'Beni darağacına da çıkartsanız söyleyeceğim budur'

'Beni darağacına da çıkartsanız söyleyeceğim budur'

Kılıçdaroğlu: Cebimde dilekçemle geldim. Kaldırın dokunulmazlığımı. Beni özel yetkili mahkemelerinizle yıldıramazsınız

'Beni darağacına da çıkartsanız söyleyeceğim budur'
16px
24px
10.01.2012 13:26
ABONE OLgoogle

CHP Grup toplantısına Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezleke damgasını vurdu.

Kılıçdaroğlu, kürsüye çıkmadan önce Grup Başkanvekili Akif Hamza Çebi, bir bildiri okudu. Daha sonra partililerden Kılıçdaroğlu hakkında fezleke hazırlanmasın neden olan sözleri tekrar etmesini istedi.

CHP Grubu ayağa kalkarak hep beraber Kılıçdaroğlu'nun CHP milletvekilleri Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ı Silivri'deki ziyaretten sonra söylediği "21’inci yüzyılın Türkiye’sinde bir toplama kampının bahçesindeyiz" sözlerini tekrar etti.

Çebi, bu tekrarla birlikte genel başkanlarına yöneltilen suçu hep beraber bir kez daha işleneceğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu'nun sözleri tekrar edildikten sonra grup salonunda bir süre protesto eylemi yapıldı. CHP'liler "AKP halka hesap verecek" sloganları attı.

Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu, kürsüye gelerek konuşmasını yaptı. "Demokrasi, özgürlük ve hukuk nedir onlara öğreteceğiz. Herkesin demokrasi ve özgürlük hakkı var." sözleriyle iktidarı hedef alan CHP Lideri'nin konuşmasının ilk gündemi Türk-İş oldu:

"Türk-İş’i eleştirmiştim. Eleştirdiğim gün bana mektup gönderildi. ‘Bizim arka bahçesi olmamız isteniyor’ diyor. Hiçbir kuruluşun arka bahçesi olmasını istemiyoruz, bunu şiddetle reddederiz. Senin görevin korkuya karşı çıkmaktır. Asgari ücret düşükse bunu söymektir. Türk-İş, ‘korku imparatorluğu’na, şantaja teslim oluyor. İnsanda biraz utanma olur. Şiddetle reddediyorum. Hangi sendikaya üye olursa olsun, sendikasız çalışan ve taşeron işçilerine sahip çıkan tek parti CHP’dir."

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Çalışan Gazeteciler gününü kutlayan Kılıçdaroğlu, basın özgürlüğünün durumu nedeniyle bugünün buruk kutlandığını söyledi:

"Basının özgürlüğünü yitirdiği bir ülkede demokrasi varlığını sürdürebilir mi? bir ülkede basın özgür değilse STK’ların sesi duyulmaz. Bir ülkede basın özgür değil ise gerçekte olup bitenlerden vatandaşın haberi olmaz. Medyanın sesini kısmak, demokrasinin sesini kesmektir. O ses İzmir'de karakolda dayak yinen kadının sesidir, o ses kendi uçağı tarafından bombalanarak yaşamını yitiren 35 vatandaşımızın sesidir. Medyanın sesini kesmek aynı zamanda hepimizin dilini kesmektir. Dilsiz demokrasi örtülü diktatörlüktür.

Hiçbir gazeteci geleceğinden emin değil. Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi? 97 gazetecimiz içeride, seçimlerden sonra hapse giren gazetecilerin sayısında artış var. AKP hükümeti döneminde dünya çapında bir rekora imza attık, dünya ikincisi olduk. Diyecekler ki neden birinci değiliz. Bu sayıyı 1000’e çıkarsanız da CHP’yi susturamayacaksınız. Onların özgürlüğü için konuşacağız.

Akla hayale gelmeyen suçlamalarla aylarca tutuklu kalıacağınızın farkındasınız. İstediğimi yazıyorum diyen kaç gazeteci var acaba? Herkes kendi psikolojine baksın, vicdanına sorsun. Gazetecilerin mücadelesi 10 Ocak Gazeteciler Günü’nü sağladı. O gazetecilerin önünde saygı ve hürmetle eğiliyorum."

'GENELKURMAY BAŞKANI TERÖRİSTSE...'

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması konusuna da değinen CHP lideri, yine iktidarı suçladı:

"2012’nün Türkiyesi, 10 Ocak 1961’in gerisindedir. Bu ayıbı kendi tarihimizden silip atmamız gerekmetedir. Haklarını, sendikalarını ellerinden aldılar. Şimdi de özgürlüklerini ellerinden alıyorlar. Bizi eleştirseniz de sizi sonuna kadar savunacağız.

Ben bu davanın savcısıyım diyen bir başbakan vardı. Bir insanın şiir okuduğu için hapse atılmasıyla kitap yazdığı için hapse atılması arasında ne fark var? Bir tek fark var. Dünün mazlumu bugünün zalimi oldu.

Her şeyimiz tamamdı, bir bu eksikti. Artık bizim de bir terörist Genelkurmay Başkanımız var. Bir ülkenin Genelkurmay Başkanı terörist olursa o ülkenin Başbakanı ne olur? Bunu mizah dergilerine havale ediyorum, sanıyorum güzel espriler bulurlar."

'BİLİYORSA NEDEN İŞLEM YAPMADI'

"Bu hükümetin onayıyla Genelkurmay Başkanı oldu. İhtimallerden biri Sayın Başbakan, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un terör örgütü yönettiğini biliyordu ama işlem yapmadı. Bu açıkça suçtur. Terör örgütü kuran bir Genelkurmay Başkanıyla nasıl birlikte çalışırsın?
Bir başka ihtimal, Başbuğ’un bir terör örgütü yönettiğini bilmiyordu. Bu daha büyük bir ayıp. Bunu nasıl bilmezsiniz? İstihbarat teşkilatların var. Batının egemen güçlerinin sana yardıma var.

Bir ihtimal daha var: Biliyordum ama gücüm yetmediği için sesimi çıkarmadım. Şimdi gücüm yetti, sesim çıkıyor."

'HALA SAVCI MISIN?

"Sayın Başbakan bu davanın hala savcısı mı, değil misiniz? Demokrasilerde yetkili mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri olmaz. Adalet bozulur, hukuk çiğnenirse tuz kokmuştur. Tuzu kokutmamak herkesin görevidir, herkese göreve çağırıyorum.

Silivri’de adalet dağıtmıyorlar. Özel yetkili mahkemelere sivil denilemez. Orası bir toplama kampıdır. Almanya’nın toplama kampının 21. yüzyıl versiyonudur.

Dünyadaki bütün kuruluşları Silivri’ye davet ediyorum; gelin tiyatroyu orada görün.
AKP ne zaman sıkışsa özel yetkili mahkemeler çekmeceden bir dosya çıkarıyor. AKP merkezinde özel yetkili mahkemeler için bir kat ayrılsın.

CHP darbelere karşıdır, sivil diktatörlüğe de karşıdır. Hiçbir korkuya, şantaja baskıya boyun eğmek bizim kitabımızda yoktur. Ben demokrasinin, hukuk devletinin, milletin avukatıyım. Herkesin evrensel hukuk çerçevesinde yargılanmasını istiyorum.

Ben adalet arıyorum. Bu hukuk sistemine toplu iğne ucu kadar güvenmiyorum. Oradan adalet çıkmaz.

'İSTİHBARATI ABD'DEN Mİ İSRAİL'DEN Mİ ALDIN?'

Nereden geldiği belli olmayan bir istihbarat sonucu 35 vatandaşımız öldürülmüştür. Uludere olayı 'yanlış istihbarat' denilerek geçiştirilemez. İlk gün sorduğum soruyu yine soruyorum; siz bu istihbaratı nereden aldınız? Heronlardan mı, İncirlik’te konuşlanmış insansız uçaklardan mı aldınız. Daha açıkça soruyorum; bu istihbaratı İsrail’den mi ABD’den mi aldınız?

Almanya ya da Japonya’da böyle bir olay olsa sorumlusu görevden alınır, bakan da istifa ederdi. Bizde istifa edebilir mi? Bunun için demokrasiyi içselleştirmesi gerekir. En önemlisi istifa edebilmesi için ar damarının çatlamaması lazım. Korkudan açıklamıyorsun, cesaretin yok. Çünkü ülkenin istihbaratını başka ülkelere teslim ettin.

'DOKUNULMAZLIĞIMI KALDIRIN'

Benim dokunulmazlığa ihtiyacım yok, grup toplantısından sonra göndereceğim. Ben korkuyla siyaset yapanlardan değilim. Halkı için yola çıkanların kitabında korku yoktur. Hesaplaşmak mı istiyorsunuz, kaldırın dokunulmazlığımı. Ben egemen güçlerin tehditlerine boyun eğmem. Siz kim oluyorsunuz, kime diz çöktürmek istiyorsunuz. Ben sizden çekinmem. Ben kendi ulusumun emrindeyim, milletimin önünde diz çökerim. Hapse değil, darağacına da gönderseniz söyleyeceğim budur."

DİLEKÇEYİ BAŞKANLIĞA SUNDU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etti.

Kılıçdaroğlu, TBMM Anayasa-Adalet Komisyonunda bulunan dosyaları için dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren dilekçeyi, TBMM Başkanlığına iletti.

Ayrıca, CHP milletvekillerinin de aynı yönde TBMM Başkanlığına dilekçe vereceği belirtildi

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde