Dufy'nin patronu Bayat: Gömlekten başka iş yapmam

Dufy'nin patronu Bayat: Gömlekten başka iş yapmam

Gürün Han kökenli Yusuf Bayat, 1997’den beri ünlü otomobil markası BMW’nin de hissedarı olan aileye ait 130 yıllık gömlek markası Van Laack’a yılda 400 bin adetlik gömlek üretimi yapıyor.

Dufy'nin patronu Bayat: Gömlekten başka iş yapmam
16px
24px
27.12.2011 06:57
ABONE OLgoogle

BİRÇOK sanayi kolunda Avrupa’nın üretim üssü haline gelen Türkiye, tekstil ve konfeksiyondaki iddiasını da sürdürüyor. Gömlek üreticilerinden Yusuf Bayat, bir yandan kendi markası Dufy ile yurt içinde ve yurt dışında yayılırken, diğer taraftan da önde gelen markalara fason üretimini sürdürüyor.

Bayat’ın Ümraniye’de yılda 1 milyon 700 bin adetlik kapasiteye sahip ‘gömlek fabrikası’nda üretilen gömleklerin yarısı ihraç ediliyor. Bayat, “1997’den beri dünyanın en eski ve en kaliteli gömlek markalarından biri olan Alman Van Laack’ın üreticisiyiz. Markanın sahipleri aynı zamanda BMW’nin de hissedarı olan Quandt Ailesi. Van Laack’a yılda ortalama 400 bin civarı üretim yapıp gönderiyoruz” diyor. Yusuf Bayat, girişimcilik öyküsünü şöyle özetliyor:

Gürün Han’ın ‘Kısmet’iydik

Erzincanlı bir aileyiz ve 1940’larda İstanbul’a göç etmişiz. Sultanhamam Gürün Han babamızın mekanı olmuş. Babamız Bekir Bayat, gömlekçi olarak başlamış. Oradaki markamız ‘Kısmet’ti. Gürün Han da tekstil piyasasında tarihi öneme sahiptir. Bir zamanlar sektörün kalbiydi. 11 yaşımdan itibaren yaz tatillerinde orada çalışmaya başladım. ‘Yerleri süpür, sigara al, tost söyle’ diye 5 lira haftalıkla başladık. 1966’da her gün 2.5 lira, cumartesileri 10 lira alıyordum. 1972’de artık gömleğin ustası olmaya başlamıştım. Anadolu’ya toptan, düzine hesabıyla mavi, gri, beyaz, kemik renklerde gömlek satardık. 1975 sonunda (aralık ayı) Gürün Han’da büyük yangın oldu. Biz etkilenmedik, zaten sigortamız da vardı. 

Annemi ikna ettiler okumadım

Annem okumamı istiyordu ama gömlek tasarımında ve dikiminde çok yetenekli olduğumu düşünen ağabeylerim ve babam, bir an önce işe yönelmem gerektiğini söylüyorlardı. Gündüzleri çalışıp akşamları okula giderek ticaret lisesini bitirdim. İşyeri, ev, okul arası 10 dakikaydı. Çarşıkapı’da oturuyorduk. Ağabeylerim beni hep desteklediler. Osmanbey’e açılmamı teşvik ettiler. Osmanbey cazipti. Şair Nigar, Matbaacı Osmanbey sokaklara gidiliyordu. ‘Gömleklerim en iyi mağazalarda Beymen, Vakko, İGS’de satılacak, gömleğin kralı olacağım’ diyordum.

Osmanbey’de hızlı büyüdüm

Osmanbey’e geçtikten sonra ilk yıl Gürün Han’dakinin üç katı gömlek sattım. Üstelik fiyatı da 2-3 misli tutturmuştum. En iyi markaların gömlekçisi oldum. Bayrampaşa’da büyük atölye kurdum, ‘Artık ihracat yapmalıyım’ dedim. Avrupa’ya gittim, fuarları gezmeye, modayı yakından izlemeye başladım. 1995’ten itibaren de Avrupa’ya üretime başladım.

Paris ve Como’da mağaza

Bu arada Abbate ve Bisse gibi ciddi rakipler çıktı. Mağazalaşma ve reklam yatırımları devreye girdi. Ben de gömleğin yanına blazer ceketler, klasik pantolon ve akseuarlar ekleyip 92 Dufy mağazası açtım. Dufy bir İtalyan ressamın adıydı. Kendisine gömlek dikiyordum, iznini isteyip ‘bunu markam yapacağım’ dedim. O da ‘olur’ dedi. Şu anda 56 Dufy’miz var. Malum yoğun rekabette mantar gibi çoğalmıştık. Paris’te ve İtalya Como’da bir toptan bir perakende olmak üzere mağazalar açtım.

Avrupa’nın büyükleri keşfetti, işimiz büyüdü

DUFY Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bayat, şunları anlatıyor: “1995’ten sonra Avrupa’daki kumaş fabrikaları da bizi keşfetti. Almanya’da çok firmaya üretim yapmaya başladım. İç pazarda da en iyi markaların gömleklerini dikiyorum. Bu aşamada büyük fabrika yatırımı kafamıza girdi. Çünkü Bayrampaşa’daki fabrikamızda günde 1500 tane üretiyorduk ama 3 bin 500 tane de fason yaptırıyordum. 2002’de Ümraniye’de günlük 7-8 bin adet üretim kapasitesine sahip 10 bin metrekare kapalı alanı olan fabrika kurdum. 800 kişilik kadroyla yılda 1 milyon 700 bin adet üretim yapabiliyoruz. Yurt dışında da Van Laack, Dorani, Edi Mayer gibi markalara dikiyoruz ve ihraç ediyoruz.”

Gömlekten başka iş yapmam

DUFY Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bayat, şu andaki iş modelinin, ‘kendi markası, en iyi markalara fason üretim ve ihracat’ düzenine göre devam ettiğini söylüyor ve gelecekle ilgili şunları dile getiriyor: “Ben 65 yaşıma gelince emekli olup dünyayı gezeceğim. Benim çocuğum olmadı ama çok şükür yeğenlerim var. Onları yetiştiriyorum. Bana ‘artık takım elbise falan da yapalım’ diyorlar ama istemiyorum. Ben işin başındayken başka iş yapmam. Gömlekte çok iyi bir noktadayız. Bu çizgiyi korudukça rekabette zorlanmadan devam ederiz.”

Sadi Özdemir/Hürriyet

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde