Eski bakanın ‘şifalı’ işi

Eski bakanın ‘şifalı’ işi

Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel, Aydın Söke’de ortak olduğu tesiste meyveler ve çekirdeklerinden şifalı yağlar çıkarıyor. İşte Temizel’in sağlıklı yaşam formülü..

Eski bakanın ‘şifalı’ işi
16px
24px
11.07.2014 15:17
ABONE OLgoogle
Rahime Baş Uçar'ın röportajı

Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel, Aydın Söke’de ortak olduğu tesiste meyveler ve çekirdeklerinden şifalı yağlar çıkarıyor. Ürünler ‘Tabia’ markasıyla eczanelerde satılıyor. Temizel, Türkiye’yi atmosfer kontrollü depolarla da tanıştırmaya çalışıyor…

ZEKERİYA Temizel adını siyaset ve ekonomi dünyası hemen hatırlar. 1997-1999 yılları arasında 55 ve 56. Hükümet dönemlerinde Maliye Bakanlığı yapan Temizel, Maliye müfettişliğinden Gelirler Genel Müdürlüğü’ne kadar Maliye Bakanlığı’nın tüm kademelerinde de görev üstlenmiş bir isim. 18 Nisan 1999 yerel seçimlerinde DSP’den ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’ da olan Temizel, 31 Mart 2000 tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na atandı, 4 Mart 2001 tarihinde görevinden istifa etti. 

Temizel’i bugün Ege’nin dağlarında Kangal köpeği ile dolaşırken gören bazı köylüler “Sizi bir yerden hatırlıyoruz. Dizilerde mi oynuyordunuz?” diyorlarmış. Zekeriya Temizel’in halen evi Ankara’da ama zamanının önemli bir bölümünü Aydın’ın Söke ilçesindeki bir fabrikada geçiriyor. Bunun nedeni ise 2007 yılında girdiği tıbbi ve doğal destek ürünleri üretimi işi. Söke’de 34 ortaklı Doğal Destek Ürünleri şirketinin tesislerinde buğdayın özü ‘ruşeym’den nar çekirdeğine, fındık zarından kayısı çekirdeğine kadar 16 çeşit tohum ve çekirdeğin yağını çıkartıyor. Çıkartılan bu yağlar eczanelerde sıvı ve kapsül formunda, ‘Tabia’ markasıyla satıyor. Temizel’in ortak olduğu diğer bir şirket ise Tikta Tarımsal İklimleme ve Teknolojik Araştırmalar A.Ş.. Temizel’in deyimiyle bu şirkette Türkiye’de tarımı kurtaracak ‘atmosfer kontrollü depo” işi üzerinde çalışıyor. Ortak olduğu iki şirketin yönetim kurulu başkanlığını yürüten Zekeriya Temizel ile yeni işlerini ve siyasetten uzak hayatını konuştuk…

Tıbbi ve aromatik bitkiler ve atmosfer kontrollü depo işine nasıl merak sardınız?

Bu aslında bir merak olayı değil. Yaptığım araştırmalar sonucunda Türkiye’nin tarımda var olan potansiyelini ‘sıfır atık’ ilkesine göre değerlendirilmesi gerektiğini gördüm. Türkiye’de hasat sonu değerlendirilmeyen birçok ürün tarlada kalıyor, çürüyor. Aradan birkaç ay geçtiğinde ise ürün bulunamayıp fiyat yükseliyor. 

Peki sizin önerdiğiniz çözüm ne?

Dünya soğuk hava depolarının yerine atmosfer kontrollü depoları kullanıyor. Atmosfer kontrollü depolarda oksijen yok ediliyor, azot kalıyor. Karbondioksit ve etilenil oranları ürüne göre belirlenip meyvenin yaşamı durduruluyor. Böylece tüm özellikleri korunarak saklanıyor. Meyve sebzeler azotlu ortamlarda saklanıyor. Örneğin narın raf ömrü 15 gündür. Azot kontrollü depolarda beş ila yedi ay saklanabilir. Aslında Ürgüp’teki mağazalarda patatesler böyle saklanıyor. Bu tür depolar sayesinde Rusya’ya soğan ihraç edebiliriz, şimdi edemiyoruz. Türkiye’de tarımın geleceğinin bu tür depolarda olacağını düşünüyorum. Yaptığımız hesaplamalara göre atmosfer kontrollü depoları kullanırsak tarımdan gelen GSMH’mız yüzde 40 artar. Dünya soğuk hava depoculuğunu bıraktı bu depolar gelişiyor. Trenin son vagonuna gecikmeden atlamalıyız. 
 
Siz azot kontrollü depoların yaygınlaşması için neler yaptınız?

ODTÜ Teknokent’te TİKTA (Tarımsal İklimleme ve Teknolojik Araştırmalar) şirketini 2007 yılı başında kurduk. Depoyu kurmaktan ziyade meyve sebzelerin hangi koşullarda saklanacağını bilmek önemliydi. Ekibimiz 40’a yakın meyve ve sebzenin hangi koşullarda hangi değerlerle saklanacağını belirledi. Bunun için 10 odalı bir örnek depo yaptık; deneylerimizi gerçekleştirdik. Araştırmaların ardından Türkiye çapında depolar kurulmasına öncülük ettik. 2008 yılından beri Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu’da 20’ye yakın depo kurduk. 500 tonluktan 3 bin tonluğa kadar değişen büyüklükte depolar bunlar. Hollanda’dan Salco, Bestselling ve Ribssail şirketleri çözüm ortaklarımız.
 
Bu depoların kuruluş maliyeti hakkında bilgi verir misiniz?

Örneğin, elma saklamak üzere 500 tonluk bir depo kurarsanız 80-90 bin euro’ya mal edebilirsiniz. Gaz sızdırmazlık yalıtımı ve kapılarını da yaptırırsanız 145-150 bin euro’ya kurulabilir. 

Bitkisel takviye ürünleri işine girmenizin nedeni nedir?

Batılı gelişmiş ülkelerde bir ürün yetiştiriliyorsa onun her şeyinden yararlanıyorlar. Örneğin limonu ele alalım. Gelişmiş ülkeler limonun çiçeklerinden yaprağına kabuğuna kadar her şeyinden yağ çıkarıyorlar. Limon hasat edildiğinde hemen kabuğu makinelerle soyulur. Geri kalan kısmından konsantre limon suyu çıkarılır. İşte sıfır atık ilkesine göre değerlendirme böyledir. Türkiye’nin önemli bir ithalat kalemi olan uçucu yağ dediklerimiz işte bunlardır. Kozmetik, ilaç ve gıda sanayi bunları hammadde olarak kullanır. Türkiye maalesef kendi meyvelerini değerlendiremiyor. 

Peki siz bu yönde ne adım attınız? 

Biz bu konuda örnek bir yatırım yapmak istedik. Aydın Söke’de 2009 yılında bir tesis kurduk. Tüzel ve şahıs ortaklarımızın sayısı 34. Türkiye Eczacılar Birliği de ortaklarımız arasında olduğu için 10 bine yakın dolaylı ortağımız var. Ben fiilen bu şirketin başındayım. 

Ne tür yağlar çıkartıyorsunuz?

2010 yılında ilk vişne çekirdeği yağını çıkartarak yola çıktık. Buğday ruşeymi, çörekotu, vişne çekirdeği, şeftali çekirdeği, nar çekirdeği, susam, keten tohumu, kuşburnu çekirdeği, badem, kayısı çekirdeği gibi 16 değişik tohum ve çekirdeğin özlerinden, özütlerinden yağ çıkarıyoruz. Bunu dünyanın en saf yağ çıkarma yöntemi ile (süperkritik karbondioksit ekstraksiyonu) ile yapıyoruz. Fındık zarı yağının dünyada patentini ilk biz aldık. Örneğin, fındık zarı yağının antioksidan kapasitesi fındık yağından 18, zeytinyağından ise 22 kat daha fazla. Hastalık yapan serbest radikallerin vücuttan hızla atılmasına yardımcı oluyor. 

Tabia markalı ürünlerinizi hangi kanalla satıyorsunuz?

Ürünlerimiz iç piyasada kapsül ve sıvı formunda sadece anlaşmalı olduğumuz eczanelerde satılıyor. Bu satış boyutu ile de ortaklarımızdan olan Tüm Eczacılar Üretim Temin Dağıtım Kooperatifleri Birliği ilgileniyor. Ayrıca hammadde olarak Almanya, Rusya, Güney Kore’ye ruşeym yağı ve nar çekirdeği yağı da gönderdik.Yılda ancak 300 litre yağ çıkarabiliyoruz. Tesislerimizde 21 kişi çalışıyor.

Bitkisel takviye ürünlerine bağlı olarak çok fazla sıkıntılar yaşanıyor... 

Haklısınız. Piyasada ciddi bir bilgi kirliliği var. Örneğin kabuklu fındık 7 TL, fındık yağı 3 TL… Böyle şey olur mu?..

Eski bir Maliye Bakanı olarak maliye politikalarını ve ekonomiyi nasıl buluyorsunuz?

Benimle genellikle ekonomi konuşmak isteyenlere ‘bitkilerden’ konuşalım diyorum. Ama insan bazı konularda haklı çıkmaktan keyif almıyor. Gerçekten ekonomi konuşmak istemiyorum.

“Siyasetle ilgilenmiyorum”

Zekeriya Temizel 66 yaşında. Tokat doğumlu olan Temizel Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1970’de mezun oldu ve Gelirler Genel Müdürlüğü’nde stajyer memur olarak iş hayatına girdi. Kamuda 25 yıl görev aldıktan sonra 1995’te milletvekili olan Temizel, 55 ve 56. Hükümet dönemlerinde Maliye Bakanlığı yaptı. En son BDDK’ya üye olarak atanan Temizel, 4 Mart 2001’de bu görevinden istifa etti. Temizel’in evi halen Ankara’da. Siyasetle ilgilenmediğinin altını özellikle çiziyor. Dingin bir hayat yaşamaya çalışan Temizel televizyon bile izlemiyormuş. 

Temizel’in sağlıklı yaşam formülü

Zekeriya Temizel tıbbi ve aromatik bitki ve bunlara ilişkin bilgi işiyle uğraşmaya başladığından beri daha sağlıklı hale geldiğini söylüyor. Her sabah 6.30’da kalkan Temizel, hafta sonları dağ taş dolaşıyormuş: “Bir kangal köpeğim var. Dağ taş birlikte dolaşıyoruz. Tıbbi ve aromatik bitkileri topluyoruz. Köylülerle sohbet ediyoruz. Bir müddet sonra genelde ‘Sizi gözümüz bir yerden ısırıyor. Dizilerde oynadınız mı?’ diye soruyorlar” diye anlatıyor. Siyasette olduğu yıllarda ciddi reflü problemi çektiğini vurgulayan Temizel kendisinin sağlık formülünü şöyle açıklıyor: 

“Her sabah kalktığımda bir çorba kaşığı çörek otu yağına bir tatlı kaşığı ruşeym yağı ekleyip içiyorum. Çörek otu yağı alerjik astımı, mide yaraları ve ülserin iyileşmesine yardımcı oluyor. Ben yıllarca reflü çekmiş biriyim. İki yastıkla yattığım günleri bilirim. Ruşeym yağını da çok önemsiyorum. Vücudun oluşturamadığı Omega 3, 5, 6 yağ asitleri ve e vitaminleri ruşeymde var. Eğer bunu ayırırsak geriye nişasta ve şeker kalıyor. Kantaronlu buğday ruşeymi yağımızın hastane yaralarına çok iyi geldiğini tespit ettik.”

Para Dergisi
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde