Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'de boş salona konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'de boş salona konuştu

Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletlerdeki İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmasında katılımın az olması dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'de boş salona konuştu
16px
24px
25.09.2014 07:35
ABONE OLgoogle
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta düzenlenen BM İklim Zirvesi’ne katılarak Genel Kurulu’na hitap etti. Ertesi gün de Barack Obama Erdoğan'ınki kadar uzun olmayan bir konuşma yaptı. İki liderin konuşmasına ise bu ayrıntı damga vurdu.

Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletlerdeki  İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmasında katılımın az olması dikkat çekti. Sosyal medyada dün Erdoğan'ın yaptığı konuşma ile bugün ABD Başkanı Obama'nın yaptığı konuşma karşılaştırılarak bu iki fotoğrafa yorumlar yapıldı.


Erdoğan'ın dün yaptığı konuşmasında ise salon neredeyse boştu. Sıra Erdoğan'ın konuşmasına geldiğinde delegelerin salonu terkettiği gözlendi.


Obama'nın bugün BM'de yaptığı konuşmada salonda neredeyse boş koltuk yoktu...

Erdoğan, BM Genel Kurulu 69. dönem genel görüşmelerinde yaptığı konuşmada, bölgesel ve küresel gelişmelere ilişkin görüşlerini aktardı.

69. dönem BM Genel Kurulu'nun 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıl dönümünde gerçekleştirildiğini dile getiren Erdoğan, "Birinci Dünya Savaşı’na sahne olan coğrafyanın, aradan geçen bir asırlık süreye rağmen, istikrar, huzur, barış ve refahtan halen yoksun olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Yemen’e, Mısır’dan Libya’ya, Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar, geniş bir coğrafya, derin krizler içinde insanlığın vicdanını yaralayan görüntülere sahne oluyor" ifadelerini kullandı.

21. yüzyılda insanların hala açlıktan, salgın hastalıklardan öldüğünü, çocuklar ve kadınların savaşlarda hunharca katledildiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dünyanın zengin ülkeleri refah içinde yaşarken fakir ülkeler açlık, kötü beslenme, salgın hastalıklar, eğitimsizlik sorunlarıyla boğuşuyor. İklim değişikliği dünyamızın ve çocuklarımızın geleceğini tehdit eden bir unsur olarak insanlığın karşısında önemli bir sınav olarak duruyor. Bu manzara, insan onuruna yaraşır bir manzara değildir; ortada bütün insanlığı ve elbette Birleşmiş Milletler'i doğrudan ilgilendiren bir sorun var demektir. Burada, Birleşmiş Milletler’in 69. Genel Kurulu’nda bir kez daha vurgulamak isterim; Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada, hiç kimse masum değildir, hiç kimsenin can güvenliği yoktur, hiç kimse de sürdürülebilir barış ve refah içinde olamaz. Sadece geçtiğimiz yıl, dünya genelinde, 5 yaşın altında 6 milyon 300 bin çocuk hayatını kaybetti. Suriye’deki savaşta, 17 bin çocuk hayatını kaybetti, 375 bin çocuk yaralandı, 19 bin çocuk en az bir organını kaybetti. Bu yıl içinde, Filistin’in sadece Gazze Şeridi'nde, en modern ve ölüm saçan silahların doğrudan hedefi olarak 490 çocuk katledildi, 3 bin çocuk yaralandı."

"Tepki verenleri susturmak için yaftalıyorlar"

Bu katliamların dünyanın gözü önünde işlendiğini vurgulayan Erdoğan, "Kameraların ve objektiflerin karşısında, yani dünyanın gözü önünde, sahilde oynayan, parklarda koşuşturan, okullara, camilere sığınan, en güvenli yer bildikleri annelerinin kucağına kıvrılan çocuklar, acımasızca yok edildiler. Filistin’de çocukların, kadınların, hatta engellilerin katledilmesine dünyanın dikkatlerini çekmeye çalışanları susturmak için, bir takım yaftaların kullanıldığını da ibretle izliyoruz" dedi.

Bu tavrın Ortadoğu'daki tüm haksızlıklara yapılan itirazlara da yöneltildiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Irak’ta, Suriye’de işlenen cinayetlere, Mısır’da demokrasinin katledilmesine itiraz edenler, yine bir takım haksız ve asılsız ithamlara maruz kalıyor, anında teröre destek vermekle itham ediliyorlar. Basın özgürlüğü yok diye bazı ülkeleri kıyasıya eleştirenlerin, Filistin’de öldürülen 16 gazeteciyi görmezden gelmesi, medya mensuplarına yapılan baskıyı duymazdan gelmesi küresel vicdanın dikkatlerinden kaçmıyor. Çok açık söylüyorum; Çocukların öldürülmesine, masum kadınların alçakça katledilmesine, halkın oylarıyla gelmiş iktidarların silah ve tanklarla darbe yoluyla devrilmesine seyirci kalanlar, sessiz kalanlar, tepkisiz kalanlar, bu insanlık suçuna alenen ortak olmaktadır.

Daha da önemlisi, modern dünya tarafından sergilenen bu çifte standart, çok geniş halk yığınları nezdinde ciddi bir güvensizlik oluşturmaktadır. Şu anda çatısı altında bulunduğumuz Birleşmiş Milletler’e, uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu, adalet duygusunu zedelemekte, milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur. Mazlumlara yönelik çifte standart, çocukların katledilmesine karşı sergilenen kayıtsızlık, tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır. Birleşmiş Milletler'den ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler, çaresizlik ve umutsuzluk içinde terörün tuzağına düşüyorlar."

"Türkiye, Irak halkının yanında olmaya devam edecek"

Erdoğan, Irak’ta yaşanan sorunların, Iraklılar için büyük bir yıkıma dönüştüğünü ifade ederek, son dönemde sorunun, Irak sınırlarının dışına taştığını ve Irak'ın terör örgütlerinin hareket alanı haline geldiğine işaret etti.

Irak’taki krizin Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkelerini doğrudan etkilediğini anlatan Erdoğan, "Yeni kurulan hükümet ile Irak’ın yeni bir başlangıç yapacağına olan umudumuzu muhafaza ediyoruz. Barış, huzur ve istikrar için Türkiye, Irak halkının yanında olmaya devam edecektir. Suriye meselesi de aynı şekilde sınırları aşmaya başlamıştır" dedi.

Konuşmasında Filistin sorununa da değinen Erdoğan, "Filistin’de yarım asırdır devam eden sorun, zaten bölgedeki bir çok meselenin temel kaynağıdır. Filistin’de iki-devletli çözümün derhal hayata geçirilmesi, Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması ve İsrail’in yanında bağımsız ve sürdürülebilir bir Filistin devletinin kurulması, siyasi, insani ve ahlaki bir zorunluluktur" ifadelerini kullandı.

BM kürsüsünde iki devletli çözüm konusunun konuşulduğunu ancak adım atılmadığını vurgulayan Erdoğan, "Konuşmak yetmez. Artık icraata ihtiyacımız var. Artık icra zamanıdır. Laf zamanı olmaktan bu iş geçmiştir. Bir günde yüzlerce, binlerce insanın öldürüldüğü bir ortamda hala biz bunu konuşuyor olmakla gerçekten BM'deki sorumluluk duygumuzun nerelere vardığını göstermesi bakımından da tekrar soru işaretleri arka arkaya gelmektedir" diye konuştu. 

"Dünya beşten büyüktür"

Erdoğan, küresel sorunlar için BM'yi göreve çağırarak, "Daha fazla gecikmeden, daha fazla masum insan hayatını kaybetmeden, küresel vicdan daha fazla yaralanmadan, Birleşmiş Milletler sorunlara ağırlığını koymalıdır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki, dünya, 5’ten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin, dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde Birleşmiş Milletleri etkisiz hale getirmesi, küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir" dedi.

Kararların bir ülkenin iki dudağı arasında kalabildiğini kaydeden Erdoğan "Filistin’de sadece birkaç ay içinde 2 binden fazla masum insan katledilirken Birleşmiş Milletler beklenen çözümü üretememiştir. Suriye’de 4 yıldır 200 binden fazla kişi katledilirken, 9 milyona yakın insan yer değiştirirken, Birleşmiş Milletler yine etkili çözümler sunamamıştır" ifadesini kullandı.

Suriye'de kimyasal silahlar için harekete geçen BM'nin konvansiyonel silahlarla öldürülen 200 bin kişi için sessiz kalmasını eleştiren Erdoğan, "Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir zihniyettir. Önce bunu çözüme kavuşturmamız lazım. Neticesi ölüm olan, insanın ölümüne, canlıların ölümüne neden olan her türlü silahın kullanılması suçtur. İster kimyasal olsun ister konvansiyonel olsun" dedi.

Konuşmasında Mısır'daki darbeye de değinen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Mısır’da, halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı darbeyle indirilirken, verdikleri oyun hesabını sormak isteyen binlerce masum katledilirken, Birleşmiş Milletler de, demokratik ülkeler de bunu sadece izliyor. Ve bu darbeyi yapan kişi meşrulaştırılıyor. Eğer demokrasi diyorsak sandığa saygı duyalım. Yok demokrasi değil de darbeyle gelenleri savunacaksak o zaman bu BM niye var diye merak ediyorum.

Şu anda da, Irak’ta yaşanan kontrolsüzlük, terör ve göç dalgaları karşısında Birleşmiş Milletler etkin bir tavır ortaya koyamıyor. Bu suskunluk, çaresizlik ve tepkisizlik durumunun daha fazla devam edemeyeceği açıktır. Küresel ve bölgesel sorunlara çözüm konusunda daha hızlı ve etkili karar alma mekanizmaları kurulmalı, Birleşmiş Milletler doğruyu savunma konusunda çok daha cesur olmalıdır."

Erdoğan, konuşmasında terör ile İslam kavramının yan yana getirilmesini de eleştirerek, "Din adına terör kavramını hiçbir şekilde onaylamıyor, böyle bir tanımlamanın en başta dinlere yönelik büyük bir saygısızlık olduğuna inanıyoruz. Barış anlamına gelen İslam kavramının terör ile yan yana kullanılmasına da şiddetle karşı çıkıyoruz. İslam ile terörün yan yana kullanılması inciticidir. Aynı şekilde kendi insanlık dışı eylemlerine İslami etiketini yakıştıranlar da başta İslam dini olmak üzere tüm dinlere ve insanlığa karşı çok büyük saygısızlık içindedir" dedi.

"Beş günde 150 bin Suriyeli geldi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak, bölgede barış ve refahın tesis edilmesi için yoğun bir gayret içinde olduklarını da belirterek, "Hiçbir ülkenin içişlerine karışmıyoruz; bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne saygı gösteriyor, bunu güçlü şekilde savunuyoruz. İsrail Filistin meselesinde, barışa, karşılıklı saygıya, iki devletli çözüme dayalı samimi bir çaba içindeyiz. Filistin meselesindeki hassasiyetimiz, herkesin hayat hakkının kutsal olduğu ilkesinden kaynaklanmaktadır" dedi.

Bölgedeki sorunlara insani yaklaşım gösterdiklerini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

"Bölgemizdeki meselelere, ırk, din, mezhep ve çıkar temelli değil, sadece ve sadece insani, vicdani saiklerle yaklaşıyoruz. Suriye’yi terk etmek zorunda kalan bir buçuk milyon kişiyi topraklarımızda ve çok büyük oranda kendi imkanlarımızla barındırıyoruz. Bakınız bir buçuk milyon insan şu anda benim ülkemde. Onları güvence altında tutuyoruz. Tüm gıdasıyla, ilacıyla, eğitimiyle, sağlık hizmetleri ile bütün bunları biz karşılıyoruz. Peki dünyadan bize ciddi bir destek geliyor mu? Maalesef hayır.  

Suriyeli mülteciler için şu ana kadar kullandığımız kaynak üç buçuk milyar doları aşmış durumdadır. Bugün yaklaşık 4 milyon Suriye'deki mülteci var. Bunların bir buçuk milyonu ülkemizde, geri kalanı Ürdün, Lübnan, Irak, Mısır ve diğer ülkelerde bulunuyor. Buna mukabil şimdi soruyorum: zengin ve güçlü Avrupa ülkeleri sadece 130 bin Suriyeliyi kabul etmiş durumda. Bakınız 130 bin Avrupa'da. Sadece benim ülkemde bir buçuk milyon. Bunun dışında iki buçuk milyon diğer ülkelerde. Suriye krizi giderek bölgesel ve küresel bir sorun haline gelmiştir. Buna insani ve siyasi açıdan ilgisiz kalınması artık mümkün değildir. 

Gazze’de saldırılarda yaralanan 102 kişiyi Türkiye’ye getirdik, tedavilerini yapıyoruz. Irak’tan göçen 30 bin Ezidi'ye kucak açan biz olduk. New York’a hareketimizden hemen önce, Suriye’den kaçmak zorunda kalan Kürtler’e sınırlarını açan ve onlara insani yardım sağlayan da yine biz olduk. Sadece son beş günde ülkemize giriş yapan Suriyelilerin sayısını 150 bin olarak arkadaşlarım bana bildirdi."

"Dünyanın en cömert ülkesi olduk"

500 yıl önce Avrupa’dan kovulan Musevilere sahip çıktıklarını hatırlatan Erdoğan, "Avrupa içinde Hristiyan toplulukların haklarını tarih boyunca koruduğumuz gibi, bugün de, dinlerine, mezheplerine, ırklarına bakmadan, herkese kucak açıyor, yardım eli uzatıyoruz. Gururla ifade etmeliyim ki, Türkiye, milli gelirinin binde 21’ini insani yardımlara ayırarak dünyanın en cömert ülkesi oldu. Bütün bunların ötesinde, tarihten miras aldığımız tecrübe ile, terör, mezhep çatışmaları ve diğer krizlerde Hakkı savunan ve tavsiye eden tarafsızlığımızı muhafaza ediyoruz" diye konuştu.

"Türkiye teröre karşı en etkili mücadeleyi veren ülkedir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin teröre göz yummadığını, aksine terörle mücadele ettiğini belirterek, "Burada özellikle vurgulamak isterim ki; Türkiye teröre destek veren, göz yuman bir ülke değil, bilakis teröre karşı en etkili mücadeleyi veren ülkedir. Zira terörden çok çekmiş bir ülkeyiz 30 yıldır. Hala çekiyoruz. Türkiye, antisemitizmin, İslamofobi’nin, her türlü ırkçılığın karşısında bir ülkedir. Şahsım antisemitizmin bir insanlık suçu olduğunu ilan eden dünyadaki belki de istisna siyasilerden bir tanesidir. Ama aynı şekilde İslamofobinin de insanlık suçu olduğunu tüm dünyanın kabul etmesini özellikle vurguluyorum" dedi.

Türkiye'nin bölgesinde çözümü arzulayan bir ülke olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Kıbrıs’ta çözümü en fazla arzulayan ve çözüm yollarını zorlayan; Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona ermesini savunan, Ukrayna başta olmak üzere kriz bölgelerinde toprak bütünlüğünü en güçlü şekilde savunan ülke Türkiye’dir. Bölgesel ve küresel barışa her şekilde destek vermeye devam edeceğiz. Dostlarımız için eşsiz bir dost olmayı sürdüreceğiz. Terörün, zalimlerin, katillerin, özellikle de çocuk katillerinin karşısında dimdik duracak, demokrasi ve refahı daha güçlü, daha cesur şekilde savunmaya devam edeceğiz'' dedi.

Bu idealler çerçevesinde her ülkeyle yollarının ortak olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasının sonunda, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için destek beklediklerini kaydetti.

"IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür"

Erdoğan, "IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür. Hükümetimiz bu yönde en başından itibaren gerekli hukuki tedbirleri de almıştır" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, yabancı savaşçı tehdidinin bertaraf edilmesi için gerekli tüm bireysel, bölgesel ve uluslararası adımları atmakta, bu hususta daha da yoğun tedbirler almakta kararlıdır" diye konuştu.

Erdoğan, ''(Yabancı teröristlerin Irak ve Suriye'ye geçişi) Burada bir kez daha vurgulamak istiyorum: Bu konuda Türkiye’nin işbirliğini bekleyen dost ve ortaklarımızın, ancak kendileri de gerçek bir işbirliği ruhu sergilemeleri halinde bu akışı durdurabiliriz" dedi.

"IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nde ABD Başkanı Barack Obama'nın yönettiği toplantıda "Yabancı savaşçılar" konusunda Türkiye'nin tutumunu ve aldığı önlemleri aktardı.

"Yabancı Terörist Savaşçılar" meselesinin yeni bir olgu olmadığını kaydeden Erdoğan, "Bu konu hep daha büyük bir sorunun yansıması, bir semptomu olarak ortaya çıkmıştır. Bugün de güney sınırlarımıza komşu devlet yapılarının çökmesi ve bunun doğurduğu istikrarsızlık ve kaos ortamı, terör örgütlerine faaliyet alanı kazandırmıştır. Bölge maalesef terörist savaşçılar için çekim merkezi haline gelmiştir" dedi.

Türkiye'nin özellikle Suriye'de istikrarsızlığın baş göstermesinden itibaren uluslararası topluma sözkonusu tehdide ilişkin uyarılarını defaatle yaptığını belirten Erdoğan, "IŞİD tehdidinin Irak’a yayılması ise konjonktüreldir ve geçmiş Hükümetin mezhepçi politikalarından beslenmiştir. Uluslararası toplum birlik ve dayanışma içinde hareket ettiği takdirde, üstesinden gelemeyeceğimiz bir sınama yoktur. Uzun vadeli düşünüp, kapsamlı, gerçekçi ve samimi bir yaklaşım benimsersek bu tehdidi alt edebiliriz. Türkiye, bu istikamette öncü rol oynamaya hazırdır. Esasen ülkemiz uzun zamandan beri aldığı tedbirlerle yabancı terörist savaşçıların bölgeye akışına yoğun bir set çekme gayreti içindedir. Ancak, bu Türkiye'nin tek başına yürütebileceği bir mücadele değildir" ifadelerini kullandı.

Yabancı terörist savaşçı tehdidinin bu kişilerin kaynak ülkelerden ayrılmalarıyla başladığını kaydeden Erdoğan, dolayısıyla bunlarla mücadelenin, esas olarak kaynak ülkelerde başlaması gerektiğini ifade ederek, "Öncelikli hedefimiz, bu kişilerin Türkiye’ye girişlerinin engellenmesidir. Bu hususta uzun zamandır ilgili ülkelere bizimle işbirliği yapmaları için çağrıda bulunmaktaydık. Üzülerek söylemeliyim ki, bu hususta da ağır davranılmıştır. Tehdidin vahametinin artması üzerine, nihayet son dönemde kaynak ülkelerin bizimle bilgi paylaşmaya başladığını görmekteyiz. Bu sayede yabancı terörist savaşçılar tehdidiyle mücadele kapsamında 6 bin 300 dolayında kişiye giriş yasağı koyduk, bini aşkın yabancıyı sınırdışı ettik, havalimanlarında risk analiz grupları oluşturduk" dedi.

"Akışı durdurmak için işbirliği gerekiyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan yabancı terörist savaşçıların akışını engellemek için işbirliği gerektiğini de belirterek, "Burada bir kez daha vurgulamak istiyorum: Bu konuda Türkiye’nin işbirliğini bekleyen dost ve ortaklarımızın, ancak kendileri de gerçek bir işbirliği ruhu sergilemeleri halinde bu akışı durdurabiliriz. Bu mücadelede üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer konu ise alınan tedbirlerin İslamofobik çevrelerce istismarına ve ortak medeni değerlerimizi incitmesine izin verilmemesidir" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin yıllarca terör belasıyla uğraştığını ve binlerce evladını terörizme kurban verdiğini kaydeden Erdoğan şunları söyledi:

"Terörün yaşattığı acıyı en iyi bilenlerdeniz. Dünyanın dört bir köşesinden gençlerin terörün ağına düşmesine herkesten önce biz mani olmak istiyoruz. Nitekim, Türkiye, 2011’de ABD ile birlikte Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’nu kurarken tam da bu anlayışla hareket etmiştir.

Türkiye, bu tehdidin bertaraf edilmesi için gerekli tüm bireysel, bölgesel ve uluslararası adımları atmakta, bu hususta daha da yoğun tedbirler almakta kararlıdır. IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür. Hükümetimiz bu yönde en başından itibaren gerekli hukuki tedbirleri de almıştır. Terörle mücadelede ulusal çıkarlarımızın gerektirdiği her türlü adım bölgesel istikrar ve insani gerekler gözönüne alınmak suretiyle atılacaktır. Ülkemizin sınırları üzerinde büyük bir baskı mevcuttur."

Suriyeli sığınmacılar

Suriye'deki çatışmaların başından bu yana her etnik grup ve mezhepten 1 milyon 300 bin Suriyeli mültecinin Türkiye'ye sığındığını anlatan Erdoğan, "Sadece geçtiğimiz hafta içinde IŞİD saldırılarından kaçan 140 binden fazla Suriyeli Kürt mülteci ülkemize sığınmıştır. Halen Irak'tan gelen 70 bin Ezidiye de geçici evsahipliği yapıyoruz. Tüm bu fedakarlıklarımıza rağmen ve dayanışma beklentimize yeterince karşılık bulamamışken, haksız bir takım eleştirilere maruz kalmak bizi gerçekten üzmektedir. Türkiye'nin bu konudaki kararlılığı sorgulanamaz" dedi.

Uluslararası toplumun tarihi bir samimiyet sınavından geçmekte olduğunu ifade eden Erdoğan, "Sorunun köküne inildiği, arzu edilen dayanışma ve işbirliği sağlandığı takdirde sonuç alınmaması mümkün değildir. Milyonlarca Suriyeli kardeşimizin güven içinde evine dönebildiği, bütün Iraklı kardeşlerimizin kendilerini Irak'ın parçası hissettikleri, kalıcı bir barış, demokrasi ve istikrar ortamının sağlanması hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Türkiye, bu hedef doğrultusunda yoğun çabalarını sürdürecektir" diye konuştu.
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde