Demokrasi ve Özgürlükler Adası açıldı!

Demokrasi ve Özgürlükler Adası açıldı!

Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamıyla sonuçlanan yargılamaların yapıldığı Yassıada’ya, 27 Mayıs’ın 60’ıncı yıldönümünde “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” ismi verildi. Açılışa sadece AKP ve MHP'lilerin katılması dikkat çekti.

Demokrasi ve Özgürlükler Adası açıldı!
16px
24px
27.05.2020 17:23
ABONE OLgoogle

Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Yassıada, 27 Mayıs darbesinin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada "Sürgüne gönderilen Hindistan'dan idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Alparslan Türkeş'i de rahmetle yadediyoruz" mesajını vermesi dikkat çekti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise konuşmasında Türkeş'i anmadı.

Demokrasi ve Özgürlükler Adasının açılış programına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Eski Başkanı İsmail Kahraman ve AKP İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile beraber gitti.

Tören öncesi Cumhurbaşkanlığı tarafından Yassıada yeni adıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda, 27 Mayıs sonrası adada yapılan yargılamalarla ilgili bir video paylaşıldı. O videoda 27 Mayıs sonrası yapılan yargılamalarla, yaşananlar anlatıldı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU DARBE YAPANLARI KINADI

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından 27 Mayıs’ı kınayan bir açıklama yaptı.

Mesajına, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözleri ile başlayan CHP lideri, “Millet iradesi üzerinde ne askeri ne de sivil darbecilerin vesayetini kabul etmiyoruz. 59 yıl önce kaybettiğimiz Menderes’i, Zorlu’yu ve Polatkan’ı rahmetle ve saygıyla anıyoruz” dedi.  

Kılıçdaroğlu, mesajında, “Şunu bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim. Darbe hukukunu tahkim edenlerin, güçlendirenlerin “biz darbelere karşıyız” demeleri tam bir aldatmacadır” ifadelerini kullandı.

27 MAYIS’TA NE OLMUŞTU

27 Mayıs 1960'da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez asker, devlet yönetimine el koydu.

Türkiye, 27 Mayıs sabahı MHP’nin kurucu başkanı olan Albay Alpaslan Türkeş'in radyoda yankılanan sesiyle uyandı. Türkeş, ülke yönetiminin bir grup genç subayın yönetimine geçtiğini duyurmuştu. İhtilal sonrası Milli Birlik Komitesi kurulmuş ve başına Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel getirilmişti.

Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM'yi feshetmiş, siyasi faaliyetleri askıya almıştı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, Demokrat Partili milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alınmıştı.

Tutuklu Demokrat Partililer, Yüksek Adalet Divanı’nda yargılanmak için Yassıada’ya gönderilmişti. Yassıada yargılamalarında sanıklar aleyhine 3 ceza, 9 yolsuzluk ve 7 anayasayı ihlal davası açılmıştı.

15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştı. Milli Birlik Komitesi idam cezalarından üçünü onaylanmıştı. Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün idam edilmişti.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI:

Aziz milletim, değerli Meclis Başkanı, MHP'nin değerli genel başkanı, kıymetli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Türkiye bundan tam 60 yıl önce tarihinin en kara günlerinden biri olan 27 Mayıs darbesine maruz kalmıştı.

Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup cuntacının gerçekleştiği darbenin ardından yaşananlar sadece demokrasimiz adına değil adalet adına utanç vericiydi.

Bizzat faillerin itirafıyla önceden verilen emirlerin uygulanması şeklinde geçen yargılanmaların sonuc büyük faciayla bitmişti. 

Milli iradenin temsilcisi konumundaki Demokrat Parti yöneticilerinin her türlü hakaret, işkenceye maruz kaldığı yargılamalar burada yapılmıştı. Aslında burada yapılan yargılama değil ülkenin meşru yöneticilerine bir hukuk cinayetiydi.

Aylar boyunca tam anlamıyla bir zulüm makinesi işletilmiştir. Ülkenin cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, komutanlar, milletvekilleri, bürokratları insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldılar. İstiklal Harbimizin kahramanlarından olan bu ülkenin cumhurbaşkanını intihara teşebbüs noktasına getirdiler.

Nezaketi, kibarlığı insani hasletleri dillere destan olan Başbakanı idama getirirken bile prostat muyanesi yapacak kadar alçaldılar. Genelkurmay Başkanı'nı darbecilere katılmayı reddettiği için bir teğmene tokatlatarak tarihte görülmemiş rezillikler sergilediler.

İdam kararları burada alınmıştı. Her üç kahraman da idam sephasına vakarla, gururla, inançla yürüdü. Yaklaşık 16 ay sonra 16-17 Eylül 1961 tarihinde gerçekleşen bu idamlar milletimizin yüreğine kor bir ateş gibi düşmüştü. O gün hukuk ve adalet ayaklar altına alınarak milletin bu üç adamı değil bizatihi milli iradenin ta kendisi olmuştur idama gönderilen.

Yassıada kurulan tiyatro mahkemelerde yargılanan rahmetli Menderes ve arkadaşları değil, tarih, kültür, değerler ve inançlarıyla milletimizdir. Ama Türk milletinin kalbindeki sevgiyi söndürmeye bir avuç darbecinin gücü yetmizdi. Sürgüne gönderilen Hindistan'dan idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Alparslan Türkeş'i de rahmetle yadediyoruz.

MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ'NİN AÇIKLAMALARI:

Yakın siyasi tarihimizin sisli bir o kadar da sancılı döneminde, 60. yıldönümünde üzücü hatıraların bir nebze de olsa tamir ve tedavi eden anlamlı bir açılışa şahit olmaktan bahtiyarım.

Yassıada yalnızca denizin ortasında sivrilen bir kara parçasının adı değildir, burası milli hafızalara kazınmış, alacakaranlık bir devrin, hukuk kisvesiyle demokrasiye vurulan paslı zincirin simgeleşmiş halidir. 

Hak ve hukuk ihlalleri yıllar içinde gönüllere kor gibi işlemiştir.

Tarihsel bir vaka olarak hafızalara yerleşmiştir. Yassıada hukuğa deli gömleği giydirilmiştir. Adaletin fişi çekilmitir. Burada irade ve egemenliğin yegane sahibi aziz milletimizin takdir ve tercihleri de hazin şekilde sorguya çekilmiştir

Yassıada'nın menfi isminin değiştirilmesi maksadıyla 2013 yılında önemli adım atılmıştır. Demokrasi ve Özgürlükler adası ismini verilmiştir. 27 Mayıs'ın 60. yıldönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın açılışında çatışmanın, çekişmenin sonu olmadığı bilinmelidir. 1950'li yıllara şerh düşen siyasi ve ideolojik kamplaşmalar, kahveleri, gönülleri ayıran katılaşmış önyargılar milli birlik ve dayanışma ruhumuza fazlasıyla zarar vermiştir.

Türkiye sosyal ve ekonomik tribülanslara müteakiben sosyal çalkantılara kapılmıştır. Arkası önü planlanıp projelendiren demokrasi ve kanun dışı müdahaleler ülkemizin on yılını çalmış, huzur,barış ve güvenlik ortamında ağır hasarlar bırakmıştır.

Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın bu ihtiyacı simgesel anlamda hizmet edeceği kanaat ve beklentimi vurgulamak istiyorum. Sosyal barış, siyasal uzlaşma, demokrasi kültürüne değerli katkılar yapacağını düşündüğüm bugünkü açılışa şahsımı davetinden dolayı da sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.

Adanın imar ve inşasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Demokrasi pekçok tanımının yanında tahammül sistemi, sabır ve saygı rejimidir. Sebebi ne olursa olsun, şartlar nasıl tezahür ederse etsin, milletin verdiği yetkiyi tekrardan alacak yine alacak milletin ta kendisidir. Sevsek de sevmesek de sandıktan çıkan sonuç zor, baskı, silah yolu, gayrimeşru araçlarla tahrip ve tasfiye edilirse acıklı olaylar yeşerip yaygınlaşacaktır.

Söz, düşünce ve fikirlerin ahlaki ve hukuki bir nizam içinde rekabetin yerine zulüm ve zorbalığın öne çıkması, iç ve dış mihrakların teşekkül eden yıkım kervanına dahil olması tek kelimeyle felakettir.

1940'lı yıllara hakim olan dayatmacı anlayış Türkiye'yi dar ölçekli kaymak tabaka, bir avuç seçkin zümre milletin öz be öz evlatları yönettikçe çevreden merkeze sosyolojik akımlar güçlendikçe güç merkezleri elbette rahatsız olacaktır. 

Koyun otlatan çobanımızla, üniversite hocamız, işadamımızın oyu da iradesi de birdir aynıdır. Eşit, gizli genel oy ilkesi demokrasinin can damarıdır. Bundan taviz imhaya açık onaydır. Akademik ve siyasi hayatta mühim yeri olan merhum profesör Rıfkı Salim Burçak, 'ne şekilde tecelli ederse etsin bu yüce milletin iradesine saygılı olmadıkça bu ülkede istikrarlı demokrasi kuramaz ve medeni milletler topluluğun üyesi haline gelemeyiz' demiştir. Bireysel hak ve özgürlüklerin evrensel insan hakkı, demokrasinin ana direği olduğu benimseniyorsa o halde sandıktan çıkacak sonuca riayet ve hürmet de herkes için bir görev halini alacaktır. Millet iradesine çevrilmiş silahlar demokrasinin inkar ve infaz hükmüdür. Cuntacı eğilimler, darbeci emeller on yıllar boyunca hem demokrasiyi kötürüm bırakmış, özgürlükleri sekteye uğratmıştır. Yassıada demokrasi ve özgürlükleri sanık sandalyesine oturtmuştur. Maalesef demokrasi tarihimiz aynı zamanda darbeler tarihidir. Hala darbeye umut bağlayanların mevcudiyeti ise tadevisi olmayan ihanet virüsüne delalettir.

Merhum Koçibey her yanlış kararın zulüm olduğunu söylemişti. Darbe yanlış bir karardır ve zulümdür. Darbelerin çizeceği rotası, yol haritası milletin hakkını, hukukunu savunacak bir tasavvur ve tahayyül ufku olmayacaktır. Yassıada demokrasi ayıplarının, hukuk cinayetlerinin mihrakı ünvanıyla anılmıştır. Bu kötü sicilin temizlenmesi, geçmişle yüzleşme tecrübesi önemlidir. Uçurumdan dönen Türkiye'dir. Darbecilerin bugüne kadar dikkate almadıkları bir gerçek varsa o da şudur ezemeyecekleri milletimizin soylu yüreğidir.

Şimdiye kadar bizim inancımız ve ilkesel beyanımız değişmemiştir. Demokrasi milliyetçiliğin ikiz kardeşidir. Biri olmadan diğerinin varlığı hayaldir. Aklından darbe geçiren, sandıkta bulamadığını sokaklarda, silahların mühitinde arayan herkes kaybetmiştir.

Türk milleti karamsarlığı itekleye itekleye, milli uyanışı dürte dürte zirveye çoktan tırmanmıştır. Güvenlik, özgürlük dengesi sağlam kurulduktan sonra 21. yüzyıl Allah'ın izniyle Türk asrı olacaktır. Demokrasi fantazi değil fazilet, özgürlük ise faraziye değil insan olmanın farikasıdır.

Biz aklın üstüne, altına, yanına, yöresine değil meselelere bizatihi Türk aklıyla bakarız. Sonuna kadar da bakmayı sürdüreceğiz. Dünden ders alarak geleceğin muhteşem ve muazzez günlerine inanıyorum ki, şartlara körü körüne boyun eğmeyen Cumhur İttifakı ile başarılacaktır. Geleceğin gücü Türkiye'dir, mazlumların haykıran sesi, kesilmeyen sesi büyük Türk Milletidir.

Sayın Cumhurkbaşkanı. Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nı hayırlı olmasını temenni ediyorum. Merhum Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'a Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sağolun, varolun Cenab-ı Allah'a emanet olun efendim.

TBMM BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP'UN AÇIKLAMLARI:

Sayın Cumhurbaşkanım, kıymetli misafirler hepinizi hürmetle selamlıyorum.

27 Mayıs askeri darbesinin 60. yıldönümü. Milli iradeyi yok sayan, hastalıklı geleneğin ilk örneği olan bir hadiseyi anmak için toplanmadık. Amacımız kuru kuruya bir yas töreni değildir.

En sıhhatli tavır onlarla yüzleşip, üstesinden gelebilmektir. Bizi bugün buraya biraraya getiren yeni bir başlangıçtır. Sembolik adada yükselen binaların malzemesi sadece maddi unsurlar değildir. Her binanın temelinde milletimizin özgürleşme iradesi, anayasal düzeni savunma kararlılığı bulunmaktadır.

Yassıada'nın yeni yüzü sıradan peyzaj çalışması değil yüzleşmedir. 27 Mayıs askeri darbesi demokrasiye bir suikast, kalkınma çabasına engel olmuş gerici ve ilkel bir tertiptir.

Bu tertibin sonunda Başbakan Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmiştir. Bu onları seçen milletin bizatihi kendisine yönelik zulüm olarak tecelli etmiştir.

Milli kadrolar ne zaman Türkiye'yi ilerlemeye soksa bunu kendilerine tehdit olarak odaklar harekete geçer.

12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat ve en son 15 Temmuz'daki adresi darbelerin ilk halkası olan 27 Mayıs kifayetsiz bir çizginin eseridir. 27 Mayıs'tan itibaren belirli aralıklarla gerçekleşen antidemokratik hareketlerin, Türkiye'nin saldırılara açık, yabancı güçlere daha bağlı hale getirilmesidir.

Demokrasimiz, sivil siyaset, 27 Mayıs askeri darbesinden bu yana iftihar edeceğimiz seviyede gelişmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanım. Toplum ve siyaset hayatımız uzun yıllar 27 Mayıs ve Yassıada ile derinleşenh bir yarayla derinleşmiştir.

Yassıada yargılamaları ve akabinde idamlar toplumsal ve siyasi hafızamızda tamiri zor yaralar açmıştır. Merhum Menderes'in eli bağlı şeklinde idama giderken gösteren resim millete ve siyasetçiye verilen gözdağıdır.

Sayın Cumhurbaşkanım bu anlattığım sebeplerle zatı alinizin 'Biz bu yola kefenimizle çıktık' sözünüz o dayatmaya karşı güçlü bir meydan okumadır. Darbeciliğin yenilmesinde, 15 Temmuz'daki milli direnişte bu meydan okumanın payı şükranla anılmak üzere büyüktür.

Bu ada siyasi ve hukuki cinayetin olay mahallidir. Bu adanın adı 2013 yılında Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak değiştirilmişti. Şimdi bu ada yepyeni yüzüyle milletimizin karşısına çıkmaktadır. Bu adanın bayındır ve aydınlık haline dönüşmesine liderlik eden sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı arz ediyorum. Milli iradenin tahkimi, demokrasimizin sivil siyasetimizde başta Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve 15 Temmuz'da bedel ödeyen herkesi rahmet ve şükranla anıyorum. Hepinizi hürmetlerimle selamlıyorum.

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde