Canikli: Yanlışlık varsa düzeltilecek, kimse mağdur edilmeyecek

Canikli: Yanlışlık varsa düzeltilecek, kimse mağdur edilmeyecek

15 Temmuz ve sonrasını Habertürk'e değerlendiren Başbakan Yardımcısı Canikli, "Kusuru olmayan mağdur edilmeyecek" dedi

Canikli: Yanlışlık varsa düzeltilecek, kimse mağdur edilmeyecek
16px
24px
31.07.2016 05:49
ABONE OLgoogle
GEÇTIĞIMIZ cuma günü Numan Kurtulmuş ile görüşmek için Çankaya Köşkü’ne gitmiştim. O gün Başbakanlık’ta bir telaş vardı. Darbe girişiminin ardından herkes tedirgin ve yorgundu. Bir hafta sonra aynı gün, aynı saatte yine Köşk’teyim. Bu sefer Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ile görüşeceğiz. Ortam çok daha normalleşmiş görünüyor.

Yoğunluk devam etse de yüzler gülüyor. Röportaj için 45 dakikamız var, sonra tüm bakanlar toplanıp yeni kanun hükmünde kararnamenin detaylarını konuşacak. Bakan Canikli, gayet neşeli ve enerjik. Belli ki hem darbe tehlikesinin ardından duruma hâkim olmanın hem de muhalefetle kurulan sıcak ilişkilerin verdiği rahatlık var. Bir zamanlar Yalçın Akdoğan’ın kullandığı oda artık Canikli’nin. Toplantı masasına geçip başlıyoruz. Darbecilerin ifadeleri birbiriyle çelişirken tablo netleşti mi? Kamuda açığa alınanlara ne olacak? Haksızlığa uğradığını düşünenler ne yapacak? AK Parti içinden de tasfiye olacak mı? Tüm sıcak başlıkları konuşuyoruz...

Geçen hafta verdiğiniz bir demeçte “Darbe teşebbüsüne kimler destek verdi? Sivil boyutu var mı? Ak koyun, kara koyun belli olacak” demiştiniz. Şu an hâlâ soru işaretleri var mı? 
İlk günlerde öncelikle yangını söndürmeye çalışıyorduk, kimin işin içinde olduğunu tespit edebilmek imkânsızdı. Soruşturmalar ilerledikçe tablo netleşmeye başladı.

Başbakan’ımızın dediği gibi, şakır şakır ötüyorlar! Şimdi sırada sorumluların tespit edilmesi, iç ve dış boyutlarıyla anlaşılması var. Bu olayın sadece TSK içinde başlayıp biten bir hadise olmadığı kesin.

Peki, bu işin uçları nereye uzanıyor? 

Bir kısmı tespit edildi, şu aşamada isim verme imkânımız yok ama sivil ve siyasi ayağı olduğu kesin. Ve bu sivil ayak, TSK içindeki en yüksek bağlantıdan daha güçlü bir ayak, bu da kesin. Çünkü darbe kalkışmalarında darbe sonrası legalleşme adına meşruiyet zemini oluşturmak için birileri üzerinden yürütülür planlar. Siyasi uzantısı ve desteği olmayan çok nadirdir. 12 Eylül’den önce Türkiye’de çatışma ortamı vardı. Darbeden sonra sükûnet başlayınca bir meşruiyet problemi yaşamadılar. Oysa bugün zaten seçilmiş bir hükümet var, onu deviriyorsunuz. Taban desteği söz konusu değil. Darbecilerin devam edebilmesi için taban desteği şart. Dolayısıyla bu darbenin belli oranlarda siyasi yapı, kişi, kurum tarafından bağlantılı olması lazım.

Bu siyasi ayağın AK Parti tabanına yakın olması ihtimali var mı? Darbe başarılı olsaydı nasıl bir Türkiye dizayn edeceklerini öğrenebildiniz mi? 

Şu anda biz Türkiye’deki tabanın yüzde 50’sine hitap eden bir siyasi organizasyonuz. Kalanlarla bu meşruiyet desteğini bulmaları mümkün olur muydu, bilemiyorum. HDP tabanını işin içine katamazlardı muhtemelen. Geriye CHP ve MHP kalıyor. MHP’nin tavrı zaten çok netti, CHP de öyle. Bu zemini daha kuvvetli bir ortamda sağlamaları gerekiyordu. Dolayısıyla iktidar tabanı üzerinden meşruiyet arayışına girmek gibi bir planları olabilir. Ama AK Parti camiasında buna prim verecek birini bulmaları mümkün olmazdı. 

“AK Parti içinden birilerinin darbecilerle işbirliği yapmış olması ihtimali yok” mu diyorsunuz yani? 

Böyle bir ihtimal görmüyoruz. Şu an itibarıyla öyle bir bulgu da yok ama çalışmalar devam ediyor. Ne olduğunu en kısa zamanda hep beraber göreceğiz. 

Darbenin Türkiye’deki 1 numarasının kim olduğunu çözebildiniz mi? 

Bazı isimler ele geçirildi tabii ki. Darbe başarılı olursa kimin hangi göreve geleceğine dair birçok atama listesi var. Fakat kurulacak hükümetin Cumhurbaşkanı’nın ya da Başbakan’ının kim olacağına dair elimizdeki belgelerde net bir bilgi yok. Onların peşindeyiz. Yakında hepsini öğreneceğiz.

‘HİÇ UMMADIĞIMIZ İNSANLAR CANINI ORTAYA KOYDU’

“Tasfiye edilenlerin yerine başka cemaatlere yol açılır mı?” endişesi var... 
Artık kamuda “Buraya ben hâkim olayım” tarzı bir yaklaşım olmayacak. Bir insanın kendini bu topluma ait hissedebilmesi için her yerde kendisi gibi düşünen insanları görebilmesi lazım. Bu son olayda bunun ne kadar kıymetli olduğunu gördük. Hiç ummadığınız bir insan, yaşantısıyla, söylemleriyle “Vatanla alakası yoktur” diye düşündüğünüz bir insan, bir bakıyorsunuz sizden çok daha gayretli bir şekilde bu ülke için canını ortaya koyuyor. HSYK yeniden düzenlenirken inanılmaz bir ittifak kuruldu. Şimdi AK Parti, CHP ve MHP’den oluşan bir yapı var. Çok başarılı yürütülüyor. Kamuda da bunu yapma amacındayız. Toplumun bütün kesimleri her yerde temsil edilebilmeli.

‘KAMUDA AÇIĞA ALINANLARI ÖZEL BİR KADROYLA PASİFİZE EDEBİLİRİZ'

Yeni kanun hükmünde kararnameler çıkacak mı? 

Evet, bol miktarda gelecek. Özellikle önemli görevlerde bulunanların tasfiyesine yönelik bir liste olacak. İsim isim açıklamayı sadece TSK için kullanmıştık, şimdi diğer kurumlar için de bunu yapmayı düşünüyoruz. 

Kamuda açığa alınanların tümü tasfiye mi edilecek? Emekliliğe sevk edilenler olacak mı? 
Yaşı gelenler emekliliğe sevk edilecek, kalanları memurluktan atacağız. 

Ama on binlerce ailenin mağdur olması söz konusu... 

Evet, bizim de öncelikle üzerinde durduğumuz konu mağduriyetler. Bu insanların önemli bir bölümü geçimlerini kamudan sağlıyor. Aileleri, masum çocukları var. Örgütün yönetici kademesinde ya da üyesi olduğu tespit edilenleri tasfiye edeceğiz. Yönetici kademede olmayıp sadece sempatizan olanlar da önemli görevlerde kalmayacak ama hayatlarını idame ettirebilmeleri için bir mekanizma kurmayı düşünüyoruz.  

Nasıl bir mekanizma? 

Henüz net değil. Kamuda düz memur gibi alt görevde oluşturulacak özel bir kadroyla pasifize edebiliriz. Zarar veremeyecekleri başka bir kadroya yönlendirebiliriz ya da bulundukları görev çok tehlike arz etmiyorsa bir kısmı kalabilir. Düşünün 5 yaşında masum bir çocuk var... Babasının ihanetini ona ödetmememiz gerekiyor.

’YANLIŞLIKLA SUÇLANANLAR VARSA DÜZELTİRİZ’

Peki bu ayıklama nasıl olacak? Açığa alınanların tamamıyla ilgili işlem yapılacak mı? 
Büyük bölümü için işlem yapılacak gibi gözüküyor. Bu terör örgütüyle mücadelemiz 2013’ten beri yoğunlaşmıştı. O tarihten bu yana devletin kayıtlarında bu konuyla ilgili bilgi oluştu. O nedenle bu kadar hızlı hareket edebiliyoruz. Ama hata ihtimalini minimum seviyeye indirmek için açığa alınanların bir kısmıyla ilgili bilgiler tekrar gözden geçiriliyor. Yanlışlık olduğu tespit edilirse bazılarının işine son verilmeyebilir. 

İdareye karşı dava açılmasının ve yürütmeyi durdurma kararı alınmasının önünü kapattınız. Masum olanlar haklarını nasıl arayacak? 

Bu tür düzenlemelerde bir gri alan oluşur. Hata payı öngörüyoruz zaten. Bunu düzeltmek için gerekli olan mekanizmalar açık. Belirlenen kurumlar, vakıflar, dernekler kapatıldı. Şimdi bazılarına yönelik yanlışlık yapıldığına dair bilgiler geliyor. Bu bilgiler, ilgili bakanlıklar tarafından değerlendiriliyor. Yanlışlık yapıldığı ortaya çıkarsa aynı mekanizmalarla düzeltilecek. Kararnameyle kapatıldıysa, kararnameyle düzeltilecek. Bir defaya mahsus değil sürekli olarak bu mekanizmalar devrede kalacak. OHAL bittikten sonra dahi düzeltilebilir. Kusuru olmayanların bu uygulamanın mağduru olmasını engellemeliyiz. 

AK Parti içinde bir tasfiye ihtimali var mı? 

Hayır. Öyle bir şüphemiz yok. Cumhurbaşkanı’mızın o çağrısından sonra teşkilatların ortaya koyduğu tavır ortada... Sadece Ankara’da 19 şehit verdik. Böyle bir yapıdan kuşku duymak, çok büyük haksızlık ve hakaret olur.

‘ASKERİ YÜKSEK YARGININ KALDIRILMASI İÇİN DİĞER PARTİLERLE ÇALIŞACAĞIZ’

Cumhurbaşkanı, hükümet ve muhalefet arasında tam anlamıyla barış havası esiyor. Bu atmosferin devamı için AK Parti olarak ne yapacaksınız?

Bu geldiğimiz nokta bizim için çok hassas ve nadide bir elmas değerinde. Muhalefetle balayı yaşıyoruz, nazar değmesin! Bu balayı inşallah bitmeyecek. Hepimizin ortak amacı bu ülkenin daha iyi yerlere gelmesiyse, kavgaya gürültüye gerek yok. Ben 8 yıl grup başkanvekilliği yaptım. Bir gün huzurlu bir atmosfer hatırlamıyorum. Hiçbir şekilde birbirimizi anlamıyorduk. Öneriler daha havadayken reddediliyordu. 15 Temmuz’da yaşananlar çok acı ama böyle kazanımları da oldu. O günden bugüne hiçbir eleştiride bulunmuyoruz. Zaman zaman sert eleştiriler gelse de biz bardağın dolu tarafına bakıyoruz. “Muhalefet hep iyi niyetli ve samimi” diye düşünüyoruz artık. Birbirimize “Bizi oyuna mı getirmeye çalışıyorlar?” diye yaklaşırsak, ortak payda imkânsızlaşır. 

Cumhurbaşkanı’nın parti liderleriyle görüşmesinin ardından Başbakan Binali Yıldırım, bazı Anayasa maddeleri üzerinde muhalefetle uzlaşıya varılabileceğini söyledi. Hangi maddeler bunlar? 

Birçok konuyu görüşeceğiz ama şu anda ilk gündem askeri yüksek yargı. Askeri yüksek yargıyı kaldırmak istiyoruz. Yargıtay var, Danıştay var, Anayasa Mahkemesi var ama bir de askeri yargı var. Bu, hukukun tekliği ve evrenselliğine aykırıdır. Bu konuyu muhalefetle konuşuyoruz, onlar da sıcak bakıyorlar. 

Başka neler var? 

Bundan sonra her konu gündeme gelebilir. Anayasa’da belirlenen her şey var. Bu talepler her taraftan gelebilir. Hepsine açığız ve uzlaşmaya önem veriyoruz. Çoğunluk biz olabiliriz ama farklı seslerin, azınlık görüşlerinin çok kıymetli olduğunu biliyoruz. Onların da süreçlere dahil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

15 Temmuz öncesi muhalefet ile iktidar arası en büyük gerilim konusu “Parlamenter sistem mi yoksa başkanlık sistemi mi?” tartışmasıydı. Şu ortamda bu konunun bir süreliğine ertelenmesi ihtimali var mı? 

Bunlar tartışılsın toplumda. Entelektüel bir tartışma yürütülmesinde bir sıkıntı yok, vatandaş konuşsun. Ama Anayasa’da düzenlenmesi ve değiştirilmesi için mutlaka muhalefetin onayı gerekiyor. Meclis aritmetiğinde 330 ile referandumla değiştirebileceğimiz bir durum çıksa bile biz yine 367’ye ulaşma gayretinde olacağız.

‘MEYDANLARDA SOSYAL DEMOKRAT DOSTLARIMIZIN ŞARKILARI DA ÇALINSIN’

Kılıçdaroğlu, “CHP’liler darbe girişimi gecesi sokaktaydı; sonra çalınan şarkılarla hava değişti” demiş. Meydanlarda AK Parti teşkilatlarının düzenlediği kimi platformlarda ayrıştırıcı konuşmalar yapanlar olduğuna dair eleştirilere ne dersiniz? 

Teşkilatlarımıza başından beri söyledik. Evvela, taşınacak bayrakların asla parti bayrağı olmamasını, parti sloganı ve amblemi taşınmamasını tembih ettik. Sosyal demokrat dostlarımızın hoşuna giden şarkılar da çalınsın istedik. Ülkücü kardeşlerimizin marş niteliğinde ya da sembol olmuş şarkıları da bütün meydanlarda çalındı, hâlâ çalınıyor. Bu konuda bir sıkıntı olmadı. Hemen kaynaştık birbirimize.

‘İÇ VE DIŞ İSTİHBARAT AYRILABİLİR’

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, o akşam telefonlara neden çıkmadığına dair bir açıklama yaptı mı? 

Onunla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’mızın açıklaması ortada. Cumhurbaşkanı’mız ‘‘Aradım ama ulaşamadım’’ dedi. Başbakan’ımız ‘‘Aradım, ulaşamadım’’ dedi. Başka arayıp ulaşamayan bakanlarımız da var. Burası sözün bittiği yerdir.

MİT içinde tasfiyelerin olması söz konusu mu? 

Bu yapı her yere girmiş. MİT için de geçerli aynı durum. Bu mücadele için bazı şeyler elbette yapılacak. İstihbaratın çok ciddi bir zafiyet içinde olduğu kesin. Bunu saklamanın bir anlamı yok, herkes görüyor zaten. Belli ki darbe girişimiyle ilgili aylar öncesinden yapılan çalışmalar var ve bu maalesef tespit edilemiyor. İstihbarat örgütleri böyle şeyleri tespit edemezlerse, ne yapar? Burada ciddi bir reform ihtiyacı var... 

MİT’te nasıl bir reform olacak? 

Sayın Cumhurbaşkanı’mız, MİT’in doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasına yönelik görüşünü ifade etti. Doğrusu da budur. Anayasa’da yapılması gereken değişiklikler var, bunlara çalışıyoruz. Yeni eğitim biçimi, personel alımı ve çalışma yöntemine kadar her şeyi gözden geçiriyoruz. İçeriden başka tür akımlara kapılmaması için otokontrol mekanizmaları da kuracağız. 

Genelkurmay İstihbarat’ın ya da Jandarma İstihbarat’ın kapatılması ihtimali var mı? 
Onlar kendilerine verilen görevlerle sınırlı olmak üzere bir istihbarat yapısındalar. Kapatılması söz konusu değil. Ama dünyada örneklerine rastladığımız şekliyle, genel istihbarat, iç istihbarat ve dış istihbarat diye ayrılabilir belki. Bunu konuşuyoruz...

‘GÖZALTINDA İŞKENCE YOK ÇATIŞMALARDA İTİŞ KAKIŞ OLMUŞTUR’

Gözaltında işkence iddiaları ve 15 Temmuz gecesi bazı erlerin linç edildiği iddiasına dair görüntülerle ilgili adım atılacak mı? 

“Başı kesildi” denilen er çıktı, “Ben yaşıyorum” dedi. Kesinlikle işkence yok, sıfır. Çatışmalar sırasında itiş kakış olmuştur ama kontrol altına alındıktan sonra en ufak bir işkence söz konusu değildir. 

Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Bülent Mumay gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin gözaltına alınması yerine ifadeye çağrılması daha doğru olmaz mıydı? 
Bu yargının kararıdır, biz müdahale edemeyiz. Bir başka kişi aynı yargı sürecinden geçerken nasıl bir muameleye tabi tutuluyorsa, herkes için aynısı uygulanmalı. Birini eski bakan, ünlü ya da zengin diye farklı muameleye tabi tutarsanız esas zulüm budur. Ama normalin dışında bir muamele varsa o da kabul edilemez. Normal süreçte bu gibi soruşturmalarda gözaltı muamelesi nasıl yapılıyorsa öyle yapılmalıdır.

‘EKONOMİ NORMALE DÖNÜYOR’

Ya 15 Temmuz’un ekonomiye etkileri? 

17-25 Aralık kalkışmasından sonra makroekonomik göstergelerimizdeki bozulma, 15 Temmuz sonu ortaya çıkan gelişmelerden daha fazlaydı. Şu anda her şey normale dönüyor. Faizler düşüyor, borsa yükseliyor, TL değer kazanıyor. Risk primleri de düşecektir. Muhalefet ve iktidar arasındaki iyi ilişki de ekonomik göstergelere olumlu yansıyacaktır. 

Moody’s’in ne yapacağını anlayabildiniz mi? 

Önceki gün iki bakanın görüşmesi vardı... Şu an itibarıyla bir işaret yok. Standard&Poor’s aceleci davranıp rasyonel olmayan bir yaklaşımla not düşürdü. Moody’s gelişmeleri izleyerek, olması gereken şekilde hareket ediyor.

Kübra Par/Habertürk
E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde