Alaton'dan İsrail hükümetini kızdıracak açıklamalar

Alaton'dan İsrail hükümetini kızdıracak açıklamalar

İsrail Başbakan'ı Netanyahu ile Dışişleri Bakanı Lieberman'a verdi veriştirdi:

Alaton'dan İsrail hükümetini kızdıracak açıklamalar
16px
24px
16.01.2011 11:13
ABONE OLgoogle

Röportaj: Perihan Çakıroğlu
 
Bugün iPhone uygulaması ile tüm gelişmelerden anında haberdar olun! Ona, "Ne olacak Türkiye-İsrail ilişkileri?" diye sorunca dayanamadı, İsrail Başbakan'ı Netanyahu ile Dışişleri Bakanı Lieberman'a verdi veriştirdi: "Mavi Marmara olayında haksızdılar. İsrail toplumunun büyük ekseriyeti, bu hükümetin hareketlerini çok yanlış buluyor ve gitmesi için çok çalışıyor."

İşadamı İshak Alaton, her zaman yaptığı gibi insanları şaşırtmayı başarıyor. Kimi zaman ilginç bir proje, kimi zaman bir demeç, kimi zaman da beklenmedik bir anda ortaya çıkıp ezber bozan davranışlarıyla gündeme oturuyor. "Sözde emekli" bu 80lik ihtiyar delikanlı, ortağı Üzeyir Garih'in acı dramından sonra da toplumdaki tabuları yıkmak, daha demokratik bir ülke özlemine kavuşmak için hiç boş durmadı. Alaton'un düşünce hızına yetişmek kolay değil. Bu hafta konuğum olarak yaptığımız söyleşide yine hepimizi şaşırttı. Çok iyi izlediğini bildiğim Türk-İsrail ilişkilerini açınca, pek beklemediğim görüş ve yorumlar dile getirdi.

İshak Bey, Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceği ne olacak?

Geçen onca olayı düşündüm ve tarafsız bir gözle düşündüklerimi de birçok kez dile getirdim. "Mavi Marmara" olayında İsrail çok haksızdı. Çok haksız davrandı. Uluslararası sularda, askerler ellerindeki mitralyözlerle bir sivil gemiye ateş ettiler. Adam indirip, onları öldürdüler. İsrail'e, bundan daha kötü imaj verecek bir durum olamaz.

Ne yapmaları gerekiyordu?

Tabii ki özür dilemeliydi. Onu bir yana bırakalım. Yapılmış olan hareket öyle ki, bütün kurallara ve mantığa aykırıydı. Sana şunu söyleyebilirim. İsrail toplumunun çok büyük bir ekseriyeti, bu hükümetin hareketini tamamen yanlış buluyor. Hükümetin bir an önce gitmesi için de çok uğraşılıyor.

Hükümet yakın zamanda değişir mi? Gitsin diye çok girişimler var. Özellikle şu Lieberman denilen Dışişleri Bakanı ile Başbakan denilen Netanyahu'nun hemen gitmesi için çok çalışılıyor, çok uğraşılıyor. Ve de gitmeleri iyi olacak. Çünkü, bunlar İsrail'in bekasının aleyhine kararlar alan kötü bir yönetim sergiliyor. Ben de bunu gördüm.

TÜSİAD'ın işi bitti demedim

Peki, çok eski bir üye olarak TÜSİADla alıp veremediğiniz nedir?

Her zaman TÜSİAD'ın faydalarını gördüm, hem de kuruluşundan hemen sonra katıldığım derneğe katkılarda bulunmaya çalıştım. Bugün de TÜSİADla aramızdaki muhtelif fikir farklılıklarını atlatmış bulunuyoruz. Aramızda yine derin bir sevgi ve saygı oluştuğuna inanıyorum.

TÜSiAD'a artık gerek olmadığını söylemişsiniz. Dernek, 40'ıncı yılında gerçekten işlevini yitirdi mi?
Böyle bir şey söylemedim, "TÜSİAD'a gerek yok" demedim. Medyada yanlış mesajlar veriliyor. Onların bazıları bilinçsiz, bazıları da bilinçli olabiliyor. TÜSİAD'la aramızdaki tek fikir ayrılığı, 1993 - 1994 yıllarında oluştu. Bunun da esas sebebi, Prof.Dr. Bülent Tanör'e hazırlattığımız "Demokratikleşme Perspektifleri Raporu" oldu. Çok emek harcadım. Türkiye için çok önemli olduğuna inandım. Bunu büyük bir heyecanla TÜSİAD'ın Genel Kuruluna getirdiğimiz zaman, büyük bir hüsran, büyük bir hüzün ve utanç yaşadım. Çünkü, rapor Genel a Kurul'da reddedildi ve o zamanın , yönetim kurulu da ibra edilmedi. I Yani rapor reddedilerek, ibradan da uzak durdular.

Ben prensiplere bakarım

“Referandumda, Başbakan’ın yeni ve daha demokratik Anayasa yapacağını söylediği için ‘evet’ verdim. Kendisine sempatimin olması ne beni, ne onu değiştirir. Ben prensiplere bakarım” diyen Alaton, toplumda AK Parti’ye karşı yaşanan korkuyu da şöyle analiz etti: “Toplumun bir kısmı Türkiye, İran’a benzeyecek korkusu ve paranoyası yaşıyor. Oysa ben bu toplumun sağduyusuna güveniyorum. Artık herkes uyandı, gençler çok uyanık. Bırakın AK Parti’yi, Erbakan başa geçse yine de hiçbir şey olmaz.”

"Şu anda artık TÜSİAD’la bir problemim yok, Başkan Ümit Boyner’in çalışmalarını beğeniyorum. Diyarbakır’da halay çekmesine bravo diyorum. Güneydoğu’ya barışın gelmesi için bunlar güzel hareketler devamı da gelmeli"

İran paronayası yaşayanlar topluma güvenmiyor

Yeni Anayasa için hâlâ heyecanınız sürüyor mu?

Evet sürüyor. Asıl, 'evet -hayır' olayını daha çarpıcı izah edeyim. Hayır diyenler 26 maddenin 24'ünü kabul ediyorlar, iki madde HSYK ile Anayasa Mahkemesi'nde tereddütleri vardı. Söyleyemedikleri ama kafalarında oluşan şuydu: Büyük bir korku ve endişe. Yönetim, yani AK Parti askeri vesayetten sivil bir vesayete geçmiş olacak. İran benzeri yönetime doğru yol alacağız. I Sizde böyle bir korku, yok mu? Bu ileriye dönük bir endişe, bir paranoya. Ben tersinden hareket ediyorum.

AK Parti değil Necmettin Erbakan gibi bir adam da başa geçse Türkiye'yi İran benzeri bir yönetime asla geçiremez.

Siz neye güveniyorsunuz?

Toplum o kadar uyandı ki, genç insanlar o kadar uyanık ki bugün sokaklardaki kavgalarla bu hükümet başa çıkamaz.

Yani, referandumda 'hayır' diyenler, kendi toplumlarına güvenmiyor mu?

Evet, aynen öyle. Bazılarımız topluma, onun sağduyusuna güvenmiyor. Kendimize de güvenmiyoruz. Ben kendime güveniyorum.

Soros’un bu ülkeye çok faydası oldu

Bütün işadamları spekülatördür

Açık Toplum Vakfı'na, spekülatör Soros, sponsor. Bu nedenle biraz gölgelenmedi mi?

Hayır, katiyetle değil. Soros'un destek vermesini biz hiçbir zaman gizlemedik. Ve ona 'medyun - u şükran borçluyuz. Soros'un Türkiye'ye çok önemli hizmetlerde bulunduğunu biliyorum. Türkiye için çok önemli bir insandır.

Bazı ülkelerde ekonomik sistemin çökmesinde adı çok geçti. Bu rahatsızlık vermedi mi?

Bütün bu söylentiler, medyanın kamuoyunu yanlış yönlendirmesinden kaynaklanmıştır. Bu adam spekülatör olabilir. Çünkü spekülatör olmak, ne ayıp ne de kötü bir şeydir.

Böyle düşünürsek, işadamları da spekülatör mü oluyor?

Her işadamı, aslında bir spekülatördür. Spekülatör demek, ileriye dönük melekelerini çalıştırarak geleceği görmek demek. Ona göre tedbirleri almaya da spekülasyon denir. Bir ev kadını bile spekülatördür. Evi için alacağı ürünlerin fiyatları artacaksa, gider piyasayı dolaşır, marketten gerekli maddeleri zamanında alır. Bu da bir nevi spekülasyondur. Spekülatör kötü bir şey değildir ama Türkiye'de adeta 'küfür' olarak kabul ediliyor ki, tamamen yanlıştır.

Hillside iyi bir marka oldu, talipler var

Firması Alarko'nun enerjiye odaklandığını belirten Alaton, 3'ü gaz, birisi de Atatürk Barajı yakınında hidroelektrik santrali olmak üzere 4 santral yaptıklarını söylerken turizmde de otellere yeni ilaveler olabileceğini anlattı ve şu bilgileri verdi: "Hillside markamız çok kıymetli oldu. Antalya'da, Fethiye'de ve İstanbul'da varız. Şimdi de İzmir'de bir otel açmayı öngörüyoruz. Konuşmalar devam ediyor. İzin alma gereği var. Hillside markasına büyük ilgi gösteriliyor. Yabancı ve yerli talipler çok. Dünya çapında bir marka haline geldik."

4 santral, İstanbul'a sağlıkmerkezi Firmanız Alarko'nun 2011'de yeni yatırımları olacak mı?

Daha çok enerjiye odaklanıyoruz. Kırklareli'ndeki 170 megawatlık gaz santralimizi bitirdik. 170 megawatlık Atatürk Barajı'na yakın Karakuz Hidroelektrik (HES) Santrali'ne de başladık. Karabiga'da da 800 megawatlık bir gaz santralimiz var. Bir santral daha öngörüyoruz, kömür olabilir ama bekliyoruz. İzin almak istiyoruz. İzin almak da başlıbaşına bir problem oluyor. Bürokrasi çok karşı koyuyor.

Başka alanlarda yatırım var mı?

Bir sağlık merkezi düşünüyoruz. İstanbul'un Avrupa yakasında planlıyoruz. Yerini söyleyemeyeceğim bir yerde büyük bir merkez öngörüyoruz. Sağlık merkezinin gerisinde de Çatalca'daki Alvimedika'nın gösterdiği bir yol var. Çünkü, Türkiye'nin insanı da sağlık meselelerine çok dikkat ediyor. Bu sektör hızlı bir şekilde gelişiyor.

Türkiye'deki sağlık sektörü muhteşem gelişmeler gösterdi, son 10 yıl içinde. Biz de yer almak istiyoruz. Sağlık hizmetleri verecek bir merkez planlıyoruz. Şehirde herkesin kolaylıkla gelebileceği büyük bir proje bu. Devletten sağlık bakımından, belediyeden de yer bakımından izin bekliyoruz. Somon tesislerinde alabalık üretiliyor

Norveç'ten somon ithal ediyorsunuz. Bir yenilik var mı?

Somonun, normal hararette raf ömrü 15 gün uzatıldı. Somon, kesilmeden önce gıdadan 11 gün süreyle kesiliyor ve aç bırakılıyor. Kilo kaybediyor ama bağırsakları temizleniyor. Buna mukabil etinde büyük direnç oluşuyor. Çürümüyor, kokmuyor, Omega 3 açısından zengin yağıyla füme edip dağıtılıyor.

Bir zamanlar, somon üretmek için yatırımlar yaptınız. Onlar ne oldu?

Karadeniz'de somon üretmek istedik. Bizim en başarısız işimiz oldu. Sular ısındığı için somon yaşayamadı. Ayancık, Sinop, Zonguldak, Trakya'ya yakın birçok yerde tesisler kurmuştuk. Bunları, bedava balıkçılara dağıttık. İyi bir sonuç çıktı ortaya. O tesisler ve araçlarla şimdi 'alabalık' ile 'deniz alası' yetiştiriliyor. Bunlar, frigrofik araçlarla her tarafa gidiyor. Anadolu'nun kuzey tarafı da artık balık yiyor. Oysa eskiden yemezlerdi. Avrupa'da en az balığı biz yiyoruz. Hem üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz, hem de çok düşük miktarda balık yiyoruz. Bu kabul edilir bir şey değil.
 

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde