Panasonic, Bermek'i nasıl bitirdi?

Panasonic, Bermek'i nasıl bitirdi?

30 yıl Panasonic'in Türkiye distribütörlüğünü yürüten Tekofaks'ın patronundan itiraf...

Panasonic, Bermek'i nasıl bitirdi?
16px
24px
01.11.2009 08:49
ABONE OLgoogle

Şelale Kadak'ın röportajı

30 yıl Panasonic'in Türkiye distribütörlüğünü yürüten Tekofaks'ın patronu Ayhan Bermek, krize stokla yakalandı; ardından hisselerini sattı. Şimdi Japonya'daki şirketinde Marre markasıyla gıda pazarlıyor

Hem Türk iş dünyasının hem de spor camiasının yakından tanıdığı bir isim Ayhan Bermek. Sohbetimiz esnasında yaşına lafı getirdiği için ben de vurgu yapıyorum. Bugün 66 yaşında. Ve iş hayatında bambaşka bir sayfa açtı. Kendisi de yaptığının büyük cesaret iyi olduğunu biliyor ve yeni projesine 'Bu benim fantezim' diyor.

Türkiye'yi Panasonic ile tanıştıran isim olarak bilinen Ayhan Bermek, 30 yıllık işbirliğinin ardından rüzgâr ters yönden esmeye başlayınca iş hayatında bir dönüm noktasına geldi. Türkiye'nin dört bir yanındaki tüketicilerle tanıştırdığı ve büyük pazar payı oluşturduğu Panasonic ile plazma ve LCD televizyonlarının rekabeti sırasında dev gibi büyüyen stok yüküyle baş edemeyince Panasonic ile masaya oturdu. Önce ortak olma fikri vardı ama sonra Panasonic, Türkiye pazarının da cazibesine kapılarak yüzde 100 Türkiye'ye gelmek istedi ve Bermek'ten hisseleri satın aldı. İşte bu Ayhan Bermek için yepyeni bir iş hayatının da başlangıcı oldu. Devamını merak ediyorsanız, lütfen bu söyleşiyi okuyun…

 66 yaşında olduğunuzu siz söylediniz. Bir anlamda girişimci olmak, yeni bir iş kurmak için erken bir yaş diyemeyiz. Ama sizin bu söylemin doğru olmadığını gösteren bir öykünüz var. Yeni bir iş ve Japonya'da, neden?

Benim Japonya ile 30 yıldır iş ilişkim var. O nedenle Japon halkını, ülkeyi yakından tanıyorum. Son beş yıldır orada iş yapmayı düşünmeye başlamıştım. Bir teknoloji markasının temsilcisi olarak bugüne kadar hep ithalat yapmıştım. Tabii bu teknoloji ülkesinde gıdanın çok önemli olduğunu, dünyadan çok büyük gıda ithalatı yapıldığını ve çok da titiz olduklarını gördüm. Türkiye'ye gelen Japon dostlarım Türk yemeklerine, tadına çok düşkündü. Bu iş tutacaktı yani. Ama Türkiye'de bir firma kurup, Japonya'ya ihracat yapmak yerine, gittim şirketi Japonya'da kurdum. Yani başkanı Türk, sermayesi Türk olan bir Japon şirketi kurdum. Çünkü ana hedefim yüzde 90 Japonya pazarı.

DÜŞÜMÜZ GERÇEKLEŞTİ 

 Gıda derken, Türkiye'den neler ithal etmeye başladınız?

Türkiye'nin klasik ürünlerini satmak istedim. Yani domates salçası başta olmak üzere, incir, zeytin, zeytinyağı ve peynirden başladım. Çok da güzel gidiyor. Ben küçük bir şirkete sahiptim önceden, bu işi ciddiye alınca yeniden bir yapılanmaya gittim ve sadece Tokyo'da değil tüm Japonya'da pazara girmek için plan yaptık. Dört yıl oldu. Düşünün ki Okinova'ya bile zeytinyağı satma düşümüz gerçekleşti.

 Panasonic'in ülkesinde salça satmaya başladınız. Sohbet ederken bu bir fantezi dediniz. Biraz açar mısınız?
İnsanın bazen yeni konulara girmesi gerekiyor. 66 yaşında olsan bile! İşte fantezi bu. İnşaat malzemeleri işiyle iş hayatına atıldım. Sonra elektroniği geliştirdim. İhracatı uzun müddet denedim. Ama içimde bir duygu vardı. Yaş ilerleyince örnek olmak da istiyorsunuz. Zor değil bunlar. Ağzımızı doldura doldura dünya globalleşiyor diyorsak, gidip Japon dükkanlarına da mal satabiliriz. İletişim bu kadar gelişmişken hiç zor değil ki…

İŞADAMI AYAKTA ÖLÜR
 Emekli olmak yerine yeni bir iş kurdunuz. Üşenmediniz mi hiç?

Tatil yapıyor musunuz diye soruyorlar. İş seyahatlerim benim en büyük tatilim. Japonya'ya işe gitmek, yeni dostlar edinmek, o dünyayı tanımak, orada bir şey yaratmak, Türkiye ile ilişkisi olması çok önemli. Adrenalin denen şeyi, kimi yüksek atlayarak, kimi sörf yaparak yaşıyor. Benim damarımda iş hayatındaki başarı adrenalin, heyecan. Bir işadamı emekli olur mu? Benim kafamda yok olmaz. İşadamı ayakta ölür. Çünkü tecrübe denilen şey kolay kazanılmıyor. Farkında olmadan çok önemli bilgi birikimi oluşuyor. Onu aktarmanız lazım.

Tariş'in inciri, Tamek'in salçası Japonya'da Marre oldu

 Bir de marka oluşturduğunuzu söylediniz. Tariş'in inciri Japonya'da hangi marka oldu?
Marre. Japonlar marure diye okuyor ve okey yani tamam anlamına geliyor. Japonya'nın en büyük reklam firması, 7 aylık bir çalışmanın sonunda oluşturdu bu markayı. Biraz Akdeniz çağrıştırdığı, pahalı, ithal bir algısı var. Japonlar da marure diye okuduğu için pazarda işimize yaradı.

 Türkiye'den hangi firmalarla çalışıyorsunuz?
Tamek'in salçasını, Tariş'in incirini, Orkide'nin zeytinyağını Marre markasıyla satın alıyorum.

 Bugüne kadar ne kadar salça sattınız Japon pazarında?
Daha yeniyiz. Çok geliştiremedik henüz. Bugüne kadar 700 ton salça satmışız. Meyve suyu konsantrasyonunu bu yıl deniyoruz. Özellikle televizyonlarda kuş burnu suyu satıyoruz. Hellim peynirini de aynı şekilde katalogla doğrudan satıyoruz. Eskiden Japonya'da markete girince mallarımızı görüyordunuz ama değişik markalarla. Şimdi hepsi Marre oldu.

Panasonic işini krizde beni de rahatsız eden stoklar bitirdi!

 Panasonic ile ayrılık size iyi gelmiş galiba?
Şartlar sizi oraya götürüyor. Panasonic, Avrupa'da Hollanda, İsviçre, Türkiye, Finlandiya'da distribütör olarak var. Diğer bütün ülkelerde yüzde 100 kendileri var. Dolayısıyla Türkiye'de de ana hedefleri bu yöne doğruydu. Ekonomik kriz esnasında gerçekten beni de rahatsız edecek derecede büyüyen stoklar, bu işi buraya getirdi. Benim Panasonic ile 30 yıllık bir mazim var. Ama bu mazi içinde bizim gümrük anlaşmalarından sonra Avrupa masasına geçtik. Dolayısıyla o 25 yıl gitti. Eğer eski masamızda kalsak, Avrupa'ya geçmemiş olsaydık, bu denli derin bir yara ve zararım olmazdı.

 Sizi en çok plazma rekabeti mi vurdu?
Evet plazma rekabetinden oldu. Çünkü bir anda LCD'ye doğru bir kayış oldu. Dört ay önceden sipariş vermek, fiyat rekabeti bizi büyük stoğun içine itti. Sorun olunca Japonlar, önce ortak olalımla yola çıktı. Sonra senin hakkını ödeyelime geldi. Ve şimdi Türkiye'ye geldiler. Ben bundan bir Türk işadamı olarak memnunum. İnşallah yatırıma girerler. Türkiye'nin büyük bir pazar olduğunu görürler.

Gökten zembille inmedim ki

 Teknoloji ülkesinde gıdada büyüyeceksiniz yani...
Japonya benim yeni hayalim. Gıdada büyümek istiyorum. Türk dondurması üreteceğim. Bir de döner fabrikası kurup, dondurulmuş olarak marketlerde satmak istiyorum.

 Bir dönem Futbol Federasyonu'na başkan olmak istemiştiniz. Şimdi ne düşünüyorsunuz?
Ben 12 yıl Futbol Federasyonu'nda görev yaptım. Sonra da bu tecrübemi başkan olarak topluma aktarayım, iktidar olayım dedim. İşadamlığımın önüne spor adamlığım geçti ve seçimlere girdim ama dört oyla kaybettim. Benim adaylığım bir kısmının işine gelmedi ve istemediler. Oysa ki bu adam pat diye gökten zembille gelmedi ki! Yıllarca çalıştım bu alanda. Ama toplum hâlâ beni potansiyel başkan adayı olarak görür.

Sabah

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde