Ethem Sancak için 'suç örgütü' başvurusu

Ethem Sancak için 'suç örgütü' başvurusu

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Akşam Grubu sahibi Ethem Sancak hakkında 7 yıldan 27'şer yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Ethem Sancak için 'suç örgütü' başvurusu
16px
24px
25.02.2015 11:14
ABONE OLgoogle
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Akşam Grubu sahibi Ethem Sancak ile Akşam, Güneş ve Star gazetesi yöneticileri hakkında “suç işlemek için örgüt kurmak, hukuka aykırı suç isnadı, suç için anlaşma ve işlenmediğini bildiği halde sahte kanıt yaratarak suç uydurdukları” gerekçesiyle 7 yıldan 27'şer yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Umut Oran, geçen hafta havuz medyasında kendisi hakkında sistematik olarak yapılan karalama yayınlarına karşı iftira suçundan birçok suç duyurusunda bulunmuşken bugün yeni bir yola daha başvurdu.

Umut Oran, bugün Ethem Sancak hakkında Ankara Başsavcılığı'na ayrıca suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi. bugünkü suç duyurusunu kısa bir yazılı açıklama ile duyuran Umut Oran, “İktidarı elinde bulunduran muktedirler, Goebbels taktikleriyle ne kadar büyük yalan söylerse söylesin bu iftirayı atanlardan hesap soracağım. Ethem Sancak ve sahibi olduğu havuz gazetelerinin yöneticileri hakkında çete kurup, suç uydurdukları gerekçesiyle bugün suç duyurusunda bulundum. CHP Genel Merkezi de 30’u aşkın suç duyurusunda bulundu, ben de hem idari, hem adli her yoldan 18 ayrı girişimde bulundum. Bu işin peşini bırakmayacağız” dedi.

Ankara Başsavcılığı’na bugün yapılan suç duyurusu şöyle:

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
SUÇ
DUYURUSUNDA
BULUNAN                 :        Umut ORAN
                                         CHP İstanbul Milletvekili-TBMM
        
VEKİLLERİ                  : 

Av. Haluk PEKŞEN & Av. Evrim SANDAL
Av.Ayla PARLAK & Av.Koray ÖZYURT
Av. Ezgi PEKŞEN  & Av.Onur KESKİN
Av.Berna ABADAN & Av. Dorukcan DAVUTOĞLU 
Av.Çağrı DURAN
 
ŞİKAYET
EDİLENLER                :
1-Ethem SANCAK (Akşam Gazetesi İmtiyaz Sahibi)
2-Murat KELKİTLİOĞLU.Akşam Gazetesi Gen.Yay.Yön.
3-Onur DEMİRHİSAR Akşam Gazetesi Yazı İşl. Mdr.
4-Turgay GÜLER. Güneş Gazetesi Gen.Yay.Yönetmeni
5-Zafer POLAT Güneş Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
6-Murat SANCAK Star Medya Yayıncılık A.Ş.
7-Nuh ALBAYRAK Star Gazetesi Genel Yayın Yön.
8-Yücel KOÇ  Star Gazetesi Yayın Koordinatörü
9-Filiz GÜLER Star Gazetesi Yazı İşleri Müdürü.
 
SUÇ                               :         TCK m 267, TCK m 220, TCK m 316, TCK m 271
OLAYLAR             :       
Müvekkil Umut ORAN İstanbul Milletvekilidir. Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olan müvekkil aynı zamanda sosyalist, sosyal demokrat, demokrat sosyalist, ve işçi sınıfı partilerinin ortak olduğu bir ülkelerarası organizasyon olan Sosyalist Enternasyonal’in de Genel Başkan Yardımcısı’dır. 

Kısacası müvekkil yurt içinde ve uluslararası camianın tanıdığı ve bildiği saygın bir siyaset adamıdır. Erdemli bir yurttaş olmanın yanında milletvekillik görevini de yasaların sağladığı hak ve yetkiler içerisinde başarıyla yerine getirme çabasındadır.
Halen ülke geneline yayın yapan üç gazete; STAR, AKŞAM ve GÜNEŞ gazeteleri, 17 Şubat 2015 tarihinde her üç gazetede de aynı içerik ve başlıklarla esasında çok önceden planlanmış olan ve TCK’nın 267.nci maddesinde düzenlenmiş bulunan iftira suçunu oluşturan eylemler gerçekleştirmeye başlamış ve yasanın suç saydığı eylemleri sistematik olarak aynı içeriklerle sürdürmüşlerdir.

ÖZETLE; Sosyal paylaşım sitesi olarak bilinen Twitter üzerinde müvekkil Umut Oran’ın çeşitli yazışmalar yaptığı ve bu yazışmaları ile yasanın suç saydığı bir kısım planlamalar içerisinde olduğu, hatta Sayın Cumhurbaşkanı’ Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ı hedef alan bir “suikast” görüşmesinden de bilgi sahibi olduğu şeklinde elektronik yazışma örneği olduğu yazılan bir kısım fotoğraflar paylaşmıştır. Bahse konu iddialar hakkında elbette hiç tereddüt etmeden derhal Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunularak gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılması ve müsebbiplerinin yargı önünde hesap vermesi için gerekli başvurular yapılmıştır.

Ayrıca Türkiye İletişim Başkanlığı’na başvuruda bulunularak bahse konu yazışmaların; gerçekte var olup olmadığı, kim veya kimler arasında bu yazışmaların geçtiği, tüm detaylarıyla varsa elektronik kayıtların ortaya çıkarılarak müsebbipleri hakkında yasal yollara başvurulması gerektiği talep edilmiştir.

Gazete yazılarında bahsedilen hususlar toplumda büyük bir infial yaratacak nitelikte son derece ağırdır. Bu nitelikteki iddiaların hangi tespitlere dayalı olarak kamuoyuna duyurulduğunun tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarılması istenilmiştir.

OLAYLAR
1 - Ethem SANCAK adlı şahsın Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüttüğü basın grubu Türk Siyasal tarihine “havuz medyası” olarak geçmiştir. Bahse konu grubun müvekkile karşı kin ve garez içerisinde, gazetecilik etiğiyle bağdaşmayacak bir üslup ve tutum benimsediği açıktır. Şöyle ki; Ethem SANCAK adlı şahıs halen fiili olarak AKP teşkilatında görev yapmaktadır.
Müvekkil 03.10.2013 tarihli ve 32445 esas numaralı soru önergesiyle, “Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihazlar” olarak tanımlanan birleştirilmiş Yazarkasa ve Pos cihazlarının TÜBİTAK ve TSE’den alınan onayı konusunda adı geçen şahısın hakim ortağı olduğu şirketler grubuna haksız avantaj sağlandığı esasında yapılan işlemlerde adı geçen gruba açık bir haksız rekabet üstünlüğünün kamu eliyle sağlandığı sağlanan haksız kazancın yaklaşık 1 milyar 298 milyon dolar olduğu yönünde soru önergesi vermiştir.
Esasında bahse konu işlerin yürütülmesinde yaşanan gelişmeler iş ve işlemler son derece ciddi ve araştırılması gereken iddiaları ortaya koymaktadır. Nitekim müvekkilin başvurusu sonrası söz konusu işe ilişkin başkaca sağlayıcılara da üretim lisansı olanağı tanınmıştır.
Demokratik parlamenter sistemin işleyişinde milletvekilinin denetim yükümlülüğünü yerine getirirken yasanın öngördüğü “soru” önergesi en yaygın olarak kullanılan sistemdir.
- Yine adı geçen grubun TMSF bünyesine geçmiş olan ve halen çok önemli bir Savunma Sanayi projesini üstlenmiş olan BMC Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmasını satın almıştır. Bu satın alma işlemi de kamu oyunda son derece ciddi iddialar taşımaktadır.
Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada etkin ve saygın bir siyaset adamı olan müvekkilin yürütmekte olduğu, siyasi ve hukuki süreç bir yandan; Ethem Sancak ve arkadaşları için diğer yandan iktidar partisi için oldukça önemli bir aşamaya gelmiştir. Hal böyle olunca artık kamuoyunca da son derece bildik “MARUF VE MEŞHUR” yol ve yöntemlerle müvekkili de içerisine alan sözde gazete haberleri kamuoyuna servis edilmiştir.
Esasen tüm gerçekler son derece açıktır.  2009 yılından günümüze değin ülkenin hukuk sitemi üzerinden toplumsal baskı ve karalama kampanyaları yürütülmüştür. Anayasa Mahkemesince de birçok kez vurgulandığı üzere kişilerin anayasal hak ve özgürlüklerini yok sayan ve bu hak ve özgürlüklerin kullanılmasını ortadan kaldıran bir yürütme uygulaması giderek yerleşmiştir. Kamuoyunca çok iyi bilinen birçok davada sık sık benzer yöntemlere başvurulduğu çok iyi bilinmektedir. Bütün bu süreçlerin başlangıcında yalnızca isimler ve figürler değişmiş ancak yol ve yöntemler hiç değişmemiştir.
Tipik bir yöntem olarak uygulandığı üzere öncelikle kamuoyunda son derece büyük infial yaratacak bir senaryo üretilmekte sonra bu senaryoyu inandırıcı olmayı sağlayacak medyatik kamuoyu desteği devreye sokulmakta ve kamuoyu algısı yeterli olgunluğa ulaştırılınca da yargılama kurgusuyla kişiler ya da kurumlar “kumpas”a düşürülmektedir.
Kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen davada “Bilal Erdoğan’a suikast”, Kozmik Oda soruşturmasında; Başbakan Yardımcısı “Bülent Arınç’a suikast,” Balyoz davasında; “Camiyi bombalama”, ve bu olayda da “Sümeyye Erdoğan’a suikast” senaryosu üretilmiştir. Ancak bütün bu senaryoların yaklaşan seçim sürecinde muhalefet tarafından gündeme getirilmesi muhtemel başta 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturması olmak üzere birçok olumsuzlukları gündemden düşürebilmek ve yaklaşan seçimlere klasik bir AKP yöntemi olan “mağdur” senaryosuyla girmek olduğu çok açık olarak görülmektedir.
2007 yılı seçimleri sonrası Türkiye’de gelişen birçok hukuksuzluğun içerisinde basının özellikle kamuoyunu yanıltmak ve amaç suçun işlenmesinde aktif görev almak gibi bir tutum içerisinde olduğu açıktır. Yurttaşların Anayasal hakları yok sayılarak son derece fütursuzca iftira atılmakta, suç isnat edilebilmektedir.
TCK’nın “Adliye’ye karşı suçlar” başlığıyla düzenlenen 267’nci maddesi; “…basın ve yayın yoluyla, işlenmediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnad eden kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
TCK m 267/2 “Fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde ceza yarı oranında artırılır.”  düzenlemesini içermektedir.
Müvekkile atılı suçlamalar içerisinde olan her üç gazetenin aynı hakim ortaklara ait olduğu, yazım içeriklerinin birebir aynı olduğu ve tam bir eylem birlikteliği içerisinde hazırlanıp yayınlandığı açıkça görülmektedir. Çok açık olarak görülmektedir ki; amaç suçun işlenmesinde açık bir eylem birlikteliği söz konusudur.

 İFTİRA SUÇU SABİTTİR

Müvekkil Umut Oran’a yöneltilen suçlamaların tamamı gerçek dışı ve üretilmiş iftiralardan ibarettir. Tefrika halinde devam ettirilen iftiralar çok kısa süre içerisinde kamuoyunca derhal deşifre edilmiş ve sahteciliği hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmuştur.
Atılı suçlamaların çok açık birer iftira olduğunda hiçbir kuşku yoktur.
Şöyle ki;
1- Twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde mesajlaşma 140 yazı karakteriyle sınırlanmıştır. Bu karakter sayısını aşan bir mesajın atılması teknik olarak mümkün değildir. Nitekim firma ilgilileriyle yaptığımız görüşmede bu husus bir kez daha teyit edilmiştir. Ancak uydurulan suçlamada 151 harf ve boşluk karakterinden oluşan bir yazışma yer almaktadır. “EMRE USLU: Evet Hocaefendi onay verdi adam Türkiye’ye İstanbul’dan girecek korumalarından bir tane adamımız var sağlam o bize nerede olduğunu bildirecek bize zaten.” şeklinde 151 harf karakterinden oluşan yazı sahte olarak üretilmiştir.
2- İngilizce yazı dili ile programlanmış yazışma veri tabanında; Tarih için, İngilizce karşılığı olan “Date” kelimesi kullanılırken, uydurulmuş iftirada “HISTORY” kelimesi kullanılmıştır. Yine İngilizce de büyük harf İ olmamasına rağmen “TIME” kelimesi “TİME” olarak büyük harf “İ” ile yazılmıştır. Bir diğer teknik kusur ise tarih dizininde görülmektedir. Ay, gün, yıl şeklinde olması gereken dizin Türkiye’de kullanıldığı, gün, ay, yıl olarak görülmektedir.
3- Twitter sosyal paylaşım sitesinde birbirini takip etmeyenlerin DM (direk mesaj) yazışmaları yapılabilmesi teknik ve fiili olarak mümkün değildir. Oysa uydurulmuş haberde müvekkilin “fuatavni” ya da Emre Uslu adlı şahısla direk mesaj üzerinden yazıştığı iftirası üretilmiştir.
4- Sosyal paylaşım sitesinde “fuatavni” kullanıcı ismiyle çeşitli mesajlar paylaşan ve kamuoyunda “sosyal paylaşım fenomeni” olarak tanımlanan şahıs her kimse bu şahsın sözde müvekkille yazıştığı kullanıcı ismi Haziran 2014 tarihinde twitter hesabı açılarak kullanılmaya başlanılmıştır. Oysa müvekkile ilişkin uydurulan iftira suçu konusu yazışmaların ise Ocak 2014 (!)  tarihinde yapıldığı iddia edilmektedir. Yani gerçekte daha böyle bir kullanıcı twitter sosyal paylaşım sitesinde yokken sözde mesajlaşma olmuş gibi son derece akıl ve mantık dışı bir iftira üretilmiştir.
Esasında akla ve maddi gerçeğe aykırı iftira üretilerek insanların yaşamlarının karartılması konusunda fütursuzca suç delili üretildiği bilinen bir gerçektir. Yargı üzerinde oluşturulan baskı suçluların cezasız kalması kadar suç işleme cesaretini de artırmaktadır. 
Esasında bahse konu iddiaları ve üretilmiş iftiralara ilişkin çok sayıda sahtecilik tespiti mevcut olup buna ilişkin adli bilişim uzmanı raporunu da dilekçemiz ekinde sunmaktayız.
Kaldı ki yazı içeriğinde kullanılan dil ve üslup ise en az teknik saçmalıklar kadar çirkindir. 

SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜTLENME SUÇU SABİTTİR 

Aynı hakim ortaklık bünyesindeki gazetelerin tamamı tek bir ortak amaç suç için tam bir irade birliği içerisinde hareket etmişlerdir. Bahse konu uydurulmuş iddialar birçok farklı boyutlardan ibaret olup toplumda son derece ağır ve tehlikeli tahriklere yol açabileceği gibi Ana muhalefet partisini de zan altında bırakmaya yöneliktir. Esasen TCK’nın 316. maddesinde düzenlenmiş olan “Suç İçin Anlaşma” suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı ise yapılacak olan Savcılık soruşturması ile ortaya çıkacak bir husustur.
Suç işlemek amacıyla örgütlenme suçu çok failli bir suçtur. TCK’nun 220. maddesi suçun oluşması için Türkiye’nin imzalamış̧ olduğu “Sınır aşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş̧ Milletler Sözleşmesi hükümlerine uygun olarak, üç kişinin birlikteliğini yeterli görmüştür. 
Nitekim TCK’nun 220. maddesinde örgütün yapısının, sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması aranmıştır. Somut olayda örgütün yapısını, örgüt üyelerinin sayısal durumunun, kullandığı veya potansiyel olarak kullanacağı araçları amaç suçları işlemeye uygun ve elverişli olduğu ve kamu oyunda endişe, kaygı ve infial yarattığı açıktır. 
Yargıtay’ımızın verdiği kararlara göre de örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır.   Suçun oluşabilmesi için bir suç işlemek amacıyla oluşturulmuş basit bir birleşmeden ziyade, belirsiz sayıda amaç suçun işlenmesi amacıyla gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişkiye dayalı olarak meydana getirilmiş, sürekli bir birleşmenin bulunması gerektiği, zira örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya geldiği görülmektedir.
Bu suçun maddi unsurunu oluşturan hareket; örgütlenmek, kanunun ifadesiyle örgütü kurmak, yönetmek, üye olmaktır.
Genel olarak örgüt, ortak bir amaç veya işi gerçekleştirmek için kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik olarak tanımlanmaktadır.
Örgütten anlaşılması gereken, üç veya daha fazla kişiden oluşan, üyeler arasında emir-komuta ilişkisi ve hiyerarşi olan, organize ve disiplinli birliktir.
TCK’nun 220. maddesinde organize yapının varlığı örtülü (dolaylı) olarak öngörülmüştür. Buna göre örgüt yapısının sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekmektedir.   YCGK E. 2009/8-152K. 2009/245 T. 20.10.2009.Yargıtay 10. CD’nin 15.02.2006 tarih ve E. 2005/19703, K. 2006/2202; 16.03.2006 tarih ve E. 2006/565, K. 2006/3869; 30.03.2003 tarih ve E. 2006/1054, K. 2006/4780; 22.06.2006 tarih ve E. 2006/5542, K. 2006/8498 sayılı kararları,       
Yargıtay kararlarına baktığımızda örgütün tanımının şu şekilde yapıldığı görülmektedir: Örgütün varlığının kabul edilebilmesi için üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil, gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmalıdır.   
48 Y.CGK. E. 2006/10-253 K. 2007/80T. 3.4.2007; Yargıtay 10. CD’nin 15.02.2006 tarih ve E.2005/19703, K. 2006/2202; 16.03.2006 tarih ve E. 2006/565, K. 2006/3869; 30.03.2003 tarih ve E. 2006/1054, K. 2006/4780; 22.06.2006 tarih ve E. 2006/5542, K. 2006/8498; Y.10. C.D. E. 2007/24007 K. 2008/2808 T. 21.2.2008 sayılı kararları emsaldir. 
Yargıtay CGK’ nun 01.02.2000 tarih ve E. 8–299 K. 1 sayılı “Öğreti ve yargısal kararlarda belirtildiği gibi, madde de öngörülen teşekkül, basit bir birleşme değil, birden çok veya belirsiz sayıda suçların işlenmesi yönündeki birleşmeyi zorunlu kılar. Suçu basit birleşmeden ayıran, devamlılık ve birden fazla suç için olma, diğer bir anlatımla sürekliliktir. Bunun doğal sonucu olarak ta teşekkülün oluştuğunun kabulü için planlı bir ortaklık ve eylemli paylaşma gerekir.”        
Bir kararda “sanıkların önceden anlaşıp organize olmadan suçun oluşmayacağı” belirtilirken, bir başka kararda “aralarında önceden anlaşıp işbölümü ve hiyerarşik bir yapı içerisinde süreklilik gösterecek şekilde planlı bir ortaklık ve paylaşım anlayışıyla belirlenmemiş sayıdaki suçları işlemek amacı etrafında birleşip birleşmediklerine” bakılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı görülmektedir. Görüleceği üzere tam olarak kalkışılan eylem yüksek mahkeme Yargıtay’ın tanımladığı türden bir eylemdir.       
Yüksek Mahkeme Yargıtay, yeni tarihli bir kararlarında “örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gerektiği, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısıyla araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da arandığı, örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu olmadığı, soyut olarak sanık sayısının üç kişiden fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebileceği” vurgulanmıştır.       
Örgütün kurucusundan üyesine kadar bütün mensuplarının, suçları işlemek için irade birliği şeklinde birleşmeleri gerekmektedir. Örgütün varlığını ve işlevini gerçekleştirmesi açısından zorunlu olan suç faaliyetlerinin yapılması için sürekli bir örgütsel bağ, bir anlaşma, bir birliktelik söz konusudur.
Y.CGK. E. 2006/10-253 K. 2007/80T. 3.4.2007  Y.9. C.D. E. 2009/18816 K. 2010/4964 T. 5.5.2010. Yargıtay 10. CD’nin 15.02.2006 tarih ve E. 2005/19703, K. 2006/2202; 16.03.2006 tarih ve E.2006/565, K. 2006/3869; 30.03.2003 tarih ve E. 2006/1054, K. 2006/4780; 22.06.2006 tarih ve E. 2006/5542, K. 2006/8498; Y.CGK. E. 2006/10-253 K. 2007/80T. 3.4.2007 sayılı kararları emsaldir.      
Suçun gerçekleşmesi açısından örgütlenme eyleminin kamu düzeni açısından zarar tehlikesi yaratmaya uygun olup olmadığını belirlemek için de öncelikle örgütün organize yapısının bu açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan örgütün üye sayısı, hiyerarşik yapılanma, işbölümü (kesin olarak belirlenmiş olmasa da genel olarak görevlerin dağıtılmış olması), kullandığı araç ve gereçler (örgütün kullanımında olan silahların niteliği ve niceliği) ve suçun varlığı için aranan diğer unsurlar (süreklilik) açısından örgütün programını, amaçlarını gerçekleştirmeye somut olarak uygun-elverişlidir. 
Y.CGK. E. 2009/8-152, K. 2009/245 T. 20.10.2009; Y.10. C.D.E. 2010/41378 K. 2011/1746, T. 3.2.2011; Y.10. CEZA DAİRESİ E. 2011/9702 K. 2011/55850, T. 12.10.2011.       
Örgütün organize yapısı, sahip olduğu üye sayısı ile örgütün amaç suçlarını gerçekleştirmeye ve dolayısıyla da kamu düzeni açısından tehlike yaratmaya uygunluğu açıktır. 
Kanun koyucunun bu suçu öngörmekteki amacı, iştirak gibi basit birleşmeleri cezalandırmak değil, korunan hukuksal değerler açısından tehlike oluşturabilecek eylemleri yaptırım altına almaktır. Böyle bir durum ise birden çok ve hatta belirsiz sayıda suçların işlenmesi yönündeki birleşmelerdir. Dolayısıyla amaçlanan suçların işlenmesinden sonra da örgütün sürekliliğini devam ettirecek yapıda, ona uygun olması da aranmak gerekir.       
Son olarak da örgütün kullandığı araç ve gereçler açısından amaç suçları işlemeye elverişliliği (uygunluğu) ve sonuçta da kamu düzen (ya da kamu barışı) açısından tehlike yaratmaya uygunluğu aranmak gerekir.

PLANLI VE ÖRGÜTLÜ İFTİRA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR

Basın Kanunun “Basın Özgürlüğü’ nü düzenleyen 3. maddesinde  sınırlar son derece geniş tutulmuştur. Elbette basınımızın çağdaş demokrasilerde elde edilmiş özgürlüklerden daha az bir özgürlük içerisinde bulunması düşünülemez. Basın Kanunu’ basının kullanımını da içerecek şekilde düzenlemeler getirmiştir. Basının yasada düzenlendiği bir amaç dışında kullanılması asli işlevinden uzaklaşmasına ve giderek kamu düzenini ve kişi güvenliğini tehdit edici bir durum almasına neden olmaktadır.

Müvekkili de içerisine alacak şekilde üretilmiş olan senaryonun her ne amaçla üretildiğini öngörmek müvekkilin işi değildir. Müvekkil bahse konu iddiaların gerçek dışı ve yasanın suç saydığı nitelikte iddialar olduğundan emindir. Tanımadığı ve hiçbir şekilde herhangi bir görüşmesinin olmadığı, gerçekte var olup olmadığı dahi belli olmayan bir kısım uydurulmuş görüntüler üzerinden şeref ve haysiyeti ile oynanmış mal ve can güvenliği tehdit edilmiştir.

Basın Kanunu 11.nci maddesi; “Cezai Sorumluluk” başlığı altında düzenlenmiş olup; “Basılmış eserler yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur” şeklindedir. Bu itibarla 17 Şubat tarihinden itibaren iftira suçu kapsamında çok sayıda yayın yapılmış suç oluşmuştur. Yine Basın Kanunu 11/2.nci fıkrasında ise yasanın suç saydığı eylemlere karşı hukuksal sorumluluklar düzenlenmiştir. Sanıklar için çok açık bir şekilde Basın Kanunu sınırları aşılarak amaç suçun işlenmesine yönelik sistematik ve organize bir yapılanma söz konusudur.

Bu itibarla aynı hakim ortağın sahip olduğu gazeteler, haber görüntüsü altında müvekkilin de temel hak ve özgürlükleri ile şeref ve haysiyetine saldırmışlar, suç uydurmuşlar ve iftira atmışlardır.

Malumları olduğu üzere, suç uydurma suçu 5237 sayılı TCK’nin 271. maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre; 

(1) İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

Bu itibarla, suç uydurma suçunda fail var olmayan UYDURMA bir suçun işlenmiş olduğunu iddia ederek, işlenmediğini bildiği bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar veya şikâyet etmekte ya da işlenmeyen bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurmaktadır. Huzurdaki şikayetimizde ise işbu hükümde düzenlenmiş olan suç tipi, aynen kanunda düzenlendiği şekliyle gerçekleşmiş ve şüphelilerin eylemleri ile açıkça suç uydurma suçunu oluşturmaktadır.
Konu ile ilgili, Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E. 2008/2832, K. 2009/16851 sayılı kararında,
“…ihbarın asılsız olduğunun saptanması biçiminde gelişen olayda, sanığın işlenmeyen bir suçun kanıtlarını soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurup yetkili merciilere ihbar etme eyleminin TCY.nın 271.maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu anlaşılmaktadır.” Şeklinde karar vermiştir.
Yine aynı şekilde bir başka emsal karar olan Yargıtay 4. Ceza Dairesi E. 2008/15541, K. 2010/13050 ayılı kararında da,

Suç uydurma suçu soyut tehlike suçu niteliğinde olup fiilin herhangi bir zarara neden olması gerekmez. İşlenmemiş bir suçun işlenmiş gibi ihbar edilmesi üzerine soruşturmanın başlatılması zorunlu olmayıp, ihbarın objektif olarak soruşturma başlatmaya elverişli içerikte bulunması suçun oluşumu için yeterlidir. Bu husus dikkate alınmalıdır.” Şeklindeki kararlar yerleşik içtihat haline gelmiştir.
Bu itibarla, işbu şikayet konu bahse konu yayınların müvekkile ilişkin kısmı tamamen geçek dışı ve iftira olduğu aşikar olup, alenen suç uydurma suçunun işlendiği sabittir. Kaldı ki bu suçun basın kanalı ile yapılması ile tüm bu yayınların önceden planlanmış sistematik bir şekilde yayımlanması gerek şüphelilerin suç işleme kastını açıkça ortaya koymakta ve gerekse suçun basın yolu ile işlenmesi ile nitelikli suç haline vücut verilmektedir.

Esasen burada şüphelilerin asıl amacı, başarılı ve etkin bir siyaset adamı olan müvekkilimizin milletvekilliği görevini gereği gibi yapmasını engelleyerek, müvekkilin anayasadan kaynaklanan denetim fonksiyonunu kullanmasının önüne geçebilmektir. Zira, müvekkilimiz bir milletvekili olarak, kamuoyunun ve halkın kendisinden beklediği denetim faaliyetlerini sonuna kadar yürütmüştür.
Ancak ne var ki, şüpheliler suça konu eylemleri ile kamuyu yakından ilgilendiren ve araştırılması gereken iddialar hakkında müvekkilin Anayasal görevi olan Meclis Denetimi faaliyetini işletmesi nedeniyle bir takım zumre bu durumdan rahatsız olmuş ve açıkça müvekkili engellenmeye çalışılarak, pasifize etmek ve yıldırılmak gayretindedirler.

Tüm bu sebeplerle şüphelilerin bu eylemlerini ve sayın savcılığın soruşturma sürecinde elde edeceği delillere dayalı eylemlerini de değerlendirerek haklarında kamu davası açılması için, şüpheliler hakkında Savcılığınız nezdinde suç duyurusunda bulunma zaruretimiz hâsıl olmuştur.

NETİCE VE TALEP      : Yukarıda açıklanan ve Başsavcılığınızca da resen gözetilecek nedenlerle, şüpheliler hakkında müsnet suçların ağırlaştırıcı nedenleri de göz önüne alınarak gerekli soruşturmanın başlatılması ve cezalandırılması için kamu davası açılmasına karar verilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz. 25.02.2015
                                                                                                                         
Müşteki Umut ORAN
Vekili Av. Haluk PEKŞEN
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde