Mustafa Koç'un en büyük tutkusu

Mustafa Koç'un en büyük tutkusu

“Evdeki huzur için her iş adamının bir hobisi olmalı” diyen Mustafa Koç'un en büyük tutkusu

Mustafa Koç'un en büyük tutkusu
16px
24px
18.04.2010 06:48
ABONE OLgoogle

En büyük hobilerinden biri model planör uçurmak olan iş adamı Mustafa Koç, “Uçan her şeyi severim” diyecek kadar uçma tutkunu. Tüm stresini model planör uçururken attığını belirten Koç, geçen hafta yapılan ve 12 ülkeden 74 yarışmacının katıldığı F3J Contest Euro Tour 2010 yarışlarında ise 14’üncü oldu. Koç, 28 Temmuz-8 Ağustos tarihlerinde Fransa’da yapılacak Dünya Şampiyonası için de iddialı...

Geçen hafta Riva’da İstanbul Model Planör Kulübü’nün (SOARİST) ev sahipliğinde yapılan “F3J Contest Euro Tour 2010”da model planör yarışlarını izleme imkanı buldum. Neticeyi özetlemem gerekirse, model planör uçurmak çok zor iş. Hiç öyle göründüğü gibi değilmiş yani! Bir kere planörlerde motor yok. Yani, her şey havayı ne kadar iyi okuduğunuza bağlı. Strateji ve konsantrasyon gerekli... Model planörün ana vatanı aslında Çek Cumhuriyeti olsa da Almanlar bu işte şu an bir numara. Bizde ise kurucuları arasında Mustafa Koç’un da bulunduğu SOARİST sayesinde 2003 yılından beri profesyonel olarak yapılıyor. Yarışlarda bir yıl Avrupa Şampiyonası, bir yıl da Dünya Şampiyonası yapılıyor. Yani Mustafa Koç’un Riva’da aldığı derece, önümüzdeki yıl yapılacak Avrupa Şampiyonası’na puan olarak yansıyacak... Mustafa Bey’in model planör sevdası pek çok kişinin yanı sıra kızı Esra’yı da etkilemiş. O da junior kategorisinde yarışıyor. Ancak bu yılki dünya şampiyonasına yeterince antrenman yapamadığı için katılmayacak... Şu an Türkiye’de model planör hobisi bulunan 200 kişi var. Ama özellikle uluslararası yarışmalara “çekince”den dolayı Türklerin katılımı az...

Not: Anlaşılması adına ben her ne kadar “uçurmak” kelimesini kullansam da, bu sporla uğraşanlar “uçuyorum” demeyi tercih ediyor. Kısacası, hadi buyrun Mustafa Koç’la model planör uçmaya...

* Model planör merakınız nasıl başladı?

Çocukluğumdan beri uçaklara hep meraklıydım. Küçükken o zamanlar Beyoğlu’nda Jet Model vardı. Oradan bazı modeller alıp lastikli pervanesini kurup, serbest uçuş yapan modeller yapıp uçururduk. Öyle başladım ilk.

* Ne kadar zamanda model planör uçurmayı öğrendiniz? Eğitim aldınız mı?

Washington’da üniversiteye giderken bir model dükkanına gittim ve “Nerede uçuluyor?” diye sordum. Kulüp gibi bir yer tarif ettiler. Ben de oraya gittim ve kendimi tanıştırdım. Bir model kiti aldım ve onu yaptım. Amerikalı arkadaşlarım da yardımcı oldu. Sene, 1981. Aslında özel bir eğitim değil de, deneme yanılmayla öğrendim diyebilirim. Sonra Türkiye’ye döndüm ve 1987 senesine kadar bu işi yaptım.

Ama o zamanlar uçan arkadaşlar çok azdı, fazla bir ilgi yoktu. Onun üzerine 8-9 sene hiç ilgilenmedim. Sonrasında bir gün şu an THY’de pilot olan Selim Etger adlı arkadaşım, golf oynarken elinde bir modelle yanıma geldi. “Tekrar bir dene” dedi. Ben de “Yapma, beni tekrar bulaştırma” dedim. Biliyordum çünkü başıma geleceği. Elime bir aldım, alış o alış.

* Küçükken çok meraklıydım dediniz ya hani, uçmaya.

Hem uçmaya hem uçurmaya. Pilotum da aynı zamanda. Gerçek uçak uçuyorum.

* Kendi özel uçağınızı da kendiniz mi kullanırsınız?

Bazen kullanıyorum evet ama eskisi kadar vaktim olmuyor maalesef. Bir de uçarken çok konsantre olmak lazım. O bakımdan eşim de çok fazla istemiyor, arada sırada uçuyorum. Ne yapalım işte model planörlerle avunuyoruz (gülüşmeler).

En çok atmaca gibi yırtıcı kuşları severim

* Fazlasıyla bir uçak sevgisi var yani?

Her zaman. Uçan her şeyi severim öyle söyleyeyim size.

* Kuşları da seversiniz o zaman?

En sevdiğim hayvan kuşlardır diyebilirim, yırtıcı kuşlar özellikle.

* Hangisi mesela?

Atmaca ve şahin.

* Model planörlere ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? Gördüğüm kadarıyla çok vakit isteyen bir hobi bu...

Çok haklısınız. Hele de uluslararası seviyede yaparsanız, ki hem şahsen hem de takım olarak çok ciddi derecelerimiz var. Zamanı mümkün olduğunca verimli kullanmaya çalışıyorum. Çok şükür, ciddi çalışan bir takımımız var. Lojistik olarak da kuvvetliyiz. O yüzden ben geldiğimde her şey hazır oluyor. 1-2 saat ayırıyorsam, o iki saat full konsantre uçup, ondan sonra tekrar başka bir işim varsa ona yöneliyorum.

* Hafta içi fırsat oluyor mu?

Yok, daha çok hafta sonu. Ama tabii yazın günler uzayınca burası da bizim için bulunmaz bir nimet, cennet yani. Evden 20 dakikada geliyorum. Yol da şimdi otoban oldu. 5-6’da çıkıp buraya gelip, saat 8’e kadar uçup geri dönebiliyorum. Veya sabah çok erken geliyorum.

Kışın da full uçuyorum yeter ki yağmur yağmasın

* Kışın pek imkan olmuyor herhalde?

İstanbul’un kışını biliyorsunuz, çok sert değil. O yüzden ender şanslı ülkelerden biriyiz, 11 ay rahat rahat uçabiliyoruz. Mesela Avrupa’daki kıştan sonra Almanlar, Slovaklar, Orta-Kuzey Avrupalılar ilk defa burada güneş görüyor. Kışın da full uçuyoruz. Yağmur yağmadığı müddetçe soğuk da olsa kalın giyinip çıkıyorsunuz. Çok da güzel oluyor.

* Antrenmanlar hep Riva’da mı?

Yok, başka yerler de var. Trakya çok düz biliyorsunuz, orada antrenman yapmak çok entresan oluyor. Çünkü hava şartları çok çabuk değişebiliyor. Çatalca’da yamaçta uçuyoruz. Yamaç uçuşu da başka türlü oluyor, yamaç paraşütü gibi düşünün.

* Model planör uçurmanın zorluğu ne?

Havayı okumak. Motor olmadığı için havayı çok iyi okuyup enerjiyi ona göre kullanmayı bilmeniz lazım. Havayı yanlış okursak erken inebiliyoruz.

* En keyifli yanı ne peki?

Ben yelken de çok severim mesela. Çünkü, çevreye çok saygılı, gürültü yok. Ayrıca bana estetik olarak da çok zarif geliyor planörler. Bir de insanlarla olan ilişkiler kısmı var. Büyük bir aile gibi oluyorsunuz. Şimdi baktığınızda 12 ülkeden 74 sporcu var burada, herkes birbirini tanıyor. Çoluğunu çocuğunu da tanıyorsunuz zamanla.

* Stres atmaya da yarıyordur sanırım?

Tabii, tabii meditasyon gibi. Bir Pazar günü relaks bir şekilde bir termal bulup, çıkıp şöyle iskemlede otururken yarım saat uçmak çok güzel bir şey. Tüm negatif enerjini toprağa veriyorsun.

Beni spor kıyafetlerle görenler tanıyamıyor

* Siz normalde çıplak ayakla geziyorsunuz değil mi bu alanda?

Yazın tabii. Adapazarı’nda 2008’de Dünya Şampiyonası düzenledik biz. Her gün 35 dereceydi. Yer de böyleydi. Dümdüz çim, hep çıplak ayaktım.

* Sizi böyle spor halde görenler şaşırıyor mu? Malum biz sizi genelde takım elbiseyle görmeye alışkınız...

Şaşırıyorlar tabii.

* Tepki veriyorlar mı?

Tepki değil de, şaşırdıklarını biliyorum (gülüşmeler). Bazısı tanıyamıyor, ikinci defa dönüp bakıyor.

* Model planör merakınız çevrenizdekilere enteresan geliyor mu?

Enteresan geliyor tabii. Ama ben buna şahsen çok destek veriyorum. Şu etrafınıza bakın. Avrupa’daki yarışmaların ilk ayağı hep Türkiye’de oluyor, bu yaptığımız 6’ncı. 2008’de şimdiye dek yapılmış en iyi Dünya Şampiyonası’nı yaptık. Buraya inanılmaz mutlu geliyor insanlar. Hava güzel, organizasyon mükemmel. Türkiye’yi tanıtmak açısından da çok ciddi bir yararı var. İnsanlar ilk geldiklerinde (özellikle Amerikalılar), Orta Doğu’da bir ülkeye geldiklerini sanıyorlar. Develer, fesli adamlar bekliyorlar. Burayı, buradaki güzellikleri görünce bayağı bir şaşırıyorlar.

* Peki sizden görüp de model planöre merak salan arkadaşlarınız oldu mu?

Engin Taviloğlu diye dişçi bir arkadaşım var, o mesela. Ama daha çok arkadaşlarımın çocukları. Yeğenim Cem ve kızım Esra da etkilendi benden. Bir de şimdi 2mt (2 metre) diye bir sınıf yarattık. Daha kolay uçulabilen, daha kolay yapılabilen ve daha ucuza mal olan bir sınıf. İnsanları bu hobiye alıştırmakta büyük yarar sağlıyor. Normalde uçakların hepsi kompozit maddeden yapıldığı için oldukça pahalı modeller. Oysa 2mt’dekiler balsa ağacından yapılıyor.

* Biz galiba bu hobiyle biraz geç tanıştık.

Uçma işi öyle bir şey ki, araba veya tekne gibi değil. Arabayı çarpıyorsunuz, bir tarafı eğiliyor. Parçayı değiştiriyorsunuz ve bitiyor. Burada ise iki kere kaza yaptıktan sonra bir sürü insan korkuyor, çekiniyor veya ekonomik olarak karşılayamıyor bunu. Öyle bir dezavantajı var. O bakımdan başlatırken çok doğru başlatmak lazım. Bunun da koçluğunu özellikle gençlere çok iyi yapmak lazım.

* Siz bu işin Türkiye’deki önderi oldunuz değil mi?

İtici gücü diyeyim. Ama arkadaşlar tabi sağolsun, çok büyük bir özveriyle çalışıyorlar. 2004 senesinde Kanada’da dünya ikincisi olduk. Bu, Türk model tarihinde hiç olmamış bir şeydir.

* Temmuz ayındaki Dünya Şampiyonası’nda birincilik için iddialı mısınız?

Birincilik büyük arzumuz. Ama çok zor bir şey tabii ki. Mühim olan ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek.

10-15 planörüm var hepsi nazar boncuklu

* Kaç planörünüz var?

Yarışma planörüm 5 adet. Onun dışında scale (gerçeğin aynısı gibi görünen büyük planörler) dediğimiz planörlerden 5-6 adet var. Toplam 10-15 modelim var diyebilirim. Amaca göre seçiyorum modellerimi. Yarışma için başka modelle, Pazar günü normal uçmak içinse içine pilot koyduğumuz gerçeğe en uygun görünen planörlerle uçuyorum.

* Bir ambleminiz ya da uğurunuz var mı yaptığınız?

Planörlerime nazar boncuğu çıkartması yapıştırırım.

* Eşiniz Caroline Hanım’ın ya da küçük kızınız Aylin’in uçmaya hiç ilgisi var mı?

Yok, hiç ilgisi yok onların.

* İzlemeye geliyorlar mı peki?

Gelirler biraz sonra. Bazen uluslararası yarışmalara da geliyorlar.

* Yurt dışındaki her ayağa gidiyor musunuz? Şimdi ilk Bulgaristan var sanırım.

Mayıs’ın ilk hafta sonu Bulgaristan’a gideceğim. Sonra İtalya, Macaristan, Hırvatistan var. Ardından Dünya Şampiyonası, en son ise Eylül’de Slovenya.

* Evet bu hobiniz stres atmak için çok güzel ama başka nasıl atarsınız stresinizi, golfle mi?

Evet golf, tekne ve deniz.

* Model planör, golf ve deniz. Bu 3 tutkunuzu bize biraz anlatır mısınız?

Model planör, ciddi anlamda meditasyon, kafamı dinlendiren bir tutku. Aynı zamanda iddialı olduğum, insanın kendini çok iyi test edebileceği bir şey. Strateji, kafa çalıştırma, hırsına ve egona yenik düşmemen için kendini konrol etme gibi unsurları var.

* Günlük hayatınıza yansıması nasıl?

Nerede atak etmeyi, nerede daha konservatif olmak gerektiğini öğreniyorsunuz. Her türlü durumda havayı azami ölçüde kullanabilmek size çok şey öğretiyor.

* Hobilerinizi de profesyonelce yapıyorsunuz ve iddialısınız. Mesela model planörde dünya şampiyonasına katılıyorsunuz. İddialı olmak kişisel özelliğiniz mi?

Yok, diğer hobilerim bu özellikte değil. Hepsini aynı şekilde yapamazsınız. Golfü de kompetatif bir şekilde yapıyorum ama amatör bir halde. Buradaki boyut çok daha değişik.

* Bunun nedeni ne, iş hayatına benzemesi mi?

Strateji çok önemli. Çünkü bir şansınız var, bir atımlık kurşununuz oluyor bazen. Teknoloji de çok önemli. Çok ciddi model üretiliyor burada. Philip Kolb diye Alman bir arkadaşımız var, dünyanın en iyi pilotlarından. Kendisi buraya yerleşti ve bir atölye kurdu. Fineworks markasıyla buradan tüm dünyaya uçak satılıyor. Benim ortaklığım yok ama çok destek veriyorum, maddi-manevi.

Planörünüzle ata biner gibi bütünleşmeniz lazım

* Holding yönetiyorsunuz, burada da planörü yönetiyorsunuz. Yönetme isteğiyle ilgili olabilir mi bu hobinizi bu kadar sevmeniz?

Yok, öyle değil. Ama planörle ata biner gibi bütünleşmeniz lazım, iyi tanımanız lazım, nerede ne yaptığını iyi bilmeniz lazım. O şekilde kıyaslamak daha doğru olur holding yerine (gülüşmeler).

* Rahmi Bey’in ilgisi var mı?

Rahmi Bey’in bir tek antikaya ilgisi var.

* Hiç izlemeye geldi mi?

Yok gelmedi.

* Siz tekne kullanırken talihsiz bir kaza geçirmiş ve bacağınızı kırmıştınız. Burada bir kaza atlattınız mı?

Ben atlatmadım ama bir arkadaşımın uçağı misinadan kopup, kontrolden çıktı ve ensesine vurdu. Allah’tan yavaş vurdu. Ancak biz emniyete çok önem veriyoruz, herkes sigortalı.

* Golfte oldu mu böyle bir şey?

Yok. Golfte en kötüsü, biri arkanızdan top atarsa kafaya gelir (gülüşmeler).

Biriyle 2 saat golf oynayın 20 senelik filmini çekersiniz

* Golf tutkunuzu nasıl ifade edersiniz?

O bambaşka bir şey. Bir felsefe, bir yaşam tarzı. Bugün 2 saat biriyle golf oynayın, hemen nasıl bir insan olduğunu anlarsınız. 20 senelik filmini çekersiniz. İnsanın karakterini çok çabuk ortaya koyan, çok ulvi bir oyun.

* Deniz?

Deniz, dinlendiren bir şey. Aileyle beraber daha ortak yapabildiğiniz bir şey.

* Hobilerinizin iş hayatınıza nasıl katkısı oluyor?

Golfün çok oluyor tabii. Birincisi, network. Normalde yarım saat zor görebileceğiniz ya da beraber olamayacağınız bir insanla bazen 3-5 saat vakit geçiriyorsunuz. Her şeyi konuşabiliyorsunuz. Bir sürü iş bağlantıları yapılıyor.

* Siz hiç yaptınız mı?

Benim hiç olmadı ama çok insanla tanıştım bu vasıtayla. Dünyanın en eski golf kulüplerinden The Royal and Ancient Golf Club of St Andrews’un tek Türk üyesiyim. Çok entersan insanlarla tanışıyorum bu vasıtayla, özellikle Uzak Doğu’da.

* Model planörde iş bağlantısı olur mu?

Yok, olmuyor. Buradakilere bir baksanıza ne kadar spor ve rahatlar.

* Burada rüzgara karşı yarışıyorsunuz, işte de krizlere karşı, değil mi?

Dediğim gibi strateji çok önemli. Mesela şimdi burada uçarken bir hava akımını yakalıyorsunuz ve çok yukarı çıkıyorsunuz, son 2-3 dakika var. Tamam, bu iş artık çantada keklik diyorsunuz. Sonra bir anda düşmeye başlıyor uçak. Yani hiçbir şeyi garanti gibi görmemek lazım. Evet, iş hayatıyla çok benzer yanı var.

Görünmez olmak istemem hayal kırıklığı yaşarım

* Her iş adamının hobisi olmalı mıdır?

Yüzde yüz olmalıdır. Evdeki huzur için, kendiyle barışık olmak için! Bir sürü insan var, imkanı olmasına rağmen cumartesi kalkıp da ben ne yapacağım diye kara kara düşünen. O insanlara çok üzülüyorum. Ben “Vaktim yok” cümlesine de katılmıyorum. Vaktini doğru düzgün kullanamayan iş adamı olmaz. Zamanı verimli kullanıp mutlaka kendine haftada 1-2 saat de olsa zaman ayırman lazım. Ben, bu vakti kendime mutlaka yaratıyorum. Bazen eşim, “Gene mi gidiyorsun?” diyor. Hemen onu başka şekilde kompanse ediyorum.

* Elinizde sihirli bir değnek olsa, görünmez olmayı mı istersiniz uçmayı mı?

Uçmayı isterdim ama görünmez olmayı hiç istemem. Çünkü bir sürü insan hakkında çok hayal kırıklığına uğrarım. Şu anda halimden çok memnunum.

* Bir tutkunuz da futbol. Fenerbahçe bir tutku mu sizin için?

Fenerbahçe’yi çok severim. Ama maalesef futbol ülkemizde o kadar yozlaştı ki. Geçen gün kardeşim Ali’yle konuşuyorduk da, “Hiç gelmiyorsun maçlara” dedi. Düşündüm, 2 senedir maça gitmemişim. Hakikaten ikrah ettim.

* Neden?

Seviye çok düştü. Stadlardaki durum... Futboldan başka hiçbir şey konuşmuyoruz, diğer hiçbir spora yer verilmiyor. Kulüpçülük de çok nankör bir iş zaten. Eskiden çok daha fazla maç seyrederdim ama şimdi artık...

* Bundan sonra gitmeyecek misiniz, küstünüz mü?

Küsmedim ama içimden gelmedi. Olmadı bir türlü. Geçen sene de FB’nin çok kötü bir senesiydi. Bu sene de olmadı. Ama tabii can-ı gönülden destekliyoruz takımımızı.

* Beslenmenize dikkat eder misiniz?

Ailede kolesterol problemimiz var, o yüzden mümkün olduğunca dikkatliyim. Ama profesyonel bir yardım almıyorum.

Kızıma asla koçluk yapmam, ikimiz de çok heyecanlanıyoruz

* Kızınız Esra da sizden etkilenip başladı değil mi?

Evet, o çok küçük başladı.

* Beraber vakit geçirmek için vesile mi oluyor bu hobiniz?

Tabii, çok ideal oluyor yani. Çünkü hafta içi çok zor görüşüyoruz. Onlar erken okula gidiyor, akşamları da zor oluyor.

* Sizin koçunuz var ama siz de koçluk yapıyorsunuz değil mi?

Evet. Ama burada şu önemli, bazı insanla anlaşıyorsunuz, bazısıyla anlaşamıyorsunuz, kimya tutuyor, tutmuyor. O bakımdan bazı insanlar birbirleriyle uçamıyorlar. Mesela ben, kızıma hayatta koçluk etmem. Çok heyecanlanıyor çünkü, ben de heyecanlanıyorum. Bu sefer terse çalışıyor. Ben panik oluyorum ve sanki yanlış bir şey yaptırabilirim gibi bir hisse kapılıyorum. O da benimle uçunca heyecanlanıyor. O yüzden ayrı ayrıyız.

Kitapların özetlerini okuyorum

* İş, hobi... Neye vakit kalmıyor peki?

Çok okuma özürlü oldum maalesef, ona üzülüyorum. Elektronik ortam olsun, TV olsun vakit olmuyor. İyi bir kitap olsun da şöyle okuyayım, yapamıyorum yani. Alıyorum yarısında kalıyor ya da üç ayda bir kitap okuyorum filan, olmuyor maalesef. Zaten toplum olarak okuma özürlüyüz.

* Ama siz, kitapları yardımcılarınıza okutturup çıkardıkları özetleri okuyorsunuz değil mi?

Kimden duydunuz ? Bravo. Yönetici özeti. 1-2 çok sıkı adamım var holdingte, onlar özet çıkarıyor.

* En son ne okudunuz peki bu şekilde?

En son Thomas Friedman’ın The World Is Flat diye bir kitabı vardı ekonomiyle ilgili, onu. Çok enteresan bir kitaptı.

Amaç, planörle tam 10 dakika havada kalmak

Yarışmanın temel kuralı, planörü 10 dakika havada uçurup yerdeki finish çizgisine (hedefe) en yakın şekilde indirmek. Pilotun kendisi dışında, üç de yardımcısı var. Planörlerin kalkışı uçurtma mantığıyla yapılıyor. Start anında iki kişi 150 metre ileriden misinaya bağlı planörü çekiyor. Diğer yardımcı ise koşarak elindeki planörü fırlatıp, havalandırıyor. Bundan sonra iş, pilota kalıyor. Uçağın birkaç saniye yükseldikten sonra misinadan kurtarılmasına pilot karar veriyor. Doğru hız ve hava akımını gördüğü anda pilot, kumandadaki bir düğmeye basarak misinayı uçaktan çekiyor.

Vehbi Bey’in iş disiplinini, Rahmi Bey’in vizyoner oluşunu örnek alırım

* Vehbi Bey’i örnek aldığınızı biliyoruz.

Sadece Vehbi Bey demek yanlış olur. Vehbi Bey’in de Rahmi Bey’in de ayrı meziyetleri var. Bazısını ondan alıyorum, bazısını ondan. Rahmi Bey’e haksızlık etmeyelim.

* Hangi özelliklerini örnek alıyorsunuz?

Vehbi Bey’in, iş disiplini, takipçiliği ve insanları çalıştırma şeklini. Rahmi Bey’in de çok vizyoner oluşunu... Rahmi Bey, 1984’ten sonra holdingi dünyaya, enternasyonel arenaya açan insandır. Ondan sonra da biz bir çıta atlattık çok şükür.

Banu Duran/Vatan

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde