Murat Ülker aradığı huzuru nerede buldu?

Murat Ülker aradığı huzuru nerede buldu?

'Benim hayat felsefem: ölüversem' diyen Murat Ülker 'Ne demek bu' sorusuna şu cevabı verdi:

Murat Ülker aradığı huzuru nerede buldu?
16px
24px
12.07.2012 09:24
ABONE OLgoogle

İlk kez röportaj veren Murat Ülker, hayattan aldığı lezzeti sahip olduğu maddiyat üzerinden değil, bu maddiyatın anlamsızlığıyla ifadelendirdi. 'Benim hayat felsefem: ölüversem' diyen Murat Ülker 'Ne demek bu' sorusuna şu cevabı verdi: 'Uyanırsın, uykun gelir, toksundur acıkırsın, su içersin, kanamazsın... Biri bitiyor biri başlıyor, sonu yok. Sefil bir hayat içindeyiz.'

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker'le beraber yaklaşık bir ay önce İsviçre'deki dünyaca ünlü sanat fuarı Art Basel'i ziyaret etmeye hazırlanıyorduk. Yola çıkacağımız günden bir gün önce babası Sabri Ülker Bey'in vefat haberi geldi. Yeni Şafak Pazar Eki'nin 300. sayısı için planladığımız o söyleşi, Murat Bey'in yoğunluğu nedeniyle ancak önceki gün Nevşehir seyahatimiz sırasında gerçekleşebildi. Yıldız Holding tarafından desteklenen Çocuklar İçin Futbol Projesi'nin Nevşehir'de sürdürülen Futbol Köyü'nü Murat Bey'le birlikte ziyaret ettik. Gazetelerin ekonomi servislerinden meslektaşlarımızın da aralarında olduğu bir grup gazeteciyle birlikte yaptığımız seyahat sırasında Murat Ülker'le dostane bir muhabbet gerçekleştirme fırsatı bulduk.

Okuyacağınız söyleşinin sorularının bir kısmında geziye eşlik eden meslektaşlarımın katkısı olduğunu hatırlatmayı bir görev biliyorum. Ekonomi alanındaki meslektaşlarım, uzmanlıkları nispetince başka sorular da sordu. Kendilerine saygı göstermek adına ekonomi kısmına mümkün olduğunca girmeden, Murat Ülker'i daha yakından tanımanızı sağlayacak bir söyleşi ortaya çıkmasını istedim. Öte yandan bugüne kadar neredeyse hiç medya önüne çıkmayan Murat Ülker'in hayattan aldığı keyfi kıskandım. Murat Bey'in bu lezzeti sahip olduğu servetten değil, o servetin anlamsızlığını keşfederek aldığını düşünüyorum. İşte en yalın haliyle Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker...

Sabri Bey Beşiktaşlıydı, Siz Fenerbahçelisiniz. Sizi kim Fenerli yaptı?

Büyük dayım Fenerbahçeliydi. Onun yüzünden Fenerli oldum.

Çocuklarınız hangi takımlı?

Büyük oğlum Yahya Fenerbahçeli. İkizlerden biri Galatasaraylı. Galatasaray'ın renklerini çok sevdiğini söylüyor. Diğeri Beşiktaşlı gibi. Ona bir Beşiktaş forması hediye etmişler. Epeyce sahiplenmiş görünüyordu. Galiba benim hatırıma Fenerliyiz diyorlar.

Bir Fenerbahçeli ve Fenerbahçe'nin sponsoru olarak şike olaylarına nasıl baktınız?

 Bu sadece sponsor problemi değil, memleketin problemi. Şike konuşuluyor, herkes bir şey söylüyor. Mahkemeler bitmeden hükümler veriliyor. Ne oluyor ki, problem oluyor toplumda. Birincisi 'futbol bile böyle olmuşsa geri kalanını sen düşün' diyor toplum. Böyle bir konuda bu derece birbirimizi yemenin ne anlamı var? Neticede bir top. İkincisi, 'Burada bile bu derece kamplaşabiliyorsak nerede uzlaşacağız?' Bu kadar taraftar olmamak lazım. Haktan yana taraf olmak lazım.

FB YÖNETİMİNİ DÜŞÜNMÜYORUM

 Dava Yargıtay'da, ne diyorsunuz?

 Her şeyden önce sabır diliyorum. Beni mahkemeye verdiklerinde bile kendime sabır tavsiye ediyorum. Mahkemelerden ne sonuç çıkacağını kestiremiyorsunuz. Çünkü farklı yorumlanabiliyor.

Fenerbahçe yönetiminde yer almayı düşünüyor musunuz?

 Düşünmüyorum. Çünkü ben o işten anlamam. Ben bisküvi yapmayı biliyorum. Seyirci ve sponsor olarak kalmak bana yeter.

 Ferit Şahenk Fenerbahçe'ye Sow'u aldı. Siz de bir futbolcu almayı düşünür müsünüz?

Daha önce denedik, bu bizi mutlu etmedi.

 Delgado için destek olmuştunuz...

 Sabri Bey'in isteğiyle yapmıştık. Babamı da eski bakanlardan Ali Doğan Bey ikna etmişti. Ancak Delgado gol attığında bana aferin diyorlardı. Gol atamayınca küfrediyorlardı. Ne alakası var anlamıyorum. Biz sadece parasını vermişiz. Bu yüzden sıcak bakmıyorum.

Medyaya girmeyi düşünüyordunuz...

 Geçtik o dönemi. Planlarımız arasında artık yok. Bir dönem görüşmelerimiz olmuştu.

Sabri Bey'in faaliyet alanından şaşmama prensibi vardı. Prensibe uyacak mısınız?

 Ülker markasıyla yer almıyoruz ancak ortaklıklarımız var. Girişim sermayesi şirketimiz Gözde üzerinden yatırımlara girebiliriz. Tabii ki girdiğimiz yatırımların hiç bir yerinde Ülker yazmaması kaydıyla.

Konut sektörü size cazip gelmiyor mu?

 Ben konuttan anlamam. Bilmediğim işe de girmem.

Ekonomiyi nasıl görüyorsunuz?

 Ekonominin gidişatından memnunuz. En çok da ekonomiyi yönetenlerin göstergeler normalken bile endişeli olması güven veriyor.

Avrupa'da kriz ortamı var...

Evet, ancak bizi çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Bizi bugüne kadar Avrupa Birliği'ne almadıkları için de teşekkür etmek lazım.

Yatırım kararları alırken en çok neye dikkat ediyorsunuz?

 Her zaman hesaplanabilir ve katlanılabilir riskler aldık. En kötü senaryoyu göze almadığımız bir yatırıma girmeyiz.

Kitaplarla aranız nasıl?

 Vakit buldukça okumaya çalışıyoruz. Son dönemde okuduklarım arasında Steve Jobs'un hayat hikayesi, Thomas Friedman ve Global İnovasyon Başkanımız Bilal Kaafarani'nin Sürüden Ayrılmak isimli kitaplarını sayabilirim. Ayrıca Kale Grubu'nun kurucusu Sadık Özgür ve Uşak Şeker Fabrikası'nın kurucusu Nuri Şeker'in biyografilerini de okuduklarım arasında. En son Prof. Oded Shenkar'in imovasyonu anlattığı CopyCats'i (Taklitçiler) okudum. Yakın bir dönemde İbn-i Hacer'in ahkam hadisler kitabı olan Büluğ-ul Meram'ını bitirdim. Bir süredir Muhyiddin İbn-i Arabi'nin Ekrem Demirli Bey'in tercüme ettiği 17 ciltlik Fütuhat-ı Mekkiye'sini okumaya başladım.

İBN-İ ARABİ MODERN RESİM GİBİ

İbn-i Arabi'ye yönlendiren nedir?

 İbn-i Arabi'yi hep merak ediyordum. Kendisini en enteresan yönü nedir biliyor musunuz? Endülüs'te doğmuştur. Suriye'de gömülüdür. Yani bütün bu toprakların hepsi Endülüs'ten Kuzey Afrika, Türkiye ve Arap Yarımadası'na kadar hepsi bir toprakken, hepsinin ortak bir kültürü meydana getirdiği bir dönemde doğmuş, bütün buralarda yaşamış ve ölmüş bir adam. O yüzden kitapları değerli benim için.

 Ne buldunuz İbn-i Arabi'de?

 Aklınızın almayacağı her şey var. Modern resim gibi bir şey. Modern resim ile İbn-i Arabi'nin düşüncesi arasında bir benzerlik var. İbn-i Arabi, tüm düşüncelerini, bildiklerini ve gördüklerini başka türlü söyleyebilen bir insan. Modern resim de öyle. İnsanların farklı şeyler görebildiği, düşünebildiği söyleyebildiği bir sanat modern resim. O yüzden birbirine benziyor. Tekdüzeliğe, kolay anlaşılmaya aykırılıkları birbirine benziyor.

Burhan Doğançay'ı destekliyorsunuz. Bunları Doğançay'ın eserlerinde daha fazla mı görüyorsunuz?

 Hayır. Ama gördüğüm başkaları var. İsmini hatırlayamadığım başka pek çok sanatçı var. Mesela bende bir düğün tablosu var. Epeyce bir süre odamda asılı durdu ama üzerinde düğünle alakalı hiç bir şey yoktu.

SEFİL BİR HAYAT İÇİNDEYİZ

 Hayatınıza yansıyan bir yanı var mı bu bakışın?

 Ne işe yarıyor biliyor musunuz? Ticari bir faydası var. Tüketicilerin aynı malı, aynı ürünü, aynı hizmeti nasıl çok farklı görebildiğini anlayabiliyorsunuz. Farklı yaklaşımları, farklı arzuları, farklı mülahazaları, temennileri olduğunu gösteriyor. Bir ürün üretiyorsunuz, çok iyi olduğunu düşünüyorsunuz, sunuyorsunuz, ilgi gösterenler de oluyor. Ama birisi de geliyor ve çok kötü diyor. Ve sonuç olarak o da haklı. Bunu öğreniyorsunuz, toleransı öğreniyorsunuz. Ben İbn-i Arabi'den de modern resimden de bunu öğreniyorum.

Bu hayat size başka neyi öğretti?

Benim hayat felsefem: Ölüversem...

Ne demek bu?

Hayatta sadece nefes almaktan başka anlamlı bir şeyler yapmıyorsanız yaşamanın manası yok ki. İşte görüyorsunuz Miserable Life (Sefil bir yaşam). Uyanırsın, uykun gelir, uyursun uyanırsın, açsın yersin, toksundur, yine acıkırsın, su içersin, kanamazsın... Sefil bir hayat içindeyiz.

Sizi böyle düşündüren şey, dünyada sahip olunabilecek her şeye sahip olmanız mı? Ulaşamadığınız, imkansız olan bir şey yok mu sizin için?

 Var. Mesela yarın işe gitmemek.

Bu niçin imkansız?

 Çünkü iş, hayatımızı kuşatmış durumda.

Sabri Bey'den daha erken bir yaşta işleri bırakacaksınız diyebilir miyiz?

 Ben hayatım boyunca tatil yapmadım hiç. Hafta sonuna bir gün ilave ederim. O benim tatilimdir. Yani bir şey yapmadan duramam. Bir şey yapmam lazım.

Hayatı neden sefil buluyorsunuz? Sizi mutlu eden bir şey yok mu?

 Hayatı sefilleştiren şey, mutlu olacağımız bir şey bulamamak değil. Ancak neticede bir sonu yok. Yani neye kavuşursanız kavuşun bir şekilde bitiyor ve yeni bir heves başlıyor. Sefil olan bu. Eskiler buna 'Denii' derlerdi. Yani sefillik.

Bu tekdüzeliği kırmak için neler yapıyorsunuz?

 Hiç bir şey yapamıyoruz, çünkü henüz ölmedim. Yaşadığımız sürece bu tekdüzeliğe mecburuz. (Ülker Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker'e dönerek, 'Bana bir şinorkel, boğuluyorum' diyor. )

 Sizi boğulmaktan kurtaracak sorular soralım o zaman. Şiirle aranız nasıl?

 Ben ince bir adam değilim. Anlamam şiirden. Benim güzel şiir dediklerime arkadaşlarım bu şiir bile değil diyorlar.

Yatmayı bilmeyen kalkmayı bilmez

 Sabri Bey'in hayatınıza düstur edindiğiniz tavsiyeleri nelerdir?

 Babamın iş hayatımızı şekillendiren pek çok tevsiyesi oldu tabii. Toplantıyı uzatmazdı, hiçbir randevusuna geç kalmazdı, sabah erkenden kalkıp işçiler gelmeden fabrikada olmayı çok önemserdi. 'Yatmayı bilmeyen kalkmayı bilmez' derdi. Onu görmeye gelenleri bekletmeyi sevmezdi. Anadolu'dan gelen bakkalı, esnafı toplantıda bile olsa çıkar karşılar ve dinlerdi. Mütevazı olmak onun için çok çok önemliydi. Kazandığını işe yatırmamızı tavsiye ederdi. Kendisi hep böyle yaptı ve bize de tavsiyesi bunlar oldu. Biz de riayet ediyoruz.

Sabri Bey, sizi kariyer tercihleriniz konusunda yönlendirdi mi?

Benim doktor olmamı istiyordu. Kendinle birlikte heryere götürebileceğin bir meslek diyordu. Düşünmem için süre verdi. Sonucunda doktorluğun riskli olması ve çok uzun bir süre okumayı gerektirmesi nedeniyle vazgeçtim. Bir de hata yapma şansınız yok doktorlukta. Hatanız bir insanın canına mal olabilir. Elektroniğe ve mühendisliğe çok meraklıydım ancak okulun zorluğu beni vazgeçirdi. Ben de işletme okudum. Bir de işletmeci en kötü ihtimalle bir şirketi batırır. Onu da yeniden kurarsın.

Galip olan sadece Allah'tır

 İbn-i Arabi'den bahsederken Endülüs'teki El Hamra Sarayı'nda gördüğü bir manzarayı da aktaran Murat Ülker, 'Katolikler sarayı aldıktan sonra saraydaki İslam'a ait her şeyi silmişler, sadece bir figür olarak 'Ve la galibe illallah' (Galip olan sadece Allah'tır) yazısı duruyor. Gülmüştüm bu duruma' diyor.

Recep Yeter/Yeni Şafak

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde