Çobanlıktan vazgeçti, hoca olmaya niyetli

Çobanlıktan vazgeçti, hoca olmaya niyetli

İTO Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra hayvancılık yapmak isteyen Yalçıntai tepkiler üzerine kararından vazgeçmiş

Çobanlıktan vazgeçti, hoca olmaya niyetli
16px
24px
25.05.2013 10:53
ABONE OLgoogle

İstanbul Ticaret Odası Başkanı (İTO) Murat Yalçıntaş’ın 8 yıllık görev süresinin son iki yılında tuttuğu gezi notları ‘Bende Kalmasın’ adıyla Doğan Kitap’tan çıktı. 29 Mayıs’ta İTO’da görev süresi dolacak olan Yalçıntaş ‘veda’sını ve neler yapacağını anlattı...

 Bir kitap yazdığınızı duyduğumda bunun kesinlikle ekonomi üzerine olacağını düşünmüştüm, yanıldım. Başkalarını da şaşırttınız mı böyle?

 Ekonomi kitabını herkes yazıyor, konuşuyor, anlatıyor ama sadece ilgisi o yönde olanlar okuyor. Ben zaten nerede ne yenir, neresi görülürün ötesinde, o ülkenin kültürünü, insanlarının psikolojisini, örf ve adetlerini ve pek tabii oradalardaki iş fırsatlarını kaleme aldım. Önceleri kendim için yazıyordum. Tarihe not düşmek, unutmamak... Sonra dostlarımın tavsiyesiyle bir blog açtım ve yazdıklarımı orada yayınladım. Okuyanlar beğenince de bir kitap fikri doğdu. Bilgi en önemli hazine ve kolay elde edilmiyor. Ben bu seyahatleri İTO’nun imkânları ile yaptım ve öğrendiklerim bende kalmasın, paylaşayım dedim. Kitabın ismi de buradan çıktı zaten.

 Kaç seyahat oldu?

 Yüzlerce... Ama son iki yılda yazabildiklerimin sayısı 18. Sadece yurtdışı değil, yurtiçi de var. Yazmayı çok arzu ettiğim ama bir türlü kaleme alamadığım seyahatlerim de oldu. Saraybosna, Cezayir, ABD, Nepal, Hong Kong... 
 Tutuklanma etkiledi...

Sekiz yıldır görevdesiniz, neden sadece son iki yılı yazdınız?

Yaşadığım bazı olaylar bana birikimlerin mutlaka kayda geçirilmesi gerektiğini hatırlattı. 40 günlük hapishane sürecimden sonra hayatı algılayışım, önceliklerim değişti. İnsan ilişkisinin, dostluğun, sevginin hayattaki en önemli şeyler olduğunu anladım. Hayatta her şey gelip geçici ama insani ilişkiler öyle değil. Mesela tutuklanmamdan bir gün önce ABD’de Türk ve Amerikalı bakanlarla, genelkurmay başkanlarıyla aynı sofrada yemek yiyor, fikir alışverişlerinde bulunuyorduk. Bu önemlidir, evet ama bu olaydan tam 24 saat sonra ben Ankara’da, emniyet müdürlüğünde, bir küçük odada, bir gazete kağıdının üzerinde lahmacun yiyordum. Orada anlıyorsunuz ki, sahip olduğunuz ve önemli bulduğunuz pek çok şey bir anda yok olabiliyor. Yok olmayan tek şey, benim sadece yüzümü görebilmek için 48 saat o kapıda bekleyen dostlarımdı. İnsanın asıl zenginliği bu.

 Daha önce sıradan gördüğünüz şeyler kıymetlendi, öyle mi?

 Evet. Başka bir şey daha oldu, herkesin gördüğü şeylerin arkasını da görmeye başladım. Mesela bir ülkeyi görüyor ve kalkınmış’, barış veya savaş içinde diye değerlendiriyorsunuz. Bu, herkesin görebileceği. Ama ben bunun arkasını anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Nedenini, algısını, insanlarını... Bunları görmeye başlayınca önyargılarım yıkıldı. Onların hayatımızı ne kadar yönlendirdiğini fark ettim. Bir ülkenin dış görünüşü aslınde bir cila. Ben o boyanın altını öğrenmeye çalıştım.

 Bunun için vakit bulabildiniz mi?

 Bir iş, bir amaç gidiyorsunuz. Orada konuşacağınız insanlar, elde etmeyi umduğunuz sonuçlar var. Dolayısıyla ön hazırlık yapabilmek için gitmeden dersinize çalışıyorsunuz. Seyahatlerimiz kısa süreli ve ardı ardına toplantılarla dolu olduğu için ben gezip görebilmek adına hep uykumdan fedakârlık gösterdim.

 Bu notları kaleme almanızda size yardım eden biri oldu?

 Hayır, kendim yazdım. Kitaptaki fotoğrafları da kendim çektim. Hatta benim olduğum fotoğraflar da yanımdakiler tarafından ama yine benim makinemle çekildi.

‘BAŞLARINA DİKİLDİM, KİTABIMI ALDIRDIM’

 Kitabınızı rafta görmek nasıl bir duyguydu?

 Kitap geçen cumartesi günü çıktı. Yolumun üzerindeki ilk kitabevine girdim. Baktım, ‘yeni çıkanlar’ bölümünde duruyor. İki üniversite öğrencisi de tam kitabımın önünde, yanlarına yaklaştım, “Eğer iyi bir kitap arıyorsanız, size şu kitabı tavsiye edebilirim. Çok güzel bir seyahat kitabıdır” dedim. Yüzüme büyük bir şaşkınlıkla baktılar. Kitabın kapağında fotoğrafım olduğu için devam etmek durumunda kaldım: “Benim kitabım, ben yazdım, ilk kez bugün raflarda...” “Hayırlı olsun” dediler ama ben başlarında dikildiğimden dolayı da bir tane almak zorunda kaldılar.

 İmzalasaydınız bari?

 Artık onu da söyleyemedim utancımdan... 

Kitapta fotoğraflara da yer veren Yalçıntaş, burada bağımsızlık yanlılarının Kanada hükümetine karşı protestosunda görülüyor.

Gözyaşları aktı

 Kitap görev sürenizin bitmesine yakın çıktı. Bu planlı mıydı?

Yok, dediğim gibi bu gezilerin hepsi İTO Başkanı sıfatıyla yaptığım geziler. Görevimle birlikte bu geziler de bitti. Böylece kitap haline getirmek daha kolay oldu.

 Aynı zamanda bir veda mı bu?

 Öyle de algılanabilir tabii.

 Ticaret Odası’ndaki son günleriniz. Ne hissediyorsunuz?

 8 sene İstanbul iş alemine başkanlık yapmak çok büyük onur. Bunu bana yaşatan İstanbul iş alemine şükran borçluyum ve umarım onlara hakkıyla hizmet edebilmişimdir.

 Bu röportaja İTO personeline verdiğiniz veda davetinden sonra geldiniz. Orada ne hissettiniz?

 Duygusal anlar yaşandı tabii. Hem personel hem de ben... Gözyaşları da aktı. Kolay değil, sekiz sene birlikte çalıştık.  Zaten duygusal bir insanım, bugün de duygulandım.

Çobanlıktan vazgeçti, hoca olmaya niyetli

İTO Başkanlığı’ndan ayrıldıktan sonraki planlarınızı anlatırken bir ara çoban olmaktan bahsettiniz? Sonra üniversitede hoca olmaktan... Karar verdiniz mi ne yapacağınıza?

 Çoban olma arzum çok tepki çekti. Oysa zaten hayvancılık yapıyorum, yeşillik yetiştiriyorum ama benim buralardan gitme fikrim çevremin hoşuna gitmedi. İnsanlar bunu yapmaya hakkım olmadığını söyledi. Herkes aynı şeyi söylüyorsa onda bir hikmet vardır. Israrcı olmamak lazım. Planlarımı tekrar gözden geçirdim. Kendi işlerimi devam ettireceğim tabii ama ilimle bilimle iç içe olabilmek, birikimlerimi gençlere aktarabilmek için üniversitede ders verme fikrim hâlâ geçerli. Bir yandan da hayatın ne göstereceğini bilemeyiz...

Başımı alıp gidemem

 Belki uzun ve bu kez rahat bir seyahat?

 Benim öyle alıp başımı dünya turuna çıkayım durumum olmayacak. TOBB’daki başkan yardımcılığı görevim ağustos ayına kadar devam edecek. DEİK’te bir görevim var, devam ediyor. Diğer yandan da kendi işlerim var zaten.

Görev sürenizin dolmasıyla üzerinizden büyük bir yük kalkacak mı?

Yük değil ama sorumluluk kalkacak diyebiliriz.

İpek Durkal/Milliyet

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde