksızlığa uğramasını, velisinin şikayet hakkını kullanması sebebiyle tam bir ders saati boyunca arkadaşları önünde ağlatılıp hakaret edilmesini, hedef gösterilmesini, sonrasında dışlanıp okuldan ayrılmak zorunda bırakılmasını, bir okul müdürü kimliğiyle “fındık kabuğunu doldurmayacak bir mesele” diye küçümseyerek giriyor konuya. Böyle bir zemin hazırlamaya neden ihtiyaç duyduğu da sonraki ifadelerinden anlaşılıyor. Meseleyi hafife alacaksın ki, yapacağın diğer ithamlar havada kalmasın... İfadeler, yenilir yutulur gibi değil.

Yücel, olayı sonuca bağlamış bir müfettiş edasıyla şöyle diyor:
“Yazıyı okuduğumda durumu hem okul müdürü olan Adem Bey’den hem de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden tetkik ettim. Kadir Bey’i ikna için farklı alternatifler sunulmuş. Okulda ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde kendisiyle üçer, dörder saat görüşülmüş, ancak kendisi hiçbir çözüme yanaşmamıştır.”

İşlenen suça bakın: “İkna olmamak...” Ve bu katmerli yalan paragraf üzerinden devam ediyor hakaretlerine. Zaman böyle bir şeyi nasıl yazarmış, “Cumhuriyet yazarı yazsa şerefle anlatırlarmış” ama biz yazınca suç işlemişiz.

Yücel, Zaman ailesinin 24 yıllık mensubu olan bir gazeteciyi, bir öğrenci velisini hedef haline getirebilmek için ortaya attığı yalanları, kendiyle çelişse de, dini mesajlarla desteklemekten ve bu mesajları hedefine ulaşabilmek için bir araç olarak kullanmaktan da çekinmiyor, karşısındaki insanı “inançsız adam” yerine koyuyor.

Altında “Hakan YÜCEL, Yakuplu 125. Yıl Okul Müdürü” ibaresi bulunan ve “Beylikdüzü milli eğitim camiası olarak” diye yazıya döktüğü iddialarından dolayı Hakan Yücel, yanlışını düzeltmeye davet ediliyor ama o bunu yapmak yerine yardımcısı Süleyman Topsakal’ı devreye sokuyor. Sonradan kendisinin de itiraf ettiği üzere, yazdığı metni ona okutup, onun da mesaj yollamasını, kendi iddialarına destek vermesini sağlıyor.

İNSAN ONURUYLA OYNAMAK BU KADAR KOLAY MI?

Hakan Yücel’in yardımcısı, Yakuplu 125. Yıl İÖO Müdür Yardımcısı ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim Bir Sen) Beylikdüzü İlçe Mali Sekreteri Topsakal’ın mektubu da, Hakan Yücel’in yazdıklarının kopyası sanki. O da, “Eğitim Bir Sen Beylikdüzü İlçe Temsilcisi Adem ÖZEL inançlı insanlarla ilgili bir sıkıntı olduğunda akla ilk gelen isimlerden biri ve de onlar için en çok çalışan insanlardandır. Kimin bir sıkıntısı olsa elinden geldiğince yardımcı olan ve de bulunduğu müşkül durumdan çıkarmaya çalışan bir arkadaşımızdır” diyor.

Daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Yazılanlar çok ama çok yakışıksız, öğrencilere iyi bir örnek olmayacağı da kesin.

Kabul edilemez ifadelerle dolu metinlerin tamamını okuduktan sonra, “inançlı insanların yardımcısı ve savunucusu” olduğunu iddia ettikleri arkadaşlarına, sendika başkanlarına durduk yerde savaş açmış “inançsız” bir gazeteci konumuna düşürüldüğümü gördüm. Bu yetmiyor, şahsım ve çocuğum dolaylı yoldan “hakkı savunulmayacak inançsız insan” yerine de konuluyor. Zorlansanız da başka mana çıkaramıyorsunuz yazılanlardan. Bu, inanan bir insana yapılabilecek en büyük hakaretlerden biridir. Kaldı ki, kimsenin, hele hele okul idarecilerinin böyle bir yaklaşıma hakkı da, yetkisi de olamaz.

Böyle bir tavır sergileyerek, Zaman yazarı olan babasının ve ailesinin kimliğinden dolayı (Bir öğretmenin bir ders saati boyunca yaptığı hakaret konuşmasında, “modern” olmadığı, “önyargılı” olduğu imasında bulunularak) aşağılanan çocuk ve onun hakkını arayan ailesi aleyhinde mücadele başlatarak olmadık ithamlarla üste çıkıp onları susturmaya ve yaşananları örtbas etmeye çalışmanın, resmi kimlik ve sendika gücünü vatandaşa karşı bu şekilde kullanmanın ne anlama geldiğini okuyucuların takdirine bırakıyorum.

Ha bir gazetecinin çocuğu, ha bir öğretmenin ya da çiftçinin çocuğu, ne fark eder. Böyle bir şey kabullenilebilir mi? Kendini savunmaktan aciz küçük bir öğrencinin ve onun hakkını arayan velisinin onuruyla oynamak bu kadar kolay ve ucuz mu?

Bu arada, Fatma Şensoy İlköğretim Okulu Müdür Vekili Adem Özel de, Yücel’le birlikte yaptığı yüz yüze dezenformasyon girişimlerini yeterli görmeyip söz konusu e-posta organizasyonunda o da yer alıyor. Asıl açıklamasını ise Yazı İşleri’ne, müfettişlerin teftişe geldiği gün noter kanalıyla yolluyor. E-postasında, idarecisi olduğu okulda öğrencisine yapılan haksızlığa, hakaretlere ve okulundan dışlanmasına verdiği desteğe, yazı yayınlanmazdan önce bir Zaman yazarına ve eşine karşı sergilediği tavırlara hiç değinmeyen Özel, “Zaman’ın yıllardır abonesi” olduğunu iddia ederek olayın yazılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirip, Yücel ve Topsakal’la paralel “mesajlar” veriyor.

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ: MÜDÜR YÜCEL ÖZÜR DİLEMEYE HAZIR

Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Bilgi Edinme Hakkı çerçevesinde başvurup Yakuplu 125. Yıl İlköğretim Okulu yönetiminin hangi yetkiye dayanarak bu olaya müdahil olup tetkik ettiğini, sözlü ve yazılı girişimlerde bulunduğunu, yazdıkları ifadeler doğrultusunda idari tasarruflarda bulunup bulunamayacaklarını sordum.

24 Kasım 2010 tarih ve ……410/10895 sayılı, Beylikdüzü Milli Eğitim Müdürü Vekili Salim Durmuş imzalı cevapta, Müdür Hakan Yücel’in “yanlış anlaşılan ifadeler için özür dilemeye hazır olduğunu belirttiği” bildiriliyor. Durmuş, Süleyman Topsakal için de, “şahsi fikirleri itibariyle insanların herhangi bir inanç durumunu sorgulama hakkı bulunmakla beraber idareci vasfıyla böyle bir şey hakkı bulunmadığını belirttiğini” kaydediyor.

BEYLİKDÜZÜ KAYMAKAMLIĞI SORUŞTURMA AÇTI

Yanlışın resmen kabulü anlamına gelen bu cevaba rağmen, şu ana kadar herhangi bir özür dileme girişimi olmadı, konu ihbar kabul edilip bir işlem de yapılmadı. Bunun üzerine, Beylikdüzü Kaymakamlığı’na şikayette bulunup mektupları da teslim ettim. Kaymakam Yusuf Odabaş, hemen soruşturma başlattı.

Olay şu an bu noktada. Hassasiyet gösterip konunun takipçisi olan, sonucu ve çocuğun durumunu merak eden herkese, Zaman ve www.kadirdikbas.com okurlarına canı gönülden teşekkür ederim.