Ali Sabanci kaç metreye daldı?

Ali Sabanci kaç metreye daldı?

“Evimde akvaryum yok, çok kötü bir şey akvaryum. Bir köpeği sürekli bağlı tutmak gibi... Ama işte çok stresliysem blues eşliğinde Digitürk’ü açar balık görüntüsü izlerim. Bu beni rahatlatıyor...”

Ali Sabanci kaç metreye daldı?
16px
24px
22.08.2010 11:58
ABONE OLgoogle

Banu Duran'ın röportajı

“İlk seferinde 36 metreye daldım; bu arabayla 200 km hız yapmakla aynı şey”
 
 “Evimde akvaryum yok, çok kötü bir şey akvaryum. Bir köpeği sürekli bağlı tutmak gibi... Ama işte çok stresliysem blues eşliğinde Digitürk’ü açar balık görüntüsü izlerim. Bu beni rahatlatıyor...”

Tam 14 yıldır büyük bir tutkuyla dalış yapan Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı tatil programlarını bile bu hobisine göre ayarlıyor. Yılın en az 10 gününü dalma hobisine ayıran Sabancı’yı sualtının büyülü dünyasıyla eşi Vuslat Doğan Sabancı tanıştırmış. İlk dalışında köpek balığı gördüğünü söyleyen Sabancı o dalışı yaptıran ve kendisini yedi yerine 36 metreye indiren Fransız hocasına ise hâlâ kızgın. Su altındayken kendisini anne karnında gibi hissettiğini söyleyen Sabancı, uçakta da su altında da kimsenin kendisini rahatsız edemediğini ve buna bayıldığını söylüyor.

* Dalma merakı nereden çıktı Ali Bey?

Biz eşim Vuslat’la, 1996 yılında evlendik ve balayına Tahiti’ye gittik. Daha önce hayatımda hiç dalmamıştım ama eşim dalmıştı. Orada eşimin de teşvikiyle ilk dalışımı Fransız bir hoca eşliğinde yaptım. Zaten eşim olmasa ben dalmazdım. Adana’nın bağrından çıkmışım nerden bileyim dalmayı. Bu arada ilk dalışımı yaptığım hocayı hiç unutmuyorum çünkü çok sinirliyim kendisine. İlk dalışımda 36 metreye indirdi beni. Bu ehliyetini ilk aldığında 200 km. hız yapmakla aynı şey. Bu adam şimdi bunu oğluma yapsa mutlaka mahkemeye veririm. Çünkü dalgıçlık da pilotluk gibi, kuralara uymak çok önemli... Bu arada 10 yaşına geldiğinde junior ehliyet alabiliyorsun ya, büyük oğlum 10 olduğu anda bu ehliyeti alması için onu teşvik edeceğim.

* Normalde ilk dalışta kaç metreye inmek gerekir ki?

En fazla 6-7 metreye. O dalışta hoca yanımda durdu ve eliyle sakin olmam gerektiğini belirterek ileriyi gösterdi; bir baktım köpek balığı... Dünyada 400 çeşit köpek balığı var. Bunların sadece dördü agresif, geri kalan 396’sı ise agresif değil. Ve bu dört köpek balığının bulunduğu sular, Kaliforniya ya da Meksika Körfezi’ndeki sular. Oysa insanlar bu sporla ilgili bilinçli olmadıkları için, köpek balığı köpek balığıdır diye bakıyorlar. Hiç unutmuyorum yedi yıl evvel Maldivler’de 12 metreye daldığımızda (ki 12 metre çok fazla değildir yani arabada emniyet kemerin bağlı ve 80 km. ile gittiğini düşün) tam 16 köpek balığı geldi ve etrafımızda dolaşmaya başladı; aynı Jaws filmlerindeki gibi. Ne mi yaptım? Kayaya bir kanca bağladım ve bu kancayı da üzerime bağlayıp, köpek balıklarını izledim.

* Brövenizi ne zaman aldınız?

Eşimle birlikte 1997 yılında Filipinler’de aldık. Ama onun için de eğitimden geçiyorsun. Siz hiç daldınız mı?

* Hayır, maalesef kulağım rahatsız olduğu için dalmadım...

Bakın dünyanın dörtte üçü suyla kaplı değil mi ? Demek dörtte birini güzel görüyorsun, onun üç katı daha suyun altında; hayal et yani, ben anlatamam sana... Benim eşimin de sizin gibi o Maldiv seyahatinde kulağı rahatsızlandı ve artık dalamıyor; üstelik sadece 8 metrede. Kurala uymadı çünkü. Neden uymadı? Çünkü dalış esnasında yanımıza bir Napoleon fish geldi. Çok arkadaş canlısı, gelip seni öpmek isteyen bir balık türü. Ama Vuslat bunu bilmediği için balıktan tedirgin oldu ve kaçmak için çok hızlı yükseldi. Bunun için de kulağı zarar gördü. Zaten eşimin çocukken geçirdiği bir kaza yüzünden bir kulağı yüzde 40 duyuyor, doktor diğer sağlıklı olan kulağını da riske etmemesi gerektiğini söyledi. Çok planlı bir spor bu; dalga geçilecek bir şey değil. Bir de şu var; bu spordan ya nefret edersin ya da çok seversin. “Arada bir dalıyorum” diyeni duymadım.

Uçmakla dalmanın mantığı aynı ikisinde de kimse seni rahatsız etmez

* Dalış anında neler hissettiğinizi biraz ayrıntılı anlatsanız...

Her dalışta yaşadığını hissediyorsun. Niye? Çünkü ağzında bir tüp var, tüpe bağlı bir hortum var ve bu hortumla nefes aldığını duyuyorsun. Bir de dalarken garip ama kendini annenin karnında gibi hissediyorsun. Çünkü sularla çevrilisin. Uçmakla dalmak çok benziyor. Bir dalarken bir de uçakta telefonun çalmaz, kimse seni rahatsız edemez. Dalarken daha ekstrem, düşünmeye vaktin oluyor. Bunu konuşurken bile heyecanlanıyorum. İki gün önce Mısır seyahatinden döndüm; manyak bir şey. Nasıl anlatayım; annenin karnında gibisin, huzur içindesin ve çok temiz hava soluduğunu hissediyorsun.

* Dalıştan önceki hazırlık süreci ne kadar sürüyor?

Bir gün önceden başlıyor hazırlık. Niye? Çünkü akşam içki içtiysen sabah dalamazsın. Bu işi hakkıyla yapacaksan tabii. Böyle vurgun yiyenlerin ya da ölenlerin haberlerini duyuyoruz ya bazen, neredeyse tamamında kural dışı bir şey yapmışlardır; iki iki daha dört. Kurallara uyarsan sıfır tehlike ama sen arabayı hep 250 km. hızla kullanırsan mutlaka bir gün kaza yaparsın...

Hiç unutmuyorum, Bodrum’da bir tatil köyünde konaklarken akşam içmiştim ama ertesi gün dalış programım vardı. Sabah arabaya bindim ve yarım saat yol gidip marinaya geldim. Oradan tekneyle 20 dakika daha gidip dalış noktasına vardım ve o anda dalmamaya karar verdim. Çünkü kendimi hâlâ iyi hissetmiyordum... Şimdi ben önümüzdeki günlerde bir hafta tatile gideceğim ya, günde iki defa dalsam herkes benden nefret eder; ot gibi oluyorsun çünkü, içki yok bir şey yok. Fakat ya onu yapacaksın ya diğerini.

Her dalışta yaşadığımı hissediyorum 

En keyiflisi 8-25 metreye dalmak ben en fazla 45 metreye daldım

* Hep bu daha derinlere dalma isteği var ya hani, o neden oluyor peki?

Denizde sekiz metre ile 25 metre arasında canlı var, 25’ten sonraysa çok seyrek. Zaten 25’ten sonra hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor, çünkü ışık inmiyor aşağıya. Ben dalıyorum dediğim zaman hep şu soruyu sorarlar, “Ne kadar derine dalıyorsun?” Bu şuna benziyor, “Araban kaç basıyor abi?” Mesele şu kadar derine dalıyorum meselesi değil ki...

* Ama hiç kızmayın ben de soracağım, en derin kaç metreye daldınız?

Gökova’da 45 metreye daldım. “Ulan bu defa kimsenin bulmadığı bir şey bulacağım ya da göreceğim baba” diyorsun. Yoksa keyifli olan 8-25 metre arası.

* Hadi dalış programımızı yapalım, ilk adım ne olacak?

Kaptanım ya da en yakın arkadaşlarımdan sualtı fotoğrafçısı Birkan Babakol var. Onlar yardımcı oluyor bana. Mesela sen Birkan’a “Kaş’ta dalmak istiyorum” de, bir saat sonra kiminle, nereye dalacağın hazırdır. Bazen de kendim internetten bakıp plan yapıyorum ama eskiden öyle değildi. Bu arada plan yaparken temkinli olmak adına hep, en derin kaça ineceğin üzerinden gidilir. Çünkü 25 metrede 10 dakika kalmanın vücuduna etkisiyle 10 metrede 10 dakika kalmak arasında fark var. Çok hızlı yukarı çıkarsan vurgun yersin. Bir de peşpeşe iki dalış yapacaksan, ilk dalışının en derini olması lazım. Çünkü hiçbir takip eden dalış, bir önceki dalıştan derin olamaz. Yani ilkinde 20 metre daldıysan ikinci dalışın 21 metre olamaz.

Tek başıma dalarım diyenleri dövmek istiyorum, manyaklık çünkü

* İşi sıkı tutmak lazım yani?

Tabii, öyle daldım demekle olmuyor. Zaten beni cezbeden şey de bu, biliyor musun... Ben böyle disiplinli şeyleri çok severim. Ne zaman ne yapacağım belli olsun isterim. Bak kaptanım bana tatil programı yapıyor, hiç boş zaman yok. Bir öğleden sonra da plajda yürü demiyor. Çünkü bundan hoşlandığımı biliyor. İşin kötüsü benim hanım da tam tersi.

* Siz havacılık dünyasının önde gelen bir ismi olduğunuza göre biraz karşılaştırma yapsanız; sualtında ve havada ne benzerlik var?

Biliyor musunuz, Amerika’da pilotların yüzde 40’ı aynı zamanda dalmayı seviyor. Çünkü aynı mantık. Herkes, uçakta otururken zannediyor ki pilot gazı veriyor, uçak kalkıyor. Halbuki onun bir check list’i var. O check list’e yardımcı pilotun da kendisinin de uyması lazım. Dalarken de havadayken de ikinci insan var yanında; niye? Çünkü iki kişinin birbirini check etmesi gerekli. Bazıları “Ben tek başıma dalarım” der, işte onları dövmek ve “Ağabeycim manyak mısın, kötü geldi mi orada ölürsün” demek istiyorum.. Pilotlar kendilerini su seviyesinden yukarı organize ediyorken, dalgıçlar su seviyesinin altında organize eder. Ayrıca pilot çok hızlı yükselir ve uçağın içindeki kabin basıncını iyi ayarlayamazsa insanların kulakları yırtılır. Aynı şekilde, daldığınızda 25 yerine 30 dakika kalırsanız ve yukarı çok hızlı çıkarsanız felç olursunuz. Ayrıca diyelim ki dalışın bitti ama yine de iki saat sonra uçağa binemezsin. Çünkü hâlâ vücudun içinde sessiz duran ve yavaş yavaş azalan azotlar eğer ters basınca tutulursa büyümeye devam eder.

* Ne sıklıkta dalıyorsunuz?

Arayı en fazla iki ay açarım. Çünkü ben tatil programlarımı bunun etrafında yapıyorum. Yılda 40 defa dalarım; bazen günde iki ya da üç defa.

Yedi kişilik bir dalma gurubum var Kasım’da Sudan’a gideceğiz

* Hep beraber dalmaya gittiğiniz bir grubunuz var mı?

Evet, yedi kişilik bir grubum var; yedi sap: Emre Kurttepeli, Kemal Cılız, Birkan Babakol, Tarkan Ersubaşı, Haluk Emiroğlu, Turgut Gürsoy ve Lübnanlı arkadaşım Reda Gargour. Geçen Kasım ayında bu grubumla hep beraber ne yaptık biliyor musunuz? Buradan özel uçak tutup Mısır’a gittik. Bu yıl da Sudan’a gideceğiz. Ama sıkış, tıkış resmen konserve gibiydik ; Sudan’a giderken biraz daha paraya kıyıp bir boy büyük uçak kiralayacağız. Şimdi duyunca bu hikâyeye kimse inanamaz; özel uçak, yedi erkek, Sabancılar ...”Vay be ne alem yapmışlardır be” der herkes... Ama biz günde en az iki defa daldığımız için akşam o yastığı bulduğumuz an uyuyakaldık. Eğer alışveriş yapmayı seviyorsan bunu şöyle örneklendireyim; “Ben bugün İstinyepark’taki her dükkana gireceğim” duygusu yani yaşadığım.
Bir de grupta aramızdaki muhabbet de şu oluyor; “Sen bunu gördün mü, şu balığı gördün mü?” Döndüğünde şunu demek istiyorsun; “Ben 6 günde 17 defa daldım” Ben öyle yapıyorum zaten, iki defa gündüz, bir defa da gece dalıyorum.

Cem Boyner bana yosun gönderdi

Dalışı o kadar seviyorum ki, hiç kapris yapmam her yere dalabilirim. Bir keresinde Cem Boyner, ben ve Mustafa Koç Türkbükü’nde teknedeyiz... Aklımda orada barakuda olduğu kalmış. Bana uyup hep beraber barakuda görmek için daldık ama yanlış hatırlamışım meğer; aşağıda sadece yosun vardı. Akşam Cem Boyner benim tekneye etrafı limonla süslü bir yosun tabağı yollamıştı.

En çok barakuda sürüsü görünce mutlu oluyorum

* Gece ile gündüz dalmak arasındaki fark ne?

En sevdiğin şey nedir?

* Çikolata.

Birisi sana “Bacım şu gofretten istediğin kadar ye, hiç kilo almayacaksın” diyor. Akşam dalışı böyle bir şey işte. Bir kere fenere ihtiyacın var, her yer karanlık çünkü. Kural, 12 metreden derine inmemek ve mağaralara girmemek. Çünkü gece dalışında mağarada olduğunu anlamıyorsun. Bir de kabuklular gündüz yatar, balıklar gündüz gezer. Akşam kabuklular çıkar ve balıklar uyur.

* Dalınca farklı bir arkadaş grubunuz da oluştu değil mi?

Olmaz mı elbette. Bakın mesela geçen cuma akşamı bir düğündeydik. Babam ve başka bazı davetliler masada oturuyoruz. Babam yüzme bilmez benim. Onun zamanında öyle bir şey yokmuş. Dolayısıyla babamın dalmaya ne kadar uzak olduğunu düşünebiliyor musunuz? Yanımdaki hanım ise babamın arkadaşı ve dalma tutkunu. Kadının dalmayı bir anlatışı var, hani “Yaa sen de mi acılı Adana seversin?” diye muhabbet açılır ya, o hesap... Tüm düğün boyunca kadınla biz bir sohbet bir sohbet...

* En büyük faydası ne sizce bu sporun?

Sinüslerini açıyor, vücudun gerginleşiyor. Efor harcamadan spor yapıyorsun esasen. Liva board diye bir kültür var. Seni hiç karaya uğramadan dalış noktalarına götürüyorlar. Sürekli teknedesin. Öyle dört gün geçirmişliğim bile var. En güzel şeylerden biri de barakuda sürüsüyle karşılaşmak. Yalnız unutulmamalı ki, sen oraya gittiğin zaman balığın evine gidiyorsun, haddini bileceksin ve çok kurcalamayacaksın. Sırtında tüp ve zıpkınla balık avlayanlar tam hayvandır mesela. Onun için balık avlayanlar tüpsüz dalanlardır.

* Nerelerde daldınız şimdiye kadar?

Tayland, Yunanistan, İtalya, Marsilya... En komik daldığım yer ise; Dubai’deki Burj El Arab Oteli’ydi. Bir baktım otelde dalış merkezi diye levha var. Gittik baktık ki, Dubai Şeyhi otele iki mil uzakta özel bir alan yaptırmış; balıklar bile numaralı... Ama dalış var mı, var!

Su altında Murat 124 araba bile gördüm

* Daldığınızda komik ya da garip şeyler gördüğünüz oldu mu?

Mısır’dan Suudi Arabistan’a Hac için giden bir feribot batmış ama o feribot aynı zamanda bir dalış noktası. Ancak birinci seviyedeki cesetlere ulaşılmış sadece. Daldığında hâlâ çocuk ayakkabıları buluyorsun. Bir keresinde de bir Murat 124 gördüm. Mikonos açıklarında batan bir çimento gemisinin üzerindeymiş araba; gemi batınca araba da batmış.

* Bir gün dalamayacağınızı öğrenseniz ne kadar üzülürsünüz?

Hayat damarlarımdan biri kopar. Bak daha Ağustos ayındayız, ben Kasım ayı için şimdiden program yapmaya başladım. Gurubumla Sudan’a gideceğiz ya, dün hepsine mail attım. 29 Ağustos’ta da ailece bir hafta Sardunya Adası’na gideceğiz. Dalış maydanoz olacak o tatilde. Türkiye’ye dönüşte Adriyatik’te dalma fırsatım da olacak muhtemelen. Yılda takriben 10 günüm sadece dalış yaparak geçiyor.

* Bu hobinizin iş hayatınıza katkısı ne oldu?

Hiçbir katkısı olmadı, çünkü golf ya da tenis gibi sosyal bir spor değil. Ama şu var, eskiden çok daha stresli ve sinirliydim.

İnsanlar şaşırıyor mu dalma hobiniz olduğunu duyunca?

Aslında insanlar için bu, beni tamamlayan bir hobi. Benim iş hayatım çok renkli sanılıyor; etrafımda hostes ve hostlarla geziyorum sanki. Benim doğamda maceracılık var, onun için havacılığı seçmişim ve o yüzden de dalıyorum diye düşünüyorlar.

Vatan

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde