'Erdoğan o yazıya çok sinirlendi, Aydın Doğan'ı aradı'

'Erdoğan o yazıya çok sinirlendi, Aydın Doğan'ı aradı'

Mehmet Yılmaz, gazeteden ayrılış sürecine ve bundan sonra yapmak istediklerine kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

'Erdoğan o yazıya çok sinirlendi, Aydın Doğan'ı aradı'
16px
24px
27.09.2018 10:26
ABONE OLgoogle

Hürriyet gazetesiyle yollarını ayıran Mehmet Y. Yılmaz, Journo’dan Nilay Örnek’e konuştu.

Yılmaz, gazeteden ayrılış sürecine ve bundan sonra yapmak istediklerine kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

“ERDOĞAN BU YAZIYA ÇOK SİNİRLENDİ AYDIN DOĞAN’I ARADI”

Yılmaz, uzun yıllardır yazdığı Hürriyet gazetesinden ayrılış sürecini şöyle anlattı:

Geçen sene Cumhurbaşkanı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda resepsiyonu Kuran-ı Kerim’le açtı biliyorsun. Genelkurmay Başkanı’nın eşi de orada buruşturulmuş bir başörtüsü ile başını örtmek zorunda kaldı. Ben de bir yazı yazdım. Laik devletin töreni laik olur. İnançlarımız gereği şehitlerin ruhu için Kuran-ı Kerim okutulmasını istiyorsak, Cumhurbaşkanı istiyor, olabilir ama onun yeri cami. Türkiye’nin bütün camilerinde 30 Ağustos günü sabahtan akşama kadar Kuran-ı Kerim okunacak denir ve vatandaşlar da dua edebilir. Buna engel var mı, yok. Olması gereken de bu değil mi, öyle gibi geliyor bana. Batılı laik devletmiş gibi resepsiyon veriyorsun ama resepsiyon Kuran-ı Kerim’le açılıyor. Bir gün Cumhurbaşkanımız Hıristiyan azınlıktan olsa İncille mi açacağız resepsiyonu? Bu duruma dikkat çeken bir yazı yazdım.

Ve Recep Tayyip Erdoğan bu yazıya çok sinirlendi. Sinirlenince Aydın Doğan’ı aradı; bizzat. Aydın Doğan da çok zor durumda kaldı. Buna gönlüm razı olmadığı için, ‘Ben bir süre izin yapayım. Yazı yazmayayım bu ara. Sakinleşsin ortalık, bir süre sonra yeniden başlarım’ dedim. Aydın Bey gerçekten çok fazla üzüldü bu duruma. Ben de ona, ‘Üzülmesi gereken siz değilsiniz, burada başka bir sorun var. Siz benimle Recep Tayyip Erdoğan arasında kalmayın’ dedim. Bir süre yazı yazmadım. İzin yapayım, ortalık sakinleşir diye düşündüm. İki üç ay sonra da ‘Siniri geçmiştir artık yazmaya başlayayım’ diye düşündüğümde o dönemki yayın yönetmeni Fikret Bila, ‘Üstadım bir konuşalım’ dedi. Konuştular Ankara’dan olumsuz haberler gelmiş, kim ne dedi tam bilmiyorum. ‘O zaman boş durmayayım bari, maaş alıyorum ayıp denen bir şey var’ diye düşünerek cumartesi ana gazetede yazdığım türde yazıları pazar ekinde yazmaya başladım.”

“AİLE ‘BEKLEMESİN HEMEN GİTSİN’ DEMİŞ”

Yılmaz “Bu son ayrılık süreci nasıl oldu?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Ben Eylül sonunda ayrılmak istediğimi söyledim Vahap’a (Munyar). O da ‘Ben aileyle (Demirören) bir konuşayım, başka bir çözüm bulabiliriz belki’ dedi. Aile ‘Beklemesin hemen gitsin’ demiş. Ben de hemen şimdi ayrıldım (gülüyor). Ay sonunda ayrılacakken, ay başında ayrılmış oldum.”

“AYDIN DOĞAN HÜRRİYET’İ SATTIĞI İÇİN ÜZGÜN”

Mehmet Yılmaz, “Aydın Doğan şimdiki duruma ne diyor? Konuşmuşsunuzdur diye düşünüyorum” sorusunu ise şöyle cevapladı:

“Tabii tabii konuştuk. Aydın Bey, öncelikle gazetesini sattığı, satmak zorunda kaldığı için çok üzgün. Yaşımın emekli olmak için çok genç olduğunu düşünüyor. Üzgün. Tabii şimdilik elimizden bir şey gelmiyor.

(Aydın Doğan için) Emekli hayatı yaşıyor diyeceğim ama tam öyle değil tabii, aynı zamanda onun Holding’le ilgili başka işleri de var. Onlarla ilgileniyor tabii.”

“İKTİDARIN HOŞUNA GİTMEYEN BİR ŞEYİN DAĞITILMASI MÜMKÜN DEĞİL”

Mehmet Yılmaz, bundan sonra ne yapmak istediğine dair de açıklamalarda bulundu. Nilay Örnek’in soruları ve Yılmaz’ın yanıtları şöyle:

“Peki esas soru; şimdi ne yapacaksınız Mehmet Bey?

Ben şimdi ne yapacağım? Hiç bilmiyorum doğrusunu istersen (Kahkaha atıyor). Tabii yazmaya devam edeceğim, kaçınılmaz olarak. Bildiğim şeylerden devam etmeliyim. İşte neyi bilirim ben; gazete çıkarmayı… Radikal, Posta, Fanatik’i ben kurdum, ben yönettim. Sonra Milliyet’te Genel Yayın Yönetmeni olduğumda tabii ki gazeteyi ben kurmadım ama gazeteyi yeniden yapılandırma çabası güçlüydü. Dergi çıkarmayı bilirim, bir sürü dergi çıkardım. Yine onu deneyeceğim… Memleketin gittiği yerle ilgili bir değerlendirme, analiz kitabı yazacağım. Roman değil… Ama yaptığım, yapacağım şeyle ilgili hissettiğim şey şu biraz; memleketi kurtarmak, meslektaşlarımızı kurtarmaktan ziyade, kendi kendimizi tatmin edeceğiz gibi hissediyorum biraz. ‘Bu yaşta da emekli olunup, evde oturulur mu kardeşim?’ deyip kendimizi tatmin etmiş olacağız gibi geliyor.

Bir gazete ya da dergi çıkarmak istiyorsunuz diye düşünüyorum?

İstiyorum tabii. Hayatta en çok yapmak istediğim şey bu tabii ki. Ama temel bazı sorunlar var. Bunu nerede basacağım ve bunu nerede dağıtacağım? Bütün baskı ve dağıtım imkânları iktidarın eline geçmiş durumda. İktidarın hoşuna gitmeyen bir şeyin uzun süre basılıp dağıtılması bence artık mümkün değil. Bence birinci sorun bu.

“Artık içerik önemli de değil. Yayını hazırlayan isimler bile yetiyor” görüşüne katılıyor musunuz?

Maalesef öyle. İktidarın, AKP ideolojisinin istediği şey, bizim yok olmamız, buharlaşıp uçmamız ama o da olamadığı için işte böyle idare ediyoruz. İkincisi bunu yaptığımız zaman bu bir sermaye işi. O gazetecilerin para alması lazım. Hadi benim yaşımda olan insanlar, çocuğunu okutmuş olabilir, bir birikimi olabilir belki, idare edebilir. Ama evinin taksidini, çocuğunun okulunu ödeyen insanlar var, bu insanlar düzgün para almak zorunda yaptıkları iş için. Reklamın olmadığı, reklam piyasasının iktidar denetiminde olduğu bir ortam da var. Muhalif gazetelere uygulanan reklam ambargosunu biliyorsun. Karar gazetesine bile reklam ambargosu uygulatan bir iktidardan bahsediyoruz, düne kadar aynı insanlardı. Birazcık bile farklı bir şey söyledikleri için cezalandırılıyorlar. Yani ‘birazcık’. Bu insanların paralarını nasıl ödeyeceğiz, okuyucu okuduğunun bedelini ödemek istemiyor.

Olsa mesela… Dergi mi, gazete mi çıkartırsınız?

Haftalık dergi daha akla yakın geliyor şu anda.

Bir takım kadrolar kuruyor musunuz zihninizde?

Kurmaya çalışıyorum kafamda ama söylemeye bile cesaret edemiyorum şu anda. (gülüyor) O insanlara o paraları, o hayatı sağlayacak imkân bulmam zor gibi geliyor bana. Şimdi haftalık bir dergi çıkarsak, 48-52 sayfalık bir dergi, 5-6 TL gibi bir fiyatla haftada 70-80 bin satabilirse evet, biz herkesin maaşını düzgün ödeyebiliriz. Çalışana, yazara düzgün ücretler verebiliriz… Ama böyle bir tiraj yok. Tamam biz gazeteci olarak kendi sorumluluklarımızı yerine getiremedik; şu oldu, bu oldu. Okuyucu kendi sorumluluğunu, ülkesine, kendi yaşam biçimine karşı sorumluluğunu yerine getirebiliyor mu, bunu istiyor mu? Bu da bir muamma. Bu da önemli bir konu.

Peki bir dergi ya da gazete çıkarmanın maliyeti ne kadardır?

Gazete çıkaracaksak matbaa hariç, reklam tanıtım filan icin büyüklüğüne göre 3-10 milyon dolar yeter. Dört bölgede matbaa da kuracaksak bir 40-50 daha ekle. Haftalık dergi icin düzgün maaş da vereceksek, tanıtımla filan 2 -3 milyon lira yeter. Tabii yaptığımız işin tutacağını ve nakit akışını sağlayarak maaşları ödeyeceğimizi varsayıyorum."

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde