Rupert Murdoch Kural tanımaz acımasız dedikoducu

Rupert Murdoch Kural tanımaz acımasız dedikoducu

Son olarak The Wall Street Journal'ı da satın alan Rupert Murdoch'ın ilginç hayatı

Rupert Murdoch Kural tanımaz acımasız dedikoducu
16px
24px
05.10.2008 12:49
ABONE OLgoogle

Son olarak The Wall Street Journal'ı da satın alan Rupert Murdoch'la uzun bir söyleşi gerçekleştiren Vanity Fair yazarı Michael Wolff, basın tiranının dedikoduya bayıldığını ve özellikle iş konusunda kural tanımadığını söylüyor

Dünyanın en büyük medya tekellerinden birinin başında olan Rupert Murdoch'un dünyanın en büyük birkaç gazetesinden biri olan The Wall Street Journal'ı satın almasının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti.

Bilindiği gibi Murdoch 2007'nin mayısında, gazeteyi devraldı. Bugüne kadar tam 33 kez Pulitzer Ödülü'nün sahibi olmuş, özellikle ana konusu olan finans ve iş dünyasında büyük prestij sahibi bir gazete bu. Ama bu yıldız gazetenin yazıişleri müdürlüğünü yürüten eski dış haberler muhabiri, 20 yıllık emektar Marcus Brauchli'nin istifa edeceğinin açıklanması Murdoch'un The Wall Street Journal'le ilgili planları konusunda kuşkular yaratmadı değil.

Oysa Murdoch, iş hayatında bir başarı daha elde etmiş olmanın keyfini sürüyor. Avusturalyalı işadamı babasından devraldığı basın tekelini genişletmeyi başarmıştı zaten. Onunla Vanity Fair dergisi için uzun görüşmeler yapan Michael Wolff, büyük basın devinin her zamankinden daha rahat ve neşeli olmasını bu başarıya bağlıyor. Onunla konuşmaya başlamadan önce gazeteci dostlarından 'Aman cazibesine kapılma' şeklinde uyarılar aldığını söyleyen Wolff, Murdoch'u ilk gördüğünde hiç de tatlı bulmadığını ancak zamanla hainliğinin ve bu konudaki şeffaflığının farklı bir çekicilik yarattığını da itiraf ediyor.

GAZETECİLİK Mİ DEMİŞTİNİZ?

Michael Wolff onunla görüşmeye gittiğinde, bir gece önce dışarıda yemek yerken duyduğu bir tüyoyu gazetesine aktarmakla meşgul olduğunu anlatıyor. Wolff, 'Telefonda konuşurken tam bir muhabir gibiydi' diyor; 'Kim aranabilir? Nasıl temasa geçilebilir? Kabul ederler mi? Henüz 22 yaşındayken Avusturalya'da babasından miras kalan Adelaide News'un başına geçtiğinden beri aynı şeyleri yapan, 77 yaşındaki bu adam gazeteciliği mahveden biri gibi değil, adeta bir stajyer gibi görünüyordu' diyor Wolff. 'Diğer yandan birisine kara çalmaya çalışıyor. Bir gece önce katıldığı davette Hillary Clinton'ın en önemli çalışma arkadaşlarından birinin bir internet porno şirketinin ortağı olduğunu duymuş.' Wolff, Murdoch'ın Hillary Clinton'ı -ne kadar çabalarsa çabalasın- sevmediğini fark etmiş, çalışma arkadaşını da sevmiyor. O yüzden bu bilgi biraz uçuk ve ağızdan ağza dolaşırken değişmiş gibi görünse de buna aldırmıyor.

Oysa Murdoch'ın siyasete ilgisi de gazeteleriyle sınırlı. Demokrat Parti'nin New York ön seçimlerinde Clinton ve Obama arasında kararsız kalan Michael Wolff'a 'Obama'ya oy ver, o daha fazla gazete sattırır' demesinin başka açıklaması olabilir mi?

Wolff ise onun dedikodu düşkünlüğünün çok önemli bir faktör olduğunu iddia ediyor ve şöyle diyor 'Onun ilgisini ayakta tutmanın en iyi yolu sağlam bir dedikoduyu paylaşmak. Yüzü

hemen aydınlanır. O New York'un en büyük dedikoducularından biridir. Dedikodu ona hayat ve iş imkanları katar. Bence New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg'ın The New York Times'ı satın alacağı dedikodusu böyle çıktı. Bunu ona bir spekülasyon olarak söyleyen bendim. Bir an durdu, düşündü, ağzını açtı, kendinden geçmiş gibiydi sevinçten. Ve sonra bu bilgiyi kendi ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda işledi ve sonra 'Makul görünüyor, sanırım ona soracağım bunu' dedi. Ve bir anda bu dedikodu her yeri sardı. Herkese anlatıyordu bunu, böylece gerçek halini aldı. Başkanın çevresi de bu dedikodudan hoşlanmışlardı, konuyu aralarında bol bol konuştular. Bloomberg de durumdan memnundu ki yarım ağızla yalanladı ve böylece Murdoch bu konuyla ilgili harekete geçebileceğine karar verdi.'

TAM BİR BAŞ BELASI

Wolff, Murdoch'ın tam bir baş belası olduğunu düşünüyor, 'Gazeteciler ve gerçek liberallerin Rupert Murdoch'la ilgili en çok korktukları şey bulvar gazeteciliği ve sağcılığı değil; hiç kural tanımıyor olması' diyor. 'Hiç insafı yoktur. Onu yakından tanıdığınızda bunu açıkça görürsünüz.'

Nitekim, The Wall Street Journal'in editoryal bağımsızlığına dokunmayacağıyla ilgili eski sahipleriyle yaptığı anlaşmada çok katı bir yapının sürmesini kabul etmesine rağmen Wolff, Murdoch'ın bunu hiç umursamadığına şahit olduğunu anlatıyor.

Bugün ABD'nin en önemli iki gazetesinden ikisine de sahip olmayı başarmış olan Rupert Murdoch'ın gazeteleri ve gazeteciliği sevdiği tartışılır bir nokta aslında. O sahip olduğu gazetelerin ona kattıklarını seviyor. 1969 yılında Londra'da The Sun'ı satın aldığında İngiltere'nin en büyük tabloidcisi olmuştu. The Wall Street Journal onu yeni biri haline getirecek. Bunun okurlara ne katabileceğine karar vermek ise bize kalmış.

Büyük bir medya tekelinin sahibi olan Rupert Murdoch için değerli olan haber değil dedikodu

Ondan 38 yaş genç olmasına rağmen karşısına çıkan ilk kadınla evlendi

Çin asıllı üçüncü ve son eşi onu çok etkiledi. Artık saçlarını boyuyor, eşinin dostlarıyla görüşüyor. Zaten kendi dostu yoktu

MURDOCH'UN kendisinden 38 yaş küçük üçüncü eşi Wendi Deng'ten iki kızı var. Çin'in Yiangsu bölgesinde doğduğunda Deng Wendi olan adını ABD'ye geldiğinde tersyüz eden genç kadın bir Çin lokantasında çalışmaya başlamıştı. Hırsı ve şansı sayesinde Yale'de işletme eğitimi aldı. 1999'da evlendiği Rupert Murdoch genç kadının ilk eşi değil. Daha önce kendisinden 30 yaş büyük olan Jake Cherry ile evlenmişti.

2000 yılında, The Wall Street Journal'da, Wendi Deng'in özel hayatını anlatan bir haber çıktı. Burada yazdığına göre Jake Cherry'nin eşi Joyce Cherry eşinin çektiği ve Deng'i bir otel odasında gösteren fotoğrafları bulunca boşanmaya karar vermişti. Deng Cherry'lerle nasıl tanıştı diye sorabilirsiniz. Jake Cherry Çin'de çalışırken 18 yaşındaki genç kızla tanışmışlar, Joyce Cherry ona İngilizce öğretmişi. Daha sonra çift, genç kızın öğrenci vizesi almasını sağlamış ve böylece onlarla birlikte ABD'ye giden Wendi Kaliforniya Devlet Üniversitesi'ne yazılmıştı.

The Wall Street Journal'deki makalede Deng'in Cherry'den boşandıktan sonra bu kez Yale'e başvurduğu söyleniyor. Murdoch çiftinin şiddetle yalanladığı bu yazının Rupert Murdoch'ın bu gazeteyi satın almak konusundaki kararlılığında etkisi olmuş mudur bilinmez ama Wendi Deng'in eşinin hayatında etkili olduğu çok açık. Rupert Murdoch'ın 50 yaşındaki kızı Prudence MacLeod, Wolff'a şunları söylemiş: 'Ona kaç defa dedim, 'Baba bu saç boyatma meselesini anlayışla karşılıyorum ama bari doğru dürüst bir yere git.' Ama kendi işini kendi görmeye kalkıyor. Çünkü kimsenin bunu bilmesini istemiyor.'

Bu evlilikten sonra Murdoch'un hayatında değişen tek şey turuncuya hatta bazen patlıcan rengine dönen saçları değil. O artık eşinin arkadaşlarıyla görüşüyor; Bono, Tony Blair, Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg, Nicole Kidman, Ivanka Trump sık sık Murdoch'lara konuk oluyor.

Ama, 'Onun daha önce hiç arkadaşı olmamıştı ki' diyor yakınları. İkinci eşi Anna Torv'dan ayrıldıktan sonra, Avusturalya'nın Ana Kraliçesi'ni hatırlatan annesi Elisabeth Murdoch, 'Ona demiştim, 'Rupert çok çok yalnız kalacaksın ve karşına çıkan ilk kadın seni kapacak.' O da bana 'Saçmalama anne bunun için fazlasıyla yaşlıyım' demişti ama dediğim çıktı' diyor.

Ayşe Düzkan/Star

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde