İş dünyası seçime rağmen ekonomide iyimser

İş dünyası seçime rağmen ekonomide iyimser

İSO Başkanı Tanıl Küçük, 2010 yılının Türk sanayicisi açısından parlak bir yıl olduğunu söyledi

İş dünyası seçime rağmen ekonomide iyimser
16px
24px
17.02.2011 11:08
ABONE OLgoogle

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, sanayicilerin bu yılın ilk yarısına ilişkin beklentilerinin, gerçekleşecek seçimlere karşın iş dünyasının ekonomi ve istikrar noktasında endişe taşımadığını gösterdiğini ifade etti. 

     Küçük, İSO Ekonomik Durum Tespit Anketi'nin açıklandığı toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlarken, geçen yılki gerçekleşmelere göre sanayicilerin bu yılın ilk yarısı için daha yüksek beklentilere sahip olduğunu ifade etti. 

     Bir gazetecinin, ''Seçime karşın iş dünyası, siyasi olarak ekonomik ve istikrar noktasında bir endişe taşıyor mu?'' sorusu üzerine Küçük, şu görüşleri dile getirdi: 

     ''Ankete göre beklentilerin yüksekliği böyle bir endişenin olmadığını gösteriyor. İSO olarak hep şunu ifade etme gerekliliği görüyoruz; esas olan 2010'da elde edilen başarının artarak devam edebilmesi ve kalıcı hale gelmesi. 2010'daki bu başarıda sanayicimizin adeta imzası, özverisi var. Dolayısıyla sanayimizin önündeki engeller kaldırılırsa, sanayimizin bu gayreti özellikle seçim öncesi gerçekleşebilecek mikro reformlarla desteklenirse ve daha sonra makro reformla desteklenirse biz inanıyoruz ki 2011 yılında, ivme beklenenin üzerinde çıkabilir.'' 

     Küçük, Hükümetin son dönemde aldığı önlemlere karşın beklentilerin yüksekliğine ilişkin soru üzerine de, anketin yapıldığı tarihte bu adımların, özellikle Merkez Bankası tarafından daha atılmadığını hatırlatarak, ''Seçim yılının olması esasında bir anlamda beklentileri yükseltiyor. Özellikle iç piyasaya yönelik tüketim açısından... İhracatta da bir yükselme beklentisi var'' dedi. 

     Tecrübelerinin beklentilerin gerçekleşmelerin hep oldukça üzerinde bulunduğunu gösterdiğini kaydeden Küçük, sanayicilerin bu yılın ilk yarısı için istihdamda bir iyileşme olacağı beklentisi içinde bulunduğunu söyledi. 

     Finansman darboğazı içindeki firmalardaki artışa ilişkin, burada en çok göze çarpan sonucun girdi-çıktı oranlarının yüksekliği olduğuna dikkati çeken Küçük, Türkiye'nin öncelikli sorunlarının arasında işsizliğin ilk sırada geldiğini ifade etti.

ANKETE GÖRE İŞDÜNYASI DAHA OLUMLU

İstanbul Sanayi Odasının (İSO) Ekonomik Durum Tespit Anketi'ne göre, işletmeler, bu yılın ilk yarısının tüm göstergelerde 2010 yılı ikinci yarıya göre daha olumlu geçmesini bekliyor.

     Özel sektör imalat sanayinin içinde bulunduğu koşulları, sorunları, beklenti ve öngörülerini tespit edebilmek, çözüm önerileri geliştirebilmek amacıyla İSO üyeleri arasında gerçekleştirilen anketin 2010 yılı ikinci 6 ayını kapsayan sonuçları ile 2011 beklentileri, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük tarafından basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

     Ankete göre, işletmelerin, 2011 yılı ilk yarıya yönelik beklentileri oldukça iyimser. İşletmeler, bu yılın ilk yarısının tüm göstergelerde 2010 yılı ikinci yarıya göre daha olumlu geçmesini bekliyor. 2011 ilk yarıda, üretimlerinde daralma bekleyen işletmelerin oranı yüzde 8,1, iç satışlarında daralma bekleyen işletmelerin oranı yüzde 9, dış satışlarında daralma bekleyen işletmelerin oranı yüzde 10,2, yeni siparişlerinde daralma bekleyen işletmelerin oranı da yüzde 8,4, istihdamlarında daralma bekleyen işletmelerin oranı ise yüzde 6,7 oldu. Tüm göstergelerde daralma bekleyen işletmelerin oranı ortalama olarak yüzde 8,5 civarında seyretti.

     Ankette yer alan endeksler 0 ile 200 arasında değerler alıyor. Endeksin 100'den büyük olması olumlu, 100'den küçük olması ise olumsuz gelişmeye işaret ediyor.
    
     ÜRETİM ENDEKSİ
    
     Krizin en ağır olarak hissedildiği 2008 ikinci ve 2009 ilk yarıda son derece düşük değerler alan üretim endeksi, ekonomideki toparlanmaya paralel olarak 2010 ilk yarıda 130,4'e, ikinci yarıda ise 135,6'ya kadar yükseldi. 2010 ikinci yarıda üretim endeksi küçük ölçeklilerde 129,2, ortalarda 141,3 ve büyüklerde de 137,5 oldu. 2011 yılı ilk yarısı için üretim beklenti endeksi 155 olurken, bu değer işletmelerin büyük bölümünün bu yılın ilk yarısında üretimde daha iyimser beklentilere sahip olduklarını gösterdi. Ölçekler itibarıyla bakıldığında 2011 ilk yarı için üretim endeksi beklenti değerinin küçüklerde 153,3, ortalarda 154,5 ve büyüklerde ise 160,2 ile 2010 ikinci yarı gerçekleşmelerinin epeyce üzerinde oldu. Söz konusu tablo, ölçek büyüdükçe iyimserliğin de arttığını gösterdi.

     Üretim endeksi gibi iç satışlar endeksi de kriz dönemindeki düşük değerlerinden sonra 2010 ilk yarıda 128,8'e, 2010 ikinci yarıda ise 134,7'ye yükseldi. Ölçeklere bakıldığında 2010 ikinci yarıda küçüklerde 129, ortalarda 138,3 ve büyüklerde de 140,7 seviyelerinde gerçekleşti. 2011 ilk yarı için iç satışlar beklenti endeksi 151,7 oldu. Küçük ölçeklilerde 155,1 olan iç satışlar beklenti endeksi, ortalarda 144,2, büyüklerde de 160,5 ile oldukça olumlu. Üretimde olduğu gibi iç satışlarda da büyük ölçekli işletmelerin beklentisi diğer ölçeklere kıyasla daha olumlu çıktı.

     Genelde Türkiye dış ticaretindeki trende göre hareket eden dış satışlar endeksi, dış ticaretin hareketlenmeye başladığı 2009 ikinci yarı ile birlikte çıkışa geçmişti. 2009 ilk yarıda 73,2 ile düşük bir seviyede olan dış satışlar endeksi, 2009 ikinci yarıda 109,5'e, 2010 ilk yarıda 118,6'ya, 2010 ikinci yarıda ise 124,9'a yükseldi. Ölçekler bazında ise 2010 ikinci yarı dış satışlar endeksi küçüklerde 109,3, ortalarda 129,5 ve büyüklerde de 148,1 ile 100 değerinin oldukça üstünde gerçekleşti.

     2011 ilk yarı beklentileri dış satışlarda da olumlu. Toplam işletmelerde dış satışlar beklenti endeks değeri 149,3 oldu. Ölçekler itibarıyla bakıldığında dış satışlar beklenti endeksinin küçüklerde 148,5, ortalarda 148,1 ve büyüklerde de 153,8 olarak gerçekleşti. Büyük ölçekli işletmeler, küçük ve orta ölçeklilere göre daha iyimser bir tablo ortaya koydu.

     2009 ilk yarıdaki krizle birlikte 68,1 gibi düşük bir seviyeye gerileyen yeni siparişler endeksi, 2009 ikinci yarıda 111,8, 2010 ilk yarıda 126,3, 2010 ikinci yarıda ise 130,9 gibi oldukça yüksek bir seviyeye yükseldi. 2010 ikinci yarıda, yeni siparişler endeksi küçük ölçekli işletmelerde 126,3, ortalarda 130,5 ve büyüklerde de 143,2 oldu. Orta ölçekliler hariç diğer ölçeklerde 2010 ikinci yarı yeni sipariş endeks değerleri, 2010 ilk yarıya göre daha yüksek. 2011 ilk yarı için toplam işletmelerde, yeni siparişler beklenti endeksi değeri 156,4 oldu. Ölçekler bazında ise beklenti endeksi küçüklerde 157,8, ortalarda 151,3, büyüklerde ise 164,7 olarak gerçekleşirken, yeni siparişlerde en iyimser beklentiler büyük ölçekli işletmelere ait.

     Kriz esnasında oldukça düşük seviyelerde gerçekleşen istihdam endeksi, 2010 ilk yarıda 123,7'ye yükseldi, 2010 ikinci yarıda ise 122,1'e geriledi. 2010 ikinci yarıda elde edilen 122,1'lik endeks değeri, anketin yapılmaya başlandığı 1998 yılından beri elde edilen ikinci en yüksek değer oldu. Ölçekler bazında istihdam endeksinin en yüksek olduğu grup 127,6 ile orta ölçekliler olarak gerçekleşti. Küçüklerde 115,2 olan endeks değeri, büyük ölçeklilerde ise 125,9 oldu. 2011 ilk yarıya yönelik istihdam beklenti endeksi 137,6. Ölçeklere bakıldığında, istihdam beklenti endeksi küçüklerde ve ortalarda 135,2, büyüklerde 148,8 oldu. İstihdamda da en olumlu beklenti büyük ölçekli işletmelerde gerçekleşti.
    
     MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERE YÖNELİK BEKLENTİLER
    
     Çalışmaya katılan işletmelerin 2011 yılı GSYH büyüme hızı beklentisi yüzde 5,5 oldu. Bu oran, ekonomik programda öngörülen yüzde 4,5'lik büyüme hedefinin üzerinde bulunuyor.

     İşletmelerin 2011 ÜFE ve TÜFE tahmini ortalaması yüzde 6,9 ile aynı. ÜFE tahmini 2010 yılı gerçekleşmesinden daha düşük olmasına karşın, TÜFE tahmini 2011 ekonomik programında yüzde 5,3 olarak öngörülen tahminin üzerinde.
     2011 yılında çalışmaya katılan işletmeler kurlar da az da olsa bir artış bekliyor. 2011 yıl sonu ABD doları kur tahmini 1,61 TL, avro kur tahmini 2,10 TL oldu. İşletmelerin bu tahminleri, 2010 Aralık TCMB döviz alış kuru 1,50 TL'ler düzeyinde olan ABD dolarına göre, TL'nin 2011 yıl sonuna kadar yüzde 7 düzeyinde değer yitireceği beklentisini ortaya koyarken, avro kurunda önemli bir değişim beklemediklerini gösterdi.

ANKETTE, FAİZ ORANLARINDAKİ GERİLEMEYE KARŞIN FİNANSMAN DARBOĞAZINDA OLAN İŞLETMELER ORANININ HALA YÜZDE 50'LERİN ÜZERİNDE SEYRETTİĞİ BELİRTİLDİ

Ekonomik Durum Tespit Anketi'nde, faiz oranlarındaki gerilemeye karşın finansman darboğazında olan işletmeler oranının hala yüzde 50'lerin üzerinde seyrettiği belirtildi. 

     Çalışma kapsamında, 2010 yılının ikinci yarısında üretim, iç satış, dış satış ve yeni siparişlerde azalış bildiren işletmelerin oranı ilk yarıya göre daha düşük oldu. İstihdamda ise bir önceki döneme göre küçük bir farkla da olsa azalış bildiren işletmelerin oranı arttı. Üretimde azalış gerçekleştiğini bildiren işletmelerin oranı 2010'un ilk yarısında yüzde 21,4 iken, ikinci yarıda bu oran yüzde 19,5'e geriledi.
     2010'un ilk yarısından ikinci yarıya iç satışlarının azaldığını bildiren işletmelerin oranı yüzde 21,7'den yüzde 18,8'e, dış satışlarının azaldığını bildiren işletmelerin oranı yüzde 26,1'den yüzde 23,7'ye, yeni siparişlerinin azaldığını bildiren işletmelerin oranı ise yüzde 19,2'den yüzde 17,3'e düştü. Buna karşın istihdamlarının azaldığını bildiren işletmelerin oranı 2010'un ilk yarısından ikinci yarıya 0,8 puanlık artışla yüzde 16,8'den yüzde 17,6'ya yükseldi. 

     Dönemler arası karşılaştırmada kullanılan 5 temel göstergeye dayalı olarak hesaplanan ''İSO Sanayi Gelişim Endeksi'', en yüksek değerine 130,5 ile 2004 yılı ilk yarısında çıkarken, en düşük değer 60,9 ile kriz yılı 2001'in ilk yarısında görüldü. 2008'in ikinci ve 2009'un ilk yarılarında oldukça düşük seviyelerde olan endeks değeri, 2009'un ikinci yarısında 112,6'ya, 2010'un ilk yarısında 125,6'ya ve ikinci yarısında da 129,7'ye yükseldi. Endekste 2011 yılının ilk yarısına yönelik endeks beklenti değeri ise 150 ile oldukça yüksek. Beklenti yüksek olsa da çalışmada hakim eğilim olarak gerçekleşmeler genellikle beklentilerin altında kalıyor. Ankete göre, bu yılın ilk yarısında da gerçekleşmenin bu beklenti değerinin altında kalması büyük olasılık taşıyor. 

     Anket kapsamında çalışmaya katılan işletmelerin ortalama kapasite kullanım oranları, ''tartısız kapasite kullanımı'' yöntemine göre hesaplanıyor. Bu yöntemde işletmelerin üretim büyüklüğü dikkate alınmaksızın kapasite kullanım oranlarının ortalaması alınıyor. 2009'un yılı ilk ve ikinci yarılarında işletmelerde ortalama tartısız kapasite kullanım oranları yüzde 58,3 ve yüzde 62,3 olarak gerçekleşirken, 2010 yılının ilk yarısında yüzde 63,8'e, ikinci yarısında ise yüzde 66,3'e yükseldi. 

     Ortalama kapasite kullanım oranı ölçekler bazında incelendiğinde ölçek büyüdükçe oranın da arttığı görüldü. 2010'un ikinci yarısında küçük ölçekli işletmelerde ortalama kapasite kullanım oranı yüzde 61,1 iken, orta ölçeklilerde yüzde 68,2, büyük ölçeklilerde ise yüzde 75,1 oldu. Tüm ölçek gruplarında kapasite kullanım oranları bir önceki döneme göre artış eğilimi gösterdi. Nispi artışa karşın kapasite kullanım oranlarının düzeyi, tüm ölçeklerde oldukça yüksek oranlarda atıl kapasitenin varlığına işaret ediyor.
     Çalışma kapsamında ihracat yapan işletmeler oranı 1998-2001 yılları arasında ortalama olarak yüzde 66,1 düzeyinde iken, bu oran 2002-2009 yılları arasında yüzde 75,8'e kadar yükseldi. 2010 ilk yarıda yüzde 76,9 olan ihracat yapan işletmeler oranı, ikinci yarıda yüzde 78'e çıktı. Bu durumun, sanayicinin dış pazarlardaki arayışını göstermesi açısından önemli olduğu belirtildi.
     İhracat yapan işletmeler oranı ölçekler itibarıyla incelendiğinde 2010'un ikinci yarısında çalışmaya katılan büyük ölçekli işletmelerin yüzde 85,7'sinin, orta ölçekli işletmelerin yüzde 84,7'sinin ve küçük ölçekli işletmelerin de yüzde 68,9'unun ihracat yapabildikleri görüldü. 
     
     KARLILIKTAKİ GELİŞMELER
     
     Ankete göre, 2010'un ikinci yarısında ankete katılan işletmelerin yüzde 27'si bir önceki yılın aynı dönemine göre daha fazla kar ettiklerini belirtti. 2010'un ilk yarısında ise bu oran yüzde 31,1 olmuştu. İki yarı arasındaki farklılık, 2009'un ilk yarısının karlılık açısından son derece olumsuz bir dönem olmasıyla ilgili baz etkisinden kaynaklandı.
     Geçen yılın aynı dönemine göre karları azalan işletmeler oranı 2010'un ilk yarısında yüzde 30,3 olurken, ikinci yarıda yüzde 34,8'e yükseldi. Burada da baz etkisi söz konusu oldu. 2010'un ikinci yarısında önceki yılın aynı dönemine göre karlılığının azaldığını veya zarar ettiğini belirten işletmelerin oranı ise yüzde 41,2 olarak gerçekleşti. 2010 yılının ilk yarısındaki yüzde 41,3'e göre 0,1 puanlık bir iyileşme söz konusu. 2010'un ikinci yarısında ilk yarıya göre nispi bir olumsuzluk söz konusu olsa da, 2009 verilerine göre de nispi bir iyileşme gerçekleşti. Ankete yanıt verenlerin yüzde 41,2 gibi büyük bir bölümünün karlarının geçen yılın altında olduğunu ya da zarar ettiklerini belirtmesi, işletmelerin halen küçümsenemeyecek bir kaynak sıkıntısı içinde olduğunu ortaya koydu. 

     2010'un ilk yarısında yüzde 69,9 olan satış hedefi gerçekleşme oranı, 2010'un ikinci yarısında yüzde 72,8'e çıktı. Satış hedefi gerçekleşme oranı, tüm ölçeklerde bir önceki döneme göre iyileşti.
     Ankete göre, kriz dönemlerinde bozulan finansal dengeler nedeniyle vadeli işlemler karşılığı verilen çek ve senetlerin karşılıksız çıkma ve protesto olma olasılıkları artıyor. 2009'un ilk yarısında yüzde 71 olan karşılıksız çek ve protestolu senetle karşılaşan işletmeler oranı, aynı yılın yarısında yüzde 77,9 gibi çok yüksek bir düzeye çıktı. 1998 yılından bu yana en yüksek karşılıksız çek ve protestolu senet oranı ile karşılaşılan 2009'un ikinci yarısını takiben, ekonomideki nispi toparlanmayla birlikte söz konusu oran 2010'un ilk yarısında yüzde 49,1'e, ikinci yarısında yüzde 45,9'a geriledi. 

     Karşılıksız çek ve protestolu senetlerle karşılaşan işletmeler oranı azalırken, karşılıksız çek ve protestolu senetlerin satışlara oranı da düştü. Krizin başlangıcı olan 2008'in ikinci yarısında, karşılıksız çek ve protestolu senetlerin satışlara oranı yüzde 7,7 gibi oldukça yüksek bir seviyede iken, bu oran, büyük bir düşüşle 2010'un ilk yarısında yüzde 2,6'ya, ikinci yarısında ise yüzde 2,5'e geriledi. 
     
     FİNANSMAN DARBOĞAZINDA OLAN İŞLETMELER
     
     2001 sonrasında ekonomideki olumlu gelişmeler paralelinde yüzde 50'ler civarında seyreden finansman darboğazında olan işletmeler oranı, 2008'in ikinci yarısında yüzde 69,9'a çıktı. Bu dönemden sonra azalma trendine giren finansman darboğazı içinde olan işletmeler oranı, 2010'un ilk yarısında yüzde 52,3'e geriledi, ikinci yarıda ise yüzde 55,1'e yükseldi. Faiz oranlarındaki gerilemeye karşın finansman darboğazında olan işletmeler oranının hala yüzde 50'lerin üzerinde seyretmesinin dikkati çekici olduğu ifade edildi. 

     Ankete göre, 2010'un ikinci yarısında finansman sıkıntısı çeken işletmelerde kredi maliyetlerinin yüksekliği yüzde 41,8'lik payla ilk sıradaki sorun olurken, ikinci sırada yüzde 37,1'lik pay ile işletme sermayesi yetersizliği, üçüncü sırada ise yüzde 31,3 pay ile sektördeki teşviklerin azalışı sorunu geldi.
     Kriz döneminde nispeten azalan döviz ya da dövize endeksli kredi kullanımı, artış eğilimine girdi. Çalışmaya katılan işletmelerin yüzde 47,7'si toplam kredileri içinde döviz ya da dövize endeksli kredi bulunduğunu belirtirken, oran, ölçek büyüdükçe arttı. Küçük ölçekli işletmelerde yüzde 34,6 olan bu oran, orta ölçekli işletmelerde yüzde 54,9'a, büyük ölçekli işletmelerde ise yüzde 63,6'ya çıktı. 

     2010'un ikinci yarısında ankete yanıt veren işletmeler arasında kredi kullanan işletmelerin yüzde 45,6'sı, kullandıkları toplam krediler içinde döviz ya da dövize endeksli kredilerin oranının yüzde 70'den yüksek olduğunu belirtti. Bu oran, 2010'un ilk yarısındaki değerine göre 5,9 puan arttı. Döviz ve dövize endeksli krediler, büyük ölçekli işletmelerde daha yaygın ve yüksek oranda kullanılıyor. 2010 yılının ikinci yarısında büyük ölçekli işletmelerin yüzde 53,1'i kullandıkları krediler içinde döviz ya da dövize endeksli kredilerin payının yüzde 70'den yüksek olduğunu belirtirken, bu oran küçüklerde yüzde 37,1, ortalarda ise yüzde 47,9 ile daha düşük oldu. 
     
     BU YILIN İLK YARISINDA YURT İÇİ VE DIŞINDA YATIRIM YAPMAYI PLANLAYANLAR ARTTI
     
     Ankete göre, kriz, yatırım eğilimini son derece olumsuz etkiledi. 2010'un ikinci yarısında işletmelerin yüzde 50,2'si sabit sermaye yatırımı yapmadıklarını belirtirken, bu oran aynı yılın ilk yarısında yüzde 52,8 olarak gerçekleşmişti. Yatırım yapmadığını belirten işletmeler oranında 2010 ilk yarıda 1,4, ikinci yarıda ise 2,6 puanlık bir iyileşme söz konusu. 2010'un ikinci yarısında iyileşme hızı nispeten artsa da, yatırımlardaki artış hızının halen ihtiyaç duyulanın altında olduğu belirtildi. 

     Yurt içinde yatırım yapmayı planlayan işletmelerin oranı 2010'un ilk yarısında yüzde 39,5 iken, ikinci yarıda ise yüzde 39,8 olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk yarısı için beklenen oran ise yüzde 51,4 ile oldukça yüksek bir seviyeye çıktı. 2010'un ilk yarısında işletmelerin yüzde 9,6'sı yurt dışında yatırım yapmayı planladıklarını belirtirken, bu, ikinci yarıda yüzde 11,6'ya yükseldi. 2011'in ilk yarısı için beklenti ise yüzde 13,7 oldu. 

     Ankete göre, 2010'un ilk yarısında girdi/çıktı oranlarının arttığını belirten işletmelerin oranı yüzde 46,9 iken, azaldığını belirtenlerin oranı yüzde 11,7 olarak gerçekleşti. İkinci yarıda ise girdi/çıktı oranının arttığını belirtenlerin oranı yüzde 47,6'ya yükseldi, azaldığını belirtenlerin oranı da yüzde 14,9'a çıktı.
     2010'un ikinci yarısında işletmelerin yüzde 46,6'sı ürün kalitesini yükselttiklerini belirtti. Ankete katılan işletmelerin rekabet açısından karşılaştıkları en önemli sorunlar arasında ilk sırayı yüzde 15,3 pay ile kayıt dışı ekonomi ve bunun neden olduğu haksız rekabet ortamı alırken, ikinci sırada yüzde 13 ile ham madde maliyetlerinin yüksekliği, üçüncü sırada ise yüzde 9,7 ile enerji maliyetlerinin yüksekliği yer aldı. Söz konusu 3 sorun yüzde 38 gibi büyük bir ağırlığa sahip. Bu sorunların dışında karlılık oranlarının düşmesi, vergi oranlarının yüksekliği ve alacakların zamanında tahsil edilememesi gibi sorunlar da sıralamada ön plana çıktı. 
     
     TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI
     
     Türkiye'nin öncelikli sorunları arasında ise yüzde 22 ile işsizlik ilk sırada yer alıyor. İkinci sırada yüzde 9,5 ile kayıt dışı ekonomi ve bunun neden olduğu haksız rekabet ortamı, üçüncü sırada da yüzde 9,3 ile vergi oranlarının yüksekliği yer aldı. 

     2010'da sanayide yıllık üretim artışının yüzde 13,1 olduğu, böylece 2009'daki yüzde 9,9'luk küçülmenin telafi edildiği gibi artıya da geçildiği ifade edilen ankette, şu görüşlere yer verildi:
     ''Görünen o ki, 2010, sanayimizin de büyük katkısıyla kayıtlara yüzde 8 ve belki de daha yüksek oranda büyüme elde edilen parlak bir yıl olarak geçecektir. Krizin gölgesindeki 2 zor yılın ardından 2010'un başarıyla kapanması sevindirici ve moral verici bir gelişmedir ama bir o kadar önemlisi, aynı başarının 2011'de ve sonrasındaki yıllarda da tekrarlanabilmesidir. Hedefimiz bu olmalı ve elde edilen başarıda adeta imzası olan sanayimize, hak ettiği şekilde, artık daha fazla önem ve destek verilmelidir. 

     2010 yılında faiz oranlarındaki düşüşle birlikte finansman giderlerinin azalması, KOBİ'lere getirilen finansal destek paketi, kriz döneminde istihdam ve çalışma yaşamına ilişkin olarak getirilen teşvik ve düzenlemeler sanayimize yönelik olumlu gelişmeler arasındaydı. Bu nispeten olumlu gelişmelere karşın durum tespit anketimizdeki ilgili soruya verilen cevapların da ortaya koyduğu üzere kayıt dışı ekonomi, yüksek vergi yükü ve yüksek enerji maliyetleri gibi rekabet gücü ile ilgili temel alanlardaki sorun ve eksikler halen devam etmektedir. Sanayimiz, bu eksik ve sıkıntılara rağmen 2010'da göstergelerin de işaret ettiği üzere ekonomideki iyileşmenin ve büyümenin lokomotifi olmayı başarmıştır. 

     Neredeyse ilk 2 ayını geride bırakmak üzere olduğumuz 2011 ise bir seçim yılı. Biliyoruz ki seçim yıllarında siyaset, doğal olarak, daha da ön plana çıkmakta. Ancak unutmayalım ki Türkiye'nin üretim, yatırım, ihracat, rekabet gücü ve özellikle de istihdamla ilgili mesele ve sorunlarını ihmal etme veya erteleme lüksü yoktur. 2011, ekonomide elde edilen iyileşmenin devam etmesi ve kalıcı hale gelmesi, krize karşı mücadelede sağlanan başarı ile uluslararasında öne çıkan, yükselen Türkiye algısının iyi değerlendirebilmesi açısından kritik önemde bir yıldır. Böyle bir yılda yatırımı, üretimi, istihdamı destekleyecek adımların kesintisiz ve hızlanarak devam etmesi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Rekabet gücünü artıracak makro ve mikro reformlar seçimlere rağmen mutlaka gündeme gelmelidir. Sanayimiz küresel rekabet mücadelesine her zaman olduğu gibi devam etmenin gayreti içindedir. Gereken destek verildiği, yıllardır beklenen makro ve mikro reform alanlarına el atıldığı takdirde inanıyoruz ki, sanayimizin de katkısıyla ekonomideki toparlanma 2011'de öngörülenden daha yüksek bir ivme ile devam edecektir.'' 

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde