ABD modeli başkanlık istiyor

ABD modeli başkanlık istiyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yeni gündemini açıkladı: Başkanlık sistemi!

ABD modeli başkanlık istiyor
16px
24px
19.04.2010 05:47
ABONE OLgoogle

Başbakan Erdoğan, dün yaptığı sürpriz bir öneriyle siyaseti ısıttı. Başkanlık sisteminin Türkiye’nin gündemine gelebileceğini ve bu sisteme sıcak baktığını söyleyen Erdoğan, “2011’den sonra atılacak adımlarla bu geçişin sağlanması lazım” dedi.

Başbakan Erdoğan, dün, atv’nin canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başbakan, siyasi kulislerde “sürpriz” olarak değerlendirilen “başkanlık sistemi” tartışmalarını gündeme getirdi. Başbakan Erdoğan’ın gündeme bomba gibi düşen açıklamaları şöyle:

 ÇOK TALEP VAR: 2011’de, seçim kampanyasında halkın karşısına yepyeni bir Anayasa değişikliğiyle çıkabileceğiz. Zaten özellikle de bu seçimlerde halkımız bizden bunu kendisi isteyecek, bekleyecek. Bize ulaşan birçok talep var. Bunların içerisinde cumhurbaşkanı ile yetki meselesinde, yetkilerin azaltılması konusu var. Sembolik bir cumhurbaşkanı mı olacak, yoksa şu andaki gibi bir yarı başkanlık sistemini andıran bir cumhurbaşkanlığı yapısıyla mı devam edeceğiz?

 SIKINTI ÇEKTİK: Başbakanlığımın ilk yıllarında, 5-6 yıl içerisinde, biz çok ciddi sıkıntılar çektik. Bizim bütün yetkilerimiz adeta kesiliyordu. Birçok şey Meclis’ten geçiyor ondan sonra devamlı engelleniyordu. Süreç çok ağır işletiliyordu. Bunları yaşadık. Mesela yerindelik yetkisi bizimdir ama bu yerindelik yetkimize sürekli olarak müdahale edilmiştir. Bundan dolayı da biz bir çok adımları atamadık, hep engellemelerle karşılaştık.

BAŞKANLIK SİSTEMİ: Yüksek yargıda biz bugün eğer bazı adımları atmak istiyorsak bu hem yüksek yargının bu noktada güçlenmesini ama bir taraftan da atanmış-seçilmiş ilişkisindeki dengesizliği ortadan kaldıralım istiyoruz. Çünkü şu anda yüksek yargının kimseye hesap verme diye bir sorumluluğu yok. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir anlayış, yaklaşım yok. Biz istiyoruz ki buraya yavaş yavaş bir geçiş sağlayalım ki bununla geçiş sağlanmıyor. Ama 2011’den sonraki atılacak adımlarda bu geçişin de sağlanması lazım. Belki Türkiye’nin gündemine yeniden başkanlık sistemi gelecek. Bu da olabilir. Yıllarca rahmetli Özal zamanında bu çok konuşuldu. Yepyeni bir anayasayla, halkımız bize bu yetkiyi verirse bunlar gündeme gelebilir ve bunlar tartışılabilir, konuşulabilir. ( “Bir siyasi lider olarak böyle bir yapıya yaklaşımınız nedir?” sorusuna “Olumludur” yanıtını verdi)

ABD ÖRNEĞİ: Sistemin rahat çalışması açısından bu olaya sıcak bakıyorum. Sistemin rahat çalışması, daha verimli neticeler alma noktasında ABD’deki uygulamaya bakılabilir. Avrupa’daki ülkeler içinde sembolik cumhurbaşkanları, mesela şimdi Almanya’daki sistem adeta bir başkanlık sistemi gibi Öyle bir çalışma yapılıyor. Bunun değişik formülleri var.

PARLAMENTO DAHA ETKİLİ OLACAK: Başkanlık sisteminin en önemli özelliği, orada kongre, parlamento çok daha etkili hale gelecektir. Ama şu anda durum pek böyle değil. Bakın görüyoruz, 411 çıkıyor ama 411’in aldığı karar atanmışlar tarafından oluşmuş bir kurumda önü kesiliyor. Ondan sonra biz Türkiye’de ’Usulden mi esastan mı inceler?’onun tartışmasını yapıyoruz. Türkiye’yi bizim bir defa bu paradigmalardan kurtarmamız lazım. İşi, şöyle tam manasıyla bir sağlam zemine oturtmamız lazım. Orada başkan tamamen layüsel (sorumsuz) durumda değil.

KUVVETLER AYRILIĞI: Başkanlık sisteminde başkan her lükse sahip değil. Silahlı kuvvetlere bir alım yapacak, kararı kim veriyor? Bakıyorsunuz, ABD’de başkan teklifler yapıyor ancak kongre onayı olmadan hiçbir karar alınamıyor. Bizde ise bunun tam tersi. Biz bunu getirip parlamentoya sunmuyoruz. Kararı yürütme olarak biz veriyoruz. Biz nereye devrediyoruz? Bunun kararını parlamento versin. Eğer biz gerçek anlamda hakikaten kuvvetler ayrılığını savunuyorsak, gerçek anlamda kuvvetler ayrılığı orada var. Bunu başarmak suretiyle çok daha isabetli ve çok daha süratli bir kalkınmayı Türkiye yakalayacaktır. Hak ve özgürlükler noktasında şu anda herhalde ABD bizden daha ileri bir ülke. Bunu da görmemiz lazım ve bunu da yakalamakta fayda var.

GEÇİŞİN ALIŞTIRMASI: ( “Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin bugünkü anayasal ve parlamenter yapıyla yakın dönemde gerilim, çatışma ve uyuşmazlık doğurabileceğine dair bir düşünceniz var mı?” sorusu üzerine) Aslında mevcut yapıda o yarı başkanlık var, orada bir değişiklik olmadı. Sadece parlamento seçerken, biz burada aslında, başkanlık sistemine geçişin bu bir alıştırmasıdır. Başkanlık sisteminde başkanı halk seçiyor, burada da diyoruz ki ’Cumhurbaşkanını halk seçsin.’Bu yıllar yılı zaten halkımızın bir talebiydi. 7 yıl olmasın 5 artı icabında ikinci bir kez de seçilebilme şansı olsun. Bunu getirmiş olduk biz onunla. Bunu da başardık. Halkımızın da katkısının yüzde 70’lere ulaştığını gördük.

SEMBOLİK DEĞİL: Böyle bir süreç cumhurbaşkanlığı makamını güçlendiriyor. Ama biz eğer başkanlık sistemine geçilecekse bu böyle olmalı. O zaman hakikaten o makam sembolik değil güçlü bir makam olur. Bunun altında kongre ve hatta Bakanlar Kurulu, 25-26 tane bakan olmasına da gerek yok, onların da yeniden dizayn edilmesinde faydalar olacaktır. Belki o zaman sayı 14-15’e inecektir ama bakanın altında bakan yardımcıları olacaktır. Belki 1,2,3 tane bakan yardımcısı olacaktır. Dolayısıyla sistem çok daha farklı, daha güçlü bir şekilde çalışma imkanını yakalayacaktır. Bunu yakalamamız lazım.

HALK KABUL EDERSE ADIM ATILIR: (“Sizin kafanızda bir proje olduğu çok belli” sorusuna) Model var tabii. (Anayasanın bu yönde değiştirilmesinde bir zorunluluk görüp görmediğinin sorulması üzerine) 2011’den sonraki süreçte bunu halka götürebiliriz, halkın da kabul etmesi halinde bu adım atılır.

KİM ÖLE KİM KALA: ( “Bu sözleriniz üzerine ’Başkanlık sistemini kendisi için düşünüyor’gibi değerlendirmeler gelecek. Bu yorum veya eleştirilere ne yanıt vereceksiniz?” sorusu üzerine) Son cumhurbaşkanlığı seçimi için de ’Kendisi için burayı hazırlıyor’şeklinde değerlendirmeler yapıldı. Hiç kimse Abdullah Bey’in oraya geleceğini konuşmadı. Biz hiç kimsenin tahayyül, tasavvur edemeyeceği şekilde, tuttuk, Abdullah Bey’i biz adayımız olarak açıkladık. Ciddi manada AK Parti grubu olarak da ciddi bir duruş sergiledik. Halkımızın huzuruna da gittiğimiz zaman meydanlarda bunu anlattık, önerdik. Bu önerimize meydanların da olumlu yaklaşımını gördük. Halkımızdan çok ciddi bir ilgi ve alaka gördük ve bu noktaya geldik. Önümüzdeki süreçte, kime ola, kim kala? Burada ’Yarın şöyle olacak’deme hakkını kimse kendinde bulmamalı. Şahsımla alakalı ben bu alanda şu anda bir şey söylemem, söyleyemem. Ama böyle bir şeyi halkım kabul eder, başkanlık sistemi olarak konuşuyorum şahıs olarak değil, ondan sonrası ayrı.

ÖNÜMÜZ TIKANDI: Sadece başbakan olarak 7,5 yıllık tecrübem var. 18 yaşından bu yana siyasetin içindeyim. Ülke için ideal olanının nasıl bulunacağına dair endişe taşıyorum. Şu 7,5 yıl içinde bazı gerçekleri yaşadık. Nerelerde önümüz nasıl tıkandı? Bu ülkenin önüne nasıl bariyerler oluşturuldu? Çünkü bizim burada olmamamız gerekir. Çok daha ileri bir noktada olmamız gerekirdi. Ama çok basit nedenlerle bizim önümüz tıkandı. Bizim bunları aşmamız gerekiyor. Aşalım ki Türkiye, Atatürk’ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıksın.

BEDELLİ

Başbakan, (Bedelli askerlikle ilgili çok sayıda mail geldiğinin belirtilmesi üzerine) şöyle dedi: “Bu mailleri bence bir klasöre koysanız da bunu Silahlı Kuvvetlere gönderseniz çok isabetli olur veya Milli Savunma Bakanlığımıza. Milli Savunma Bakanımız ve Genelkurmay Başkanımızla bu konuyu tekrar, bir daha müzakere ederiz. Detaylarını bir görüşmem lazım. Detayları noktasında gerekli değerlendirmeyi yapmadan açıklama yaparsam bu yanlış olur.”

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde