6’dan 24’e doya doya yaşıyorum

6’dan 24’e doya doya yaşıyorum

Yaşına, rahatsızlığına rağmen yaşama sevinciyle dopdolu. Her sabah saat 06.00'da uyanıp İKSV'deki işinin başına geçen, sanattan ve hayattan hiç kopmayan bir yaşam aşığı...

6’dan 24’e doya doya yaşıyorum
16px
24px
30.08.2009 11:54
ABONE OLgoogle

Yaşına, rahatsızlığına rağmen yaşama sevinciyle dopdolu. Her sabah saat 06.00'da uyanıp İKSV'deki işinin başına geçen, sanattan ve hayattan hiç kopmayan bir yaşam aşığı... Anılarından oluşan yeni kitabı Aralık ayında okuyucularıyla buluşacak olan Eczacıbaşı, evinin kapılarını açtı ve en sevdiği köşelerini bizimle paylaştı.

Öncelikle yazmakta olduğunuz kitabınızdan bahseder misiniz?

Aralık ayı sonunda anılarımı anlattığım yeni kitabımı çıkaracağım. Adı, “Çağrışımlar... Tanıklıklar... Dostluklar.” Üç yıllık bir çalışmanın ürünü. Gerçekten çok enteresan bölümleri var, bir roman olmadığı için her sayfası ilgi çekici bir yapıt. Uzun bir süre yazıp yazmamayı düşündüm aslında. Ancak o kadar çok şey yaşadım ve gördüm ki... Sonunda iki nedenden ötürü yazmaya karar verdim. İlki, anıların aynı zamanda birer deney olması. İnsanlar yaptıkları deneyleri ve elde ettikleri sonuçları yazarsa bazı insanlara, özellikle de gençlere bunlar üzerine düşünme olanağı tanımış olur. Ben de yeni fikirler, düşünceler verebileceğimi düşündüm. İkinci neden de kitabımın gelirinin İKSV'ye kalacak olması.

İKSV'de çalışanların çoğunluğu kadın. Kadınlarla çalışmak mı tercihiniz?

Evet, kadınlarla çalışmayı tercih ediyorum. Çünkü bağlılık ve sorumlulukları erkeklere oranla çok daha fazla.

İKSV'nin amacı nedir?

Vakfımızın amacı, sanatların ülkemizde gelişebilmesi için başta yurt dışındakiler olmak üzere bu alanda olup bitenleri göstermek... Yapılan araştırmalara göre, düzenlenen bienaller arasında kalite açısından birinci sıradayız.

Maddi sıkıntılar var mı İKSV'de?

Bu konularda çalışıp da para sıkıntısı olmayan bir kurum yok maalesef! Sponsorlarla çalışıyoruz genelde, olmasalar bu sanatsal etkinlikleri gerçekleştirmek zor olurdu. Devletin desteği de çok yetersiz.

Sanat, en iyi kendi topraklarımızda yapılır

İyi fotoğraf nedir?

Amacına ulaşmışsa iyi fotoğraftır. Duyguları verebilmesi lazım. Mesela, yurt dışında çektiğim fotoğrafları beğenmiyorum. Evet, biçimsel olarak çok güzeller, ama duygusallıktan yoksunlar. Londra'da üç yıl kalmış olmama rağmen orayı hissetmedim çünkü.

İnsanlar ancak yaşadıkları toprakların iyi fotoğraflarını çekebilir. Bu, tüm sanatlar için geçerli. Yaşanan yerel şeylerin uluslararası standartlara, görüşlere vardırılması gerek. Mesela Yaşar Kemal, yalnızca Anadolu'yu anlatmıştır. Ama o anlatış biçimi uluslararası çevrelerde ve otoritelerce de büyük beğeni topluyor. Neyi anlatıyor? Bildiği şeyi... Ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu da dünya çapında bir sanatçıdır. Özgün olmak esas olan!

İş adamı ve sanatçı kimliğini bir arada görmeye hâlâ alışamadık değil mi?

Ne yazık ki! Türkiye'de şöyle bir anlayış var: Eğer iş adamıysanız sanatla ilgilenmek ancak bir hobidir. Bu konuda Abidin Dino'yla anımı çok severek anlatırım. Paris'te açtığım çok önemli bir sergide Dino, beni bir mimar hanımla tanıştırırken, “Hem çok iyi bir işadamı hem de çok iyi bir sanatçımız”demişti. Kadın hemen: “Demek fotoğrafçılık sizin hobiniz” deyince Abidin Bey hemen “Hayır, iş adamlığı hobisidir” diyerek onu düzeltmişti.

Bu kadar hayat dolu olmanızın, işinize dört elle sarılmanızın sırrı nedir?

Sır diye bir şey yoktur, gerçeklerden keyif alırım ben. Olanları görmek lazım, olumlu ya da olumsuz... Muhakkak ki Robert'teki öğretmenlerimin kişiliklerinden etkilenmişimdir.

Kürtler bağımsızlık istemiyor

Var olan hükümeti beğeniyor musunuz?

Beğendiğim tarafları da var, beğenmediğim tarafları da. Zor bir dönemde hükümet oldular.

Ekonomi alanında nasıl buluyorsunuz?

Zannettiğimden daha iyiler.

Hükümetin şu çok tartışılan Kürt açılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nasıl yapacaklarını, ne kadar ileri gideceklerini bilmiyorum. Ben bu konunun konuşulması taraftarıyım, geç bile kalındı. Uzun süre bir kenara itilince sorunu yok saymışız. Oysa kendimizi aldattık, var!

Abdullah Öcalan muhatap alınmalı mı? Çizeceği yol haritası çok konuşuldu da...

Bir işin gidişatı bunları tayin eder, belki hiç alınmamalı belki de çok alınmalı. Yol haritası olayında, gelecek tepkiyi bekliyorlar. Ortada bir kültür var, gerçek bir kültür. Bu konu konuşulurken iki taraf da candan bir biçimde bundan sonraki düşüncelerini paylaşmalı.

Kürtlerin hakkı yendi mi sizce, ezilmiş bir halk mıdır Kürt halkı? Özerk bir devlet kurarlar mı bu işin sonunda?

Evet, ezilmiş bir halktır. Şu da var ki, katiyen özerkliğe kadar gitmez bu iş. Kaldı ki Kürtlerin de zaten böyle bir şey istediğini sanmıyorum.

Ama bağımsız bir devlet kurmak isteyenler de var.

Aslında haklarını istiyorlar ve işi bağımsızlığa kadar götürebileceklerini söylüyorlar. Yoksa gerçekten istenen bir şey değil bu.

Fotoğrafçılığa Ara Güler'e inat başladım

Bir gününüz nasıl geçiyor?

En geç 06.00'da kalkar, duşumu alıp kahvaltı yaparım. En geç 08.30'da İKSV'de olurum ve saat 18.00'e dek çalışırım. Yediğime içtiğime dikkat ederim, üç öğünü hiç atlamam. Özellikle Türk yemeklerini seviyorum. Uzun zamandır spor yapmıyorum, şikâyetçiyim tabii bu durumdan. Bu kadar şeyle uğraşınca, kültür sanat alanında kafa yorunca spor yapmak zor oluyor. Çünkü gözlerimi açtığım andan itibaren çalışma hayatım başlıyor. İşten çıkıp eve geldiğimde mutlaka haberleri seyrederim. Telefonla mümkün olduğu kadar az konuşurum. Türkiye'de herkes “Vaktim yok” diyor ama aslında var olan vakit iyi kullanılmıyor. Çalışmak için her zaman vakit yaratmak gerek oysa! Gece 24.00'te yatarım. Fırsat bulduğumda film seyrederim. Orson Welles'i özellikle çok severim, kendisinin Citizen Cane (Yurttaş Kane) filmi favorimdir. Her cumartesi 10 yakın arkadaşımla “bekarlar günü” dediğimiz bir toplantımız var. Meyhaneye gider uzun uzun sohbet ederiz.

Tatil yapar mısınız?

Uzun tatilleri hiçbir zaman sevmedim ve yapmadım. En fazla birkaç gün gitmiyorum işe. Geçtiğimiz 18 yıl boyunca ise arkadaşlarımla kısa yolculuklar yaparak Anadolu'yu gezdim.

Ara Güler en iyi dostunuz mu? Bu dostluğun başlangıç hikâyesini sizden dinlesek...

“En iyi” diyeceğim isim, 64 yıllık dostum Özen Esen'dir! Ara Güler de dostlarımdandır, 30 küsur yıl önce tanıştık. O zamanlar Tıpta Yenilikler dergisini çıkarıyordum. Ara'dan fotoğraf istedim dergi için, ben henüz fotoğraf çekmeye başlamamıştım çünkü. Getirdiği fotoğrafları beğenmedim. O da, “O kadar biliyorsan git kendin çek” dedi. Ben de “Peki, o zaman kendim çekerim” dedim ve Leica marka bir fotoğraf makinesi aldım. Ve böylece fotoğrafa başladım, Ara'ya inat olsun diye...

Fotoğraf hâlâ çekiyorum ama eskisi kadar sık değil. Sokakların fotoğrafını çekiyorum. Çekeceğim şeyin beni heyecanlandırması önemli olan.

80'inci yaş gününüzü çok keyifli ve sürpriz bir partiyle kutladınız. Hatta hayranı olduğunuz Türkan Şoray orada size sembolik olarak “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” verdi. Neler hissettiniz?

Yaşadığım en güzel doğum günüydü. Farklı yerlerden, çevrelerden pek çok arkadaşımı toplu olarak bir arada görmek çok keyifliydi. Türkan Şoray'ın gelmesi de ayrıca sevindiriciydi. Zaten Türkan Hanım'la bir dostluğumuz da var. Kendisi Yeşilçam'ın bugüne kadarki en iyi kadın oyuncusudur! Starlığını hep devam ettirdi çünkü.

Banu Duran/Vatan

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde