Garsonluktan girişimciliğe uzanan bir başarı öyküsü

Garsonluktan girişimciliğe uzanan bir başarı öyküsü

Dört garson ve iki aşçının, çalıştıkları lokantanın sahibiyle anlaşamamaları sonucu kendi işlerini kurma amacıyla başladıkları girişimcilik yolculuğu, bugün 70 kişiye istihdam sağlayan, ayda 600 bin lirayı aşan ciro getiren bir işletmeye dönüştü.

Garsonluktan girişimciliğe uzanan bir başarı öyküsü
16px
24px
09.08.2010 15:32
ABONE OLgoogle

 Altı mesai arkadaşının İzmir Birinci Kordon'da 5 yıl önce ''Kordonboyu Balık Pişiricisi'' adıyla açtıkları restoran, Çeşme, Karşıyaka ve Alsancak'ta olmak üzere dört şubeye ulaştı. 

     Kordonboyu Balık Pişiricisi'nin kurucu ortaklarından Metin Kütahyalı, ''başarı hikayeleri''ni anlatırken, altı arkadaş olarak daha önce aynı işletmede yaklaşık 5-6 sene birlikte çalıştıklarını, bu süreçte kendi iş yerlerini açma isteklerinin olduğunu dile getirdi. 

     Eski patronlarının şimdi ortaklarından biri olan garson arkadaşına söylediği bir söze kızarak hep birlikte işten ayrıldıklarını ve kendi işletmelerini açmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Kütahyalı, ''Kendi işimizi kurmayı istiyorduk. Ama doğru zamanı bekliyorduk. O gün geldiğinde de hep birlikte ayrıldık ve çok büyük olmayan bir lokanta açtık. 5 yıl gibi çok yoğun çalıştığımız bir sürecin sonunda da daha büyük bir yer daha açmaya karar verdik. Böylece Alsancak'ta iki, Karşıyaka ve Çeşme'de birer olmak üzere dört şubeye ulaştık. Bu süreçte sadece kendimizi düşünmedik hiç, bir istihdam yaratmayı hedefledik, bunu da başardık'' dedi. 

     Kütahyalı, dört şubede toplam 70 kişiye istihdam sağladıklarını, aylık 600-650 bin lira ciro elde ettiklerini söyledi. 

     İlk adımı atarken gerekli başlangıç sermayesini nasıl sağladıklarının sorulması üzerine Kütahyalı, ''Hepimiz ufak tefek birikimlerimizi koyduk, altınlarımızı, borsadaki paramızı bozdurduk, arabalarımızı sattık. Herkes varını yoğunu ortaya koymak zorunda kaldı. Hatta üzerine borçlandık. Borç yiğidin kamçısıdır dedik, çalıştık, borçlarımızı ödedik'' diye konuştu. 

     Kütahyalı, altı ortağın kendi aralarında topladığı ilk sermayenin 180 bin lirayı bulduğunu, ilk etapta açtıkları işletmenin 250 bin liraya mal olduğunu, daha sonra bu rakamın arttığını anlattı. 

     Açtıkları restoranın zamanla adını duyurmasıyla büyüme sürecine girdiklerini kaydeden Kütahyalı, ''Sunduğumuz lezzeti gören müşterilerimiz de bize destek verdi. Bizi garsonluk yaptığımız zaman da tanıyor, destek veriyorlardı, ama kendi iş yerimizi açtığımızda daha fazla destek oldular'' dedi.
     ''Sizi garsonluktan tanıyan müşterilerin, patron olduktan sonra tepkileri nasıl oldu?'' sorusuna Kütahyalı, ''Bizi hemen patron olarak görmediler. Biz eski hizmetimize devam ettik. Birden patron olduk deyip kenara çekilmedik. Hala bazı müşterilerimiz bizim hizmet etmemizden hoşlanıyor. Biz de severek yapıyoruz'' karşılığını verdi. 

     Metin Kütahyalı, yiyecek sektöründe hizmet veren işletmelerin kar oranının yüzde 50 olduğunu ifade ederek, bu karı, zamanla yeni yatırımlara dönüştürdüklerini bildirdi.
     Karı bütün ortaklara eşit bölüştürdüklerini aktaran Kütahyalı, çalışma sistemlerine ilişkin şu bilgileri verdi:
     ''Bizde herşey eşittir. Çok çalışan da az çalışan da eşit alır diyeceğim, ama bizde az çalışan da yok. Ekip olarak herkes emeğini ortaya koyar. Mesela bir aşçı arkadaşımız balık temizleme yapıyordu, hala o işe devam ediyor. Balık alımından temizlemesine kadar tüm süreci o yürütüyor. Her gün sabaha karşı saat 4:00 civarı hale gider. En güzel balıkları seçer. Saat 10:00 gibi balıklar temizlenmiş olarak şubelerimize ulaştırılır. Diğer ustamız ızgarada balık pişirmeye devam ediyor. Biz de müşterilerle ilgileniyoruz. Gerekirse arkadaşlarımızın yetişemediği yerde boş servisleri alıyoruz. Bu da müşterilerimizin çok hoşuna gidiyor'' şeklinde konuştu. 
     
     İŞİN SIRRI DETAYLARDA GİZLİ
     
     Kütahyalı, dört şubenin dışında bir imalathane de kurduklarını anlatan ''Bütün balıklar ve mezeler orada hazırlanıyor ve bu dört şubeye dağıtılıyor. Amacımız tüm şubelerde aynı kaliteyi, aynı lezzeti yakalayabilmek. Çiğ balık kokusu müşteriye rahatsızlık verir. Buna da önlem almış olduk. İmalathanemizde temizlenip restoranlarımıza getiriyoruz. Burada sadece pişirilme işlemi yapılıp müşteriye servisi yapılıyor'' dedi. 

     Tutulan bir balık lokantası haline gelmek için hangi işin sırrının ne olduğu şeklindeki soruya, Kütahyalı şu yanıtı verdi:
     ''Balık her yerde balıktır. Birinci püf noktası balığı güzel pişirmektir. Kalamar ızgaramız tutunmamızda en büyük etkenlerden biri oldu. İzmir'de böyle bir eksiklik vardı. Her yerde yapılmıyordu. Kalamar ve ahtapot ızgara bizim spesiyallerimiz oldu ve beğenildi. Balıktan sonra helva geleneğini sürdürdük. Biz buna farklı bir güzellik katarak fırında helvaya dönüştürdük. Sadece fırında helvamız için balık yemeye gelenler oldu. 

     Sebzeyi daha taze olması için semt pazarlarındaki köylülerden tek tek görerek, dokunarak alıyoruz. Kışın domatesin kötü olduğu zamanlarda bile çok taze cherry domates kullanıyoruz.'' 

    Kütahyalı, günde 150-200 kilo civarında balık ve bir kamyon sebze tüketimlerinin olduğunu bildirdi.
     Önümüzdeki dönemde İstanbul'da şube açmayı planladıklarını dile getiren Kütahyalı, ''Uygun zamanı bulduğumuzda İstanbul'da şube açacağız. Franchising sistemiyle değil, kendi şubelerimizi açarak büyüyeceğiz, kendi bünyemizde yetiştirdiğimiz elemanlarla büyümek istiyoruz'' dedi. 

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde