Bir Anadol'la Pekin'den Paris'e

Bir Anadol'la Pekin'den Paris'e

10 Eylül-16 Ekim tarihleri arasında yapılacak 15 bin kilometrelik 'Peking to Paris 2010' otomobil yarışına katılacak ilk Türk ekibi yola çıkmaya hazır.

Bir Anadol'la Pekin'den Paris'e
16px
24px
22.08.2010 08:01
ABONE OLgoogle

Erdal Tokcan ve Ahmet Şefik Öngün, yapımı 1,5 yıl süren Anadol ile Pekin-Paris parkurunu 37 günde tamamlayacak.

Erdal Tokcan ve Ahmet Şefik Öngün, 40 senelik arkadaş. Bu iki eski dost, motor sporlarına öylesine tutkun ki, Türk bayrağını ta Pekin'den Paris'e kadar 1967 model bir Anadol ile taşımaya azmetmişler. Adrenalini dört teker üzerinde bulmuşlar ve yıllardır ralli yapıyorlar. Şimdi ise heyecanın dozunu artırıp 37 gün sürecek 'Peking to Paris 2010'a katılıyorlar. Üstelik bu organizasyonu bir sosyal sorumluluk projesine de çevirmişler. Tüm masrafları kendi ceplerinden karşılıyor, sponsorlardan gelen parayı ise üniversite öğrencilerine burs sağlanması için Toplum Gönüllüleri Vakfı'na aktarıyorlar. Bu bağlamda bir SMS kampanyası da başlatılmış. İsteyen herkes, tüm GSM operatörlerinden BURS yazıp 4555'e mesaj göndererek kampanyaya 10 TL'lik katkıda bulunabilir. Erdal Tokcan ile buluşup, çıkacakları maceranın hikayesini dinledik.

- Bu yarışa katılmak nereden aklınıza geldi?

Sırf araba merakım yüzünden makine mühendisliği okudum; Ahmet Bey de elektrik-elektronik mühendisidir. Motor sporlarının içindeyiz zaten. Yurtdışında ve Türkiye hem historic hem klasik ralli yapıyoruz. Çeşitli birinciliklerimiz de var. Türkiye'de şu anda Türkiye Ralli Şampiyonası'nda aktif olarak yarışıyoruz. 'Peking to Paris'i de takip ediyoruz haliyle; 1997 ve 2007'de Türkiye'den geçtiler. Bizim de yüreğimiz bir hop etmişti tabii o zaman. İki sene önce de 2010'da yapılacak yarış için Ahmet 'var mıyız?' dedi ben de hemen 'tamam' dedim.

- 'Peking to Paris'in belirli bir amacı, bir çıkış hikayesi var mı?

Yarışın amacı, insanın doğayla mücadelesi. Pekin'den Paris'e kadar uzun ve büyük bir mücadele. Bunu Paris-Dakar rallisiyle karşılaştırabiliriz mesela, o da bir 'endurance' rallisidir, uzun solukludur. Ama orada servis ekibi vardır, 'Peking to Paris'te ise öyle bir durum yok. Arabanın servisini, bakımını tamamen kendiniz yapıyorsunuz.

ANADOL'UN YAPIMI 1,5 YIL SÜRDÜ

- Yarışta kullanacağınız araba ne olacak?

Yarışa katılmaya karar verdikten sonra 'araba ne olsun' diye düşünürken organizatör 'değişik, özgün bir araba olsun' dedi. Zaten organizasyonda da farklı farklı araçlar yer alıyor. Görsel olarak çeşitlilik var arabalarda. Dolayısıyla bize 'Mercedes'ler, Porsche'ler yeterince var. Değişik bir araba çıkarın ortaya' dediler. Anadol'u önerdiğimizde de anında 'fantastik' diye cevap geldi. O sırada arabamız da yoktu, sanal bir araba söyledik. Organizatörler kabul edince arabayı bulduk.

İLK KEZ SİYAM İKİZLERİ GİBİ OLACAĞIZ

- Anadol'u nasıl, nereden buldunuz?

Bu araç ilk senenin üretimi, 1967 model ve fabrikadan çıkan 372. araç. Bir orijinalliği var yani. Ayrıca bu model araba ile Türkiye'nin eski ralli şampiyonlarından, şu anda da Ford Ralli Takımı'nın direktörü olan Serdar Bostancı yıllarca yarıştı ve kendisi 'ben yapayım bu arabayı' dedi. Arabayı çok iyi tanıdığı ve biraz da nostaljik anıları olduğu için araçla 1,5 senedir severek uğraşıyor. Bu süre zarfında sıfırdan, aynı arabayı tamamen farklı malzemeden yeniden üretmiş olduk, bütün mekanik aksamını yeniledik. Zaten arabanın klasik olması için orijinalliğini bozmamanız lazım. Bir de aracın üretildiği tarihten sonra geliştirilen hiçbir teknolojiyi kullanamıyorsunuz. Yani bu araba  68 modelse, 69'da çıkmış bir fren sistemini koyamıyorsunuz arabaya.

- Bu yenilikler 37 günlük yarışı bitirmeye yetecek mi?

Yetecektir tabii, zaten burada asıl önemli olan aracı kırmadan finişe gelmek. Biz de aracı son halinden önce çok denedik. 2-3 gün İzmit Körfez Pisti'nde aracı kırmaya çalıştık, bir gün de Belgrad Ormanı'ndaki toprak ralli etabında kırmaya uğraştık ama hiçbir şey olmadı, vidası bile oynamadı. Müthiş bir iş yapmış Serdar Bostancı. Ama motor sporları bu, hiç belli olmaz.

- Peki, sizin için zor olmayacak mı?

Hayatımızda hiç yapmadık, muhtemelen zor olacaktır tabii ki. Ama bu yarış için hazırlandık, check-up'lardan geçtik, ameliyatlar olduk. Bir senedir de ciddi biçimde fitness yapıyoruz. Sonuçta 37 gün boyunca günde ortalama 500 km yol gidilecek ve hep bozuk yollardan geçeceğiz. Yarışın bir ilginç yönü de şu; Ahmet Bey'le 40 senelik arkadaşız ama hiç 37 gün siyam ikizleri gibi yaşamadık, nasıl bir tecrübe olacak bilemiyoruz. (Gülüyor)

- Vazgeçmeyi düşündüğünüz olmadı mı?

Hayır, kesinlikle hayır. Bu yarıştan ve gerektirdiği performanstan hiçbir şekilde çekinmedik. Çünkü uzun yıllardır, bu yarışa katılan ilk Türk ekibi olmak gibi bir hayalimiz vardı. Şimdi bunu Türkiye'nin ilk yerli otomobil markası ile gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyuz. 1967 model Anadolumuz ile her biri efsane araçlar olan Bentley, Aston Martin ve Mercedes'lere karşı yarışacağız. Biz ve Anadolumuz, yarışın başlamasını heyecanla bekliyoruz.

İKİ KITA, 15 BİN KİLOMETRE

- Hiç eşinizden dostunuzdan 'yapmayın, gitmeyin' diyen olmuyor mu?

Tabii ki oluyor, gitmeyin diyorlar ama nasıl dinleyelim? Biz bu yaşta zaten sürekli yarışıyoruz. Yurtiçinde birçok farklı kategoride Ahmet Bey de ben de müsabakalara katılıyoruz. Bir de bu 'Peking to Paris' ile ilgili basın toplantısında birisi 'yaşınız kaç' diye sordu bana. Ben de 'akıl yaşı herhalde ergenliktir, aklı başında adam zaten bunu yapmaz' diye cevap verdim. (Gülüyor) Onun dışında biyolojik yaşa baktırıyorum 40 çıkıyor, nüfus kağıdına bakarsak da benim akranlarımın çoğu şimdi yazlıklarının bahçesinde gül yetiştiriyorlar.

Bu yarış sizin için ne ifade ediyor? Neden katılıyorsunuz?

15 bin kilometreyi kapsayan ve iki kıtayı boydan boya geçen bu yarış, hem ralliciler hem de klasik otomobiller için doğaya karşı bir dayanıklılık testi anlamına geliyor. Yarış süresince birçok farklı coğrafyadan geçecek ve çok farklı kültürlere tanık olacağız. Bu yarışa katılan ilk Türk ekibi olarak bu bizim için çok büyük bir anlam taşıyor. Yarış süresince günde ortalama 10-12 saat otomobil kullanacağız. Takdir edersiniz ki, bu hem biz ralliciler hem de artık klasik olarak adlandırılan 1967 model otomobilimiz için fazlasıyla yüksek bir performans gerektiriyor.

250 ÖĞRENCİYE BURS SAĞLAYACAKLAR

'Bu yarışa kazanmak için giriyoruz. Çünkü bu yarışı bir sosyal sorumluluk projesi haline getirdik. Yarışla ilgili, hazırlık süreci ve yarış esnasındaki tüm masrafları kendi cebimizden veriyoruz. Sponsorlardan gelen tüm paralar da Toplum Gönüllüleri Vakfı üzerinden üniversite öğrencilerine burs olarak gidiyor ve gidecek. Hedefimiz 250 üniversite öğrencisine 4 yıl boyunca burs sağlamak. Türkiye'nin önemli ve güçlü kuruluşları, başta ana sponsor Ülker ve daha birçok kurum, bu projeye destek verdi. 75 öğrencilik burs parası kurumlardan toplandı şu anda. Şimdi bunun ikinci etabı olan SMS kampanyası başladı geçen hafta.'

Uğur İslamoğlu/Akşam

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde