Patronlar Kulübü: 17 Aralık bir kilometre taşıdır

Patronlar Kulübü: 17 Aralık bir kilometre taşıdır

Türkiye’de gündemin bir numaralı maddesi, ‘yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ sonrasında açığa çıkan siyaset ve yargı dünyasındaki karmaşa.

Patronlar Kulübü: 17 Aralık bir kilometre taşıdır
16px
24px
06.01.2014 07:00
ABONE OLgoogle

Her iki cephede de son yılların en hareketli günleri yaşanıyor. Bu gelişmeler ekonomide de rüzgârın bir anda terse dönmesine yol açtı. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, Amerikan Merkez Bankası Fed’in aralık ayının ortasında aldığı sürpriz kararla mücadeleye hazırlanırken, bir anda kendini operasyonun faturasıyla boğuşurken buldu. Borsa sert düştü, dolar ve euro tarihi zirvesine yerleşti...
 Bu noktada iş dünyasının yaşananlara bakışı, geleceğe ilişkin beklentileri ve sorunların çözümü adına görüşleri oldukça önemli.

Tüm bu konuları konuşmak için Türkiye’de alanının en etkili oluşumu olan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin merkezinde TÜSİAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’la biraraya geldik...

Yükselen tansiyonun Türkiye’ye verdiği zararın artmaması için “3 erkin başı, bu çatışmaya son versin” diyerek taraflara seslenen Yılmaz, şu hatırlatmanın altını çiziyor: 12 Eylül referandumunda bahsettiğimiz eksikliklerin bugün ne kadar önemli hale geldiğini görüyoruz! TÜSİAD Başkanı’nın gündemdeki konulara ilişkin sorulara verdiği yanıtlar şöyle...

17 Aralık, ‘temiz siyaset’ yolunda kilometre taşı

17 Aralık’ta başlayan süreç Türkiye için yeni bir sayfa mı?

Biz hep ekonomik performansın demokratik performansla birlikte sürdürülebilir olacağını ifade ettik. Yeni bir anayasa beklentisi içinde olduk, bu konuda ısrarcı olduk. Reformların itici gücü Avrupa Birliği (AB) konusunu sürekli gündemde tutmaya gayret ettik. Ancak, maalesef, anayasa çalışmaları yarım kaldı, demokratikleşme paketi zayıf kaldı, reform heyecanını canlandıramadık. Şu an gelinen nokta itibariyle Türkiye eksik bıraktığı konularla yüzleşiyor gibi...

 Aslında ilerleme raporlarında hangi konuların altı çizildi kamuoyu biliyor...

 AB’nin ilerleme raporlarında Türkiye’nin eleştirildiği konular arasında yargı bağımsızlığı, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele konuları vardı. Türkiye, bu eleştirilere kulak tıkamasaydı, reform yapsaydı, dünyanın krizden çıkmaya çalıştığı 2013 sonunda biz kendi krizimizle uğraşıyor olmazdık. Aslında geciktirdiğimiz reformlar için artık ertelenemez bir noktadayız. 17 Aralık’ı bu konuda bir uyarı, demokrasi konusunda bir sınav başlangıcı, temiz toplum, temiz siyaset yolunda da bir kilometre taşı olarak görüyorum.   

 12 Eylül referandumunda TÜSİAD, Başbakan tarafından ‘taraf olmayan bertaraf olur’ diye eleştirilmişti. Önemli değişikliklerden HSYK bugün tartışmaların gündem konusu...

 12 Eylül 2010’daki referandumda TÜSİAD olarak işaret ettiğimiz en önemli konu, HSYK’nın tam bağımsızlığı konusuydu. Bugünkü tartışmalarda görüyoruz ki, o referandumunda bizi rahatsız eden düzenlemeler aslında ne kadar önemli eksikliklermiş. Sadece 3 sene önce referandum ile uygulamaya girmiş olan HSYK’nın yapısının bugün yeniden tartışmaya açılması bile bu alanlarda yeni Anayasal düzenlemelerin, yani yeni bir Anayasa’nın ne kadar elzem olduğunun açık göstergesi değil mi?

‘Denge-kontrol’ü oluşturmak!

 Son dönemde gündeme gelen paralel devlet iddialarını nasıl yorumluyorsunuz?

 Paralel yapıların konuşulduğu, devletin temel kurumlarının sorgulandığı böyle bir duruma düşmüş olmaktan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Bu duruma düşmememiz gerekirdi. Anayasanızda ve yasalarınızda yeterli denge-kontrol sistemini oluşturamazsanız, devlet de tartışılır, paralel devlet yapıları da konuşulur...

 Gülen cemaatinin polis ve yargıda örgütlenip kimi kritik davalara etki ettiği yönündeki tartışmalara ne diyorsunuz?

 Bu tartışmaların ülkenin temel kurumlarına muazzam zarar verdiğini düşünüyorum. Bu tür algılara, tartışmalara, ortam sağlamak bile ülkemiz açısından itibar kaybına neden olabilir. Bir sivil toplum örgütü olarak, yargının bir paralel devlet yapılanmasıyla ilişkilendiği iddiasından hareket edemeyiz. Acaba var mıdır? diye düşünerek hareket edemeyiz. Biz önce yargıya ve hukuka güvenmek zorundayız.

‘3 erkin başı çatışma ortamını durdursun’

Hukukun üstünlüğü aslında en temel nokta. Buradaki belirsizlik ekonomiyi de diğer kritik parametreleri de etkiliyor değil mi?

 Son 12 yılın iktisadi kazanımları ve sağlanan makroekonomik istikrar çok önemli ve çok değerliydi. Buradan geri düşme riski hakikaten tedirginlik yaratıyor. Piyasalar kan kaybediyor, Türkiye değer kaybediyor... Piyasalar, ancak hukukun üstünlüğünün tesis edildiği ortamda kendini güven içinde hissederler.

Süratle kurumlara itibar, piyasalara güven vermek için harekete geçmek gerekir. Zira iç tasarruf düşük, cari açığı yüksek ve büyümesi dış tasarruflara kritik bir şekilde bağlı olan Türkiye ekonomisi için, istikrar, güven ve itibar özellikle önem arz ediyor.

 Bu durumda hükümet ne yapmalı?

Bağımsız yargıyla ilgili, denge kontrol mekanizmalarıyla ilgili çalışmaları sürdüremezseniz bu tür yol kazalarının olması da kaçınılmaz. Tüm bu eksikliklerin giderilebileceği yeni Anayasa çalışmalarını maalesef tamamlayamadık. Öte yandan demokratikleşme paketi, önemli başlıkları ve özelikle seçim sistemini içermeyecek şekilde meclise sevk edildi. 
İşte bugün bütün bu eksik adımların sıkıntısını yaşıyoruz. Sıkıntı erkler arasında önemli bir çatışma ve çekişmeye dönüşmüş durumda. Hatta bu çekişmeyi erklerin içinde de gözlemliyoruz. Dolayısıyla sadece hükümeti göreve çağırmak yeterli değil...
 3 erkin yani, yürütme, yasama ve yargının sorumlu kurumlarının başında bulunan yetkililer, devletin itibarını zorlayan bu çekişme ve çatışma ortamını bitirecek ortak bir inisiyatif almak durumundalar. Devlet zirvesi diye nitelendirebileceğimiz bu ortak tutum girişimi ve yolsuzluk ve rüşvet ile mücadele konusunda samimi tutum ve atılacak somut adımlar toplumda önemli bir rahatlama yaratacaktır.

‘Erken seçim değil, reform lazım’

 Hükümet sizce erken genel seçime gider mi, gitmeli mi?

 Öncelikle ülkenin gündeminde yolsuzluk konusunun çözülmesi var, bu sürecin sonuna kadar kararlılıkla gidilmelidir, bu süreklilik gerektiren bir tutum olmalıdır. Bu amaç için reforma, düzenlemelere ihtiyaç vardır, erken genel seçime ihtiyaç yoktur.
 Erken seçim çatışma durumunu birkaç ay daha sürdürme riskini beraberinde getirecektir. Bunun ekonomiye ağır bir yük getireceğinden ciddi kuşku duyarım. 

 Son gelişmelerin ardından, 2014 büyüme ve kur tahmininiz değişti mi?

 Türkiye’nin yüzde 4 civarında büyümeyle 2013’ü kapattığını düşünüyoruz. 2014’te yüzde 3-5 arasında bir büyüme umut ediyorum. Tabi mevcut sıkıntıları aşacağımızı varsayarak... Gerginliğin devam etmesi durumunda büyümeyi aşağıya doğru revize etmemiz gerekir.

 2014 riskli bir yıl haline mi geldi?

 Güven ortamının sarsılmış olması 2014’ü riskli hale getirdi. Dünya ekonomisindeki gelişmeleri değerlendirmek yerine biz kendimizi içeride krize soktuk. Ama yaşananların kalıcı olacağını düşünmüyorum. Şimdilik sadece sıcak para hareketleri ön plana çıkıyor. Ancak bu tansiyon ile uzunca bir süre yola devam etmek de mümkün değil.

 Süreç böyle devam ederse ekonomi bu duruma ne kadar dayanabilir? 

 Makro ekonomide belirsizlikler söz konusu olabilir. Evet sıcak para gider, döviz ve faizler yüksek seviyede kalır. Enflasyon riski zaten çok önemli. Ama Türkiye ekonomisinin buna mart ayında yapılacak olan yerel seçimlere kadar dayanabileceğini umuyorum.
 Seçimden sonra ise Türkiye’nin tekrar reformlara yönelmesi ve seçmenin verdiği mesaj, piyasalara istikrar getirebilir. Çünkü seçim yerel de olsa her halükarda bir rahatlama sağlayacaktır.

Bülent Tanör’ün anısına ‘oturum’

TÜSİAD’ın 23 Ocak’ta düzenleyeceği genel kurulun gündeminde neler var?

 1997’de demokrasi raporumuzu hazırlayan rahmetli Prof. Bülent Tanör’ün anısına, genel kurulda özel bir oturum öngördük. Bu oturumda tarih profesörü İlber Ortaylı, Türkiye’nin demokratikleşme macerasını 150-200 yıllık perspektifte anlatacak. Bülent Tanör’ün raporunun güncellemesini yapan Zafer Üskül de aynı çerçevede bir sunum yapacak.

9 Ocak’ta ‘Kıbrıs’ zirvesi toplanacak

 TÜSİAD’ın AB ile ilişkilerde yürüttüğü lobi çalışmaları 2014’te nasıl bir seyir izleyecek?  

 Türkiye-AB ilişkilerinde Kıbrıs önemli bir faktör. 9 Ocak’ta TÜSİAD olarak, Kıbrıs Türk İşadamları Derneği (İŞAD), Yunanistan Sanayiciler Birliği (SEV) ve Güney Kıbrıs’taki iş dünyası örgütü İşveren ve Sanayiciler Federasyonu (OEV) ile buluşacağız. Bu toplantıda iş dünyasının Kıbrıs konusuyla ilgili beklentilerini bir deklarasyonla dile getireceğiz. Ayrıca AB Dönem Başkanı olan Yunanistan ve bir sonraki dönem başkanı İtalya iş dünyaları ve hükümetleri nezdinde girişimlerimizi başlatacağız.

Eylem Türk/Milliyet

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde