Cazcı patronlar

Cazcı patronlar

Onlar sadece işinde başarılı yöneticiler değil, aynı zamanda cazı yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş müzik tutkunları.

Cazcı patronlar
16px
24px
20.01.2012 13:42
ABONE OLgoogle

Tuğçe Altınsoy'un haberi

Onlar sadece işinde başarılı yöneticiler değil, aynı zamanda cazı yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş müzik tutkunları. Kimi yurtdışındaki konserleri bile takip ediyor, kimi de ofisine sahne kurup konser düzenliyor...

CAZ konserlerinde ön sıralarda oturanlara hiç dikkat ettiniz mi? Bir dahakinde dikkatli bakarsanız, o koltukların çoğunda GSM operatörlerinin, bankaların, holdinglerin kısacası iş dünyasının önde gelen şirketlerinin CEO ve üst düzey yöneticilerinin oturduğunu fark edeceksiniz. Evet, daha çok 25-55 yaş aralığındaki kitlenin izlediği caz konserlerinin en sıkı takipçilerini üst düzey yöneticiler oluşturuyor.
Uluslararası üst düzey yönetici araştırma şirketi Stanton Chase’in Türkiye ofisinin geçen yıl gerçekleştirdiği “CEO Index” araştırmasının sonuçları da bu tespiti doğrular nitelikte. Bu araştırmaya göre, Türkiye’deki kurumların üst düzey yöneticileri en çok caz ve blues müziği dinlemeyi tercih ediyor.

Ancak bu tespite son yıllarda genç jenerasyonun da cazı takip etmeye başladığını eklemek gerek. Özellikle cazın elektronik ve alternatif türlere kayan alt türleri bu kesimin ilgi odağında. Hal böyle olunca müzik sektörü de cazın gençleşmesi için çaba harcıyor. Örneğin, Akbank Caz Festivali kapsamında düzenlenen “Kampüste Caz” turnesiyle caz müziği her yıl üniversitelilerle buluşturuluyor...
Özellikle üst düzey yöneticilerin bu ilgisini, cazın sofistike bir müzik türü olarak algılanmasına bağlayanlar da var, kişilerin yaşları ilerledikçe daha komplike ve değişik melodiler duymak istemelerini gerekçe gösterenler de... İşte kendisini “tam bir caz tutkunu” olarak tanımlayan, hatta “caz yapan” yöneticiler...

OFİSİNE CAZ SAHNESİ KURDU
Ankara’da yaşadığı dönemde ODTÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nde “Caz Tarihi” dersleri veren Mingus Design Kurucu Ortağı Berk Özler, İstanbul Yeniköy’deki ofisinde kontrbas, piyano ve davula yer verdiği bir sahne kurmuş. Müzisyen arkadaşlarıyla bu sahnede jam session’lar yaptıklarını anlatan Özler, cazın bugünkü müziği destekleyen ve ondan beslenen alt kollarının çok geliştiğine, bu sayede daha çok insanın ilgisini çekmeye başladığına değiniyor.
Özler’in bundan iki yıl önce kurduğu “lifeinmingus” adı altında, cazseverlerden oluşan kapalı bir e-posta grubu da var. 220 kişilik grupta, üyeler her gün birbirleriyle yeni müzikler paylaşıp fikir alışverişinde bulunuyor.
Başarıda disiplinin önemine dikkat çeken Berk Özler, yöneticilerin caza ilgisini şöyle açıklıyor: “Müzik seven biriyseniz onunla da bu disiplinle ilgileniyorsunuz. Bir albümde çalan davulcuyu beğeniyorsanız, onun adını öğreniyorsunuz ve çaldığı başka albümlere de bakıyorsunuz. Özen ve disiplin gerektiren bu süreç sizi mutlaka caz ya da klasik müziğe götürüyor. Sanırım bu disiplin sayesinde alanında başarılı yöneticilerin müzikle ilişkileri de böyle özenli ve disiplinli oluyor. Ve bu yolda karşılarına caz çıkıyor.”
Ajansının ismini ünlü caz müzisyeni Charles Mingus’tan esinlenerek koyduğunu anlatan Özler, “Bir yönetici olarak caz müziğinin ifade tekniği ve zenginliği olarak çok yararını gördüğümü düşünüyorum” diyor.

SİBEL KÖSE’YLE ÇALIYOR
Stratech Genel Müdürü Cenk Soyak, İstanbul 4. Levent’teki bin 200 metrekarelik ofisinin 400 metrekarelik bölümünü canlı müzik sahnesine ayırmış bir caz tutkunu. Soyak, şirket eğlenceleri ve grup provalarının yanı sıra cumartesi ve pazar günleri Sibel Köse’nin Caz Vokal Atölyesi’ne ev sahipliği yapan ofisinde sekiz yaşındaki kızı Beliz’le birlikte bu çalışmalara katılıyor.
“Caz dinlemesi de çalması da zor olan, emek verdikçe daha çok anladığınız ve sevdiğiniz bir müzik türü” diyen Soyak’ın caz ile yöneticiliğin ortak yanlarına dair görüşleri şöyle:
“Zaman geçtikçe müziğin içinde bir şeyler keşfediyorsunuz ve bu keşif hiçbir zaman bitmiyor. Üst düzey yöneticilik de biraz böyle; emek isteyen, kolay olmayan bir süreçten geçerek profesyonel basamakları tek tek çıkıyorsunuz ve cazdaki arayışın bir benzeri profesyonel hayatta da bitmeden devam ediyor.”
Cazın iş dünyasıyla bir diğer paralelliğinin de “doğaçlama” olduğunu düşünen Cenk Soyak, “Türkiye’deki üst yöneticiler diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla daha fazla risk alarak belirsiz ve dalgalı seyreden ekonomik ve ticari koşullarda karar veriyor. Bu da cazla büyük paralellik gösteriyor” diyor.
Öte yandan Soyak, dünyanın en başarılı klasik piyanistleri veya gitaristlerinin bile bir doğaçlama seansında caz müzisyenleriyle çalmaya davet edilmesi durumunda, önlerinde nota olmayınca çaldıkları müziğin caz gibi olmadığını vurguluyor: “İşte bu yüzden caz, hem çalan hem de dinleyen için ulaşılması zor bir mertebe gibi... Zirveye tırmanmış profesyonel yöneticiler için ulaşılacak ayrı bir başarı gibi algılanıyor. Yine bu yüzden ülkemize gelen caz sanatçılarının konserlerinde ön sıralarda hep iş dünyasının tanınmış simalarını görüyoruz.”

AİLEDE MÜZİSYEN BOL 
Qualcomm Türkiye Genel Müdürü Barış Ruacan, ailede Nükhet Ruacan, Neşet Ruacan gibi caz müzisyenleri olduğu için bu müziğe aşina büyümüş. Gerçek anlamda ilgi duymaya başlaması ise üniversite sonrası Amerika’da yaşadığı dönemde olmuş. Ruacan, “Cazı sevme nedenlerimin başında müzisyenlerin enstrümanlarına çok hakim olmaları geliyor. Ayrıca diğer müzik türlerinde melodi kim çalarsa çalsın genelde aynıdır. Cazda ise aynı müziği aynı müzisyen bile çalsa her seferinde farklı olabiliyor” diyor.
Barış Ruacan, cazın kendisine en büyük katkısını “Kafamı dinleyebileceğim ve kendime vakit ayırabileceğim sakin bir ortam sağlaması” sözleriyle ifade ediyor. Ardından da “Tabii pek çok kişinin ortak ilgi alanı ve bu sayede çevremi geliştirmeye de katkısı oluyor” diye ekliyor.

YAKIN TARİHE AYNA TUTUYOR
Türk iş dünyasında caza meraklı yöneticilerden biri de TurkNet Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çelebiler... 1956-1958 yıllarında Galatasaray Lisesi’nde okurken Beyoğlu’ndaki Amerikan Haber Ajansı’nın kütüphanesine kitap ve dergi okumak için uğrayan Çelebiler, orada caz tarihinin müzikli ve yorumlu olarak anlatıldığı etkinliklere katılmış. İlerleyen yıllarda doktora yapmak için gittiği Philadelphia’daki kulüplerde ve satın aldığı plakların yardımıyla caz dinlemeye devam etmiş...
Müzikten anlam çıkarmaktan büyük keyif alen Mehmet Çelebiler, cazın en ilginç yanlarından birinin de yakın tarihi görmeyi mümkün kılması olduğunu düşünüyor: “1930’ların blues’ları, vaftizci kilise korolarının seslendirdikleri, kuzeye göç eden siyah Amerikalıların beyazları kabul etmesi ve dinlemesi için değiştirdikleri müzik, Ahmet Ertegün’ün Atlantic Records’la siyah müziğini beyazlara kabul ettirmesi aslında yakın bir tarihi tanıtıyor.”
Caz sanatçılarının müzik aracılığıyla duygularını açıklayabildiklerine de değinen Çelebiler, “Müziği dinlerken bu duyguların ne kadar karmaşık oldukları ve ne kadar zorlukla ifade edilebildikleri görülüyor. Yaratıcılığın ne kadar büyük bir emekle oluştuğu, bir eser sunabilmenin ne kadar büyük fedakarlıklar istediği ortaya çıkıyor. Sonunda alınan keyif de sınırsız oluyor” diyor.

SAKSAFON ÜSTADI
Saksafon üstatları Charlie Parker ve John Coltrane, trompet üstadı Louis Armstrong, piyanistler Art Tatum, Bill Evans ve Leni Tristanon, kadın vokallerden Ella Fitzgerald, Sarah Vaughan ve erkek vokallerden Nat King Cole ile Frank Sinatra... DHL Express Türkiye Bölge Direktörü Michel Akavi’nin caza olan tutkusunun ardında işte bu isimler yer alıyor. “Bu isimlerden birini dinleme imkanı bulduysanız bu müzik türüne bağlanmamanız imkansız” diyen Akavi’nin caza olan ilgisi kendisini saksafon dersleri almaya kadar sürüklemiş...
Bu derslerden çok şey öğrendiğini söyleyen Akavin, saksafonun doğuş hikayesini şöyle paylaşıyor: “Saksafon, Selmer kentinde doğan, Alfred Saks adında bir Belçikalı tarafından geliştirilmiş. Daha sonra Amerikalılar tarafından bir caz enstrümanı haline getirilerek önce büyük orkestralarda arkada, ardından Coleman Hawkins’le birlikte ön planda yer almış. Ve göze çarpan bir solist saz olarak sahnedeki yerini almış. Öyle ki zamanla ünlü cazcıların neredeyse yarısından fazlası saksafoncu olmuş.”
Michel Akavi, yöneticilerin caz müziğine olan ilgisini ise şöyle değerlendiriyor: “Caz müziğinin kaynağı çok zengindir. Temelinde Afrika’dan Amerika’ya gelen kölelerin tarlalarda söyledikleri şarkılar, Amerikan zencilerinin yaratıcılığı, Kızılderili müziğinin izleri, Afrika kaynaklı ritim ve melodiler, İngilizlerin dinsel müziği, Fransızların sokak şarkıları ve bando müziği, İspanyolların sömürge müziğinin izleri gibi farklı ezgiler yatar. Bence caz müziğinin sihri de buradan geliyor. Başarılı bir yöneticinin de farklılıklara karşı saygılı duruşu ve onları bir arada tutma özelliği bu müziğin kaynağındaki farklılıklarla örtüşüyor. Cazın üst düzey yöneticiler tarafından tercih edilmesinin nedenlerinden birinin bu olabileceğini düşünüyorum.”

YARATICILIĞINI AÇIĞA ÇIKARIYOR
Öğrencilik yıllarında resim yaparken caz dinlemeye başlayan Transmed Medikal Direktörü Dr. Melike Külahçı, “Şimdi ne zaman caz tınısı duysam fırça elimde yeni bir resim çiziyormuşum izlenimine kapılırım. Sanırım cazın doğaçlamaya izin verişi insanın yaratıcı yönlerini de açığa çıkarıyor” diyor.
Cazın tüm müzik türlerinin renklerini ve altyapısını ihtiva ederken kendine özgü bir tını yarattığını düşünen Külahçı, bu hobinin insana sağladığı katkıları şöyle özetliyor:
“Özellikle klasik müzik eğitimi almış bir kulak için caz dinlemek farklı sistematiklerin uyumunu dinlemek gibi... Hem bilinen müzik eğitiminin verdiği keyfi yaşarken hem de yeni bileşimin bazen spontane çalınan yeni tınılarını takip edebilirsiniz. Hatta parçayı tanıyorsanız çalanın müzik zekasını değerlendirebilirsiniz. Bir anlamda caz, beynin hem sağ hem sol yarısını aktive ediyor.
Aslında sanatın insanlara katkısını, gündelik kargaşadan uzaklaştırarak sanatçının dünyasına taşıması olarak açıklamak mümkün. Başkalarını, belki de sanatla kendilerini anlatanları yakından tanıdıkça kendimizi daha iyi tanımaya başlarız. Mesela ben müzik dinlerken yalnız olmayı seviyorum. Dolayısıyla biraz kendi dünyamda, müzikle ve sanatçıyla beraber olmak çok başka ve dinlendirici.”

CAZLA DİNLENİYOR
İlkokul yıllarında dayısı sayesinde caz dinlemeye başlayan Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, “O zamanlar Dual marka bir pikabı vardı, ondan önce manyetik bantlı bir teybi... Bana oradan caz dinletirdi. Hatta o dönem dinlettiği sanatçılar arasında hala dinlediğim Chick Corea, Dave Brubeck ve Modern Jazz Quartet’i sayabilirim” diyor.
Son yıllarda ağırlıklı olarak Walter Lang Trio, Brad Mehldau ve Keith Jarrett’ı dinlediğini söyleyen Azoz’a göre de cazın katkıları sayılamayacak kadar çok: “Her şeyden önce dinlendirici ve renkli bir müzik türü. Sürekli dinleyeni şaşırtan, birçok farklı melodinin farklı versiyonlarının farklı sanatçılar tarafından ele alındığı renkli bir alan. Yoğun iş temposunda çok dinlendirici bir yanı var. Beni de dinlendiriyor, şaşırtıyor, kafamı dağıtmayı sağlıyor. Özellikle yurtdışı seyahatlerinde mutlaka canlı caz müzik yapan bir mekan bulup dinlemeye çalışıyorum. Müziğin yaratıcılığı tetiklediğini düşünüyorum.”

Mehmet ULUĞ / Pozitif Yönetim Kurulu Üyesi

“Caza ulaşmak artık daha kolay”

İş dünyasından pek çok üst düzey yönetici hem Pozitif etkinlik ve festivallerine hem de Babylon konserlerine sık sık katılıyor. En başta caz, ardından klasik rock ve dünya müziğini takip eden bu profil, 2011 boyunca Babylon’da Macy Gray ve Manu Chao konserine, Akbank Caz Festivali’nde ise Zaz konserine büyük ilgi gösterdi.
İnternet çağında güzel, kaliteli ve canlı müziğin değeri artıyor. Ve caz, içinde en çok virtüözlük bulunduran müzik türü olarak öne çıkıyor. Buna ek olarak cazın alt türleri son yıllarda oldukça zenginleşti. Müzik dinleyicisi bir yandan daha özel ve daha eklektik türlere ilgisini artırdı. Bunda internetin büyük rolü var. Artık herkes caz ve türevleri gibi daha niş müziklere ulaşabiliyor. Başta Babylon, Nardis olmak üzere caz dinlenilen mekan sayısının son yıllarda artmasının da bunda büyük rolü var.
Etkinlikler de buna paralel olarak arttı. Caz müziğin her katmanını İstanbul’daki kulüplerde görmek mümkün. Tabii ki festivallerin de bunda rolü büyük. Örneğin, Akbank Caz Festivali kapsamında daha avangart ve yenilikçi caz müzisyenlerini dinleyebiliyoruz.

Bu yıl Keith Jarrett’a talep var

Barış Ruacan (Qualcomm Türkiye Genel Müdürü): Son dönemde bu alanda çok yol kat ettik. İstanbul Jazz Festivali gibi etkinlikleri düzenleyenlerin ve bankaların sponsorluklarıyla yaptıkları katkıları alkışlamak gerek. Yurtdışında yaşadığım dönemde SFJazz konserlerinden, İstanbul’da ise Joshua Redman, Erik Truffaz Quartet ve Joss Stone konserinden çok etkilendim. 2012’de trompetçi Arturo Sandoval’ı İstanbul’da görmek hoş olurdu.

Berk Özler (Mingus Design Kurucu Ortağı): Caz festivallerinde Zaz’ı ya da Micheal Bolton’ı çıkarmanın arkasındaki mantığı popülist buluyorum. Dünyada da benzer bir eğilim var. Geçen yıl North Sea Jazz Festival’da Snoopy Dog vardı. Yine de caz-pop dengesi Türkiye’deki kadar orantısız değildi. Hedef kitlenizi küstürmemek önemli... Rock’n Coke’a birkaç caz müzisyeni getirseniz, rock dinleyicisini de küstürürsünüz. Geçen yıl Wayne Shorter Quartet’i, Jack deJohnette&Rudresh Mahanthappa’yı seyrettim. Bu yıl sahnede Keith Jarrett Trio’yu izlemeyi çok istiyorum.

Cenk Soyak (Stratech Genel Müdürü): İstanbul caz konusunda belki sadece New York ile kıyaslanabilir. Buraya gelen birçok müzisyeni ABD’de bile yakalayıp izlemek zor. Geçen yıl en beğendiğim konser Pat Martino oldu. Bence yaşayan en büyük caz gitar efsanesi... İlerlemiş yaşına rağmen mükemmel tekniği ve inanılmaz doğaçlama sololarıyla izleyenleri büyüledi. Bu yıl sahnede Kenny Burrel ve Jim Hall’u izlemek isterdim.

Dr. Melike Külahçı (Transmed Medikal Direktörü): İstanbul dünyada cazın büyük sahnelerinden biri oldu. “Tribute to Miles” bana göre geçen yıl İstanbul’daki konserlerin en iyisiydi. Ayrıca Jamie Cullum’un Haliç’teki konserinde aniden başlayan ezanın eşliğindeki doğaçlaması olağanüstüydü. 2012’de Pat Matheny’nin kendi grubuyla gelmesini istiyorum.

Mehmet Çelebiler (TurkNet Yönetim Kurulu Başkanı): İstanbul’da bugüne kadar Charles Lloyd’u, Miles Davis’i, Dizzy Gillespie’yi, Dave Brubeck’i, Keith Jarrett’i ve Ahmad Jamal’ı izledim. Açıkhava Tiyatrosu’nda rahatsız oturduğum ve çok yükseltilmiş sesten rahatsız olduğum için oradaki konserlere gitmeyi tercih etmiyorum. Topkapı Sarayı bahçesi caz için çok güzel bir mekan. 2012’de sahnede en çok Keith Jarrett’ı görmek istiyorum.

Michel Akavi (DHL Express Türkiye Bölge Direktörü): 2011’de en beğendim konser, İKSV 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında şirketimiz sponsorluğunda gerçekleşen Amadou&Mariam konseri oldu. Bu yıl Portekizli kadın vokal Dulce Pontes’i İstanbul’da dinlemeyi çok arzu ediyorum. Hatta 2012 yılı İKSV İstanbul Caz Festivali sponsorluğumuz kapsamında kendisini davet etmeyi planlıyoruz.

Yusuf Azoz (Kariyer.net Genel Müdürü): Son yılarda İstanbul’da düzenlenen caz konserlerinin sayısı arttı. Ancak keşke daha çok olsalar... Bir de bu etkinliklerin iletişimi daha etkin bir şekilde yapılmalı. Yıllar önce Açıkhava’da dinlediğim Modern Jazz Quartet konserini unutamam. Yine New Orleans’ta izlediğim “Reservation Band” isimli çok yaşlı bir müzisyen topluğunun konseri de çok etkileyiciydi. 2012’de sahnede en çok Keith Jarrett’ı görmek istiyorum.

Geçen yıl kimleri izlediler?

Ahmad Jamal
Amadou & Mariam
Aretha Franklin
Arild Andersen Trio
Azam Ali & Niyaz
Chick Corea
David Sanborn
Dena DeRose
Dusco Goykovich
Herbie Hancock
Jamie Cullum
Jack deJohnette&Rudresh Mahanthappa
John Abercrombie
John Scofield
Kevin Mahogany
Natalie Cole
Neşet Ruacan Quartet
Pat Metheny
Pat Martino
Paul Simon
Randy Crawford & Joe Sample
Ron Carter
Roberta Gambarini
Sedef Erçetin & Kerem Görsev Trio
Sibel Köse
Wayne Shorter & Marcus Miller
Wolfgang Mutspiel

2012 caz yılı olacak!

Carmen Lundy 24-25 Ocak Akbank Sanat
Jehan Barbur 25 Ocak Ghetto
Birsen Tezer 27 Ocak Clinic Live
İmer Demirer Ensemble 3 Şubat Borusan Müzik Evi
Ferit Odman Quintet 17 Şubat Borusan Müzik Evi
Joshua Redman Trio 17-18 Şubat Salon İKSV
Selah Sue 23 Şubat Babylon
Steve Williams Quartet 23 Şubat Akbank Sanat
Kerem Görsev-Allan Harris 24 Şubat Borusan Müzik Evi
Brad Mehldau Trio 8 Mart İş Sanat Kültür Merkezi
Ben L’Oncle Soul 7-8 Mart Babylon
Boby McFerrin 28 Mart İş Sanat Kültür Merkezi
Gonzalo Rubalcaba Trio 6 Nisan İş Sanat Kültür Merkezi
John Williams&John Etheridge 12 Nisan İş Sanat Kültür Merkezi

Para Dergisi

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde