Demirel’in 30 milyon dolarına nasıl el kondu?

Demirel’in 30 milyon dolarına nasıl el kondu?

Uğur Dündar, gazetecilik serüveni süresince yaşadıklarından bazı kesitleri “İyi Uykular Sayın Seyirciler” adlı kitabında bir araya getirdi.

Demirel’in 30 milyon dolarına nasıl el kondu?
16px
24px
06.05.2012 09:40
ABONE OLgoogle

Uğur Dündar, gazetecilik serüveni süresince yaşadıklarından bazı kesitleri “İyi Uykular Sayın Seyirciler” adlı kitabında bir araya getirdi. Kitap, kısa sürede çok satanlar listesindeki yerini aldı.
 
Uğur Dündar’ın Bilgi Yayınevi’nden çıkardığı “İyi Uykular Sayın Seyirciler” adlı kitap geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı. Dündar,Nedim Şener’in kızı Vecide Defne Şener’e ithaf ettiği kitap için şunları söylüyor: “GerekStarTV’denayrılışım, gerekseNedim’in tutukluluk sürecinde uğradığımız iftiralar, İşteHayatım’ın devamı niteliğinde olmasa da, onu tamamlayan bir kitabın yazımını zorunlu kıldı. Çünkü çeşitli televizyonlara, gazetelere ve internet sitelerine konuk olup, yaşadığımserüveni vemaruz kaldığımsaldırıların nedenlerini anlatmaya çalıştıysam da, daha ayrıntılı bir açıklamanın görev haline geldiğine inandım. Ohalde okuyanların ‘Vay canına!Demek ki Uğur Dündar bunları da yaşamış!’ diyecekleri çarpıcı gelişmeleri, iğrenç tezgâhları ve bazı ilginç olayları da yeni kitaba katmalıydım. İşte elinizdeki kitap, bu düşüncelerin ışığında doğdu. Anlattıklarımla hafızanızı tazeleyip, bilgi dağarcığınıza küçücük bir katkıda bulunabilirsem, nemutlu bana.”
 
Yazar: Uğur Dündar Türü: Anı Sayfa Sayısı: 216 Basım Tarihi: Nisan 2012 Yayınevi: Bilgi Yayınları
 
KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER
 
Tarafsızlık’ tan ‘yandaş’lığa

Aydın Bey’e, 2008 yılında yaklaşık 5 milyar liralık vergi cezası gelince, iş dünyası ve medyada her şey aniden değişti. O güne kadar Doğan Ailesi bireylerinin sırtını sıvazlayıp, “Arkanızdayız!” diyen büyük iş adamlarının çoğu, Aydın Bey’in yanında yer almadığı gibi, adeta çil yavrusu gibi dağıldı. Ağır vergi cezası ve iş dünyasının bu korkak tavrı, Aydın Doğan’ın dünyaya ve medya patronluğuna bakış açısını da derinden etkilemişti. Kendisindeki değişimi anlatırken, “Eskiden medyanın görevinin muhalefet etmek olduğuna inanırdım. Ama yanılmışım!.. Artık bu görüşte değilim!..” diyordu. (sf.19)
 
Devlet İran’a hesap soramadı

Uğur Mumcu suikastını soruşturan savcılardan Ülkü Coşkun, “Biz buraya kadar getirdik ama bundan sonrası artık devletin işi... Bir tuğla çekersek, duvar üstümüze yıkılabilir. Bu nedenle hesabı, ancak devlet sorabilir!” demişti. Bunu duyanlar da “Aaa, demek ki saldırı, derin devletin işi” diye düşünmeye başlamıştı. Oysa savcının kastettiği “devlet işi”, devletimizin, suikastın ardındaki azmettirici güç olan İran’dan hesap sormasıydı. Bana bu gerçeği, bizzat savcı Ülkü Coşkun söylemişti. Ama bu hesap sorulmadı. Görünen o ki, gelecekte de sorulamayacak! Uğur Mumcu’nun katillerini azmettiren güç, hiçbir zaman ortaya çıkarılamayacak... Yazık, çok yazık! (sf.52)
 
Aziz Yıldırım’ı ağlatan teklif
 
2001 ekonomik krizi... Ekibimle birlikte Uzanlar’dan ayrıldım. Benim yüzümden işsiz kaldıklarını düşünerek, arkadaşlarıma maaşlarını ödedim. Kalan paramı da bir çantaya koyarak eve gittim. Türkiye’yi pençesine alan ekonomik kriz, Başkan Aziz Yıldırım’ı da kara kara düşündürüyordu. Futbol takımı geçen sezonun aksine doludizgin gidiyordu ama parasızlık herkesin canına tak etmişti. Para dolu çantayı aldım, Aziz Yıldırım’a gittim. Dedim ki: “Sevgili başkan, hayatım boyunca kazandığım parayı sana getirdim. Ben ve ailem, çok şükür namerde muhtaç değiliz. Daha fazlası olmasa da olur. Fenerbahçe’nin bu paraya bizden daha çok ihtiyacı var. Son kuruşuna kadar alınteriyle kazanıldı. Al bunu, gerekli gördüğün yere harca. Nasıl olsa günün birinde paramı geri verirsin.” Sözlerim karşısında Yıldırım çok duygulandı. “Uğur Bey” dedi, “binbir güçlükle, adeta namluların ucunda kazandığın bu parayı ben nasıl alırım? Teşekkür için söz bulamıyorum. Almış kadar oldum ama kabul edemem... Bu paraya asla el süremem...” Aziz Başkan bu anıyı şampiyon olduğumuz gece televizyonda Şansal Büyüka’ya anlatırken, gözyaşlarını tutamadı... (sf.82-84)
 
Demirel’in 30 milyon dolarına nasıl el kondu?

 
Uğur Dündar 2005 Eylül ayında Arena ekibi olarak yaşadıkları ilginç bir olayı şöyle anlatıyor: Arkadaşımız Hatice Demircan’ı bir avukat aradı ve Egebank’ı batıran Yahya Murat Demirel’le ilgili elinde bilgi ve belgelerin olduğunu, bunları sadece Uğur Dündar’a açıklayabileceğini söyledi. Avukatın anlattıkları doğru çıktı. Yahya Demirel’in yakalandığı Bulgaristan’a kaçmadan önce üzerine kocaman harflerle ‘Unutma’ diye yazıp bıraktığı, bir bankanın kasasındaki zarftan çıkan dekontları ve hesap cüzdanlarını TMSF Başkan Yardımcısı Fethi Çalık’a teslim ettik. Bütün bu gelişmeleri 19 Eylül 2005 akşamı Arena’da yayınladık. TMSF’nin avukatları altı ay sonra Demirel’in İngiltere’deki gizli hesabındaki parayı dondurdu. Çok geçmeden de 30milyon dolar Türkiye’ye iade edildi. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, bize bu nedenle teşekkür belgesi verdi. (sf.53-62)
 
‘Konuşmam’ dedi ve konuşmadı

 
Kanal-D’den ayrılıp o zaman Uzanlar’da olan Star TV’ye geçmesine Aydın Doğan’ın çok üzüldüğünü belirten Uğur Dündar, bu üzüntüye ve Doğan’ın tespitlerine de kitabında yer veriyor. İşte o sözler: “Gazetecilikte bir şey var: Bizim dükkândan ayrılıp başka dükkâna gidenler, sanki bizim dükkâna küfretme mecburiyetindeymiş gibi!.. Hepsi diyemem ama bir kısmı hemen başlıyor. Uğur kesinlikle böyle bir şey yapmadı. O dönemde Uzanlar etik dışı yayınlar yapmaya başlamışlardı. Bana ve gruba devamlı hakaret ediyor, iftira atıyorlardı. Uğur onlara alet olmadı. Onu zorladıklarını sonradan öğrendim. Aldığı paraları da iade ederek, ‘Ben çalıştığım ve beraber olduğum kurumun aleyhinde konuşmam’ dedi ve konuşmadı. (sf.24)
 
Bakana casino rüşveti
 
TRT’den ayrıldıktan sonra, 1986’da Hürriyet’e başlamıştım. Birgün Er ol Simavi beni çağır dı. O sırada The Marmara Oteli’nin bir katını kendisine göe düzenlemişti. Otelin altındaki casinoyu işleten Fahrettin Aslan’ın dönemin turizmbakanına rüşvet vererek ruhsat aldığını söyledi ve “Şu kumarhanelerdeki soygun düzenini, ocak söndüren çarkı tümçıplaklığıyla ortaya koy” dedi. Peşpeşe yaptığımız haberlerbüyük ses getirdi ve sonuçta kumarhanelerdönemin dürüst siyasetçilerinden Kültürve TurizmBakanı Mustafa Tınaz Titiz tarafından kapatıldı. Turizmbakanına rüşvet iddiasını yıllar sonra Fahrettin Aslan da doğruladı. Bir sohbetimizde içi tıka basa dolu çantayı, bakanın evine nasıl götürdüğünü, evin hangi semtte olduğunu anlattı. (sf.100-106)
 
Kemal Sunal’ın cenaze töreninde öldürülecektim
 
Aynı lisede okuduğu arkadaşı Kemal Sunal’ın vefat haberini tatil için gittiği Bozcaada’da öğrenen Uğur Dündar, cenaze için İstanbul’a dönmek istediğinde bir uyarı telefonu aldığını belirtiyor. “Israrla arayanlardan biri de, kadim dostum Profesör Haluk Şahin... Hemen Haluk’un numarasını çevirdim. Telaş içindeydi: ‘Az önce CNN-Türk’ten aradılar. Onlara bir ihbar gelmiş, seni Kemal’in cenaze töreninde vuracaklarmış!..’ Haluk haklıydı. Bıçak sırtı bir durumdaydım. Ya Kemal’i son yolculuğuna uğurlayacaktım ya da onunla birlikte ben de mezara girecektim... Teşvikiye Camisi’nin yolunu tuttum. Bir yandan da dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir’i arayıp, CNN Türk’e yapılan ihbarı anlattım. Ölsem de bu törene katılacağımı söyledim. Emniyet Müdürü ‘Ben her türlü önlemi aldıracağım ama siz de dikkatli olun Uğur Bey!’ dedi. Gerçekten de daha caminin önünde aracımdan iner inmez, kendimi polis çemberinin içinde buldum. Polisler arasında avluya girdim. Törenin ardından karayoluyla Çanakkale’ye dönerken telefon bir kez daha çaldı. Arayan bu kez Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’dı. ‘Büyük geçmiş olsun!’ dedi, ‘Tetikçiyi cami avlusunda yakalayıp, kimseye fark ettirmeden gözaltına aldık!..Sizi vurmak için geldiğini de itiraf etti!’” (sf.63-69)

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde