AKM’yi bir an önce yapmak istiyorum

AKM’yi bir an önce yapmak istiyorum

Melkan Tabanlıoğlu, ünlü bir mimar. Bugüne kadar yaptıkları birçok proje uluslararası arenadan hep ödülle dönmüş...

AKM’yi bir an önce yapmak istiyorum
16px
24px
04.07.2010 12:19
ABONE OLgoogle

Aydın Ayaydın'ın röportajı

Melkan Tabanlıoğlu, ünlü bir mimar. Bugüne kadar yaptıkları birçok proje uluslararası arenadan hep ödülle dönmüş...Mesela 2 yıl önce “The European Centre for Architecture Art Design and Urban Studies” tarafından Avrupa’nın 40 yaş altı, 40 mimarından biri seçilmiş... Atatürk Kültür Merkezi’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu mimar Murat Bey ile evli olan Melkan Hanım’la Bodrum Türkbükü’ndeki evinde konuştum...

* Bugün dünyaca tanınmış önemli bir mimarsınız. Bu nasıl bir duygu?

Mimarlık mesleğinin sosyal yönü beni her zaman çok motive etmiştir. Birileri adına hayaller kurmak, insanların yaşamlarına kalite ve konfor katabilmek, yapmaktan gurur duyduğum mesleğin amentüsüdür. Tabii ki yaptığınız işin beğenilmesi, takdir edilmesi ve ödüllendirilmesi egonuzu okşar ve ruhunuza iyi gelir. Ama bu işin bonusudur, amacı değil... Bu motivasyon yeni projeler, yeni hayaller için itici bir kuvvet oluşturur. Ancak her başarı ekip işidir.

* Küçükken mimar olmayı hedefliyor muydunuz, yoksa tesadüfler mi sizi bu mesleğin tepe noktasına taşıdı?

Hayaller ve çocukluk ayrılmaz ikili... Ben de çocukken çeşitli rüyalar görüyordum geleceğimle ilgili... Mesela devlet adamı olmayı hedefliyordum. Yönetmek, sosyal adaleti sağlamak gibi asil(!) görevleri üstlenmek çok çekici geliyordu. Eminim bunda aile içi sohbetlerin çok büyük rolü olmuştur. Devlet işleri çok konuşulurdu bizim evde. Sonra üniversite yıllarına doğru, Galatasaray geleneğinden olacak, diplomasi ilgimi çekmeye başladı.O sıralar diplomatlarımıza art arda düzenlenen suikastler nedeniyle aileden veto geldi. Yumurta kapıya dayandığında bir de baktım ki, babamın ailesinin sıkı askeri kurallarını reddedercesine ortaya koyduğu hayat ve mekan vizyonu içime çok işlemiş. İyi mekanlarda yaşamanın hazzını keşfedebilmiş bir babanın kızı olarak mimarlığı seçtim.

Kızım Mina Gürsel’le her gün hayatı yeniden keşfediyorum

* Kayınpederiniz ve eşiniz de ünlü mimar. Bunlar da mı rastlantı, yoksa mimarlık mesleğini seçtiğiniz için, mimar aileyi mi tercih ettiniz?

Yaptığım işin temel kriterinin planlama olduğuna ne kadar inanıyorsam, ondan daha fazla inandığım evlilikte hesap kitap ve planın olamayacağıdır. Ama evlilik kriterim bu olsaydı, yani mimar babasına bakıp mimar oğlunu alacak olsam bu kişi yine sadece ve sadece Atatürk Kültür Merkezi’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat olurdu...

* Yanılmıyorsam bir kızınız var. Kızınız da mı mimarlığı seçecek? Yoksa onun ilgi alanı daha mı farklı bir alan olacak? Kızınızın ne olmasını arzu edersiniz?

Mina Gürsel 9 yaşında, hayatı her gün yeniden keşfediyorum onunla. Bazen kendimi onun yanında cahil hissettiğim bile oluyor. Şu an tabii ki bizden etkileniyor, çünkü bebekliğinden beri yapışık yaşıyoruz, 6 aylıktan beri ofiste ben çalışırken kucağımda oturdu, akşam birlikte döndük eve. Yıllardır maketler yapıyor. Hikayeler yazıyor. Bu sene bizim ofisin 1’inci katını atölye olarak kullandığı süre boyunca Haluk’la (Akakçe) resimler yaptı. Hatta bir koleksiyoneri bizimkinin yaptığı resmi Haluk’un zannetmiş “Basit ama dengeli” bulmuş... Bilmem ne olur Mina...

Sanat, mimarlık, edebiyat? Çünkü şimdiye kadar 300 civarı kitap okumuştur. Büyüyene kadar ilgi alanları değişecek şüphesiz ama neye karar verecek, onu zaman ve hayatın ona verdiği rahatsızlıklar veya haz gösterecek. Annemin hayattaki başarı anlayışıma büyük katkısı olmuştu. Ben de ondan öğrendiklerimi dolaylı bir şekilde yansıtmaya çalışıyorum... Tek istediğim seçimi ne olursa olsun onu tatmin etmesi... İş hayatı normal koşullarda insanın hayatında önemli bir yer kaplıyor, bu geniş vaktin kişi açısından tatmin edici olması çok önemli. Maalesef yaptığı işten hiç de mutlu olmadan yaşayan ya da yaşamak zorunda olan çok insan var.

Birçok projemiz ulusal ve uluslararası alanlarda onurlandırıldı

* Yurt içinde ve yurt dışında önemli mimari projelere imza attınız. Sizi en çok heyecanlandıran proje hangisi?

Her proje yeni bir heyecan, Türkiyeli bir mimar olarak ülkemiz dışında projeler yapmak ve mesleğimizin bir anlamda elçiliğini üstlenmek tabii ki gurur verici... Örneğin 30 bin seyirci kapasiteli Kazakistan’da geçen yaz bitirdiğimiz Astana Arena; açılıştaki coşku muazzamdı. Yine yapımı geçen ay tamamlanan son projelerimizden biri olan, özellikle İslam zirvelerine ev sahipliği yapması planlanan Tripoli Kongre Merkezi Libya’nın olduğu kadar bizim için de gurur kaynağı olan projelerden biri oldu.

* Hangi projeleriniz ödül aldı?

Birçok projemiz Ulusal Mimarlık Ödülleri, WAF-Dünya Mimarlık Festivali Ödülleri gibi nitelikli ödüllerle ulusal ve uluslararası platformlarda onurlandırıldı. Doğan Medya Grubu için yaptığımız projelerden Ankara Doğan Baskı Tesisi, yine Ankara’da bir basın eliçiliği olarak düşünülen Doğan Medya Center, Levent Loft, Sapphire, Dubrovnik Libertas Otel, Kanyon, Galataport, İstanbul Modern birden çok ödüle layık bulunan projelerimizden bazıları.

Bazen ıssız bir koyda bazen marketin önünde

* Bodrum’da denize nereden girersiniz?

Açıkçası denize girme hissi nerede gelirse... Bazen ıssız bir koy, bazen Türkbükü pazarından dönerken marketin önü, bazen keyifli bir rakı-balığın ardından Gümüşlük’te...

* Bodrum’da balık yemek için en çok nereye gidersiniz?

Gümüşlük’te Fikret’in Mimoza’sı, Bodrum’da Çağlar’ın Orfoz’u, Yalıkavak’ta balıkçı Sait, Torba’da Ali, Gemibaşı, birçok zaman Maçakızı....

* Bodrum’da önemli bir mimari projeye imza atmak ister misiniz?

1998’de Bodrum Havalimanı proje yarışmasını kazandık. Yıllar sonra nihayet bir firma ihaleyi aldı ve projeyi yapmaya başladık. Bittiğini gördüğüm zaman Bodrum’un önemli bir ihtiyacını karşılayan projenin bir parçası olmanın mutluluğunu yaşayacağım.

* Bodrum’da mimari projesini beğendiniz bir proje var mı?

Hebil Koyu’nda, doğal doku ile uyum içinde olan taş evler...

* Bodrum mimarisini ve geleceğini nasıl buluyorsunuz?

Hep birlikte doğru olanı hayal etmeyi, istemeyi ve yapmayı öğrenir ve geldiğimiz yerden itibaren de olsa ortak bir “iyi” ve sürdürülebilir bir çevre için bazı şahsi kazançlardan fedakarlık edebiliriz. Bodrum’u da bu bilinçle estetik ve sosyal anlamda yeniden kazanırız diye umuyorum.

* Bodrum’daki 11 belediye imar bütünlüğüne zarar vermez mi?

Uygulamadan değil, uygulayandan ve denetleyenden kaynaklanan sorunlar olmasa ve tüm birimler uyum içinde ve aynı özenle belli yönetim modelleri uygulasa ortada sorun da kalmaz.

* Bodrum olmasaydı tatil yeri için nereyi seçerdiniz?

Aşığın gözüne kusur gözükmez... Ne dağların oyulup çirkin kocaman oteller yapıldığı koylar, ne katledilen mandalina bahçelerinin yerine yapılan siteler... Şu an o kadar memnunum ki, başka bir yerde olmayı düşünmüyorum. Ama hayat geçiyor, insanlar değişiyor, büyüyor, yaşlanıyor ama öyle ya da böyle bazı şeyler unutulmuyor... Bodrum öyle bir şey işte benim için...

Her projede o mekanı kullanacak olan bireyi düşünüyoruz

* Biraz projelerinizden bahseder misiniz?

Her biri ayrı ofisler gibi davranabilen beş ayrı mimari grupla çalışmalarımızı sürdürdüğümüz ofisimizde, her zaman 20-30 projeyi aynı anda geliştiriyoruz genellikle. Her projede o mekanı kullanacak olan bireyi, topluluğu zihnimizde yaşatarak tasarım yapıyoruz. Bunun için çevre ve davranış biçimleri dahil onlarca analiz yapıyoruz. Projelerimizde her zaman son kullanıcının mutluluğunu ve yapının çevre ile ilişkisini öncelikli olarak değerlendiriyoruz. Bunun için hem gelenekten hem de teknolojiden akılcı bir biçimde yaralanıyoruz...

Bugünün işlevlerini karşılamak ve aynı zamanda yeni yaşam biçimleri önermek konusunda yenilikçi yaklaşıyoruz. Yüksek tavanlı hacimlerin mekan duygusuna katkısına metrekare anlamında büyüklükten daha fazla inanıyorum, o yüzden mimari yaklaşımımıza bu duyarlığımız özellikle yansıyor. Örneğin, Loft’u tasarlarken ilk olarak burada kimler yaşar diye düşündük, şu anda Loft yaşayan bir konut yapısı ve tam da hayal ettiğimiz gibi işliyor. Yakında bitecek ve konut sahiplerine İstanbul için yeni bir yaşam anlayışı sunan Sapphire bambaşka bir konsept, bu konut projelerinin ortak yanları çağın gerçeğini, standartlarını yakalamış ve geleceğe atılan adımlar olmaları. Devam eden projelerimizden biri de Avrupa’nın en büyük yatırımlardan biri olma özelliğine sahip, EAA ile birlikte yürüttüğümüz Zorlu Center projesi.

Zorlu Grubu için hazırladığımız bir diğer proje Zorlu Levent ofis kompleksi. Kazakistan’da, Mısır’da, Libya’da süren projelerimizın yanı sıra Türkan-Sevil-Dilek Sabancı ortaklığı olan Dilek Gayrimenkul’un ilk yatırımı olan İstinye Residence ve Alaçatı’da bir tatil köyü projesi, yine Ankara ve İstanbul’da rezidanslar ve iş merkezleri sürdürdüğümüz bazı projeler. Sadece bir yıl içinde projesi ve inşaatı gerçekleşen farklı ölçeklerde birçok projemizin yanı sıra Atatürk Kültür Merkezi yenilenmesi var.

İşverenle uyumlu bir birliktelik projenin başarısı açısından çok önemli

* Keşke bu projeyi ben yapsaydım dediğimiz projeler oldu mu?

Yapmamış olduğum için şükrettiklerim daha çok oldu açıkçası. Çevre bilincinin çok küçük yaşlarda gelişen bir olgu olduğuna inanan biri olarak, zaten zorlandıkları bir sistem içinde çocukların hayatını hiç de kolaylaştırmayan ilkokul binaları yerine, tip proje olarak dayatılmamış özgün okul projelerini gönüllü olarak yapmak... Otoban kenarlarında gecekonduların yıkılıp yerine yapılan, gecekonduları bile aratan bina yığınlarına alternatifler yaratmak. Kültürel değerlerimizin izini kaybettiğimiz yozlaşmış kentlerimizde ve dünya güzeli kıyılarımızda koruyucu planlamalar yapmak...

Renovasyon projesini çoktandır tamamladığımız ve inşaatının halen neden başlamadığını anlamadığım yeniden-AKM’yi yapmak... İsmini koyduğumuz ama bir türlü gerçekleşemeyen, yıllarca emek verdiğimiz İstanbul için çok önemli olduğuna inandığım Galataport projesini yapmak... Çok mu istedim? Ama siz sordunuz ben söyledim. Mimarlara bazı soruları sormak tehlikeli olabiliyor bazen...

* Siz bir proje gelince, önce bu projeden kazanacağınız parayı mı, yoksa projeden alacağınız hazzı mı düşünürsünüz?

İşverenle uyumlu bir birliktelik projenin başarısında çok önemli. Yaşam alışkanlarının mimari üzerindeki etkisi kadar mimarinin yaşam alışkanlıkları üzerindeki etkisine de inanıyorum. Mimar olarak yaptığınız binalarla esasında bir yaşam biçimi tarifliyorsunuz, tabii ki ihtiyaçlar ve alışkanlıklar da bu tarifin içinde yer alıyor. Hem bugün, hem yarın için... Oyuncular kullanıcılar... Mimarın sorumluluğu da burada başlıyor ve işverenle bu konuda uzlaşamazsak hiçbir nedenle projede yer almıyoruz.

Eşim Murat’la şantiye tozunda tanıştık

* Sizi evliliğe götüren eşiniz Murat Tabanlıoğlu ile nasıl tanıştınız?

Teknik Üniveriste’den sonra Barselona’da mastırımı sürdürürken, bir yandan İstanbul’a geldiğimde çalştığım ofis, Murat Tabanlıoğlu ve babası Hayati Tabanlıoğlu’nun ofisiyle birlikte Milliyet binasının iç mimari düzenlemesini almıştı. Bu iş neticelenmese de Murat Tabanlıoğlu ile tanışmamıza ve mimarlık mesleğini Tabanlıoğlu Mimarlık ortağı olarak sürdürmeme vesile oldu. 1995 yılında da Tabanlıoğlu’na ortak olarak katıldım. Yani kısaca Murat’la şantiye tozunda tanıştık diyebilirim.

* Bodrum’un en çok rağbet gören Türkbükü koyuna kuş bakışı bakan çok güzel bir eviniz var. Neden Bodrum, neden Türkbükü?

Biz bu köyü 12 yıl önce seçtik. Ulaşımı zordu ama yine de bugün olduğundan daha kolaydı. Daha çok mandalina bahçesi vardı. Köy gibi köydü yani. Primitif ama kaliteleri olan. Bir bebekti, zamanla büyüdü, kötü alışkanlıklar edindi yine de iyi bir yetişkin oldu. Dışarıdan görülen tüm o karmaşaya rağmen çok derin niteliklerini koruyabilen popüler, şımarık, görgülü. Bizler çok küçük bir çevre içinde yaşıyoruz burada. Birbirimizi yargılamadan, anlayışla yaşayarak ve her gün birbirimize yeni bir şeyler öğreterek ve eğlenerek, dostlukla. Kısaca burada olmamızın nedeni bu...

* Bodrum’da eğlence deyince Türkbükü akla gelir. Bu kadar eğlence hayatı ile özdeş Avrupa’nın 40 yaş altı 40 mimarından birleşen bir yerde oturmak nasıl bir duygu?

Biz çok çalışıp aynı zamanda mümkün olduğu kadar çok eşle dostla vakit geçirmeyi sevenlerdeniz. Çok şükür ki henüz bu tempoya dayanıyor bünyemiz. Evimizin günün ve gecenin çok hareketli geçtiği kıyıda değil de, tepede olması sayesinde usulca inzivaya çekilmek de mümkün oluyor ihtiyaç duyduğumuzda.

Avrupa’nın 40 yaş altı 40 mimarından biri

1970 yılında İstanbul’da doğan Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, orta ve lise tahsilini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. Türkiye’nin en genç editörlerinden biri olma sıfatıyla Arkitekt Dergisi’nde Genel Yönetmen Yardımcılığı yaptı. Metropolitan Catalunya Politeknik Üniversitesi’nde sürdürdüğü mimarlık mastırı ve çeşitli mimari deneyimlerden sonra 1995 yılında Tabanlıoğlu Mimarlığa ortak olarak katıldı. Çeşitli yur tiçi ve yurt dışı jürilerinde yer alan, konferanslar veren Melkan Gürsel Tabanlıoğlu 2008 yılında “The European Centre for Architecture Art Design and Urban Studies” tarafından Avrupa’nın 40 yaş altı, 40 mimarından biri seçildi.

Vatan

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde