'Yabancılara ürün vermeyeceğim'

'Yabancılara ürün vermeyeceğim'

"Raf paraları içimi sızlatıyor" diyen Eyüp Sabri Tuncer'in patronundan şok karar

'Yabancılara ürün vermeyeceğim'
16px
24px
07.01.2010 11:29
ABONE OLgoogle

Gündeli Ozan Ocakoğlu'nun röportajı

Engin Tuncer / Eyüp Sabri Tuncer Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve İcra Kurulu Başkanı 

Son dönemde Eyüp Sabri Tuncer firmasında bir hareket var. Neler oluyor merak ediyorum. Yeni bir markadan, hatta dünya markası olmaktan ve kolonya dışında kişisel bakım serisi EST 1923'ten söz ediliyor.  
 
Kurumun başında üçüncü kuşaktan Engin Tuncer var. Neler yapıyorsunuz?, soruma karşılık, "Biz sektörümüzde her zaman öncü olduk ve yeni şeyler yaptık. Şimdilerde ise yaptıklarımızı basınla paylaşmaya başladık. Bu nedenle de siz yeni bir şeyler olduğunu zannediyorsunuz." diyor.

Söyleşimizi; kanunlara riayet eden şirket, yeni markaları ve bu markanın kategorisi ile sektördeki öncü girişimleri çerçevesinde hafif konularda sürdürürken konu birden satış kanallarına ve ulusal perakendedeki yabancı zincirlere geliyor. Bizim 'hafif' söyleşimiz aniden 'sert' bir habere doğru seyir değiştiriyor. Engin Tuncer, bundan böyle Carrefour, Migros, Real ve Kipa gibi küresel zincirlere artık ürün vermeyeceğini söylüyor.

"Geçen yıl Carrefour, Karadeniz Bölgesi'nde bir yerel perakende zinciri satın aldı. Ürünlerimizin bu mağazalarda satılması için market başına 1.000 Euro raf parası istedi. 280 bin TL'lik faturayı öderken içim sızladı. Bizden alınan bu raf paraları tüketiciye yansıtılsa hiç üzülmeyeceğim. İndirim, kampanya diyorlar ama tüketiciye hiç de ucuza mal satmıyorlar. Tüketiciler buralardan ürün satın alırken tüm fiyatları kontrol etmeli.

Ulusal zincirler ürünün değerini bilmiyor, vermiyor da. Biz kaliteli mal üretiyoruz, oysaki onlar karşılarında oynatacak kurum arıyorlar. Biz bundan böyle sadece yerel perakende mağazalarında olacağız ve yurtdışına ürün satacağız." diyen Engin Tuncer'e Sütaş'ın da ulusal zincirlerde kendisiyle aynı gerekçeyle satılmadığını söylüyorum.

"Bugün Türkiye sütü sevdiyse Sütaş sayesindedir. Yabancı zincirlerde Sütaş'ın satılmaması ayıptır. Son olarak Eker de Fransızlara satıldı. Bakın ülkemizde neredeyse satılmayan tek süt fabrikası Sütaş kaldı. Sütaş'ı da öyle bir hale getiriyorlar ki o da satmak zorunda kalsın. Tüketici Sütaş'ı neden bulamadığını bu mağazalara soruyor mu? Sormuyorsa sormalılar!

Diğer yandan yerel perakendecisine de iyi para teklif eden yabancılar marketleri de ele geçiriyor. Ben çok uzun zamandan beri çocuklarımı bu büyük marketlere götürmüyorum. Çünkü gezerken gerekli gereksiz pek çok şeyi sepete atıyoruz. Kasalarda her 10 aileden birinin bu gereksiz şeyleri alma yüzünden kavga ettiğini duyuyorum. Türk insanı bir durup düşünsün ve silkelensin!" diyen Engin Tuncer, EST markasının artık topluma mal olduğunu, kendi kişisel ticari kaygılarını bir yana bırakacak güce sahip olduğunu ancak istihdam oluşturmak için işe daha da çok asılması gerektiğine inandığını söylüyor. Gerekirse markayı bir süreliğine uyutabileceğini de söyleyen Tuncer, "Çocuklarım akıllı davranırsa torunlarıma yetecek kadar varlığım var, ama devam ediyorsam bu ülke içindir." diyor.

