En büyük problem yüksek faiz

En büyük problem yüksek faiz

Mortgage krizi sırasında IMKB'de yatırımcının doğru tepki verdiğini belirten Başkan Osman Birsen ufukta ciddi bir kriz görmüyor. Birsen'e göre ekonominin önündeki en büyük iki problem ise cari açık ve yüksek faiz

En büyük problem yüksek faiz
16px
24px
27.08.2007 08:08
ABONE OLgoogle

Selçuk Geçer'in röportajı

22 Temmuz seçimleri sonrası 70 bin barajını zorlaması beklenirken, ABD'de hortlayan mortgage krizi nedeniyle sarsılan borsada gerileme sürecek mi? Türkiye'de bir kriz ortamı var mı? Türk ekonomisinin en büyük problemi ne? Cari açık ve yüksek faiz ekonomiyi nasıl etkiliyor? Hemen herkesin merak ettiği bu soruları İMKB Başkanı Osman Birsen'e sıcak bir sohbet sırasında sorduk. Aldığımız yanıtlar genel olarak yüreklere su serpecek nitelikte. Türkiye'nin önünde büyük bir kriz görmeyen Birsen'e göre yüksek faiz en büyük problem olarak duruyor.

Seçimler öncesi borsada kadar büyük bir yükselme bekliyor muydunuz?

Tabii bizim bekleyişlerimiz pozitif yöndeydi ama bazı tedirginliklerimiz vardı. Özellikle seçimin olacak olması bizi tedirgin ediyordu ama sonuçlar gösterdi ki ortada tedirgin olmayı gerektirecek bir şey yok. Hem fiyatlama itibariyle hem likidite itibariyle beklediğimizin biraz daha üzerinde bir gelişim gösterdi. Bunun tabii bir çok nedeni var. Bunlardan birisi herkesin de kabul ettiği gibi dünyadaki likidite bolluğunun getirdiği şartlar. Ama likiditenin bol olduğu başka dönemlerde biz bu kadar bolluğu çekebilmiş miydik, çekememiştik. Buna ilave başka nedenler de var bu likiditenin Türkiye'ye yatırım haline dönüşebilmesi için yeterli şartları yarattığımız gibi bir sonuca vardığımızı görüyoruz. Bunun temelinde de siyasi ve ekonomik istikrar var son 4-5 yılda pozitif yönde değişen.

ABD'deki krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her ekonominin iyi yönleri de zaafları da vardır. Amerika ekonomisi de bir süredir devam eden bazı zaafları var ve bu zaafların getirdiği bazı endişeler bir süredir gündemde.

Borsayı etkiler mi peki bu durum?

Borsayı her şey etkiliyor. Yalnızca siyasi, ekonomik ya da sosyal olaylar değil psikolojiler bile etkiliyor. Borsa zaten tüm hayatı yansıtan, geçmişten ziyade geleceği ilgilendiren bir yapı. Bu açıdan aslında borsanın değerini değiştiren kimseler borsacılar değil yatırımcılardır.

Dış gelişmelere verilen tepki doğal mı?

Bana göre tam doğru tepki veriyor. Son olaylara da bakarsanız aşağı yukarı aynı oranlarda tepki verdi ama bu oranlar bir şekilde karşılaştırılan oranlar olmaması lazım. Çünkü bu oranların reel kısmı önemlidir. Reel kısımdan kasıt şu: Amerika'da piyasalarındaki yüzde 3'lük artışla bizdeki yüzde 3'lük artış aynı şey değil. Niye aynı değil, çünkü Amerika'da yüzde 4-5 enflasyon var bizde yüzde 10 civarında. Yani sizin ekonomik şartlarınızın getirdiği daha yüksek dalgalanma payı da var. Senelerdir yabancı sermaye alamadığımız için hayıflanıyorduk. Ama son 5 yıl içinde mevcut varlıklarımızla borsada 15 milyar dolarlık bir sermaye girişimini sağlamış bulunuyoruz.

Direkt şirketlere giden para mı bu?

Evet direkt şirketlere 15 milyar dolar kaynak sağlanmış oldu. Son 5 yılda 15 milyar dolar. Bu yıl da 4 milyar dolar sağlandı.

Reel faizle ilgili düşünceniz nedir?

Reel faiz yüksek. Bunu herkes kabul ediyor Merkez Bankası da kabul ediyor. Herkes bunun düşmesini bekliyor. Zaten Türkiye'nin en ana problemi bu. Reel faizlerin çok yüksek olması. Bunu içeri ya da dışarı ödüyor olmanız önemli değildir. Nereye ödüyor olursanız olun yüksek bir kayıp var demektir. O bakımdan bunları makul düzeye indirmek ekonomi ilminin zorunluluğudur. Bir çok ülke bu reel faizi yükseltip kendisini daha güvende hissetme eğiliminde. Diğer ülkelerdeki yüzde 0.25'lik dalgalanma yüzde 17-18'lik bizi çok fazla etkilemez.

Cari açık risk olabilir mi?

Türkiye açısından bir risk bu. Ama önemli olan bu riskin realize olması. Ama yatırım yapmaya engel değil. Çünkü biz bunun finansmanı açısından sıkıntı çekmiyoruz. İhracatçılarımız da bundan şikayet ediyor. Ama bunu bir anda düzeltmenin kimseye faydası yok zararı var. Çünkü ona zaten kriz deniyor.

Özel teşebbüs teşvik edilmeli

Bankaların yabancı sermayeye satılması konusunda yaşanan hassasiyeti yanlış bulan Osman Birsen'e göre bu global oyuncu olmanın bir sonucu. Asıl meselenin özel teşebbüsün teşvik edilmesi olduğunu belirten Birsen, “Bankalar açısından bakıldığı zaman madem ki global bir oyuncu oluyorsunuz, dünya piyasalarında önemli bir oyuncusunuz liberal bir ekonomisiniz, o zaman yabancı sermayelerle olan ilişkilerinizde de çok hassas olmayacaksınız.

Belli stratejik konular hariç, sermaye hareketliliği nedeniyle dünyada artık yerli yabancı ayrımı kalmadı. Siz de yabancı olarak başka ülkelerde yatırım yapıyorsunuz. O bakımdan bunları günlük hayatımızda gündeme getirmek Türk ekonomisine yönetimine çok büyük bir haksızlık olur. Türkiye'deki büyüme açısından onları teşvik etmeliyiz onları korumalıyız” dedi.

MÜDAHALECİ OLMAMAK LAZIM

Ekonomi açısından esas dinamizmi özel teşebbüsün temsil ettiğini belirten Birsen “Çok müdahaleci olmamak lazım. Yeter ki rekabet şartları düzgün olsun. Hukuk devleti anlayışı gibi konular geliştikçe özel teşebbüsümüz de artacaktır. Bir ülkenin sorunlarını 3-5 senede halletmek mümkün değil. O bakımdan sorunlarla da boğuşulacaktır. Bu boğuşma piyasalara da yansıyacaktır. Bunlara da hazırlıklı olmak lazım” diyor.

Bana göre bir kriz yok

İMKB Başkanı Birsen, ABD'de yaşanan ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de etkisi hissedilen krizle ilgili olarak çok rahat. “Ben çok krizler yaşadım onlara benzer bir durum yok. Bizim iyi zaman dediğimiz durumlara göre daha iyi bir durum var” diyor. Birsen'e göre bir krizin varlığından söz etmek için bazı unsurların oluşması gerekiyor. Başkan Birsen yaşanan dalgalanma ile ilgili şunları söylüyor; “Şimdi bana göre bir kriz yok. Durumumuz daha iyi gidiyor. İçerde beklenmedik şeyler olabilir ama makro ekonomik açıdan bakıldığı zaman öyle birşey görülmüyor. Seçim dönemlerinde de yabancı yatırımcıların bir endişesi olmadı. Çünkü bu ekonomik istikrarın devam edeceği yönünde bir kabul ve bekleyiş var. Bu tüm risklerden soyutlandığımız anlamına gelmiyor. Bu itibarla kendi hassas noktanızı bileceksiniz bizim hassas noktamız da ödemeler dengesi, sosyal güvenlik açıklarımız. Yatırımcılar açısından dışarıya göre daha risksiz sayılabiliriz. Mevcutlarınızı kullanabilirsiniz ama bir yere kadar stoklarınız tükenene kadar. Bunu kullanıp daha güçlü bir hale getirmeye çalışacaksınız. Türkiye'nin mücadelesi bu. Eskiden mevcut stoklarımızı kullanamıyorduk onun için de hep yalpalıyorduk. Önümüzdeki dönemde reel büyüme hızlarıyla beraber rekabet edebilir bir ekonomiye ulaşalım. Hükümetin avantajı, ikinci bir dönemde yüksek parlamento üyesiyle bu gücü vatandaştan almış olması. Bu bir sorumluluk da aynı zamanda.”

Yeni Şafak

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde