Orakçıoğlu'nun yeni merakı

Damat, Tween ve ADW markalarının yaratıcısı Süleyman Orakçıoğlu, bir yıldır tenis dersleri alıyor. Lise ve üniversite döneminde basketbol oynayan Orakçıoğlu, yeğenlerinin teşvikiyle başladığı tenisi çok sevmiş. Kendini tenis konusunda biraz daha geliştirip veteran turnuvalarına katılmak istiyor.
 
Samanyolu Sokak Zafer Han No: 56 Osmanbey.. Burası Süleyman Orakçıoğlu için her şeyin başladığı yer. Orakçıoğlu, neredeyse sıfır sermaye ile 1986'da İstanbul Osmanbey'de bir han içinde başladığı yolculuğunda, dünyaca tanınan bir hazırgiyim organizasyonunun sahibi haline geldi.

Süleyman Orakçıoğlu, çok fazla o yönüyle ortaya çıkmasa da sporu seven bir işadamı. Önce uzun yıllar futbol oynamış. Sonra lise ve üniversitede okul basketbol takımında yer almış. İş hayatına başlamasıyla birlikte, bireysel sporlara ağırlık vermiş. Yüzüyor ve kayak yapıyor. Yeni gözdesi ise tenis. Yaklaşık bir yıldır tenis dersleri alıyor. Birkaç sene içinde iyi bir tenisçi olmayı hedefliyor. Zamanı olduğu takdirde önümüzdeki seneden itibaren bazı veteran (ileri yaş) turnuvalarına da katılmak istiyor.

Tüm bunları duyduktan sonra, Orakçıoğlu'nu arayıp, bir sonraki tenis dersinin zamanını öğrendim. Ardından da randevulaşıp dersini izlemeye gittim. Orakçıoğlu, korta tenisçilerin son dönem gözde markalarından Babolat'ın ekipmanlarıyla profesyonel bir tenisçi gibi çıktı.

İzlenimlerime gelince.. Uzun yıllardır tenis oynadığım için Orakçıoğlu'nun artılarını ve eksilerini net olarak gözlemleyebilme şansım da oldu. Hırslı ve istekli oluşu en büyük avantajı. Hocasının ikazlarına kulak veriyor ve yanlışlarını hemen düzeltmeye çalışıyor. Uzun süredir hayatında hep spor olduğu için kondisyon olarak iyi durumda. Heyecanı sanırım zaman içinde ritme kavuşacak. En ciddi hatası topa durarak vurmaması. Forehand'lerde ise sol elini kullanmıyor. Hocasına göre, istekli bir öğrenci ve pratik ve doğru teknikle zamanla düzelebilecek hataları var.

Uzun yıllar İHKİB (İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği) başkanlığı ve TİM başkanvekilliği yaptı Orakçıoğlu. Hazırgiyim ihracatının gelecek stratejilerinin çizilmesinin bir numaralı ismi oldu yıllarca.
Ders sonrası, daha çok yakın geçmişe kadar Brüksel'de kotalar konusundaki müzakerelerde görmeye alışık olduğumuz Orakçıoğlu ile hobilerine ilişkin bir söyleşi yaptım.
 
Tenise merakınız nasıl başladı?
Aslında çok daha önce başlamak istiyordum. Fakat biraz zamansızlıktan biraz da ihmalkârlıktan ancak bu sene başlayabildim. Tabii etrafımda tenise meraklı birçok arkadaşım var. Ama beni tenise asıl teşvik eden kardeşimin çocukları oldu. Özellikle Hüsna çok iyi bir tenisçidir. 11 yaşında ve birçok derecesi var. Şimdi ara ara oynuyoruz. Ama iyi bir oyuncu ve beni çok rahat yeniyor.
 
Nasıl bir öğrencisiniz? Hocanız sizden memnun mu?
Cevdet Hocam benden bir hayli memnun olduğunu söylüyor. Dediklerini yapmaya çalışıyorum. Yoğun iş temposundan ötürü tabii çok zaman bulamıyorum. Ama ders almayı bırakmadım. Tekniğimin gelişmesi için derslere devam etmem gerekiyor. Sanırım önümüzdeki sene daha iyi duruma gelirim. Tenisi çok seviyorum. Konsantrasyon gerektiren bir spor. Bu yüzden de günün stresini ve sorunlarını geride bırakmak için iyi bir yöntem olduğunu düşünüyorum. 

 
Teniste hedefiniz nedir?
Niyetim, önümüzdeki yıl belki bir veteran turnuvasına katılmak. Ama bunun için biraz daha ders almam gerekiyor.   
 
Ama siz bildiğim kadarıyla hep sporla iç içesiniz değil mi?
Tabii sporun her türlüsünü severim ben. Ben fiziksel direncimi artırdığım zaman, iş hayatımdaki direncimi de artıracağıma inanıyorum. Mesela ne olursa olsun, sabahları 20 dakika egzersiz yapıyorum.
 
Aletli mi aletsiz mi?
Aletsiz egzersiz. Esneme hareketleri falan yapıyorum daha çok. Etrafımda hareketsizlikten ötürü bel boyun ağrısı çeken birçok insan var. Ben biraz da bunun için başlamıştım bu egzersizleri yapmaya. Şimdi bir alışkanlık oldu. Nerede olursan olayım, her sabah yarım saat erken kalkar egzersizlerimi yaparım. Bu arada yaz aylarında yüzerim, kış aylarında da kayak yaparım.
 
Herhalde üniversiteyi Erzurum'da okumuş olmanız kayağı sevmenizde önemli bir etken oldu.
Kesinlikle. Kayağı çok severim. Kartalkaya'ya, Palandöken'e sık giderim. Dediğiniz gibi, üniversiteyi Erzurum'da okuduğum için oranın bende ayrı bir yeri var. Erzurum'un kar kalitesi çok iyidir. Bence Türkiye'nin en iyi kayak noktasıdır. Erzurum'da mesela Ejder Tepesi'nden inmeyeni kayakçı saymazlar. İhtisasımızı orada yaptık yani. (Gülüyor)
 
Kaç yıldır kayıyorsunuz peki?
Yaklaşık 15 senedir kayıyorum. Kayakta iyiyimdir. Tabii eskiden çok daha fazla zaman ayırabiliyordum kayağa. Şimdi eskisi kadar kayamıyorum. Yılda üç beş sefer ancak gidebiliyorum. Ama çok keyif aldığım bir spordur.
 
Sizin halı saha maçlarınız da epey meşhurdur.
Evet, kıran kırana maçlar yaparız. Yaklaşık 8 yıldır hiç ara vermeden halı saha maçı yapıyoruz şirketteki arkadaşlarımla. Biraz da geleneksel bir aktivite oldu. Her kademeden arkadaşlarımla bir araya gelip cuma geceleri maç yaparız. 23.00'te yaparız maçlarımızı. Ertesi gün tatil olduğu için de pestilimiz çıkana kadar oynarız. Maçlarımız iddialı ve kıran kırana geçer.
 
Futbolda nasılsınız? Hangi mevkide oynuyorsunuz?
Çok açık söylüyorum, futbola devam etseydim herhalde çok iyi bir futbolcu olurdum. Orta saha oynarım. Küçük yaşlarda mahalle arasında maç yaparken beni seçen takım iki kişi almış sayılırdı. Daha sonra bulunduğum şehirlerin amatör takımlarında da oynadım. O günleri özlüyorum tabii. Halı saha maçları biraz eski günleri anmak için de vesile oluyor.
 
Çocuklarınız da galiba sizinle birlikte halı sahada maç yapıyormuş.
Evet, iki oğlum Emir ve Orkan da halı saha maçlarımızda bizimle beraber oluyor. Özellikle Orkan futbolu çok seviyor. Fenerbahçe'nin altyapısında da oynadı.
 
Sizi genelde Beşiktaşlı bilirler ama Fenerbahçelisiniz değil mi?
Evet. Fenerbahçeliyim. Ara ara maçlara da gidiyorum. Bir ara Beşiktaş'ın sponsorluğunu yapmıştık. O zaman özellikle futbolcularla yakın ilişkilerimiz olmuştu. Sanırım o yüzden beni Beşiktaşlı sanıyorlar. 
 
 Tatilde bakir yerleri tercih ediyor
Süleyman Orakçıoğlu yüzmeyi çok seviyor. Bu yüzden yaz aylarında, hafta sonları, fırsat buldukça bir yerlere gitmeye çalışıyor. Özellikle yüzebileceği yerlere gitmeyi tercih ediyor. Doğayı ve denizi çok sevdiğini söyleyen Orakçıoğlu, ayrıca deniz ürünlerini çok sevdiğini ve balık yemeden mutlu olamadığını ifade ediyor. Antalya Olimpos, Ayvalık Cunda Adası ve Fethiye Belçekız son dönemde en favori mahalleri. "Lüks yerleri, beş yıldızlı otelleri sevmiyorum. Doğa ile iç içe olmak hoşuma gidiyor" diyor Orakçıoğlu ve ekliyor: "Bu koşuşturma içinde çok yoruluyorum. Kafamı en rahat boşaltabildiğim yerler ise gözlerden uzak, sessiz ve doğayla iç içe yerler. Lüks bir tatil köyüne ya da otele kapanıp fast food tatil yapmak bana göre değil. Zaten beni böyle yerlerde göremezsiniz."
 
 Fazla uçmaktan 900 bin mili olmuş
Süleyman Orakçıoğlu, sık seyahat eden bir isim. Yurtdışına gitmeyi, yeni yerler görmeyi seviyor ama son dönemde o kadar çok yurtdışı seyahati yapmış ki, artık bu yolculuklar ıstırap olmaya başlamış. "O kadar çok uçtum ki, kartımda 900 bin mil birikmiş. Şimdi bu milleri harcamaya başladım" diyor.
Özellikle yurtdışında müze ziyaretlerini çok seviyor. Fırsat buldukça müzelere gidiyor. "İki sebeple müzelere gidiyorum" diyen Orakçıoğlu "Birincisi bizim eserlerimizin oralara nasıl gittiğini görmek için. Diğeri ise onların bu eserlere ne kadar değer verdiğini görmek için" şeklinde konuşuyor.

Bu arada geçen ay yaptığı yolculuklarından birinde Beyrut'ta 15 yıldır beraber çalıştığı iş ortağının kardeşinin düğününden çok etkilendiğini söylüyor. "O düğünü ve dansları gördükten sonra biz düğün yapmıyormuşuz dedim" diyen Orakçıoğlu, düğünde hem geleneksel hem modern unsurların başarılı bir şekilde harmanlandığını söylüyor.

Emrah Gürkan/Referans