İdealist büyükbaba üçüncü kuşağa değerlerini miras bırakmış

Eyüp Sabri Tuncer, 1923'te Ankara'daki küçük bir imalathanede Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk limon kolonyasını üretmiş. Daha o günlerden ham, maddesindeki kaliteye dikkat eden EST'yi ülke insanı ödüllendirmiş ve hemen de benimsemiş. EST'de üçüncü kuşak işbaşında. Oysaki ülkemizde üçüncü kuşağın yönetimde olduğu şirketlerin sayısı çok değil.

EST'nin 87 yıldan bu yana süregelen başarısının gerisinde sadece ticari kaygılarla hareket etmediği söyleniyor. Eyüp Sabri Tuncer markasını bunca yıldır ayakta tutan bir başka etken ise değişen beğeni ve zevklere göre ürün gamını geliştirmiş olması. Sürekli yeni yatırımlarla kendini yenileyen marka limon kolonyası dışında 10 farklı kokuda kolonya üretiyor. EST, 'Gizli Bahçe' markasıyla piyasaya oda kokuları da sunuyor.

Ayrıca kişisel bakım ürünleri, kolonya, ıslak mendil ve oda spreyi kategorilerini kapsayan yaklaşık 100'ü aşkın ürünü bulunan marka daha çok yurtiçinde satış yapıyor. Hedefin yurtdışı pazarlar olduğunu söyleyen EST üçüncü kuşak Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve İcra Kurulu Başkanı Engin Tuncer, "Bu ülkeden küresel bir Türk markası çıkacak. O marka neden EST olmasın!" diyor.

"Bunu söylemek kolay ama hayata geçirmek için çalışmak gerek." diyen Tuncer, EST'yi yurtdışında temsil edecek yeni bir marka yatırımında. "EST 1923 doğal ürünler konseptiyle sunulacak. Gücümüzü 1923'ten beri edindiğimiz tecrübe, güven ve birikimden alıyoruz.

Bu nedenle de ileri üretim teknolojisi ve donanımlı uzman kadrosuyla çalışıyoruz. Ürünlerimiz tamamen doğal içerikli olacak." diye konuşan Tuncer, EST 1923 markası altında ilk sunulan ürün serisinin Cool Care antibakteriyel el hijyen serisi, jel, sprey ve tek kullanımlık el temizleme mendilleri olduğunu söylüyor.

87 yıllık sorumluluk nasıl taşınır?

Engin Tuncer'in anlattıklarına bakılırsa, bir işkolik ile karşı karşıyayım. Daha henüz ilkokul öğrencisiyken işyerinde düzenli olarak çalışmaya başlayan Tuncer, ödevlerini bile fabrikada yaparmış. İşkolik olarak tanımladığım Engin Tuncer'i şu cümleler sonrasında hayal etmenizi rica ediyorum; yaz tatillerine çıkmayan, boş zamanlarında bile fabrikada çalışan bir küçük çocuktur o. Özel ilgi alanı ise satış ve pazarlamadır.

Müşterinin değil de üretenin kral olduğu yıllarda müşteri ilişkilerine büyük önem verir. Sonra hızını alamaz ve 18 yaşındayken tüm Türkiye'yi gezer. Amacı müşterilerle anket yapmak ve beklentilerini anlamaktır. O yıllarda oldukça vizyoner sayılan bir bakış açısıyla EST'de yeniden yapılandırma çalışmalarını gerçekleştirir.
 

Engin Tuncer teknolojik gelişmeleri de yakından izleyen yenilikçi bir işadamı. Bir de ilginç iş deneyimi var. Türkiye'de hammadde fiyatlarının aşırı ölçülerde artması üzerine 1989 senesinde Belçika'da kolonya üreterek Türkiye'ye getirmiş. Böylece Türkiye'nin ilk kolonya ithalatını da gerçekleştirmiş. Engin Tuncer kendi şirketi için başarılı işler yaparken aslında ülkemizdeki kolonya üreticileri için de rekabet edebilecekleri bir pazar oluşturmuş.

Engin Tuncer'e EST'de bu konumda olmasaydı nerede, hangi işi yapardı, soruma ise ilginç bir cevap geliyor. "Araştırmacı ve yenilikçi bir yapıya sahibim. EST olmasaydı teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, kozmetik endüstrisinin kalbini tutan, uluslararası şirketlerden birinin Ar-Ge departmanında çalışabilirdim."

Tuncer, Avrasya Bir Vakfı ile Kozmetik ve Tuvalet Müstahzarları Üreticileri Derneği'nin üyesi. Hobileri arasında tiyatro, maket arabalar, mesleki kitaplar ve balığa çıkmak olan Tuncer, sektörle ilgili dünya fuarlarını kaçırmıyor. İşadamı, organik ürünler konusundaki gelişmelerin de sıkı takipçisi.

EST'yi farklı kılan aslında diğer markaların da uyması gereken kurallar

"Ürün olarak farkımıza bakacak olursak bizimkilerin hammaddesinde doğal olanlar diğerlerininkinden çok daha fazla. Ayrıca Türkiye'de bu iş için kimsenin yapmadığı yatırımları da yaptık. Kazandıklarımızı makinelerimize yatırdık. Çok titiz bir üretim süreci ve paketleme yaparız." diyen Engin Tuncer'e bunlar olması gerekenler, deyip, eğer sizi bunlar farklı kılıyorsa demek ki ürünün kalitesi konusunda piyasada bir kaçak var, diyorum. "Olmaz mı? Özellikle kolonya içinde kullanılan alkolde kaçak çok. Etil alkol yerine metil alkol kullanılıyor.

Pazarın yüzde 50'sini oluşturan merdivenaltı dediğimiz küçüklerle fason imalat yaptıran büyük markalar alkol ve hammadde temininde dikkatli davranmıyorlar." diye cevap veriyor. Peki, bu standartlara uymayan kolonyaların insan sağlığına zararı var mıdır, soruma ise "Yoğun kullanımda elbette zarar verir." şeklinde karşılık veriyor.

Bu cevap üzerine epey düşünüyorum. Biz kolonyayı evimize gelen konuklara ferahlamaları ve de bir anlamda ellerini dezenfekte etmeleri için hemen sunarız. Sunduğumuz kolonyanın kalitesinden emin miyiz? Ya tıraş sonrası zaten hassaslaşmış ciltlere sürülen kolonyanın kalitesi ne olmalı? Aslında kolonya pek pahalı bir ürün değil. En pahalı ile en ucuz arasında kilo başına 3 TL fark var. En hızlı tüketen ailenin bir kiloluk şişeyi bir ayda bitirdiği düşünülürse ayda sadece 3 TL'lik bir fark var. Bunun için menşeini bilmediğimiz kolonyaları almaya değer mi?

Bizde kolonya bir gelenek olarak süregeliyor. Geçmişte hanımların çantasında ferahlamak için bir küçük şişe bulunurken, bugün daha çok dezenfektan olarak kullanılıyor. Salgın hastalıklar ve modern çağın binbir çeşit mikrobundan korunmanın en kestirme yolu yine kokulu ve son dönemde piyasaya sunulduğu gibi kokusuz kolonyalar ya da jeller.

Eskiler farklı kokuları severmiş ama bugünün Türk kadın ve erkekleri ağırlıklı limon kolonyası kullanıyor. Hatta yurtdışında bu kolonyaya Türk tipi limon kolonyası adı da verilmiş. "Yabancılar kendileri mikroptan kırılırken bizim bu denli dayanıklı olmamızın nedenini limon kolonyası kullanmamıza bağlıyorlar." diyen Tuncer, Türkiye'de 80 derecelik kolonyanın daha çok tercih edildiğini söylüyor, "Ancak 70 derecelikler hem daha ucuz ve daha antibakteriyel ama halkımız 80 dereceyi görünce bu iyidir." diyor.

Piyasadaki üreticilerin 'maalesef beyan usulü' üretim yaptıklarını artık Sağlık Bakanlığı'nın iznine gerek kalmadığını da söyleyen Tuncer, bu konunun halk sağlığı açısından dikkatle izlenmesi gerektiğini sözlerine ekliyor. Yeterli piyasa kontrolünün olmadığını da bildiren işadamı, merdivenaltı üretimin de giderek büyüdüğünü, bunun hem sağlığa hem de işsizlik rakamına katkı yapacağını ifade ediyor. Ülkemizde 50 milyon TL'lik bir kolonya pazarı olduğunu belirten Tuncer, pazarın yüzde 20'sinin ihtiyacını EST'nin karşıladığını aktarıyor.

Diğer yandan domuz gribinin oluşturduğu anti bakteriyel pazarın fırsatlarını doğru okumak gerektiğini de dile getiren işadamı, "Bir anda çok satılan bu ürünlerin gerçek satış rakamının 6 ay içinde yerine oturacağını söylemiştim. Öyle de oldu! O dönemdeki satışlara bakıp yatırım yapsaydık yanlış olurdu. Ancak domuz gribi nedeniyle ilkokul çocuklarının çantasına bir gereklilik olarak kolonya, mendil ve jeller girdi.

Bunun devam etmesi için yeni fırsatları gözetmeliyiz. Bu, onların sağlığını korumak için de iyi bir fırsat." diyor. Antibakteriyel ürünlerin günde iki kezden daha fazla kullanılmaması gerektiğini, daha fazla kullanılırsa eldeki bakterilerin direncini artırabileceğini kaydeden işadamı, basında çıkan asılsız iddialara itibar edilmemesini öneriyor. 2005'ten sonra kurumsal bir değişim yaşadıklarını ifade eden Tuncer, önceden belirlenmiş Ar-Ge bütçeleri olmadığını, ne gerekiyorsa o kadar harcayabileceklerini söylüyor.

Önümüzdeki süreçte doğal ürünlerin satıldığı bir mağaza konseptiyle kendi adlarına iş yapacaklarını dile getiren Engin Tuncer, doğal ürün pazarının büyüyeceğini vurguluyor. Tuncer, markanın kolonya algısını değiştireceklerini sözlerine ekliyor.

Vergileri tam ödeyince aile içinde paylaşılacak pek bir şey kalmıyor

Eyüp Sabri Tuncer Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve İcra Kurulu Başkanı Engin Tuncer, "87 yıldır ayakta durmayı nasıl başardınız?" soruma, bir müşterisinin kendisine anlattığı hikâyeyle cevap veriyor: "Haram para en çok 40 yıl haram kalabilirmiş. 40 yıl sonra bir yolunu bulup ya eski sahiplerine döner ya da haram yiyenin başına bela olurmuş. Bu nedenle biz yüzlerce şirket varken çok uzun yıllar ilginç bir şekilde Ankara'da vergi rekortmenleri sıralamasında 3. sırada yer aldık. Kimsenin hakkı üstümüzde kalsın istemeyiz."

Her zaman var olanın dışında bir B planı da olan Tuncer, temkinli yöneticilerden. Aile içi çekişmelerin şirketin yaşam ömrünü kısalttığını da söyleyen Tuncer, "Vergileri tam ödeyince aile içinde paylaşılacak pek bir şey kalmıyor." diyor. EST hisselerinin yüzde 86'sına babasıyla birlikte sahip olan Tuncer, tek yetkili olarak şirketi yönetiyor.

Zaman

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde